hesabın var mı? giriş yap

  • terzi agop ile vartanus evlenmişler... mutlu birkaç yıldan sonra bir gün terzi agop pat diye ölüvermiş... genç dul vartanus da demirci agop ile evlenmiş... gerdek gecesi demirci agop geçmiş vartanus'un karşısına, yavaş yavaş soyunmaya başlamış... önce pazılarını göstermiş:
    - bunlar terzi agop'ta var idi?
    - yok idi, demiş vartanus...
    sonra üstünü çıkarmiş geniş göğsünü göstermiş:
    - aha böyle göğüs terzi agop'ta var idi?
    - yok idi, demiş vartanus...
    demirci agop pantolonunu indirmiş, bacak kaslarını göstermiş:
    - bunlar terzi agop'ta var idi?
    - yok idi, demiş vartanus...
    en son demirci agop külodunu indirmiş:
    - peki, böylesi terzi agop'ta var idi?
    vartanus'un sabrı taşmış:
    - yok idi, yok idi, ama bu kadar zamanda terzi agop seni de
    s......idi, beni de s.......idi, iki de pantolon diker idi!

  • tabii ki de migros ya da carrefour'dur. bim'e, a101'e kaçanlar sigara ve alkolsüzlükten zaten ölmüş demektir. evet.

  • boyun omurlarının ideal hilal şeklindeki çizgisini kaybetmesi ve bu nedenle kafanın olması gerekenden önde durmasıdır. burada sorun omurganın yanlış yerleşiminden öte, içinden geçen ve beynin uzantısı olan sinir ağının işlevlerinin zarar görmesidir. bu sinir ağı neden mi önemli? bedendeki tüm işlevleri yönettiği için, evet tüm işlevleri! sinir sistemi bedendeki tüm işlevleri yönetir: tüm motor işlevler, dışarıdan alınan sinyallerin beyne iletilmesi, tüm iç organların işlevleri, dolaşım, solunum sistemleri, lenf sistemi, bağışıklık sistemi... bu nedenle boynunuza iyi bakmazsanız sayısız hastalık için mükemmel bir aday haline gelirsiniz.

    boyun düzleşmesinden muzdarip iseniz, omurganızın kalanında en az bir noktada ve hatta kalça kemiğinizde de sorun olma olasılığı yüksektir.

    hiç bir kas kendi kendine kasılmaz, ödem oluşturmaz. sinir sisteminden emir almadan hiç bir kas kafasına göre takılmaz. bu tip durumlarda ağrı kesici, kas gevşetici, anti-depresan almak, en çok sinir sisteminizi ve eklemlerinizi kimyasal zehir bombardımanına tutmaya yarar.

    ufuk açıcı bu videoyu izlemenizi öneririm.

    çözüm için: kayropraktik ve egzersiz.

  • arkadaş yazmayayım yazmayayım diyorum ama, adamı şirazeden çıkarıyorsunuz.

    ülkenin askeri şehit olunca, o ülkenin üniversitesinde bunu anacak herhangi bir etkinlik yapmak nasıl provokasyon oluyor ya?

    bir de mahallende dağıt demiş. mahalleyle okul ayrı ülkelerde mi geri zekalı arkadaşım? o zaman türk lafını yasaklayalım, nüfus cüzdanlarından ay yıldız'ı falan komple kaldıralım. neden? üç beş oro.pu evladı provoke oluyormuş.

    edit: bahse konu olan lavuk elbette ki entrysini silip kaçmış.

  • insanoğluyla kadim çağlarından beri var olan, belki de insan toplumuyla yaşıt olan olan bir silahtır kendisi. hatta bu silahla yapılan askeri ve avcılık becerileri birçok kültürün mitolojilerinde öne çıkan figürler haline dönüşmüştür.

    bu kadar eski olan bir alet bizim genetiğimize o kadar işlenmiştir ki herkes çocukluğunda en azından benim yaşında olanlar bir kere kendilerine ok ve yay yapmışlardır fakat bu kadar basit gibi görülebilen bir aletin de kendine özgü bir teknolojisi mevcuttur.

    tabi tarihte ilk olarak ok ve ok uçları bulunmuş ve icat edilmiştir diyebiliriz. yaklaşık olarak 60.000-70.000 yıl öncesinde olabileceği düşünülen, tarihlenen bu ok başları olduğu düşünülen kemikler ve taşlar, güney afrika bölgesi sibudu mağarası'ndan bulunmuştur. afrika dışına baktığımızda gözümüze sri lanka , fa hien mağarası çarpmaktadır burada ise 48.000 yıl öncesine ait ok başları bulundu.

