ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
nemmersdorf katliamı
-
1941-1943 yılları arasında alman ordularının sovyet işgali esnasında sivil halka yaptıklarının intikamıyla yanıp tutuşan rus askerlerinin 21 ekim 1944'te erişebildikleri ilk alman toprağı olan doğu prusya'nın en doğusundaki nemmersdorf kasabasında yaptıkları ilk katliamdır. yılın sonunda uluslararası bir heyetin incelemesiyle de tescillenen katliam hem ruslar hem de almanlar tarafından bir miktar abartılarak anlatılsa da gerçekliği aşikardır. büyük bir kısmı rus askerlerinin kasabalarına yerleşmelerinden hemen önce yollara düşen çevre kasabaların insanları olmak üzere 60 civarı sivil vatandaş hayatını kaybetmiştir. ikinci dünya savaşı esnasındaki özellikle de alman birliklerinin yarattığı terör günlerinde yapılan katliamlardaki kayıp sayısına oranla bu sayı çok önemsiz gibi dursa da katliamın önemi öldürülen kişi sayısında değil kızıl ordu'nun ilerlemesi ve berlin'e kadar girmesi halinde almanları nelerin beklediğinin bir işareti olmasıdır. katliamı tamamen reddetmeyen rus liderlerin ana amacı da bu tehdit unsurunda gizlidir.
beş çocuğun bir masaya dillerinden çivilenmesi, ölü-diri fark etmeksizin yaşayan her kadına tecavüz edilmesi gibi barbarlıkların yanı sıra rus askerlerinin henüz kız çocuklarına tecavüz etmeye başlamamaları açısından da dikkat çekici olan katliamın çeşitli sonuçları savaşın genelinin gidişatını da değiştirmiştir. bu katliamın en önemli sonucu amerikan ve ingiliz ordularından benzer zulümler görmeyen batı almanya vatandaşlarının sovyet eline geçmektense bu iki ülke tarafından işgal edilmeyi yeğlemelerine ve savaş uğraşısına gerekli ciddiyeti göstermemelerine sebep olmasıdır. nemmersdorf'tan gelen ve bizzat goebbels tarafından yayılan propaganda metinleri ve katliam fotoğrafları batıda reich'ın liderleri için ters tepmiştir. katliamın bir başka sonucu, alman halkının kendi işgal ordularının başka ülkelerde yarattığı terörün ahlaki yanı bir kenara ne kadar yanlış bir yol olduğunu nihayet anlamalarına sebep olmasıdır. stuttgart halkı kendi nazi liderlerine "ettiğimizi çekiyoruz" şeklinde özetlenebilecek geribildirimler iletmiştir. katliamın üçüncü sonucu, savaştan yılmış olan doğu prusya halkı ve diğer doğu alman vatandaşlarının işgal durumunda başlarına gelecek olanları görüp savaşa dört elle sarılmalarıdır. batıda amerikan ve ingiliz ordularına karşı halkın gösterdiği cılız dirence karşılık doğu'da alman halkı gerçek bir ölüm kalım savaşına girmiştir. bu durum rusların doğu prusya'yı beklenenden çok daha geç zaptetmesinin sebeplerinden biridir. nemmersdorf'un bir başka sonucu ise başta adolf hitler olmak üzere nazi klanının derebeylerine alman ailelerinin de parçalanabileceği, dehşeti yaşayabileceği, tecavüz, çivileme, ikiye bölme, deşme gibi zulümlerle karşı karşıya olabileceğini ilk kez yaşatmasıdır. klan, beklendiği gibi bu katliamı kendi moskova ve baltık terörünün yarattığı nefrete değil rus ordusunun asyalı barbarlar oluşuna yorarak teslim yerine son kurşuna kadar savaş yoluna gitmiştir. bu da nemmersdorf gibi nicelik olarak küçük bir katliamın devasa bir doğu almanya kırımına doğru büyümesinin önünü açmış ve şiddetin en kıyıcısını nisan 1945'te berlin halkı da yaşamıştır.
serdar ortaç'ın son evini de satışa çıkarması
-
kumar oynayıp servet kaybeden sonrada akp ye yanlayıp konser kovalayan tayfaya hiç acıyasım yok.
ne diyordu şair.
seni çöpe atacağım poşete yazık
bir sigara yakacağım ateşe yazık...
hemşireyle şakalaşırken oksijeni kapatan tekniker
-
ortadoğu’da sıradan bir gün haberi aslında.
