hesabın var mı? giriş yap

  • tabakta bırakılan yemeğin arkanızdan koştura koştura gelmesi.

    hala ayaklı pilav imajı hafızamdan silinmemiştir.

  • insanlari anlamiyorum.

    bir futbol takimi dusunun, 50bin kisilik stadyum yaptirip, 400bin kisiye kombine bilet satsin. sonra bir de stadyum onunde 80bin bilet satsin. tepki gostermez misiniz? 'senin 480bin kisi icin yerin yoksa neden bu satisi yapiyorsun?' demez misiniz?

    peki internet servis saglayicilar, milyonlarca insana abonelik satip, aboneler bu hizmetten faydalanmaya calisinca 'yalniz hepiniz birden tam kapasite kullanamazsiniz, biz sistemi oyle kurduk' deyince neden tepki gostermiyorsunuz? neden 'aa evet adil kullanim olmali' diyerek kabulleniyorsunuz? mal misiniz la siz?

    milyonlarca insana 'saniyede 8mbit'e kadar' veya 'saniyede 8mbit' diyerek satilmis paketler icin uygun altyapi olup olmadigini denetlemeyen devlet, sirketin gotu sıkısınca caymasina neden goz yumuyor? utanmaz bakanlar cikip 'birileri somursun, digerlerine bant genisligi kalmasin, oh ne ala' dediginde cok mu normal. ulastirma bakaninin cikip 'hizmet satiyorsan, dayanagi olacak arkadasim' demesi gerekmiyor mu?

    adil kullanimmis, kicimin adilleri sizi...

  • gunu bok gibi gecmis binbir dert tasayla gunu bitirmis
    gunu bitirirken de pili bitmis bir babanin

    sizip kaldigi koltukta
    boyu 90 santim olan 2 yasindaki oglunun

    kendi boyundan buyuk yastik bir elinde
    diger eliyle basini koydugu sert koltuk kolcagindan ayirmaya tum gucuyle israr ettigi

    babanin o sersemlikle

    n`oluyoruz lan
    deyip gozunu actiginda ogluyla gozgoze gelip

    baba yassik baba yassik
    lafini duydugu andir.

    ki omre bedeldir.

  • düpedüz bir dayatma ve faşizmdir bu. tüm insanları aynı kalıba sokma çabasıdır. illumumatinin filan parmağı var mı bilmiyorum ama harbiden gına geldi bu saçmalıktan.

    hangi giyim mağazasına gitsen hepsinde aynı tarz. ne denesen şıp diye yabışıyor üzerine. ulan ibneler, herkes fimfit olmak zorunda mı? o giydiğin t shirt veya gömlek illa kabak gibi dötünü ortaya mı çıkartmalı? allahım nasıl bir zevksizlik bu. bu modayı kim çıkardıysa hepsinin allah belasını versin.

    hayır, ben de şişman biri değilim ama fena gıcık oluyorum buna. bi pantolon deniyorsun hepsi yapışıyor bileğine. ulan ben ayakkabının üzerine salınsın isiyorum. zaten 46 numara ayakkabı giyiyorum, çok tuhaf duruyor. zevkime göre bir pantolon bulamayacak mıyım. modelini, rengini beğendiğim tüm pantolonlar böyle. nerdeyse tüm kıyafetlerde de aynı durum. yetti artık be. tekrardan, estetik anlayışınıza sıçayım!

  • misafirlige degil direkt dogum gunune giderek katildigim topluluk.