    bir süre böyle gittikten sonra şimdiye kadar bilinen en eski kesin yayları danimarka'daki holmegård bataklığında hayatımıza girdiğini biliyoruz . 1940'larda orada, yaklaşık mö 8.000 ye tarihlenen iki yay bulundu. bu yayların özelliklerine bakacak olursak karaağaçtan yapılmıştır ve düz kolları ve d şeklinde bir orta bölümü bulunmaktadır. orta bölüm bikonvekstir. tüm pruva 1,50 m uzunluğundadır ve holmegaard tipi yaylar tunç çağı'na kadar kullanılmıştır diye tahmin edilmektedir.görsel-1görsel-2

    yay ve okların etkin kullanımını betimleyen en eski tasvir, iberya mezolitik mağarasında bulunmaktadır. burada kadim bir savaş ve av sahnesi tasvir edilmiştir ve savaş sahnesinde okçular arasındaki savaşı gösterir. dört kişilik bir grup tarafından çevrelenmiş üç okçudan oluşan bir grup cueva del roure, morella la vella, castellón, valencia'da bulunur. görsel-1görsel-2

    mö 3500 yıllarında ok ve yay insanlığın ayrılmaz bir parçası olmaya başlamış. bu durum yay teknolojisine de yansıdı ve kompozit yay dediğim yaylar ortaya çıktı.
    bu yaylar genellikle birden fazla parçadan oluşur ahşap çekirdek, yaya şeklini ve boyutsal stabilitesini verirken, parçalı yapı ise, birçok tasarımın gerektirdiği keskin virajlara ve bükülen ve bükülmeyen bölümler için farklı mekanik özelliklere sahip ahşap ve hayvansal parçalar kullanımına izin verir. kullanılan malzemeler akçaağaç, dut, bambu, sitka ladin gibi ağaçlar kullanılırken manda boynuzu, gemsbok, antilop, dağ keçisi ve macar gri sığırlarınınki gibi birkaç antilopun boynuzu gibi hayvansal yapılar çok uygundur. bu yapılar uygun şekilde birleştirilir ve hayvan tutkalı(hayvan postunda bulunan kolajen materyalden veya hayvan kemiklerinde bulunan kolajen ekstraksiyonundan türetilen organik bir tutkaldır)görsel denilen bir tutkalla sabitlenirdi.
    yayın kirişi için özellikle yaban geyiklerinin alt bacak tendonları kullanılırdı bunun nedeni tendonda bulunan yağ miktarının az olmasıydı, bu önemli bir konuydu evcil hayvanlardan elde edilen tendonlarda yağ fazla olduğundan zaman içinde kirişde bozulmalar ve kopmalar oluşurdu.
    kompozit yay örnekleri pers yayı, türk yayı çin yayı moğol yayı japon yayı(yumi) macar yayı kore yayı

    birde crossbow-arbalet veya tatar yayı dediğimiz bir ok çeşidi bulunmaktır. biz bunu film ve dizilerde orta çağ avrupa'sında görmekteyiz fakat bu yayın icadı asya'ya dayanmaktadır. bilinen en eski tatar yayları, mö 1. bin yılda, eski çin'de mö 4. yüzyıldan sonra yunanistan'da gastrafet adıyla icat edildi. buradan da 12. yüzyılda avrupada ortak bir savaş alanı silahı haline geldi. bu yay türü dolu bir tabancaya benzer çünkü bir tetik mekanizmasına sahiptir. yapılan ilk arbaletler tamamıyla ahşap yapılıyordu kuvvetli olmalarına rağmen menzilleri kısaydı daha sonra , tamamen çelik çubuklar kullanan arbaletler , uzun yaylara yakın ve bazen daha üstün güç elde etmeyi başardılar, ancak üretimleri daha pahalıydı ve yeniden doldurmak daha yavaştı çünkü dolum için ek aletlere ihtiyaç vardı.

    14.-15. yüzyıla geldiğinde ingilizlerde long bow meşhur hale gelmiştir bunun nedeni uzun menzile sahip olması ve 100 yıl savaşında başarısından dolayı baya tutulmuştur. bir longbow yapmak için tercih edilen bir malzeme porsuk, kül , karaağaç ve diğer ağaç da kullanılmıştır.

    ok ve yaylar 16. yüzyıldan sonra ateşli silahların keşfiyle gözden düşmüşlerdir. fakat 1. dünya savaşında sauterelle adında el bombası atan bir silah olarak kullanıldı. daha sonraları ise avcılık ve spor müsabakalarında kullanılmaya başlandı. günümüzde de hala etkin bir şekilde kullanılan silahtır kendileri.

    son

  • yav arkadaş eskiden bu fetöcülere kopya çektirdiniz, yüksek puanlarla kadrolara yerleştirdiniz. bugün fetöcüler artık kopya çekemiyor (ya da ben öyle sanıyorum), bu seferde bileğinin hakkıyla puan alanları atamıyorsunuz, ne idüğü belirsiz tipleri alıyorsunuz. amk’dum yerinde az emeğe saygınız olsun, bare ilk onu ilk onbeşi doğrudan atayın. yazıktır, günahtır. bu kadar da aç gözlü olmayın ya.

