hesabın var mı? giriş yap

  • pasifik kıyıları ve güney doğu asya'da pek çok insanın besin kaynağı olan yarasadan yapılan çorba. tahmin edeceğiniz gibi sadece çorbası yapılmıyor yarasanın, epey bir yemek türü var.

    çin, seyşeller, endonezya, vietnam, guam ve diğer bazı asya ve pasifik kıyıları ülkelerinde ve kültürlerinde çeşitli miktarlarda tüketiliyor yarasalar. sadece besin kaynağı olarak değil, derileri için de yarasaları avlıyorlar. av teknikleri ise genelde ağ ve av tüfeği.

    yarasaya ait herhangi bir yemek, her ne kadar bize şu anda epey iğrenç gelse de bulunduğumuz coğrafya çevresinde (avrupa ve orta doğu'nun bazı bölgeleri) bir dönem tüketilmiş. avrupa'da yarasa konusunda en bilinen örnek, italya'nın kuzeyinde vicenza şehrinde yer alan costozza köyü. şimdilerde italya'da yarasalar yasalarla koruma altında olsa da bir dönem bu bölgede yarasa yemek ciddi bir kültürmüş.

    yarasaların tadı türüne göre değişiyor ancak internette bu eti tecrübe eden insanların genel görüşü yarasanın tadının daha çok sert tavuk etine ve sincap etine benzediği yönünde. düşük yağa ve yüksek proteine sahip yarasalar ızgarada, güveçte ve derin yağda kızartılmış şekilde tüketilebiliyor.

    yarasa eti, pişirme esnasında idrara benzeyen keskin bir koku yayabiliyor; bu nedenle insanlar bu kokuyu bastırabilmek adına soğan, sarımsak, acı biber ve bira gibi eklemeler yapıyorlar.

    bu günlerde çin'de yeni bir koronavirüs (wuhan virüsü, 2019-ncov) tipinin ortaya çıkmasıyla sosyal medyada yarasa çorbası görüntülerini sık sık görüyoruz. wuhan virüsü konusunda yarasalardan şüphelenildiği doğru ancak bilim insanları virüsün kaynağı konusunda henüz net bir açıklama yapmadılar.

    araştırmacılar, 2019-ncov'daki protein kodlarının, daha çok çin'de bulunan iki yılan türünün taşıdığı koronavirüstekilerle benzerlik gösterdiğini belirledi. çalışmada, bulguların virüsün en olası kaynağının yılan olabileceğine işaret ettiği belirtildi. yani şimdilik olağan şüphelilerimiz yarasa ve yılanlar diyebiliriz.

    bu arada ek bilgi olarak, yarasalardan ilk kez şüphelenilmediğini de belirtelim. 2002-2003 döneminde çin'de 8000'den fazla kişinin hastalanmasına, 700'den fazla kişinin de hayatını kaybetmesine neden olan sars adlı bir hastalık vardı. sars, yine wuhan virüsü gibi koronavirüs ailesine mensup virüslerden kaynaklı bir solunum yolu hastalığı. o dönem de bilim insanları yarasalardan (özellikle de at nalı yarasası türü) ciddi şekilde şüphelense de hastalığın çıkış noktası konusunda net bir bulguya ulaşamamışlardı.

    kaynak 1, kaynak 2

  • bildiğimiz anlamda optik bir teleskop değildir. yani olağanüstü nebula fotoğrafları falan beklemeyin. o işi zaten emektar hubbleımız çok güzel yaptı, yapıyor. jwst kızılötesi gözleme yönelik bir teleskoptur ve atmosfer içinde birkaç yüz km yukarıda dönen hubble'dan farklı olarak 1.5 milyon km gibi atmosferin her türlü olumsuz etkisinden uzak bir noktaya yerleşecektir.

