hesabın var mı? giriş yap

  • geçtiğimiz hafta npr'in bir programında benzer bir konuyu ele almışlardı oradaki konu olarak tavuğu secmislerdi. yani bizler bir tavuğu yerken kediyi yemiyoruz veya kediyi evcillestirirken neden tavukları sadece yemek icin besliyoruz (istisnai olarak zeynep kâmil ornegini hatırlayanlar olabilir)

    şimdi söyle ilginç bir konu var yapılan araştırmalar gösteriyor ki tavuklar zannettiğimizden cok daha zeki hayvanlar ve tıpkı kediler gibi her birinin ayrı bir kişiliği var yani bazı tavuklar evcillestirildiginde kimileri insana yakın oluyor kimileri de daha cool davranıyorlar ve ilginç bir sekilde bir tavuğun ismini öğrenmesi bir kedinin ismini öğrenmesinden daha hızlı gerçekleşiyor ve sahipleri ile duygusal bağ kurabiliyorlar.

    bence tarihsel olarak insanlık her canlıyı yemeyi denemistir ve her kültür alıştığını, tadını sevdiğini, dininin yasaklamadigini, bol bulunanı yemeyi ve digerlerini yiyenleri de garipsemeyi seçmiştir. ornegin iki jenerasyon öncesi kore'de köpek eti yaygindir fakat yeni nesil batililasma etkisiyle bu alışkanlığı bırakıyor veya japonlar her yıl onlarca balinayı yemek icin avliyorlar.

  • 2 sene boyunca her gun okul cikisi, uskudar iskelesindeki bufelerden 2 liraya tavuk doner-ayran yedim.

  • "zor zamanlar yaşıyorum, ağır sınavlardan geçiyorum. bu günler bittiğinde, sularım durulduğunda, dengemi bulduğumda, huzuruma kavuştuğumda geleceksen eğer, gelme. ben o gün, daha güçlü, daha katı, bir dağ gibi kıpırtısız ve heybetli olacağım. oysa şefkate bugün ihtiyacım var."

    edit: söz şahsıma aittir.

  • başlık: obama fethullah gulenin iadesini reddetmis beyler

    3. amk cia ajanı diyip obama'dan iadesini istiyor yürü uzun adam!!11!1!!

  • asistan olarak başladığım klinikte ilk iş günüm, sabah saat 8 sularıdır. günaydın dedim, işe yeni başlayan, henüz kimseyi tanımayan ama tanışmak isteyen hevesli kız olarak, sadece soğuk bir günaydın dedi. ne asık suratlı nemrut bir adam dedim içimden.
    büyük konuşmamak lazım demekki, kocam oldu sonra.

  • habitus, bilinç ve dil düzeyinin altında yer alarak düşünce ve eylemin seçilimini kısıtlamasına rağmen bu iki unsuru tamamen belirleyemediği için içselliğin dışsallaştırılması anlamında toplumsal dünyayı üreten ve dışsallığın içselleştirilmesi anlamında da bizatihi toplumsal dünya tarafından üretilen istencin ötesinde konumlanmış ilişkisel pratiğin mantığıdır.

    bu çerçevede habitus, hem oyun alanının yapısalcı bir içerikle birlikte baskıcı yanını pekiştirmekte hem de aktörün maddi ve kültürel bir anlamda yeni oyun alanları üretmek için mücadele etmesini sağlamaktadır. ilk aşamada, oyun alanının çıkar, kural ve kanaatlerini bedensel ve sezgisel bir yatkınlığa bağlı olarak yeniden üreten habitus'un sonraki aşamalarda gelecek inşası için gerekli olan tahayyül gücünü içermesi nedeniyle tarihsel deneyimleri, pratik yatkınları ve gelecek tahayyüllerini kapsadığı görülebilir. dolayısıyla habitus, erken çocukluk döneminde bedensel anlamda şekillendirici bir aygıt olurken modern toplumda tarihi ve pratik deneyiminin bir sonucu olan sınıf hiyerarşisi içinde temellenmektedir denebilir.

    aktöre oyun alanı içinde karşılaştığı güçlükleri tabiri caizse el yordamıyla aşma olanağı sağlayan habitus'un bir taraftan aktöre hazır ve verili bir yaşam kültürü sunduğu için iktidarın suç ortaklığını yapan diğer taraftan ise aktörü oyun alanında tutarak ona özerkleşme olanağı sağladığı için direnişin kaynağı olan bir muhteva taşımasından dolayı yapı-fail ikiliğini aşma noktasında anahtar mahiyeti gördüğü açıktır. bu minvalde habitus'un aktörü belirlenmiş muhtelif yapısal ihtiyaçların ifa edilmesi sürecine adapte ederken aynı zamanda çatışmanın kaynağı olan toplumsal farklılaşmayı üreterek aktörde don kişot etkisi yaratan bir muhteva inşa ettiği de ortadadır.

    bu noktada, kavramın daha iyi anlaşılması için yaşlılık metaforu gündeme getirilebilir. bir kuşağın elde etmek için mücadele ettiği değerlerin yeni bir kuşak için anlamsız gelmesi ve aynı şekilde yeni kuşağın elde etmek için mücadele ettiği değerlerin bir önceki kuşak için gerici bir anlam taşıması sürecinden doğan arzu sistemi uyuşmazlığının toplumsal bir çatışmaya yol açması durumuna bağlı olarak verili oyun alanındaki iktisadi ve kültürel kaynakların dağıtımı sırasında gerçekleşecek olan toplumsal çatışmanın kendine özgü yaşlanma yasaları olacağını belirtmek mümkündür.

    bu anlamda habitus farklılıklarından doğan yaşlanma yasalarını -yaşlanma yasalarından doğan habitus farklılıkları da denebilir- gündeme getirerek aynı zamanda tarihsel ve dinamik bir mahiyete sahip olduğu görülen bir toplumsal değişme tahlili geliştirmek söz konusudur.

  • mantıksız eylem. beyinsizleri uyutmak çok daha başarılı bir hareket olacaktır.

  • "arkadaşlar biz bu iktisadı neden öğreniyoruz? başka iktisatçılar bizi kandırmasın diye!"

    her geçen gün değerleniyor sözün hocam, sen çok yaşa!

  • tam tersini yaşamış biri olarak imrendiğim şeydir. bir gün taso oynuyoruz neyse bi arkadaş geldi "ben de oynicam ama tasom yok bana satar mısın?" dedi. benim cepler de dolu. tasodan para kazanacam falan. sonra çocuk: "ama yanımda para yok annemden alınca veririm" dedi. kabul edip 4 tanesi 250 bin liraya anlaştık. neyse oynuyoruz bu çocuk 4 tane tasoyla benim elimdekilerin hepsini tabiri caizse üttü. anasının dini demeyin gerçekten öyle oldu. sonra "hani ben senden 4 tane borç almıştım al onları veriyorum" dedi. bir daha oynadık o 4 taneyi de üttü. kaldık öyle s.k gibi ortalıkta. böyle bir talihsizlik yaşamışımdır hiç unutmam.