ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
18 eylül 2014 iskoçya bağımsızlık referandumu
-
(bkz: ada ben ayrılmak istiyorum)
25 ocak m.ö. 2251 keops piramidi iş kazası
-
amk yıl olmuş m.ö. 2251, hala kaynak vermeden haber başlığı açan var. papirüsün nerede kardeşim? sıçtınız sözlüğün içine.
edit: hahah şu an düşündüm de, biz 2251 yıl sonra isa'nın doğacağını nereden biliyoruz amk??
demba ba
-
gol makinası diye aldık; gol makinası çıktı.
türk televizyonlarındaki unutulamayan anlar
-
bir websitesinden bahsederken görüntüye site adresinin adres çubuğuna yazılışını göstermek ekolünün acı bir sonucu, star haber'in insanlığa hediyesi. youtube yazmaya çalışırken olaylar gelişir
https://i.hizliresim.com/d7dnd3.jpg
http://imgur.com/4ei71zv
ah be güzelim, geçmişi sil diye bi olay var, formları sil diye bi olay var duymadınız mı?
eğer fake'se komik, değilse zaten müthiş bi olay.
istiklal caddesi'ndeki 2022 yılbaşı kutlaması
-
şam sokaklarındaki yılbaşı kutlaması bile böyle leş değildir.
camdaki kız
-
salı günü masumlar apartmanı, çarşamba günü sadakatsiz/masumiyet, perşembe günü camdaki kız, cuma günü kırmızı oda var. her birisi boktan hayatların dizisi. en masum olanında, üç dört kişinin evli olmasına rağmen farklı iki kadından çocuğu var.
diyelim bunlardan kaçtınız, çukur var, maraşlı var. edho var. daha yeni yayından kalkan ramo vardı. arıza vardı.
bunlardan da kaçtınız. kuruluş osman var. selçuklu var. herkesin hain olduğu abdulhamid var.
arkadaş bu ülkede bir tane komedi dizisi olmayacak mı yahu? ekmek teknesi kıvamında bir aile dizisi çekilmeyecek mi? leyla ile mecnun absürtlüğünde bir komedi gelmeyecek mi? beğenmediğimiz yalan dünya ayarında bir komediye bile hasretiz şu an.
herkesin, psikolojik problemlerle dolu boktan hayatlarını bize empoze etmek zorunda mısınız? ben haftanın her günü tv ekranında farklı bir iğrenç hayatı görmek zorunda mıyım? bir ülkenin ekranındaki tek komedi yapımı güldür güldür olabilir mi ya?
emeği geçen herkese yazıklar olsun.
edit: son cümle yumuşatıldı.
yılmaz güney hakim öldürdüyse ne yapalım yani
-
çocukken bu adamların gazete köşelerini okur, bunlar herhalde bizim gibi cahil insanlar değil ki köşe sahibi vs diye düşünürdüm.
bunların bu vasatlığı ülkeyi akp’ye bıraktı.
san francisco sound
-
1960'ların ortalarında ortaya çıkmış ve ağırlıklı olarak san francisco kökenli gruplar tarafından icra edildiği için san francisco sound ismiyle anılmış müzik formu. bazı kaynaklar tarafından müzik türü olarak kabul edilmesine rağmen kanımca bir janr değildir, olamamıştır; zira icracıları dönemin giderek belirginleşen psychedelic rock, blues rock ve folk rock gibi türlerine doğru yönelmiştir zaman içerisinde.
bununla birlikte, san francisco sound ''pop müzik'' üzerinde müthiş derecede etkili olmuş bir ''sada''dır; köken olarak hippilikle iç içe geçmiştir, bu sebeple de dinleyici kitlesini çok büyük çoğunlukla çiçek çocuklar oluşturmuştur. (psychedelic rock, folk ve pop da elbette ki bu kültürün de müziği idi, fakat san francisco sound ve onun etkilediği psychedelic rock ve folk rock örneklerinin dinleyici kitlesi ezici çoğunlukla hippilerdi.)
bu özgün sada; çok belirgin şekilde folk, folk rock(the byrds ve özellikle the youngbloods), electric blues, soul ve pop (özellikle the beatles, bir başka californialı the beach boys ve the rolling stones) etkilenerek ortaya çıkmıştır. en kristalize şekilde tamamı san francisco çıkışlı olan jefferson airplane, grateful dead, santana, country joe and the fish, blue cheer, steve miller band ve big brother and the holding company gibi grupların ilk dönemlerinde çok belirgin şekilde görülebilir.
san francisco sound, özellikle 1970'lere kadar etkilerini sürdürmüştür; heartland rock, acid rock, hard rock, country rock, blues rock, southern rock, roots rock ve swamp rock'ı özellikle etkilemiştir. bununla beraber, ortaya çıktığı dönemde özellikle doğaçlamaya meyleden eşsiz sanatçıları ve hippi kültürünün de etkisiyle psychedelic tonlarla muazzam uyum göstermesi sebebiyle psychedelic rock ile müthiş bir ''ten uyumu'' yaşamıştır bu ''sada''.
hippi kültürüyle iç içe geçmiş bir giriftliğe sahip olmasından mütevellit; icracılarının summer of love ile olan ilişiği, monterey pop festival veya woodstock'a doğal olarak ''yön veren'' isimler olması da apayrı bir giriftlikte ve incelikle ele alınması gereken bir mevzu.
özetle denebilir ki; san francisco sound, abd ''pop'' müziğinin temel kaynağı olmuş california sahnesinin (los angeles ve san francisco bu sahnenin parçalarıdır elbette.) pop müziğe kalıcı bir armağanıdır, hippi ruhuna yoldaşlık etmiş ve olması gerektiği gibi, ayakları yere basmaz, uçuk, ve muğlâk bir ''sada''dır.
derin futbol
-
abdulkerim durmaz: ertem sen kaç yaşındasın?
ertem şener: 40
abdulkerim durmaz: bu kafayla sen çok yaşamışsın.
