hesabın var mı? giriş yap

  • üzerine vazife olanı yapmıştır.

    ne desin adam, izleyin o da lazım mı desin?
    yani şimdi kendimizi kandırmayalım gençlikte hepimiz izledik mi desin?
    izlemiyorum diyene inanmam hepiniz izliyorsunuz mu desin?
    izlemesek daha iyi de işte izliyoruz abi mi desin, ne desin?

  • kronik bir yalnız yaşayan olarak bu konuda biraz bir şeyler karalamak isterim.

    * televizyonu açtığınızda sizin kapatmadan önce bıraktığınız kanalın açılması normaldir. tersi olursa sıkıntı.

    * çamaşır, bulaşık haftada bir yıkanır. çünkü ancak o zaman birikir.

    * buzdolabının üzeri yemek magnetleriyle dolacaktır. alışın ama çok kullanmayın.

    * çöp birikmez. her gün çöp atılmaz.

    * alınan doğalgaz uzun süre gider. çünkü evden çıkarken ya da yatarken kısılır. bazen hiç açılmaz. iyi bir şeydir.

    * eş, çocuk vs. olmamasına rağmen para birikmez. çünkü kira vs. tek ödenir. sorumluluk olmadığı için tutumlu olunmaz. "eeeeh yarın evlenince hayatımız kayacak zaten harcayayım." diye düşünülür.

    * olur da hayatınızda bir sevgili olursa çok güzel olur. evliliği az çok önden tecrübe edip karşınızdaki kişiyi tanıma şansınız olur.

    * rutin temizlik şarttır. ipin ucu bir kaçarsa toplayamazsınız. sonunda 2-3 katı fiyata gündelikçi tutmak zorunda kalırsınız.

    * mümkünse merkeze olabildiğince yakın oturun. mekandan eve geliş süresi olabildiğince kısa olmalıdır.

    * eve çok kişinin ayağını alıştırmayın. sonra gelinip eğlenilip öylece bırakılan bir ev izlenimi olur. siz toplarsınız ortalığı. belli birkaç kişi olsun yeter.

    * faturaları otomatik ödemeye verin. unutulabiliyor bazen.

    * çok lüks, son model eşya almayın. bir gün bile kullanılsa evlenirken onu elden çıkarıp yenisini alacaksınız.

    * dışarıdan yemeye çok alışmayın. zaten memlekette yemek olayı gereksiz bir pahalılıkta. hem dolapta sürekli yenecek bir besin olsun. gece acıkınca lazım olur.

    * bulaşıkları o anda durulayıp varsa makineye koyun. öğrenci evi pisliği ile övünme sezonu geçti çünkü. hem bulaşıklar kokar hem de tezgahı cifle cayır cayır ovmak zorunda kalırsınız.

    * ev birkaç saat içinde temizlenip misafire sunulabilecek pislik düzeyinde olsun.

    * anahtarı bırakabileceğiniz bir komşu ya da esnaf olsun. sebebi için: (bkz: ösym)

    * komşularla iyi geçinin. aidatları vs. aksatmayın. çünkü siz potansiyel randevu evi işletmecisisiniz (sisisisi yazamadım ilkinde) .

    * oturduğunuz muhit mümkünse cehape zihniyetine sahip bir belediye ve/veya muhit olsun.

    örn: ankara

    mordor: keçiören, sincan, etimesgut (eryaman hariç * ), altındağ, mamak (*) .

    ayrık vadi: çankaya'nın çoğu, yenimahalle merkez, batıkent vs.

    * mümkünse güvendiğiniz birinde yedek anahtar olsun. evde başınıza bir şey gelirse gelebilsin.

    * ailenize sorunlarınızı yansıtmayın. her aradıklarında "ekonomi çok iyi" çekin. akılları kalmasın.

    * yavaş yavaş elektrik, torna vs. öğrenin. en ufak conta değiştirmede usta çağırırsanız sizi çatalıyla sövüşler.

