ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
erkeğin küsmesi dişi olduğunu gösterir
-
duygusal erkek konuşmaz da, küser de, kırılır da, hatta inanır mısınız yüzüne bile bakmaz.
bunların aradığı ise dışarıda hanzo, it kopuk olacak, evde de söz dinleyecek bir eerrrkek. yalnız o erkeklerin hanzoluğu ileride kendilerine döndükleri zaman da, sosyal medyadan adalet aramaya başlıyorlar.
bana gidelim deyip rögar kapağı açan kız
-
(bkz: april)
türkiye'nin yeni logosu
-
icinde cami minare vs hic bi si olmayan bi logo sanki milli iradeye saygisizlik gibi geldi bana.
konser verirken adamın suratına işeyen solist
-
ben yan pisuvarda biri varken zor işiyorum, kadın binlerce insanın önünde şarkı söylerken şelale gibi işiyor. hayret ettim gerçekten...
bülent serttaş'ın oryantal didem'e bakmaması
-
mantıklı harekettir. böyle dansöz mü olur amk.
erkekte şık duran davranışlar
-
ses çıkarmadan işemek.
düz dünya teorisini maketle açıklayan müthiş video
-
dünya düz de diğer gezegenler niye yuvarlak o zaman amk? dediğim makettir. beğenmedim.
yurt dışından türkiye'ye gelince fark edilenler
-
flu'luk.
insan ilişkilerinden gönül işlerine, akademik kariyerden, okul hayatına, akrabalık ilişkilerinden dostluklara.. hiçbir şey net değil. ima usulü çalışan bir duygu/düşünce durumumuz var. kimse derdini açıkça söylemiyor. herkes 'o' anlasın peşinde. anlatmayı bilmiyoruz, anlamaya çabamız yok.
ülke kocaman bir aşkı memnu seti. kapalı kapılar, yalan dolanlar, iftiralar, dedikodular, imalar en çok bu bak, imalar.
kaş-göz yapmaktan canımız çıkacak, destur!!
merve büyük'ün sirenle emniyet şeridini kullanması
-
parası olanın ülkenin içinden geçeciğinin kanıtı. adem büyük kim ya? olum nasıl bu hale geldik. fakir olmama rağmen bu örneklerden etkilenip acaba bende şuradan sıyrılsam mı diyorum bazen. sonra utanıyorum, sıkılıyorum ve yoluma devam ediyorum. yüzsüzler gibi hahshshs diye gülemiyorum.
kışı güzel kılan detaylar
-
dikimevi'ne akşamları, ekmek arası köfte satan bir seyyar satıcı geliyor. insanlar beğeniyor olmalı ki, her akşam upuzun sıra oluyor o seyyar köftecide.
bu upuzun sıra yaz aylarında tatsız tutsuz, ''kuru kalabalık'' gibi gözükse de, kışın insanın içini ısıtıyor; insanların ağzından çıkan buharın köfte arabasının ışığında süzülüşü, insanların konuşmaları, gülüşmeleri... kartpostal gibi...
edit: bilgi düzeltmesi.
iz bırakan kitap cümleleri
-
bir sefer mutfakta tencere tava arasinda aglarken gormustum onu. alakasiz yerlerde istirap cekmek istirabi ikiye katlar. bir mezar basinda aglamak cok daha makuldur, kimse neden diye sormaz.
(bkz: emrah serbes)
(bkz: hikayem paramparca)