hesabın var mı? giriş yap

  • insanoğlu bununla ciddi ciddi sınanıyor demek ki. derler ya hani, ya arkadaşını kaybedersin ya paranı. bazen ikisini de kaybediyorsun da hangisine üzüleceğini bilemiyorsun. ben borç isteyenlere: "valla bozuk yok abi üstümde." diyorum da, babam bu konuda hayır diyemiyor. kendisi kefalet konusunda da bir numara olup hali hazırda bir arkadaşının kredi borcunu da üstlenmiş aşmış bir şahsiyettir. efendim, benim bu babam yine bi gün bir arkadaşına borç verdi. yıllar geçti, adam ödemedi. geçen gün "yea bi mustafa amca vardı, ne oldu ona?" diye sorunca ben, babam sitem etti, arayıp sormuyor, telefonlara çıkmıyor, düğünümüze bile gelmedi, artık sevmeyeceğim, dedi. üzüldüm. çok iyilerdi.

    neden sonra bikaç gün önce, bi telefon gelmiş, mustafa amca babamı aramış. ankara'daymış. kalbinden ameliyat olacakmış. acaba helallik mi istiyor, dedim, şomağızlı dediler, her ameliyat olan ölüyor mu? bilmem. ölmüyor mu? babama sen nasılsın demiş, benden bir isteğin var mı demiş. babam da, canının sağlığı demiş. konseptten ayrılmamış. dur demiş hatta, hastaneye geleyim, göreyim seni bir. ayy canım ya son kez bi görmek istedi demek arkadaşını dedim, şomağızlı dediler, niye son olsun? bilmem. neden olmasın? annem, hastaneye gitmek üzere hazırlanan babamı, işte sen böylesin, çok iyisin, herkesin her şeyine koşuyorsun, saf mısın nesin diye inceden inceye doldururken; benim yüce gönüllü babam, hasta yatağındaki bunca yıllık arkadaşını müdafaa için şunları söylemiş: "gideyim ya, belki parayı verir."

  • şehirlerarası yolculukta muavin gelip "ne alırdınız" diye sorduğunda yanınızdaki adam kahve veya çay alırken sizin hala kola veya meyve suyu aldığınızı fark ettiğiniz an.

    hele kahveyi alan adam "kek istemiyorum" derse sıkıntı daha da büyüyor. keksiz yapamam çünkü, kek önemli.

  • "lunaparktan geliyorum. ne dolaplar dönüyor inanamazsınız. işin içinde çocuklar bile var."

    komik lan.

  • daha doğru düzgün telefonun olmadığı dönemde, okuma yazması olmayan deden baban geldi tutundu, 21. yüzyılda mı tutunamayacak insanlar!

    siz gelmeyin ulan ayılar demek istemiş. başka bir mevzusu yok.

  • turabi, hilmicem, taner ve bozok'un yakaladığı müthiş kimya acun'a yeni bir program, yeni bir format çıkarabilir. yapması gereken tek şey altlarına bir beyaz şahin vermek, bu arkadaşlarda türk kültürünü tüm dünyaya tanıtacak potansiyel var. hadi aramasın uğraşmasın, programın ismi de benden olsun: mahşerin dört barzosu. ama dediğim gibi beyaz şahin şart.

  • çok çok üzücü, ölüm haberi geldi. - people

    evdeki jakuzide boğulmuş halde bulunmuş. cardiac arrest (kalp durması) nedeniyle yardım istemiş asistanı. uyuşturucu madde vs. yokmuş etrafta.

    gerçekten çok üzüldüm. geçenlerde burada alkolizm ile ilgili söylediklerini paylaşmıştım bir söyleşisinden. bunalımlı olmadığını, alkolizmin bir beyin hastalığı olduğunu anlatıyordu.

    ve kendisinin de "neden neden" diye sorduğunu, "6 kardeşiz ama neden ben, neden ben bunu çekmek zorundayım" dediğini anlatmıştı o söyleşide.

    (bkz: alkolizm/@theriver) #156825035

    çok ağlayan bir bebek olduğunu, 30 günlük iken ailesinin kendisine doktor önerisiyle, ağlamaması ve kolay, rahat uyuması için, günümüz dünyasında verilmeyecek bağımlılık yapan bir ilaç verdiklerini, hatta o dönemde çekilmiş fotoğraflarında da sarhoş bir bebek gibi göründüğünü (verilen ilaç nedeniyle)... evdekilerin güldüğünü ama bu ilacın o dönem bebeklere verilmesinin çılgınlık olduğunu söylüyordu. yani alkolizminin başlangıcının bu olay olduğunu düşündüğünü (belli ki bünye daha 30 günlükken verilen bağımlılık yapan bir maddeye bağımlılık yapmıştı) anlatıyordu videoda. - youtube

    "zayıf bir insan değilim, çok güçlü bir insanım ama bu bir hastalık. 'sadece bırak' dediklerinde, suratlarına bir yumruk atmak istiyordum, öyle bırak demeyle bırakılmıyor, bu bir hastalık."

    anılarını yazdığı kitapta bir yerde şöyle diyormuş: "i should be dead. why am i alive?" (ölmeliydim. neden yaşıyorum?)

    soru: anılarınızı yazmak, bu sorunun cevabını bulmanıza yardım etti mi?

    matthew: hayatta olduğum için çok şanslıyım. başkalarına yardım etmek için. alkolizm ve içmem konusunda 'senin hatan değil' diyen bir doktor, bunu bana ilk kez söylediğinde çok şaşırmıştım ve bu benim içkiyi bırakmamda çok faydalı oldu. zayıf olduğum için değil, bu bir beyin hastalığı olduğu için böyleyim ve bir hastalıkla mücadele ettim hayat boyu. şimdi ben de bunu bilmeyen ve yardıma ihtiyacı olan başkalarına anlatıyorum.

    ben ne kadar kötüyü gördüysem, benim kadar kötüyü, dibi görmüş başkalarının da buradan çıkılabileceğini görmeleri için devam ediyorum, ve devam ediyorum, ve devam ediyorum. onlara bunun yapılabileceğini göstermek istiyorum.

