hesabın var mı? giriş yap

  • -eee yetti be dokuz ay dokuz ay kafama kakıp durma gel bakiim buraya
    -indir beni yere derhal
    -olmaz dokuz ay taşıyacam başka türlü susmayacaksın sen

  • bir seferinde, "on sene sonra gelsen, desen ki bak bunlar çocuklarım, anneleri öldü sen bak desen bakarım." demişti.

    bu laftan önce ömrümün sonuna kadar unutamayacağım hiçbir laf yoktu, artık var.

    edit: son günlerde durumumuzu merak eden epey bir kişiden mesaj aldım. barıştık, her şey güzel gidiyor. bir daha birbirimizi kaybetmeye hiç niyetimiz yok. yani söz konusu hanımefendi her şey yolunda giderse benim değil bizim çocuklarımıza bakacak :)

    inancınızı kaybetmeyin. bazı hikayeler mutlu sonla bitiyor.

  • "peki hocam bizim hiç mi nükleer silahımız yok? bonba gibi bişi falan?" sorusunun ısrarla sorulduğu derslerdi. bol bol komplo teorileri sorulurdu bizim albaya. adam da ısrarla "türkiye cumhuriyeti'nin kendini savunacak gücü vardır." diye cevap verirdi. işte böyle ısrarlı sorulara bile sabırla cevap veren bir adamdı. iyi bir adam, iyi bir öğretmendi. müfredat neyse onu anlatır, geri kalan zamanda da soruları cevaplar, bizimle sohbet ederdi. öyle tekmil falan da istemedi hiç. hatta ilk ders kendini tanıttı, bizi tanıdı. "sorusu olan var mı?" diye sordu. arkadaşın biri "tekmil vercek miyiz komtanm?" diye sordu. o da "gençler burası kışla değil. siz de asker değilsiniz. siz öğrencisiniz burası da okul. ben de burada öğretmenim. bana öğretmenim ya da hocam diyebilirsiniz ama bana burada komutanım demeyin." demişti. işinden dolayı gelemediği bir hafta olduğunda, ertesi hafta derse girince gelemediği gün için özür dilerdi.
    öyle bir albaydı kendisi.

  • ingilizlerin topraklarindaki egemenligine karsi, irlandalilarin baslattiklari ayaklanma. easter rebellion, 14 nisan 1916’da su bildirinin okunmasiyla baslamis:

    to the people of ireland: irishmen and irishwomen, in the name of god and of the dead generations from which she receives her old tradition of nationhood, ireland, through us, summons her children to her flag and strikes for her freedom."

  • "eğer düşüncede öldürdüklerimiz hakikaten yok olsalardı, yeryüzünde kimse kalmazdı. içimizde çekingen bir cellat, hayat geçmemiş bir katil taşırız. insan öldürme eğilimlerini kendilerine itiraf etme cüreti olmayanlar da cinayetlerini rüyalarında işlerler, kabuslarını cesetlerle doldururlar... her birimiz ardımızda bir dost ve düşmanlar mezarlığı sürükleriz ..."

  • bundan tam 250 yıl önce sansürü kaldırmaya yönelik anayasa hazırlayan ilk ülke olan isveç'in yaptığı nefis hareket. isveç'in artık bir telefon numarası var. ne güzel lan, arıyorsun isveç çıkıyor karşına.

    +46 771 793 336

    sistem nasıl işliyor peki?

    öncelikle işin arkasında isveç turist derneği var. amaçları isveç'in kültürünü, doğasını vs. tanıtmak.bunun için de isveçlileri aracı olarak seçmişler.

    aradığımızda kimlerle konuşuyoruz?

    bu sisteme kendini elçi olarak kaydettirmiş herhangi bir isveçliyle. üstelik ikinci, üçüncü aramalarda ilk çıkan kişiye tekrar bağlanma ihtimali çok düşük. bu yüzden de sürekli yeni insanlar, yeni hayatlar ve yeni kültürler öğrenme şansınız artıyor.

    ücreti ne kadar peki? paradan haber ver?

    isveç müthiş ülke tamam ama o kadar da değil. ücret işi tamamen seninle kullandığın operatör arasında.

    numaram herhangi bi yerde paylaşılıyor mu? arayan kişi numaramı görebiliyor mu?

    hayır. arama önce santrale gidiyor, seni ordaki yetkililer rastgele isveçlilere yönlendiriyor. dolayısıyla santralin numarasını görebiliyorlar sadece.

    arıyorum ama kimse cevap vermiyor, neden?

    birkaç ihtimal var bununla ilgili. ya o an tüm isveçliler başka birileriyle görüşüyordur ya da uyuyorlardır. arama yaparken onların yerel saatlerine bakmakta fayda var anlayacağınız. merak edenler için isveç'in saati bizden 1 saat geri.

    isveç dilinde nasıl merhaba diyebilirim?

    "hallå!" ya da "hej!" diyip giriş yapabilirsiniz. ama çok da kasılmaya gerek yok diye düşünüyorum; hi ya da hello da işinizi çözer gibi.

    kaynak: http://theswedishnumber.com/

  • burhan altıntop'un fight club' a yaptığı göndermelerle yarmış, olayı bitirmiş dizi.

    --- spoiler ---

    burhan altıntop: naber concon? nassın gülüm? nooldu beni bulamadın mı? nhahhah ha! ara tara tırım tırıs yok nhahhhaah...
    karşı balkondaki komşu: nerde oturuyosun lan sen? ismin ne senin?
    ba: beni bulamazsın gulüm, ben aslında yoğum.
    kbk: ne diyosun sen ya?
    ba: ben aslında yaşamıyorum, ben senin süper egonum. anladın mı? egoist.
    kbk: hasta mısın sen ya?
    ba: ben aslında yoğum. bence sen ruh hastasısın, şizofrensin. kendi hayalindeki yarattığın bir kahramanla kavga ediyosun. bimediğin tanımadığın bir adamla, hayalindeki adamla muabbet ediyosun. ben aslında yooğğum. yooğğuum.

    --- spoiler ---

    yıllar sonra gelen edit: izlemek için

  • başlık yanıltmasın, bir kaç gün daha devam edecek. bu gece 10'da banttan tekrarı kuzeydoğu yönünde. ay ışığı olmadığı için zifiri karanlık bir yere gitmeye gerek yok, ortalama 1-2 dakikada bir tane görülebilir.

    benim en çok şaşırdığım iki nokta var:

    1) bu taneler ufacık, çoğu bir bezelye kadar bile değil, fakat yanıp biterken çıkardıkları enerjiyi (ki büyük kısmı ışık değil ısı olarak çıkıyor) biz taa nerelerden görebiliyoruz. 200 bin km\saat ile atmosfere girmenin güzel yanları bunlar

    2) bu bize her sene uğrayan perseid meteor yağmuru, ve türdeşleri gibi güneşin yakınından geçerken ısıdan parçalanan bir kuyrukluyıldızın eteğinde sürüklenen parçalardan oluşuyor. yörüngesi dünyanın aksine çok eliptik olduğundan 133 senede bir güneşin yakınından geçiyor ve bugünlerde düşen parçaların hepsi son geçişinde kopanlar değil, bazıları mesela 1726'daki geçişten kalan ama bu zamana kadar atmosferi sıyırıp ucuz kurtarmış parçalar.

    belki bu geceki bir yıldız kaymasında izleyeceğimiz kum tanesi, onbinlerce sene parçası olduğu o kuyrukluyıldızdan koparken, ibrahim müteferrika da ilk matbaa için padişah üçüncü ahmet'ten izin koparmanın sevincini yaşıyordu.