ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
euro truck simulator 2
-
gerçek hayatta da etkisinden çıkılmıyor. geçen gün boş çekici gördüm şehir içinde. bi mutlu oldum anlatamam. kocaman böyle heybetli. man. dorse alcak muhtemelen birazdan. korna çalıp selam verecektim de kim lan bu düdük demesin diye çekindim :(
yalnızca kendisi için vücut geliştiren erkek
-
başlarda benim de içinde bulunduğum sınıflandırma.
sonra dayım rica etti onun için de vücut geliştirdim.
akıl almaz trafik kazası
-
"şehir içi. kamyonlar cok hızlı olamaz. "
hala saf ve masum insanların varlığını ispatlamış kazadır. duygulandım.
ilk buluşmada esabı kim öder
-
trakyalı olan
kodlama devri bitti
-
jensen huang cok iyi bir entepreneur, girisimci belli. bu konuda yorum yapamayiz, sonuc ortada
84de oregon state electrical engineeringi bitirmis yaziyor. aslinda bolumun adi electrical computer engineering. ders programi surada
https://catalog.oregonstate.edu/…/#requirementstext
engıneerıng computatıon and algorıthmıc thınkıng, data structures, computer organızatıon and assembly language programmıng yorum yaptigi konulardaki onemli dersler. yani bu dersleri almis. sevmis, sevmemis onu bilemem ama onemli olan bu dersleri almis. stanfordda da master yapmis
dedigi dogru ama teoride. hayat pratikte, teorideki gibi islemiyor. su anki seviyesiyle ai bastan sona architecture design yapamaz. yani ben bir projeye baslamak istiyorum. data nasil toplanacak, nasil refine edilecek, vb bu data asamasi. sonra en optimal, threadsafe, multiplatform, vb bunlar dizayn edilecek, sonra sonuclar lumen frameworke aktarilacak
ben bunlari yazdim, ai da ustteki paragrafi daha cancanli anlatabilir. ama dirty work, yani manuel isi bildigim kadariyla su an yapamiyor
hadi yapti diyelim, daha bu surecte herhangi bir yerde hata varsa, hata ayiklamaktan bahsetmedim
hadi yapti ve hata ayiklayabildi. yine hata cikti, data bu, cikabilir. sonra ust yonetim, benimle konusabilir. senin dizayn ettigin sistemde bu, su var diye. bana karsi neden bu oldu deme hakki var, cunku sorumluluk benim. duruma gore umarim olmaz da ya kotu olur, ya da bonus alirim. yani yaptiklarimin sonucunu hesap verebilirim. ust yonetim ai i karsisina alip bunlari diyebilir mi? diyebilir de ai da generic response verir. sonra ai a ceza veya odul vermek lazim
daha cok ayrinti var, kisaca hayat teorideki gibi islemiyor
coding syntax ogrenme denilebilir, ilerletiyorum hadi belki design patterns de ogrenme denilebilir. ama bu kadar, daha ilerisini henuz ai yapamiyor
bu makaleye nvidiadan bir senior, lead, veya daha ust rolde sofware developerin ne dedigini okumak isterdim
seyfi dursunoğlu
-
ara ara aklıma geliyor, sosyal medyada eski videoları önüme düşünce izlemeden geçemiyorum. "huysuz'u televizyonda izlemiş efsane nesil" olarak onun eksikliğini her geçen gün daha çok hissediyorum galiba.