    5 ay hastanede yattım ve ecmo makinesine bağlamışlardı beni. doktorlar aileme buradan çıkamayabileceğimi söylemişler. o makineye bağlanan kişilerin çoğu ölürmüş. o gece, benimle birlikte 5 kişi o makineye bağlandı ve sadece ben hayatta kaldım, diğerleri öldü. ailemin hastaneden sağ çıkamayabileceğimi duymalarına üzüldüm. yaşadığım için çok sevinmem gerekirdi belki, ama ben ailem bu sözleri duyduğu için çok üzgündüm, kızgındım.

    öldüğümde ilk akla gelenin friends dizisi değil, alkolizmle başa çıkmamın olmasını ve başka insanlara da bu konuda yardım etmemin hatırlanmasını istiyorum.

    soru: alkolü bırakmaya çalışanlara tavsiyeniz nedir?

    matthew: alkolik olduğunuzu saklamayın. elinizi kaldırın ve acı çektiğinizi, içtiğinizi söyleyin, yardım isteyin. hastalık her zaman geri dönebilir, ama yardım isteyin.

    soru: bu kitabı yazarken kendinizle ilgili yeni bir şey öğrendiniz mi?

    matthew: ölüme ne kadar yaklaştığımı gördüm, bunun ne kadar sık olduğunu gördüm ve tekrar asla bunun olmasını istemediğimi.

    soru: nasıl hatırlanmak isterdiniz?

    matthew: iyi yaşadı, iyi sevildi, arayışta olan ve en önemlisi başkalarına yardım etmek isteyen biriydi diye hatırlanmak isterim.
    __________
    evet beni ağlattı, uzun süre acı çekerek yaşayan herkes adına ağlattı.

    yaklaşık bir ay önce, 17 eylül'de bu söyleşiyi ilk izlediğimde bu final anlamı içeren sorulardan pek hoşlanmamıştım, 'bu insanlar da niye böyle şeyler soruyor, sanki adam ölüyor gibi' demiştim. kariyerinin zirvesini geçirmiş olabilir bir kişi, ama hayatı bitmiş gibi sorular sorulması hoşuma gitmemişti. onlar elbette, hayatını anlatan bir anı kitabı üzerine konuştukları için sormuşlardı bu soruları.

    kendisinin de söylediği gibi, iyi yaşadı, çok sevildi ve hem friends'de güldürerek, hem alkolizm konusunda aydınlatarak insanlara yardım etti.

    rest in peace, matthew.
    *
    friends dizisini matthew'ın sonradan neden hiç izlemediğini sorgulamış biri yukarıda. bu, söz ettiğim söyleşide ona da değiniyor kendisi. her sezon alkol mü, bir madde mi ne kullandığını dizide kendi görüntüsüne bakınca hatırladığını ve bundan hoşlanmadığı için, bugüne kadar izlemediğini... ama artık bu konuda da fikrini değiştirdiğini, tüm dünyayı etkilemiş ve çok sevilmiş bu diziyi kendisinin de izleyerek gülmek istediğini söylüyor.

    bağımlılıktan kurtulmak için 10 milyon dolar harcadı. #158247131
    alkole nasıl başladı, nasıl bağımlı oldu? #158274528
    dizi arkadaşlarından kısa taziye. #158293146
    (bkz: matthew perry/@theriver)

  • ya şimdi bu tezgah değil de nedir kardeşim, kapakları niye sayıyorsunuz amk biz ev hanımları gibi bunları bilmek zorunda mıyız?

    insan gibi 4 adet tencere x fiyat yazsanıza, nereden baksan dolandırıcılık, saplarını falan da ekleyin 46 parça olarak satın oldu olacak, lego mu alıyoruz tencere mi... bunu öğrendiğimden beri tadım kaçtı, evet az önce öğrendim.

    bu tip bilmediğimiz başka küçük silkeleme operasyonları varsa birileri bizi uyandırsın.

  • polis her zamanki gibi masum'un ölümünü izleyip katil'in linçten kurtarılmasını sağlamıştır.

  • lipton'a satılma zamanının gelmiş olduğuna delalettir!

    sonuç olarak da çayı bahçelerinde bırakacak binlerce çiftçi...

    şekerpancarı gibi, fındık gibi...

    uyu türkiye! bu kez kurtuluş savaşı verecek bir liderin de yok...

  • ingilizce konuştuğu sahnelerde dizi, kavak yelleri olmaktan çıkıp bir hollyoaks'a dönüşüyor adeta. bence yapımcılar bu ablamıza bi güzellik yapsın ve o ingiliz elemanı diziden çıkartmasın. o konuşsun, biz dinleyelim.

    özcan deniz ingilizcesinden sonra insana gurur veriyor lan?! bir türk böyle güzel konuşsun bir başka dili. heyret!

    not: biliyoz heralde orada doğup büyümüş hatun. ona bakarsan mahmut tuncer de istanbul'da büyümüş sayılır? o türkçeyle hem de.