bir hemşire ve teknisyen şakalaşıyor ve teknisyen kalemini alan arkadaşının geri getirmesini sağlamak için yoğun bakım hastalarının oksijen vanasını kapatacağını söylüyor.
yaparsın yapamazsın derken adam kapatıyor ve bu sırada bir entübe hasta ölüyor. ben böyle sıır görmedim
ekleme: hemşireyle şakalaşırken oksijeni kapatan tekniker olarak değiştirilirse başlık daha iyi olacak
ekleme 2: sayın hemşire arkadaşlar insanlar ben başlığı hatalı açtığım için sizden nefret etmiyorlar, zaten nefret ediyorlar.
öğretmenden, askerden, polisten, taksiciden, esnaftan hatta doktorlardan da yaşam tecrübelerine göre değişen oranlarda nefret ediyorlar.
siz yanlış başlık açandan, ekşi okuyan okumayandan, ekşi okumayan okuyandan nefret ediyor.
içiniz rahat olsun hiçbirimiz sevilmiyoruz.
kız kıza rakı içmek
-
ben bunu bi kere yaptım bin yıl önce dağ başında bir şantiyede çalışırken birlikte kaldığım kız iş arkadaşlarımızla bi çıkalım dedik. anadolu'nun küçük sayılabilecek bir ilçesi. mekan sahibi de tanıdık. gittik dört kız söyledik rakılarımızı hazırlattık masamızı bir güzel içiyorduk ki bizim büyük şeflerden biri geldi. tesadüf diye düşündük adamın gelmesini meğer öyle değilmiş. mekan sahibi aramış sizin kızlar burada içiyor diye. şef bize biraz kızdı. burası istanbul değil, canınız içmek istiyorsa söyleyin bize diye. eee o zaman kız kıza rakısı olmaz dedik. o da olmaz dedi. konu kapandı. dört mühendis genç kadın anadolu'nun bir ilçesinde yalnız içemezmiş. bu da böyle bi anımdır.
migros'ta indirimle çürük meyve sebze satılması
-
çöpe gitmesinden iyidir. bu tarz girişimler sadece türkiye'de değil avrupa'nın bir çok yerinde de mevcuttur. örneğin aldi, lidl gibi market zincirlerinde akşama doğru meyve ve sebze reyonlarında indirim olur. buruşan ürünler daha hesaplı satılır.
siteminiz ülkenin ekonomik durumuna farkındayım. hepimiz şikayetçiyiz ama gıda israfı ülkemizde hat safhalarda. bu kadar fakir bir ülke olup da kaynaklarını hunharca savuran başka bir ülke örneği yoktur herhalde dünyada.
edit. siteminizi indirimli fiyatlar üzerine yapmanız daha iyi olur kanaatimce. en az %60 indirimli sayılmalıdır.
prestij kaybeden meslekler
-
kesinlikle açık ara farkla (bkz: avukatlık). maalesef ülkemizde avukatlık yapacaksan okuduğun okulun, cv'nin, ortalamanın, yüksek lisansın hiçbir önemi yok. eğer esnaf mentalitesiyle iş yapıp, çevreniz de varsa para kazanırsınız. formül bu kadar basit.
ronaldo luis nazario de lima
-
kendisinin kazandığı ciddi bir kupa yoktur. zaten 2002 dünya kupası da baklavasına yapılmış bir turnuvadır, hatta ronaldo o turnuvada 8 golle gol kralı olduğu için baklavadan en çok dilimi yemiş ve göbek yapmıştır.
brezilya'nın o dönemi denilen takımda kaka yokken ve ronaldinho da daha yıldız adayı iken dünya kupası kazanmıştır. takımda kendi seviyesinde sadece rivaldo vardı, dolayısıyla ronaldo takımın iki yıldızından biriydi. liseli olduğunuzu her yerde belli etmeyin.
tasfiye edilen fetöcüler ne yapacaklar
-
epdk mülakatında elendim.
trt 2 kez mülakatında elendim.
16 kez kamu kurumlarının mülakatından elenince kimse bana ulan cemaatçiler girecek diye sahipsizleri işsiz bıraktık bu adamlar ne yapacak demedi.