    10 ya da 11 yasindayim. bi arkadasimla yolda yururken, arkadasimin arkadasi gelip onun dogum gunune gelip gelmeyecegini sordu. arkadasim gelecegini soyleyince nezaketen beni de cagirdi. eve geldim ve dusunmeye basladim. 3 bilemedin 4 saatim vardi. ne giyecektim, takim elbisem yoktu, sunnetten kalan bi kiyafetim vardi ama olmazdi ki, hay amk. ne hediye alacaktim? para da yoktu, pederden istesem bi ton dirdir. zaten hediye almayi da bilmem hic. anneme sordum o da hemen babama yetistirmis, agzinda bakla islanmaz. babam da surdan 2.5lt kola alsin diyerek 2.5tl tutusturmus anneme, o da bana verdi. bu ne ya kola mi alacam cocuga diye zirlayinca babam okkali bi kufurle kovdu evden. ben de bi saate baktim bi de elimdeki 2.5tlye ve marketten kolayi alip olay mahalline gittim. cocugun annesi vefat ettigi icin halasi ve babaannesi organizasyonu yapiyorlardi. utana sikila verdim kolayi. biraz sasirdilar tabi ama aldilar. neyse iceri gectik half-life oynadik falan sira geldi pastaya. halasi meyve sularini getirdi masaya. biri itiraz etti kola yok mu diye,
    birden herkes tek agizdan "eveeet kola istiyoruz" dedi. patavatsizliga bakar misin bana yapilsa doverim pijleri. kadinin aklina benim kola geldi ve gitti iceriden getirdi ama herkes nasil mutlu anlatamam. ben tabi meyve suyu ictim kendi getirdigi seyi icti demesinler diye. arkada kalorifer petegine yaslanip ailesine mangalda et pisirmis baba gururuyla dikildim orda. sonra hediye kismina geldi is, herkes uzatti hediyesini. ben de benimkini ictiniz zaten dedim, cocuk aynen ya tesekkur ederim iyi oldu dedi, bi de oyle gururlandim. o gun 2.5lt kola goturdum diye orada alay edilmedim ve gunun kahramani oldum ya, ne zaman 2.5lt kola alsam ayni gururu yasarim. bu da boyle bi animdir iste

  • uğraşması meşakkatli üzüm.

    bir defa çok geç kökleniyor, toprakla geç kaynaşıyor, geç meyve vermeye başlıyor. goble veya guyot tipi yüksek terbiyeye alacaklar için randımanlı meyve vermesi 5 seneyi buluyor.

    sonra geç olgunlaşıyor. bu sürekli mücadele demek. benim gibi sadece bordo bulamacı ve gülleci bulamacı kullanan, bunlar haricindeki ilaçları, hele hele sistemik etkili ilaçları kullanmaktan imtina eden naturelci tayfa için çok fazla işçilik ve masraf demek.

    yaprağı tüylü ve kalın. yani yaprak olarak bir narince yahut trakya ilkeren gibi ticari değerden yoksun demek.

    meyvesi pek kurutmaya gelmez. çünkü hasada dek hem sezon biter mevsim nerdeyse kışa erer zaman kalmaz, hem de taneler irice, çekirdeği de sert ve büyükçe olduğu için kurusu pek tercih edilmez. yani üretici olarak yaş meyve randımanına muhtaçsınız.

    buna rağmen, benim gibi pek çok insan inatla uğraşıyor. öküzgözü, boğazkere, şiraz gibi gıldırgıcık türleri yetiştirmeye devam ediyor. çünkü şarabın anavatanı anadolu. bu çok büyük bir cümle. bu tüm dinlerden de, öğretilerden de, bir kaç yüzyıllık görüşlerden de daha kadim ve kanuni bir gerçek. ve anadolu coğrafyasında ne osmanlı, ne selçuklu ne de bir başkası, üzüm yetiştiricisi ile bugünki gibi uğraşmadı. ona köstek olmadı. ama bugün durum bu. özellikle elazığ çevresinde pek çok üretici mücadeleye son verip, bağlarını köklüyor. büyük yetiştirici havlu atıyor.çünkü alıcı yok. çünkü şarap üreticileri, alkollü içecek üreticileri illallah etmiş durumda. dolaylı yoldan veya doğrudan, adına artık ne derseniz, zarar gören çiftçi oluyor. güdülen siyaset yüzünden öküzgözü üzümü yetiştiricileri ya tür değiştiriyor yada komple işi bırakıyor.

    kıç kadar dikim alanımda, bu kara gözlü ile uğraşmaya devam ediyorum. derdim şarap da değil. bir sene oldu, ağzıma içki sürmedim. ama anadolu’ya saygı bunu gerektirir.