    * önemli parçaların yedeği ile birlikte güzel bir takım çantası evde bulunsun. gece musluk patlarsa suyu kesip sabaha kadar duşsuz kalırsınız ki o gün mutlaka duş almanız gereken bir güne denk gelecektir.

    (bkz: murphy yasaları)

    * kesinlikle erken kalkmanız gerekiyorsa alarmı 2. bir telefona da kurun. yoksa okula/işe önemli bir günde geç kalabilirsiniz. nedeni üstteki maddedeki bakınızda.

    * gazı iyice bitirip almayın. hem kombi bozulabilir hem de ters bir zamanda biterse sabaha kadar donarsınız. faturalıysa da ödemelerine dikkat edin.

    * sınav zamanları ya da önemli bir proje zamanı annenizi çağırın. o süreçte yemek vs. ile uğraşmadan işinize bakın. sonra da çok tutmayın. hem peder zor durumda kalır hem de siz darlanırsınız.

    * dolapta her daim 2-3 çeşit içkiden olsun. sonra "ay ben rakı içemeeeeeem. anamın evinde de lynchburg lemonade içiyordaaağğaam." diyen tipler sinirinizi bozar.

    * deterjanı, bulaşık toplu şeysini toplu alın. uzun süre gider zaten.

    * ıslak mendil önemli. sürekli ıslak mendil bulundurun. arada canınız sıkıldıkça sağı solu silin. evin temizliğini stabil tutacaktır.

    * kahvaltılığı az az alın. sonra bozulup çöpe gider.

    * sebze meyveyi kullanacağınız zaman alın. domates, salatalık vs. yi yemek yapmadan önce gereken miktarda alın.

    * mutfakta çok bardak olmasın. sonra çok yığılıyor. içki bardakları çeşitleri kesin olsun. sonra çay bardağıyla shot atmak zorunda kalmayın. su bardağı az olsun.

    * alışverişte ilk alınan malzemelerin (temizlik ve bakım ürünleri hariç) makarna, hazır çorba, yumurta vs. olmasına alışabilirsiniz.

    * kendinizin yattığı yatak, yastık kılıflarının, çarşafların, yorgan kılıflarının yıkanmasına dikkat etmezken misafirlere serilecek olanlarını her daim tertemiz tutmaya başlayabilirsiniz.

    * kanepe kenarına oturup televizyonda kanal değiştirirken salonda sigara içmek hakkınız. yapın bunu.

    * battal boy çöp poşetini alışveriş listesine yazmayı unutmayın.

    * ütüyü hafta başında toplu yapın. çünkü hafta içinde nerede nasıl kalacağınız belli olmaz.

    * salonunuz keyif pezevenkliğine uygun şekilde döşensin. en çok orada zaman geçirirsiniz. diğer odaları çok sallamasanız da olur.

    * dolapta her türlü içki bardağını öne koyun. sanki bir şeye yarıyor. neyse.

    * halıda sürekli beyaz noktalar olabilir. endişelenmeyin, tozdur o.

    * köşeler grileşebilir. domestos paklar.

    * sorumluluk sahibi olunacak. ne kadar akşamdan kalınmış olunursa olsun, sabah çıkarken o kapıyı kilitleyip anahtarını cebine koyacaksın.

    * kapıyı kilitlemeden önce kettle'ı kapatmayı unutmayın.

    * olabildiğince evde yalnızken içki içmeyin. depresyona girme ve alkolik olma tehlikesi yaratır.

    * gün sonunda eve gelinip kapı açıldığında surata tüm gece uyunmuş oda kokusunun çarpmasına alışın.

    şimdilik eyyorlamam bu kadar. hadi hayırrı işler.