    jwst bize evrenin erken dönemleriyle ilgili hiç bilmediğimiz şeyleri öğrenme fırsatı verebilir ve bu evrene bakış açımızı tamamen değiştirebilir. ama bence daha önemlisi öte gezegenlerin yaşam içerip içermediğiyle ilgili tartışmasız kanıtları sunabilir. yani birkaç sene sonra sadece 15 ışık yılı ötede varlığı kanıtlanan orta seviyede gelişmiş bir sanayi medeniyetiyle nasıl iletişime geçeceğimizi konuşuyor olabiliriz. bu insanlık tarihini baştan aşağı değiştirecektir. ya da tüm gözlemlere rağmen uzay yine korkunç sessizliğine devam eder. bu da insanlığın ve hayatın varoluşuyla alakalı tartışmaları farklı bir boyuta taşıyacaktır. beni hayatım boyunca en heyecanlandıran bilimsel gelişmedir jwst, umarım her şey yolunda gider.

  • fransiz hirsiz, gaspci, dolandirici, milis subayi, mahkum, firari, muhbir, polis, emniyet muduru, rusvetci, kriminolog, sahtekar, dedektif, biyografi yazari ve edebiyatcisi.
    elbetteki sefiller'in jean valjean'i bu adamdan esinlenmistir ama daha ilginci mufettis javert de bu adamdir... sadece hugo, balzac ve dumas ile sinirli degil isbirlikci listesi. bir ara gitme hayaliyle tutustugu amerika'da da hayranlari vardir. bazilarinca ilk polisiye kabul edilen the murders in the rue morgue adli kitabiyla edgar allen poe'yu unutmamak lazim... ki sayin poe, yaptigi yazili aciklamayla vidocq'u okuyup cok etkilendigini kabul etmistir. melville'in moby dick romaninda, dickens'in great expectations'indaki kacak tiplemesinde de yine vidocq'un hayaliyle karsilasir oha felan oluruz.

    kariyerine amerika'ya gitme hayaliyle babasini soyarak baslamis, caldigi parayi yolda caldirinca dustugu rol catismasi(soyan ayni zamanda soyulan) belki de kahramanimizin seytani yeteneginin kuvveden fiile cikmasina neden olmustur, bilemeyiz.
    asik olur, asik oldugu kadini ne yapar eder bastan cikarir evlenir ve sonra da terkeder. paris'teki sahtekarliklari ayyuka cikinca tutuklanir, hapis yatar, sonra hapisten de kacar. burda kahramanimizin hayatina baska bir unlu girer. napolyon'un unlu polis bakani fouche. vidocq'a saf degistirmesi teklifinde bulunur. vidocq tereddutsuz kabul eder zira saf degistirmek onun meslegidir zaten. ama bu saf degistirme sadece vidocq, foushe ya da paris'teki suclulari etkilemez, dunya polislik tarihine de iz birakir. modern polis teskilatlarinin atasi kabul edilen la surete'yi kurar vidocq. bana en eglenceli gelen kismiysa bu teskilatin 28 dedektifinin de vidocq'un eski suc arkadaslarindan olusmasidir. ilk donemler modern bir libertus oykusu gibi gider hersey. paris'te suc orani inanilmaz derecede azalir. "balistik inceleme, olay yeri inceleme, kriminal sorusturma, fisleme, criminal record(adli sicil) vidocq'un bu doneminin dunyaya kazandirdiklari. yine dunyadaki ilk simitciler ve ilk dilenciler de bu donemde kosebaslarina tezgah kurup mendil acarlar... her sey yolunda gider ve paris'te vidocq ve adamlarindan baska suclu kalmaz nerdeyse. "guvenli, huzurlu paris" goruntusunun arkasinda ise hergecen gun bir servete sahip olan bir grup uniformali suclu ile rusvet, sahtekarlik, dolandiricilik, zorbalik iddialarinin sessizce kol gezdigi korkudan sindirilmis sokaklar vardir. 15 yillik saltanat artik devlet tarafindan tasinilmaz hale gelince polislikten atilir. bu arada aslinda cok iyi bir edebiyatci oldugunu da ispatlayan biyografisini yazar. ayni donemde bir baska ilke daha imza atarak dunyadaki ilk ozel dedektiflik burosunu da kurar.
    hukukcuysaniz, sucluysaniz, edebiyatciysaniz, sinemaciysaniz, polisseniz, zamparaysaniz, asiksaniz vidocq'u pas gecmeyin derim. polisle suclu arasindaki, soyanla soyulan arasindaki, trajik olanla komik olan arasindaki, askla nefret arasindaki, sukut ile soz arasindaki cizginin ne kadar ince ve gecirgen oldugunu anlatan bir hayatin sahibi cunku...

