hesabın var mı? giriş yap

  • ülkenin en şımarık kenti ve nüfusu trabzon. sloganları "bize her yer trabzon". onların bayrakları her yerde dalgalanacak, her gittikleri yerde trabzon'daymış gibi davranacaklar ama karşı taraftan aynı talep gelse neredeyse silah çekip vuracaklar. trabzon'a istanbul takımlarından birinin bayrağı asılsa şehir olarak cinnet geçirecekler ama istanbul'un köprülerine bayrakları asılacak. hayat onlara güzel. işine gelince bizans, bayrağın asılacak olunca "istanbul'un köprüleri". biri de demiş ki lige renk menk katan, şanlı trabzon. şanlı manlı değil, rezilsiniz.

    edit: mesaj atıp küfreden, hakaret eden, "zaa kudur" diye yazan trabzonlu arkadaşlara teşekkürler. tespitlerimi haklı çıkarmış oldular. istanbul'da elbette diledikleri gibi davranabilirler. trabzon'da aynı özgürlüğü bulamayacak olmak problem.

  • yetmez ama evet! uçaklarda sadece kürtçe, lazca, rumca anonslar yetmez, uçağın motor sesi de kürtçe çıkmalı. itiraz edenlerin hepsi faşist ırkçılardır peşinen söyleyeyim.

    edit: über, ileri demokrat ve demokratik cumhuriyetçi yazarlar abd'nde hispaniklerin ana dil tecrübesini bir öğreniverseler de, biz de artık bu geri zekalı ayrışma başlıklarını okumaktan kurtulsak. unutmadan söyleyeyim; abdullah öcalan dan farklı olarak, kürtçeyi anadilim gibi konuşuyorum.

  • lan olm aşı olmayacaksanız olmayın,sürekli kendinize neden güvenli liman arayıp duruyorsunuz?
    cokta fifi sen olmuşsun olmamışsın.iki instagram postu okuyan oluyor sana gazi yaşargil.
    düz dünyacı aydınlanması ile bu aşı lobisi ne pis şeymiş lan.
    birde bunların atama bekleyen öğretmenlerle,eyt twittercıları var ki düşman g.ne.
    deprem olur altına yazarlar,sel olur altına yazarlar,yangın olur altına yazarlar.
    kime niye ikna etmeye çalısıyorsunuz.kendin ikna oldun mu oldun,bitti.
    bi bitmediniz arkadaş.

  • erkin koray, bir yakınımızın yan komşusudur. annem ile arasında geçen konuşma:

    yakınımız olan abla: geçen sene aşure yapıp tüm apartmana dağıtmıştım. erkin bey'in kapısını da çaldım.. açtı. bir bana, bir de elimdeki tepsiye boş boş bakmaya başladı. sonra da "bu nedir acaba?" diye sordu.
    annem: a-aaa! görgüsüz!
    y: ben de "aşure bu" dedim. "ee napıcam bunu?" diye sordu.
    a: alıp kafana geçireceksin! deseydin?
    y: içimden dedim zaten. ama neyse ki sabır çekip "buyrun, yemeniz için getirdim" diyebildim. sonra "peki tabağı napıcam?" diye sordu. yine sabırla "daha sonra getirebilirsiniz. şu katta, şu numarada oturuyorum" dedim.
    a: ee sonra? getirdi mi tabağı?
    y: evet. kapıcıyla gönderdi ertesi gün.
    a: boş mu geldi tabak? (genelde bizim buralarda dolu gelen bir tabak, boş gönderilmez. gönderen, toplumdan dışlanır filan)
    y: evet!
    a: görgüsüz herif! insan içine bir cd'sini koyar en azından!.

    (bkz: mavi ekran)

  • büyüdüğünde büyük ihtimalle dünya üzerinde 2 tür müzik olduğunu sanacaktır:

    1- hareketli çalışmalar
    2- duygusal çalışmalar

  • buradan bir şey çıkmaz,

    peygambere hakaret etmemiş sonuçta,

    bazıları ülkenin kurucusuna hakaret ederken, bir şey olmuyor da ...

    yoldan geçen, 1000 kişiye sor 2 kişi bilmez mus'ab bin umeyr kimdir diye. buradan halkı nasıl kin ve düşmanlığa teşvik edeceği, düşünülür ?

  • vay arkadaş, nasıl bir yüzdeyle atıyor anlamadım gitti. ben o kadar yüksek yüzdeyle akbil basamıyorum.