bugün ilginç bir röportaj izledim. seyfi dursunoğlu, orhan kural'ın sorularını yanıtlıyor. belli ki programın çok bâriz bir toplumsal farkındalık misyonu var, bu kapsamda çeşitli konularda huysuz'un görüşleri alınıyor. ancak bunu yaparken sohbetin son derece sığ bir hal alması -buraya cuk otursa da "cringe" demek istemiyorum ama- tuhaf mı desem, bir olmamışlık hissi mi uyandırıyor desem, hadi tuhaf diyeyim, bi' tuhaf geldi bana. şöyle ki:
1- orhan kural, oyuncu bedia muvahhit ve kankası vasfi rıza zobu hakkında bir anekdot anlatıyor, neymiş efendim, bir gün arabayla giderlerken vasfi rıza'nın tuvaleti gelince bir yerde duruyorlar, adamcağız uygun bir yer ararken zaman geçiyor, sonra hâcetini gideriyor ama aceleden önünü ıslatıyor, bedia muvahhit de durumu fark edince, vasfi rıza açıklama yapmak zorunda kalıyor ve "sorma bedia, dışarı çıkınca yağmur başladı" diyor, bedia muvahhit ise muzipçe "tabi sen onu buluncaya kadar mevsimler değişiyor" diyor. hani böyle izleyicide, "eee, bu ne şimdi, ne gereksiz" hissi uyandıran bir anekdot. huysuz bile zoraki bir gülümsemeyle "daha edepli bir şey anlatmanızı tercih ederdim, en azından yaşıma hürmeten..." diyor asjfsflk.
2- yine bir diğer saçma konu başlığı, fenerbahçeli eski futbolcu alex'in heykelinin dikilmesi hakkında. orhan kural diyor ki, "250 bin şehit verdik çanakkale'de, onlar için bir anıt yapıldı, bir de buraya brezilya'dan bir futbolcu geldi, türkiye'yi sömürdü, özel jetiyle 250 bin dolara gitti, bir de arkasından onun için bir heykel yapıldı, acaba çanakkale'de 250 bin şehidin kemikleri sızlamadı mı? herkes için heykel yapılmalı mı?" diyor. huysuz da "ne alaka aq" dercesine bakıyor önce. sonra güzel bir cevap veriyor: "çanakkale'deki heykeli devlet yaptırdı, futbolcunun heykelinin parası, herhalde bağlı olduğu spor kulübünden verildi, yani bunlar çok özele giriyor, ben bu sualinizi çok zekice bulmadım." diyor. daha ne desin adam, harika bir cevap...
3- bir başka konu başlığı ise futbol, orhan kural futboldan hoşlanmıyor belli ki ve huysuz'u bu konunun içine çekerek "bir futbol maçı seyretmenin topluma bir tek faydası var mı?" diye soruyor. huysuz yine ustaca cevaplıyor ve: "o zaman şunu da söyleyebilirsiniz, senin yaptığın show'da ne var ki insanlar bunu izliyor dersiniz, onun arkasından bu gelir, futbolcu da kimsenin yapamadığını yapıyor, zevkleri münakaşa edemeyiz beyefendi." diyor. cevabın inceliğine bakar mısınız?
bir noktada artık huysuz açıkça "beyefendi sen hoşlanmadığın şeyi, niye başkalarına zorla empoze ediyorsun? bu galiba profesörlüğün verdiği bir şey..." diye çıkışarak aslında tüm röportajın gizli niyetini açığa vuruyor. sorulan sorulara çanak cevaplar vermiyor yani, o kadar takdir ettim ki anlatamam.
geneli son derece kabız ilerleyen sohbetin bazı anlarıysa eğlenceli diyaloglara sahne oluyor, şöyle ki;
o.k.: vücudunuzu bağışladınız, çok hoşuma gitti.
s.d.: niye vücudum sizi bu kadar enterese ediyor ki?
o.k.: yani istifade... ben de düşünüyorum.
s.d.: istifade etmeyi? (gülüşmeler)
- & -
o.k.: hayatınızda kürk giydiniz mi?
s.d.: kürk?
o.k.: kürk, hakiki hayvan kürkü?
s.d.: hayır, giymedim.
o.k.: giymediniz, çok teşekkür ederim.
s.d.: yani hayvanlara acıdığım için değil, o parayı verip kürk alamadığım için. (gülüşmeler)
şimdi ikisi de rahmetli oldu tabi, aralarında 6 ay bile yok.
yaşadığı çengelköy'ü tanımlarken "sakin, sessiz, âsûde bir yer, burnumun dibinde insan yok, kalabalıktan nefret ediyorum." diyen huysuz'un ölümünden birkaç ay sonra mezarını ziyaret etmiştim. henüz kabri düzenlenmemişti, sadece başucunda bir tahta parçasına adı yazılıydı, hepsi bu. hemen yol kenarında, gelen geçene lâf atacakmış gibi duran bir mezarı vardı...