  • oğlum harbi süpersiniz

    bunu çok içten söylüyorum, bu ülke için hiç bir umudum yoktu, ileride yurtdışında yaşama planlarım vardı, hiç bir şeyin değişeceğine inanmıyordum, ama bunu inandırdınız bana,

    hayatımda ilk defa çıktım yollara gazın altında kaldım, bağırdım, kaçtım, bunu yaptırdığınız adam sıçmaya üşenen adam, bugün 4. günü yollardayım, 3 kilo verdim, bana birşeylerin değiştirebileceğimizi inandırdınız,

    bugün türkiye'nin en büyük bankasına, türkiye'nin bankası olduğunu gösterdiniz, bu banka türkiye'nin bankası, bizim bankamız, biz istersek var olurlar istemesek olmazlar, bunu gösterdiniz,

    sayenizde artık geleceğe daha umutla bakabiliyorum,

    olum gerçekten süpersiniz lan, seviyorum sizi,

  • sevme beni, sonra devami gelecek sanirim. her telefonun ucunda, her zilin ardinda seni ararim.
    ortaokulda biraktigim gunlugume donerim calakalem, hergun dudaklarimi boyarim, emprime etekleri cikaririm sandiktan, saate bakmaya alisirim. sevme beni, gozum ciceklere takilir, topraga yalinayak basarim, ekmek islarim kuslara, defterimin arasinda sumbul saklarim, bahar gececek kis gelecek diye korkarim. sevme beni, tum baglarindan kurtaririm saclarimi, ruzgarlara salarim, bir gulusun gamzesini gorebilmek icin erken uykulara yatarim, keman calarim bilmesem de, tum avluyu detone sarkilara bogarim. sevme beni, gulmeye alisirim, raki kokarim yaz aksamlari, zeytin cekirdeklerinden kolye yaparim, danteller dikerim gomlegimin yakasina, ipek mendiller kolalarim. sevme beni, hic gitmeyeceksin sanirim, yalanlara kanar, ardindan aglarim. sevme beni, seversen yolcu edemem seni, gitmeyesin diye kendimi azgin sulara atarım, saclarimi yolar, her teline ayri agit yakarim. sevme beni, ben senden beter severim, kul olur, yanarim.

  • benim bu. hatta tavanı da tamamen açıyorum ki dört bir yandan esen rüzgar bacaklarımın arasında fırtınalar koparsın, o elbisenin üst kısmı rüzgarın şiddetiyle yukarı kıvrılsın ki iki yanımdan geçen herkes şehvani duygular içerisinde kıvrım kıvrım kıvransın. arkadaşlarım böyle yapınca beni trafik canavarı olarak niteliyor. ama ne yapsaydım yani? yaradanın eserini kuldan saklamak olmaz şimdi.

  • - i said saçlar no dedim!!
    - yes dedim anlaşıldı mı?
    - ok mum, i give up...
    - ohohoo... kanngraşüleyşıns!