  • devletin yeni facebook projesi. mesai bitince kapanan, yapılan paylaşımların evrak kayıttan geçtikten sonra ertesi gün yayına girdiği bir deli oğlan.

    boğazda kahve keyfi için gereğini arz ederim.

  • seni ünlü etmem diyen herifi ben niye tanımıyorum lan. kim olm bunlar, sözlükte bunlar adına niye başlık açılıyor?

  • edit:arkadaşlar, bu entry epey eskimiş. sistemler değişmiş, sınavlar değişmiş. o yüzden hepsini çok ciddiye almamak sizin iyiliğinize olur.

    evveet. odtü'ye yeni başlayacaklara tavsiyeler yazımdan sonra çömezler için keşke biri bana da deseydi dediğim şeylerin hazırlık kısmına başlıyorum.

    (bkz: #88582512)

    odtü hazırlık için üst dönemlerden duyduğunuz her şey şu an yalan yanlış bilgiler, üzgünüm. sırf son iki senede iki kere değişmiş bir sistemden bahsediyoruz, ondan önce de bazı değişimler olmuş. daha bir toefl/ıelts havası vermek için. nitekim iyi de olmuş. artık döve döve öğretiyorlar.

    en baştan başlayalım şimdi.

    hazırlık atlama sınavıyla başlıyor sene. ingilizceniz çok da iyi değilse zaten geçemezsiniz, muhtemelen iyi olduğunu sananların da çoğu geçemez. cunku mesele sadece bilgi değil, writing ayrı bir hikaye mesela, genelde bunu yapamıyor kimse.

    kur belirleme sınavında ise diyecekler ki size 'hiçbir bok bilmeyenler ilk soruyu işaretleyip çıksın.' heh şimdi buna kanıp, ben zaten bilmiyorum yea diyip de sınavdan çıkan sazanlar olacak. bir daha muhtemelen kolay kolay çıkamayacağınız bir çukurun içine düşmek üzeresiniz gençler. beginner olup sabah 8.40 öğlen 3.40 mesaisi yapacaksınız artık koca sene. azıcık daha soru çözüp 8.40-13.30 yapıp bir tık daha rahat nefes alabilirsiniz.

    ben kendimi elementary olarak başlayacağım diye kodlamak gibi amaçsız bir salaklık etmiştim. zaten çok bilmiyorum, ya şimdi sınavda da yanlışlıkla fazla yaparım falan diye sınavı tam ele. için hazırlayıp çoğunu da çözmeden çıkmıştım. hani temelden öğrenelim de eksik noktalar varsa da dolsun şeyi. çok akıllıyım ya. nitekim ele. başladım, meğer pre int mişim. sonradan sınıf değiştirmek vs. dert. o y üzden insan gibi çözün, sınav kurunuzu güzel güzel belirliyor.

    eğitimden çok ders saatleri önemli. sınavdan çıkmışsınız, eğlenmeye vaktinizin olması lazım. beg ve ele saatlerini söyledim, pre int ler ilk dönem 8.40 - 12.30, ikinci dönem 12.40-16.30 mesaisi yapıyor. int ler de ilk dönem 12.40-16.30, ikinci dönem 9.40 - 12.30 mesaisi yapıyor. gördüğünüz gibi int en ballı kur. upper-int leri de bilmiyorum valla, o kadar yüksek kurlardan arkadaşımız olmadı.

    umutsuzluk aşılamak istemem, ama bunu sene başında bilmeniz hayati önem arz ediyor. ikinci donem herkes bir-birkac kur atlayacak. mesela beg'ler pre-int olacak, ele'ler lower-int olacak, pre-int'ler int olacak, int'ler upper olacak ve yine upper'larin ne olduğu konusunda bir fikrim yok. muhtemelen advanced oluyorlar.

    sene sonundaki proficiency sınavını ne yazık ki hazırlığın %60'ından fazlası ilk seferde geçemiyor. belki bu rakamın da yarısına yakını da hiç geçemiyor, yani yaz okulunda/eylül'de bile. umutsuzluk kısmı burda başlıyor.

