hesabın var mı? giriş yap

  • delta plus varyantı vakalarından birinin istanbul'da olduğunu söyleyen koca, "bunlardan biri istanbul. ankara'da yok. diğer iki ili söylemeyeyim" dedi.

    neden? devlet sırrı mı bu? o illerde bulunan insanların daha dikkatli olmaları için gerekli değil mi bu?

    ekleme: turizm...

    "anan baban ölsün kardeşim bize ne biz niye eve kapanıyoruz?" diyen yazarları ortaya çıkaran durum. insan mıyız arkadaşlar?

  • digitürk'ün ferit şahenk'i satın alması diye okuduğum haber. el değiştirmiş sandım.

  • muzaffer izgu'nun su an adini hatirlayamadigim bir oykusunde anlatilmistir bu.

    kahramanimiz, otobuse biner. otobus kalabaliktir. yer bulup oturur, kitabini acar. ancak oturacak yer arayan yaslilar ve kadinlarin hedef tahtasi olur, "biz yer ariyoruz, bu oturmus kitabini okuyor" minvalinde soylenirler. bu kez ayaga kalkar, ayakta durdugu yerde rahat okumak icin pozisyon bulmaya calisir, bulur bulmaz da bir eliyle askiya tutunur bir eliyle de kitabini tutar. bu sefer de diger insanlara yaranamaz. "burasi kutuphane mi, git evinde oku, amma israr etti canim" laflari havada ucusur. itiraz etmeye kalktiginda da soforun ve diger baska herkesin tepkisini ceker, darp edilmek uzereyken otobusten kendini zor atar.

    otobuste ondan baska kimse kitap okumamaktadir. buyuk ihtimalle hayatlarinin akisinda kitap okumaya yer de yoktur. bu nedenle adama, belki kendilerinin dahi bilmedigi bir nedenden oturu tepki gostermektedirler.

  • eminönü, kadıköy, bağdat caddesi gibi yerlerde 3 bin lira kirayla büfe işletenleri ortaya çıkarmış olay.

    bugüne kadar bu millete ne kadar kayıp yaşattıklarını siz hesap edin.

  • dolar 3 liraya dayanmış, hergün şehit veriyoruz, istanbul'un göbeğinde dolmabahçe'de silahlı saldırı oluyor ama adam hala muhtarlara maval okuyor. ya sabır

  • unutamadıklarım no:5

    yıl 1998, lise 3'teyim. para biriktirmişim ve playstation alacağım. normalde anadolu çocuğuyuz ama sırf playstation almak için istanbul'a gelmişim. doğubank'a nasıl gideceğim ezberimde. galata köprüsünde yürüyorum. boyacının biri "birader bir bakar mısın" dedi. azıcık istanbul tecrübesi olan birisi boyacıların frekansından gelecek tüm yayınları filtrelemesi ve reddetmesi gerektiğini bilir ama dedim ya, anadolu çocuğuyuz, safız.

    - efendim?
    + ayakkabın çok kirli, gel bi tozunu alayım.
    - yok istemem.
    + ya gel, benden, ikramım.

    tabi tozunu almaz sadece, azıcık da boya sürer. işlem esnasında da hapisten yeni çıktığını, adam bıçaklayıp öldürdüğünü falan anlatıp beni korkutur. ne kadar verdiğimi net hatırlamıyorum ama şöyle söyleyeyim, ayakkabı boyamak 10 tl ise ben 100 tl vermişimdir bu eşkiyaya. her mal gibi beni tartaklamadığı için bir de teşekkür edip yoluma devam ederken ikinci bir boyacı "kardeş bir baksana" diye seslendi. ve arkadan o muhteşem bağırış geldi: "ahmeeet, bırak bırak ben aldım!".

  • herhangi bir dış etkene bağlı olmayan, genelde fizyolojik olarak teşhis edilemeyen ağrılardır.
    kalbi kırılan birinin kalbine acı saplanması, boğuluyormuş gibi hisseden kişinin nefes alamaması, fazla sorumluluk altında bunalmış kişinin omuz ağrısı çekmesi gibi örnekleri olduğu gibi istemeden kürtaj olmuş bir kadının kürtaj olmamışcasına doğum sancısı çekmesi de psikosomatiktir. dışarıdan ölçülemeyen, nedeni belirlenemeyen ancak yaşayan kişinin gerçekten yaşadığı acılar ve ağrılardır.
    kişisel fikrime göre psikolojik bozuklukların bedene vurması psikolojik sorunların ciddiye alınmamasından ve depresyon, mutsuzluk gibi hayatın gerçeği olan olguların yapay ya da yok sayılmasından -hatta şımarıklık addedilmesinden- ileri gelir. kişi bilinçaltında gerçekten kaale alınan bir rahatsızlık yaratır. acısını kaale alınmayan acısını somutlar ve hastalığa çevirir.
    kanserin ya da tümörlerin psikosomatik olduğuna varan hipotezler olsa da gerçekçi görünmemektedirler.
    ancak kişilerin kendi algılarının bedenleri üzerindeki etkisi yadsınamaz boyutlardadır.
    kişisel bir örneğimi paylaşmak gerekirse: kendimi sıkışmış, hareket edemez, çaresiz hissettiğim ve bu çaresizlik kaynaklı olarak çok acı çektiğim bir dönemde omuz ve kollarımda ağrılar hissetmeye başlamıştım. bu ağrılar sanki dar bir koridorda kapalı kalmışım da bir kapıyı ya da duvarları zorlamışım da morarmışlar gibi bir imgeyle geliyordu. ve gerçekten çok ağrı çekiyordum. oysa sadece imge düzeyindeydiler ve hiçbir yere çarpmamıştım kollarımı.
    bu ve benzeri ağrı ve acıların kökleri -fiziksel bir nedenleri yoksa- zihinde yaratılan çeşitli imgelerde bulunabileceği gibi -birisi sizi o kadar sıkıyordur ki canlanan imge birinin boğazınızı sıkıyor oluşudur ve nefes alamama olarak cereyan eder örneğin- bağışıklık sisteminizin en korunmasız bıraktığı en hassas uzuvlarda sıradan rahatsızlıklar olarak da gösterebilirler kendilerini.
    insan psikolojik sorunlarını küçümsemek, inkar etmek ya da görmezden gelmek yerine, bedenine yansımadan kabullenip üstesinden gelmeye çalışmalıdır. inkar ancak daha da zor bir tedavi sürecine sebep olur.

  • bir vakıf üniversitesinde derse arada sırada gelen, geldiğinde ise elinden jipinin anahtarını, sigarasını ve cep telefonunu bırakmadan dayı dayı oturan öğrencinin dersi aldığı süre boyunca ağzını bile açmaması, 8 hafta sonra hoca ona dersle ilgili bir soru yönelttiğinde
    -ya hocam arkadaşa 50 euro versem yerime o cevaplasa

    demesi ve tüm sınıfın donakalmasıdır.
    şahane hakkaten.

  • "bir gün evlenirsem üç çocuk falan yapmam abi. istatistiklere göre her üç çocuktan biri çinliymiş, nasıl bakarım, huyunu bilmem suyunu bilmem"