:)
her gün et yiyen insan
-
1920'li yıllarda bilimsel çalışması yapılıp 1930'un şubatında da yayınlanmış hadise.
şöyle ki;
zamanında iki gönüllü vilhjalmur stefansson ve ekürisi andersen bu çılgın diyeti gerçekleştirmeye karar veriyorlar. sadece gerçekleştirmekle de kalmayıp üstüne bir de insanlığın bilgisine sunup bizim de fikir edinmemizi sağlıyorlar bize de bunu anlatmak kalıyor.
stefansson amca bugün ne çılgınlık yapsam bugünkü işsizliğimi nasıl gidersem diyerekten aklında bir ampul yanıyor ve protein diyetine başlıyor(gerçi protein demek ne kadar doğru onu da bilmiyorum, adam sadece et yiyor), o kadar proteini alınca vücut afallıyor tabi ve hem motoru bozuyor hem de acayip bir bulantı çekiyor. sonrasında diyor ki "yok abicim bu böyle olmaz, tamam karbonhidrat yok dediniz de yağ da mı yok kardeşim? rasim kap gel oradan yağlı bir biftek yağı bol olsun diyerekten diyetindeki yağ oranını arttırıyor. zaten tükettiği protein ve yağa bakınca nasıl mide var arkadaş diyesi geliyor insanın.
bu arada et tercihi olarak stefansson kuzu etini tercih ederken(kokmuyor mu amcacım nasıl yiyorsun o kadar) andersen sığır eti yiyor.
bu iki çılgın adam günde yaklaşık 800 gr et tüketiyorlar. gün içerisinde 100-140 gr protein, 200-300 gr yağ ve sadece 7-12 gr karbonhidrat alıyorlar. aldıkları kalorinin 15-25% protein, 75-85% yağ ve sadece %1-2 karbonhidrat.
bir de günlerini nasıl geçirdiklerine bakalım;
kahvaltı: yağsız sığır eti 190 gr; yağ 100 gr
öğlen: ciğer 200 gr; yağ 75 gr
akşam: sığır eti 200 gr; ilik 70gr
1 yılın ardından; kafayı sıyırmalarını bekledim ben şahsen, insan arada çaktırmadan çuklat gömer yahu ama gavur bizim gibi değil arkadaş bilim için her şeyi feda ediyorlar. her neyse yaptıkları diyette mental ya da fiziksel anlamda herhangi olumsuz bir etkiyle karşılaşmıyorlar(hadi fiziksel tamam da mental :)) yemeyin bizi hiç mi aşermiyorlar allasen). günlük olarak bakıldığında 2000 ile 3100 kcal arasında bir tüketimleri varmış ve bu amcaların şöyle de bir diyet programları gözküyor söylediklerine göre.
bunların dışında fiziksel yorgunluk, mental yavaşlama gibi problemlerle karşılaşmıyorlar. başta da belirttiğim gibi yüksek protein %45 protein %55 yağ ile başladıklarında sadece sindirim problemleri ortaya çıkmış fakat bu oranı biraz düşürünce (%20 protein, %80 yağ) o da ortadan kalkmış.
klinik olarak herhangi bir vitamin eksikliği efenime söyliyim kalsiyum eksikliği gözlemlenmemiş canavar gibiler yani anlayacağınız. şuradan daha çok detay alabilirsiniz.
üstüne üstlük andersen, et diyetinin başlamasından kısa bir süre sonra saçlarının dökülmesinin durduğunu bildirirken stefansson, ayrıca saçlarının daha da büyümeye başladığını ve kafa derisinin daha sağlıklı olduğunu belirtmiştir. sonra saçım neden dökülüyor diye mesaj atıyorsunuz aha da çözümü burada :)) sabah poğaca öğle pilav akşam makarna yersen ben sana ne edeyim gardaşım di mi ama?
tabi bu diyet ikisinde de ketozis'e neden oldu. buna rağmen böbreklerde sıkıntı çıkmamış(hadi yine iyisin stefo bak ileride aç kalırsan böbrek sağlam) diyette yağ/protein oranı artıkça yani yağ daha fazla tüketilince ketozis daha da artmış. (ek bilgi: genel olarak erkeklerde yağ oranı 1,5'un üzerine çıktığında ketozis meydana geliyor.)
7 yıl bu diyete devam eden stefan amcam hayatımın en iyi dönemini geçirdiğini saçlarının daha kalın olduğunu ve saç derisinin daha sağlıklı olduğunu belirtiyor.
son olarak bu çılgın eleman bizim yaşantımıza döndükten sonra da izleniyor ve stefansson 84 kiloya çıkıyor ki diyet zamanında 73 ile başlayıp 1 yılın sonunda 69,4 kiloya inmişti bu arada merak edenler için boyu da 180(kesin 178'dir o). tansiyonu 120/80'in üzerine çıkmıştır ki diyet zamanında 105/70 civarlarındaydı.
yukarıdaki çalışmadan çıkarılacak en büyük sonuç bana kalırsa düşük karbonhidrat diyetlerinde sadece proteine yüklenmemek gerekli yağ muhakkak o diyette olmalı, hem de bolca olmalı.
almanya'da bulunup türkiye'de bulunmayan şeyler
-
4 euro'ya 1 kg kuşbaşı kırmızı et.
yemeksepeti sipariş notuna yazılanlar
-
http://i.hizliresim.com/oqqxdr.jpg
adam gelince "sayıcam" diye tutturmuştu. "usta fazladan 4-5 lira var burada. senin olsun kalanı uğraştırma şimdi" dedim de kabul etti.