  • (bkz: #155451204)

    ben satıcıya bütün detayları sordum ev alırken. duvarı, camları, tesisatı, temeli...sordum ama adamın dediklerinden hiçbir şey anlamayacağımı bilerek sordum. bir umut belki bir şey bildiğimi sanır da beni kazıklamaz diye. anlattılar da anlattılar, doğal olarak ben hiçbir şey anlamadım. debe entrisindeki teknik terimleri anlamadığım gibi.
    hayır, araştırsan da öğrenemiyorsun. bir internet sitesinde başka bir şey diyor, diğer sitede başka bir şey. standardı bulmak samanlıkta iğne aramak gibi.

    alıcıyı kazıklamak o kadar kolay ki. bir müteahhit, inşaatında yazarın dediklerini yapmadığı halde ben sorduğumda yapmış gibi anlatsa ben gerçekten yapıp yapmadığını nereden bileceğim? "arada argon gazlı double cam" kullandım dese, falanca izolasyon malzemesi kullandım dese bunu doğrulamak için yapabileceğim hiçbir şey yok ki. projeyi alıp baksam ondan da anlamayacağım.

    satıcı ahlaklı olacak, satıcı. alıcı bilemez. keşke cümlenin burasına bir virgül atıp "bilmesi de gerekmez" de diyebilsem. ama bu ülkede bunu diyemiyorum. kazıklanmamak için her bok hakkında bir miktar bilgimizin olması şart gibi bir şey.

    en basitinden, lastikçiye gidiyorum; "fren balataları bitmiş, teker oluk derinliği bilmem kaç olmuş, değişmesi lazım" diyor. ben şimdi balataların gerçekten bitip bitmediğini nereden bileceğim? tekerlerin değişim zamanın gelip gelmediğini nasıl anlayacağım? lastikçiye giden herkes tekerler, balatalar, jantlar hakkında araştırma yaparak mı gitmeli?

    yazar güzel demiş ama, ahlaksız bir müteahhidin bir alıcıyı kandırması kadar kolay bir şey yok. buna engel olması gereken de devlet.
    devlet, alıcı her halt hakkında bilgi sahibi olmak zorunda kalmasın diye var. standart belirleyecek, denetleyecek, uymayanlara ağır cezalar getirecek. toplumun azımsanmayacak bir kısmının ahlaki ve vicdani yetmezlik yaşadığı bir yerde en ufak detaylara bile standart getirecek. "yalıtımı şu malzemeyle yapacaksın, şu kadar kat izolasyon yapacaksın, boyanın şu özellikleri olacak, temel şöyle olmak zorunda... her aşamasını gelip denetleyeceğim" diyecek.

    devlet bunları demediği için de alıcılar müteahhitlerin insafına kalıyor işte. benimki boş istek biliyorum. bırak evi, daha araba piyasası kara borsacıların elinde. arabaların ikinci elinin, sıfır fiyatını geçtiği ülkede kurduğum hayallere bak benim de.

  • nuh peygamber o iki yavşak sivri sineği takunyayla güverteye yapıştırsaydı şimdi herkes rahat rahat uyuyordu!!!