    beg başladıysanız geçmek zaten hayal. 10 kişiden 1'i ya geçer ya geçmez, bu da bir hocanın yorumu. gerçekten çok çalışması lazım o kişinin de. baya. sonra efendim, ele başlayanların da şansı çok yükse k değil açıkçası. oran daha yüksek, ama hadi taş çatlasın 10'da 3 olsun. yaz okulunda geçme şansları var ama. pre-int başlayıp seneyi int bitirenlerin şansı ortalama bir çalışmayla ve ders dinlemeyle var. sınav normal şartlarda int düzeyinde zaten, bu sene pek öyle değildi o ayrı konu. seneye int başlayıp upper bitiren hocamların şansı zaten baya bi yüksek. upper başlayanları da allah'a havale ediyorum.

    şimdi seneye başladınız. güzel. kimi kızlarımız saçlarını 'odtü kazandım kızılı'na boyattı. berbat. neyse, şimdi önünüzde üç quiz olacak. bunun ortalaması 54.5'dan düşükse bir aşağı kura, 85'den yüksekse de bir yukarı kura çıkacaksınız. bence çıkma şansınız varsa çıkmamazlık etmeyin, bi akıllı siz değilsiniz. zaten başlangıçta kurlar arasında çok minik farklar var, bu fırsatı kaçırmayın. cunku sene sonunda bu fark devasa açılacak, ve çok daha iyi bir ingilizce ile mezun olabilicekken, vasat bir ingilizce ile mezun olabilir, hatta yaz sıcağında okulda sürünebilirsiniz.

    bundan sonrasını hocanız size gidince anlatır zaten. mid-term denen baba sınavlar, pop-quiz denen pat diye gelen, sağı solu belli olmayan sınavlar, ve delikanlının hası, tarihi belli normal quiz'ler falan filan.

    şimdi son olarak bütün bunlar kadar önemli, bütün sene çoğunuz yusuf yusuf edecek bir konuya. devamsızlık..

    beg-ele 50 saat, pre-int ve int 40 saat devamsızlık hakkına sahip dönemlik. herhalde upper'lar hakkın da hiçbir şey bilmediğimi öğrendiniz artık. buraya kadar tamam, sorun yok. fakaat.. diyelim ki bu sınırları aştınız, odtü size uyuşturucu kaçakçısı muamelesi yapacak ve öğrenciliğinizi elinizden alacak. yalnızca eylül'deki atlama sınavına girme hakkı verecek, geçerseniz devam edeceksiniz, geçemezseniz okulsuz kalacaksınız. özellikle kışın sabah kalkmak çok zor oluyor, ben de ucundan dönmüş biri olarak efendi efendi kalkın, hiç sınırları zorlamayın derim.

    özetle odtü hazırlık böyle dostlar. ben bütün sene ortalama bir çalışma sergilemiş biri olarak güzel bir ingilizce ile geçtim. boş hocalar var, yok değil. az var ama var. onlar dışında çok değerli insanlar var. eğitim kalitesi muhteşem, kaynaklar muhteşem ötesi.. kapanışı da burdan v*rsan kök odtü'ye rektör olamaz diyerek bitirelim.

  • yer: budapeşte
    mekan: iş sonrası gidilen bar
    sene: 1990
    dramatis personae: cs, irlandalı adam, ingiliz adam

    ingiliz: ne işiniz var kıbrıs'ta?
    cs: sizin irlanda'da ne işiniz varsa bizim de o işimiz var (bkz: hedef saptirma)
    irlandalı: hop hop, bazılarımız istiyor ingilizleri
    ingiliz: bak, gördün mü? sizi isteyen var mı kıbrıs'ta?
    cs: nüfusun yaklaşık %30'u türk orada
    irlandalı: ya aslında bu ingilizler irlanda'da olmasa daha iyi
    ingiliz: niye? ne zararımız var size?

    cs birasına geri döner... görev tamamlanmıştır...

  • süreyya ayhan'ın 1500 metre finalinin olduğu gün, lokantada yemek yerken, yan masadaki göbekli amcanın garsona "süreyya ayhan ne oldu süreyya ayhan" diye seslenmesi sonucu, garsonun "hemen geliyorum" diyerek hızlıca gidip 5 dk sonra bir sürahi ayran alıp masaya getirerek "sürahi ayranınız geldiii" demesi.

    bunu espri olarak birisi yapsa tokatlarım; ama yıllar geçti, hala bu olay aklıma geldikçe gülümserim.