onca sahne, show, televizyon, kabare, kalabalıklar, alkışlar... hepsinden uzakta... her kabir gibi sakin, sessiz, kendi deyimiyle "âsûde"... fakat yol kenarında olmasından mütevellit burnunun dibinden sıklıkla insanlar geçiyor. şimdi bundan, hayattayken olduğu kadar şikayetçi değildir umarım. :)
bir huysuz geldi geçti bu dünyadan, ince bir ruh, kristalize bir zekâ idi.
the sims'te sim öldürme teknikleri
-
babam kızkardeşimin* vurdulu kırdılı, vahşet dolu oyunlar oynadığını görünce kendisine midtown madness'ı uygun görüp almıştı. sonra yayaları öldürmeye programlı bir halde araba kullandığını görmüştük kendisinin de sonunda the sims almıştık gidip beraber ki o sıralarda on yaşının baharında olan kızkardeşimin ruh sağlığı daha fazla hasar görmesin; evde sakin sakin takılsın diye. ama sonradan farkettik ki çocuklarla uğraşamayacağını anladığı vakit, bahçesindeki muazzam havuza bu çocukları sokuyordu. sonra eşya satın alma moduna geçip, havuzun merdivenlerini satıyor ve haliyle çocukların patır patır can cekişerek ölmelerini izliyordu. artık başka çare bulamayıp kendisinin bu bastırılmayan öldürme isteğini en azından oyunlarla tatmin etmesine izin verdik de ailede kimse ölmedi.
yaran fıkralar
-
bitmeyen fıkra
patron, sekreterine talimat verir:
- bir haftalığına iş için yurt dışına çıkacağız. ona göre hazırlan...
sekreter kocasını arar :
-patronla bir haftalığına yurt dışına çıkacağız. sen başının çaresine
bakarsın artık...
kocası sevgilisini arar:
-karım bir haftalığına yok. bu haftayı beraber geçirelim.
sevgili, özel ders verdiği minik çocuğu arar :
-bu hafta sana ders veremeyeceğim. gelmene gerek yok.
minik çocuk dedesini arar :
- dedeciğim, bu hafta dersim yok. öğretmenim yok. bu haftayı beraber geçirelim.
dede (1.bölümdeki patrondur) sekreterini arar:
-bu haftayı torunumla geçireceğim. gezimiz iptal oldu. gidemeyeceğiz...
sekreter kocasını arar:
-gezimiz iptal oldu. gidemeyeceğiz!
koca sevgilisini arar:
-bu hafta beraber olamayacağız. karımın gezisi iptal oldu.
sevgilisi ders verdiği minik çocuğu arar:
-bu hafta sana ders verebileceğim. işlerim iptal oldu.
minik çocuk, dedesini arar :
-dedeciğim, öğretmenimin işleri iptal oldu. bu hafta beraber
olamayacağız. çok üzgünüm!
dede sekreterini arar:
-merak etme! bu hafta yurt dışına çıkabileceğiz.
debe editi: bir çok mesaj aldım. ilginize teşekkür ederim. fıkraların devamı gelecek... :)
edit: bu fıkra mükerrerdir...
çocukken okunmuş unutulmaz kitaplar
ozan tufan
halit kıvanç'ın kim olduğu sorunsalı
-
yaptığı işin her dakikasında hatta her saniyesinde beyefendi olmanın anıtıdır kendisi
düzeltme: başlık sahibi alaycı tavır gösterdiği entryi silip kaçmıştır.
türk spor tarihinin en büyük başarısı
-
2002 dünya kupası üçüncülüğüdür.
kadınları gizlice çeken iranlı'nın özür videosu
-
sınır dışı edilsin. bizim de karımız, kızımız, annemiz var. huzuru bozan her sığınmacı sınır dışı edilsin. ülkendeki durumdan kaçıp buraya gelip “sığınıyorsun”. edebinle otur.