  • calikusu, sekiz-dokuz yaslarinda evde babamin eski ciltli, yer yer parçalanmis ve dili iyice arapçaya kaçan baskisini buldugum günden beri en cok okudugum, kimi yerlerini ezbere bildigim, hayatima damgasini çikmayacak bir sekilde vurmus bir kitaptir. o yüzden simdi bu satirlari yazarkenki zorlanmam.
    bir erkegin (bkz: resat nuri guntekin) bir kadinin içdünyasini bu kadar güzel anlatabilecegini, bu kadar ince, bu kadar hisli, bu kadar içten olabilecegini ben belki son olmasa da ilk defa çalikusu'nda gördüm.
    ve feride tüm zamanlar içinde en sevdigim roman kahramani oldu. tüm ele avuca sigmazliginin, içten coskusunun, çocuk nesesinin altindaki içliligi, kirilganligi, olgunlugu, eh, bunu söylemeden geçmek olmaz, idealistligi ve cesareti, bir de -doktor hayrettin bey'in de hakkinda söyledigi gibi- onu kavuran sevme sevilme ihtiyaciyla çok güzel, çok güzel demenin yetersiz kaldigi bir insan oldu feride benim gözlerimde. ve hatta nickimi lacrima'dan feride'ye çeviresim geldi simdi bir an, o raddededir. ben mi feride'ye benziyordum da o yüzden o kadar sevdim bu romani, bu kadini; yoksa bu kadar sevdigim için mi kitabi o kadar benzedim, ya da benzemek istedim feride'ye.. bilmiyorum. fakat itiraf edeyim ki, çocukluk yillarim dügünümden bir gün önce nisanlimin beni aldattigini ögreneyim de kendimi anadolu'ya vurayim, ögretmen olayim, isik saçayim gibi tuhaf fantezilerle geçti (aslinda bu hususta çok yalniz oldugumu da sanmiyorum, "feride'nin cumhuriyet kadinlari üzerindeki etkisi" ve benzeri birkaç yazidan okuduklarimi hatirlayinca).
    çok okudugumdan mi, yoksa resat nuri'nin içten tarzindan mi, yoksa ikisi mi bilmiyorum, ama bana kesinlikle fiction gibi, yaratilmis gibi, hayal mahsulü gibi gelmiyor anlatilanlar. gelmesinler.
    en sevdigim sahnelerse, ne bileyim, kamran'in at arabasiyla tekirdag'a yolculugu sirasinda enistesiyle feride hakkindaki konusmasi, feride'nin kamran'in evlilik fotografini gördügü an, "kalpsiz", uçar kaçar feride'nin aldatildigini ögrenmesinden hemen önce bir kayanin üzerine oturan kamran'in altina paltosunu serip "bundan böyle seni muhafaza etmek biraz da benim vazifem kamran" demesi, kamran'in buna "bunlar zannederim ki simdiye dek senden duydugum en güzel sözler feride" diye cevap vermesi, zeyniler köyündeki ölüm oyunlari, mühendislerin fransizca bilmedigini sanarak feride hakkinda fransizca konusmalari, müjgan'in feride'ye zorla kamran'i sevdigini söyletip sonra da "zannederim ki o da sana karsi lakayt degil feride" demesi, feride'nin müjgan'la kamran'in konusmasini duymamak için delice kaçmasi, sonra kiraz agacina çiktiginda yasli bir adamla yaptigi sohbet... bunlar saymakla bitmiyor.
    son olarak kitabin tüm güzellikleri yaninda dilinin ve üslubunun da hayranlik uyandirici oldugunu söyleyeyim, çalikusu'nun roman olarak tefrika edilmeden önce (sene 1922'dir) "istanbul kizi" adiyla bir tiyatro oyunu olarak yazildigini ve hatta feride isminin kitabin içerigine, mesajina da uygun olarak "basina buyruk, gururlu" oldugunu da ekleyeyim. kitap nasil bitiyorsa ben de öyle bitireyim bu feci bir his budalasi imaji çizdigimi düsündügüm entryimi: "yanlarindaki agacin dalinda bir çalikusu ötüyordu".

  • çok özür dilerim ama hem kendi hem de etrafımdaki insanlardan edindiğim tecrübeye göre, tus bahane başka partnerler şahane olayı olmuş.

    üzüldüm. ama hayatın gerçeği bu. ve emin ol kariyer falan için terk edilmedin. aynı bahaneyi sunan bir arkadaşımın eski sevgilisi kpss için ara verdiğini söyleyip başka bir erkekten hamile kalıp evlendi.

    git bir tatile çık kafa dinle. sonra kendine gelirsin.

    edit: boşluk tuşuna basıldı. @archer05 sağolsun uyardı.

  • aman ne büyük dert. ülkedeki işsizlikten, açlıktan, hukuksuzluklardan, yolsuzluklardan büyük bir gaf. mevcut cumhurbaşkanının gafları sıralasak bağdat'a yol olur. derdinizi s.keyim sizin...