  • uzay asansörü dünya ile yörüngeyi birbirine bağlayacak bir asansör projesi. bu fikri ilk ortaya atan kişi konstantin tsiolkovski. tsiolkovsky aynı zamanda roket fırlatmalarına dair ilk denklemleri derleyen kişi. 1895 yılında, eyfel kulesi'nden ilham alarak, 35.800 kilometre uzunluğunda bir kule inşa edilip yörüngeye bir asansörle erişilebileceğini düşündü. neden asansörle çıkmaya ihtiyaç duyduğumuzu ve bu büyük mesafeyi anlamak için yörüngelerin nasıl işlediğini gözümüzün önüne almamız gerekiyor.

    /
    aslında gökyüzü ve merdiven eşleşmesi bizim kültürümüze çok ama çok eskiden beri işleyen bir durum.
    (bkz: göğe merdiven dayamak)
    (bkz: gökte düğün var deseler kadınlar merdiven kurar)
    gibi atasözü ve deyimlerin, hatta şiirlerin dilimize ve kültürümüze işlemiş olduğunu görüyoruz.
    /

    uzay araçları fırlatıldıklarında atmosferi geçip uzayda süzülmeye başlamıyorlar. atmosferi geçmek işin görece kolay kısmı çünkü uzay sınırı 100 kilometrede başlıyor. yörüngeye erişmek için bir araç yeterli yatay hıza ulaşmış olmalı (saniyede yaklaşık 8 kilometre). yörüngedeki araçlar bu sayede dengede kalabiliyorlar aksi takdirde dünya'ya doğru düşmeye başlarlar. yörünge ne kadar yüksekse uzay aracı da o kadar hızlı kareket etmeli. 35.800 kilometre ise yer sabit yörüngenin (ysy) yüksekliği. ysy'de bulunan uzay araçları 23 saat 56 dakikada bir yörünge tamamlıyor (dünya'nın kendi ekseni etrafında dönme süresi ile aynı) ve böylece aynı noktanın üzerinde kalabiliyorlar. bu uydu türleri genel olarak iletişim ve haberleşme için kullanılıyor.

    bir uzay asansöründe ysy'ye ulaşana kadar hem hızınız hem yüksekliğiniz artıyor. bu sayede şiddetli fırlatmalara gerek kalmadan bir elektrik motoru sizi birkaç gün içerisinde uzaya taşıyor. bu, dünya'nın %90'ını dolaşan bir trene binmekle aynı şey. ancak maalesef böyle bir kule inşa etmemizin bir yolu yok çünkü hçibir kule bu kadar yüksek olup kendi ağırlığını taşıyamaz. ancak 1959 yılında rus bilim insanı yuri artsutanov böyle bir yapının bir kule yerine gergin bir kablo ile yapılabileceğini öngördü. böyle bir durumda, ysy'ye yerleştirilen bir uydu üzerinden bir halat aşağı doğru iletilirken başka bir halat da denge ağırlığı ile uydudan öteye doğru gönderilebilir. sonuç olarak ilk halat yere ulaştığında buraya demirlenebilir.

    bu konsept uzun yıllar bilim-kurgu olarak değerlendirildi çünkü böyle bir şeyi destekleyecek mukavemete sahip bir malzeme bulunmuyordu. 1990'larda karbon nanotüplerin icadıyla bu değişti. 2000 yılında yapılan bir nasa çalışması, 20 tonluk bir nanotüp halatın fırlatılarak ysy'ye yerleştirilmesini önerdi. bu halat yörüngedeki bir platforma yerleştirilebilir ve küçük robotik araçlarla daha fazla madde eklenebilirdi. böylece bir metre genişliğinde, uzunluğuna göre kağıttan ince bir halat oluşturulabilirdi.

    maalesef kimse 50 santimetreden daha uzun nanotüp üretmedi. ancak uzay asansörleri üzerine çalışanlar var. abd bazlı liftport group firması ticari karbon nantüpler geliştiriyor. firma mevcut materyallerle ay'a kadar ulaşan bir uzay asansörü yapmayı hedefliyor. eğer her şey beklendiği gibi giderse, içinde bulunduğumuz yüzyıl bitmeden uzaya giden trenler bile görebiliriz.