(bkz: su veren itfaiyenin hortumu)
hakkımı kimseye helal etmiyorum.
hem maddi zararım çok büyük hem psikolojik.
debe edit:(bkz: feto darbesine karsi askeri ogrencilerden aciklama)başka mağdurlar da varmış. hoş bu ülkede fetöcü değilseniz bir şekilde mağdur durumuna düşersiniz. yatacak yeriniz yok.
ne bu dünyada ne de ahirette
hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları
-
yıllar evvel (yaklaşık 8-9 sene oluyor) iş dönüşü atm'ye uğramıştım.biraz para çekmem gerekliydi.atm önüne geldim.önümde iki kişi var.dede torun muhtemelen.dede 70li yaşlarda torun 10-11 yaşlarında bir kız çocuğu.
atm bu.hızlı hızlı para gönderme ,para çekme yeri.baktım baya baya oyalanıyorlar.sonra sonra anladım işlemi yapamıyorlar ya da bilmiyorlar.
-amcaaa!! sorun mu var?
dedim gevşek gevşek.
+yeğenim askere para yatıracağız beceremiyoruz.
dedi.
-dur amca ben halledeyim,
dedim yanlarına yanaştım.
çocuk,ben,dede atm'nin başındayız.
-ver amca kartı,söyle hesap numarasını vs….
-kaç para amca? dedim…
+10 lira
dedi adam.
hayatımda garibanlık yüzünden böyle yutkunduğumu hatırlamıyorum.
on liraya muhtemelen o zamanlar 2 paket filan sigara alınıyor. ya da üç ne bileyim.paranın o zamanki değerini hatırlamıyorum ancak hatırladığım bir şey var, çok bozulmuştum bu duruma.
-tamam
dedim girdim bilgileri, ileri falan filan geçtim para yatırma kısmına,
-ver amca parayı dedim,
adam çıkardı verdi iki beşlikten oluşan on lirayı.
hayatımdaki en “hiçbir şeye yetmeyecek” on lirayı o akşam orda gördüm.on liranın en “yetmeyecek hali”. atm'nin alamayacağı kadar eski,kırışmış iki adet beşlik…
beşlikleri tümlüyor gibi yaparak temiz bir on lira çıkardım çaktırmadan,rencide etmeyecek kadar parayı çaktırmadan ilave ederek askere yolladım.
diliyorum o asker çok büyük yerlerdedir,dilerim o güzel çocuk çok iyi okullarda rahat rahat okuyordur,dilerim o amca hala sağlıklı ve mutludur.
mesut özil'e yapılan doğum günü kutlaması
-
almanya milli takımını seçmiş, almanya için alın teri dökmüş adama neyin mehter marşı? alman milli marşı çalınması daha isabetli olur bence.
murat başoğlu
-
"ben bir şey yaptım, hatasını çekiyorum. bedelini de ödeyeceğim. ne kadar özür dilesem de affı yok. anlık bir şeydi, olabilir. her erkeğin başına gelebilir. hiç tanımazsın birini, yarım saat sonra teknende olur, bir şey yaparsın onunla, sonra da iner gidersin, o arada bu olur. ancak yorumlar çok can acıtıcı. midemin ağrısından duramıyorum, kesin kanser oldum. öyle üzülüyorum ki" demiş.
de abi sen bu gevşeklikle grip bile olmazsın.
asker polis de şehit oluyor ama görevi bırakmıyor
-
asker polisi terörist şehit ediyor, doktoru elinden şifa bulan ya da bulamayan vatandaş öldürüyor. ayrıca belinde silah yok, tamamen savunmasız ve bunun eğitimini almamış bir kişi ölüyor.
yazarların ilişki durumlarını anlatan cümle
-
kanunlara göre evli, topluma göre mutlu, eşime göre sorunsuz, bana sorarsanız kimsesiz.
midnight run
-
kadri kıymeti gereğince bilinmeyen bir martin brest filmi. afişine bakıp, burun kıvıran ve bildik bir polisiye bekleyen izleyiciyi fena halde yanıltan, oyunculuklarıyla olsun (en iyi dönemindeki robert de niro, hayatının rolüyle charles grodin, sonra john ashton, dennis farina, ve tabi ki yaphet kotto), iç gıcıklayacı finaliyle olsun, macera-aksiyon-komedi türleri arasında gezinirken her bir türün dozajını kararında ayarlamasıyla olsun; nazarımda yeri apayrı olan bir eserdir. öyle güzel anlatır ki ana fikrini; parayla her şeyi satın alamazsın.