ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
gelecek başbakanın profili daha düşük olacak
-
akp milletvekili aydın ünal'ın beyanı.
"diğer partilerde göremeyeceğiniz bir değişim sürecini yaşıyoruz. biz 21 ay boyunca hiçbir şeyi konuşmadık. sayın cumhurbaşkanı ile başbakan arasındaki meseleler konuşulmaz. aile içindeki mahrem konular ama çok kolay geçmiş bir süre değildi. bu sorunlar ortalığa dökülmeden çözüme kavuşuyor. sütliman bir süreç yaşamadık. sayın başbakanımız da ifade etti,
sayın cumhurbaşkanımız "güçlü cumhurbaşkanı, güçlü başbakan" demişti. ama böyle olduğu zaman türkiye'nin iyi idare edilmediğini gördük. güçlü cumhurbaşkanı ve güçlü başbakanın iyi sonuçlar doğurmadığını gördük. ikisini itham etmek mümkün değil.
cumhurbaşkanı ve başbakan ilişkileri hep sorunluydu. birbirlerini çok iyi tanıyan iki isim buna rağmen görüş ayrılıkları ortaya koydu. çok yumuşak bir geçiş gerçekleşti. bu süreç cumhurbaşkanımız tarafından yönetilmiş bir süreç değildir.
bundan sonra gelecek başbakanın profili daha düşük olacak.
fiili olarak oluşan durum bundan sonra da devam edecek. türkiye açısından daha sağlıklı olacak."
"aramızdan tam biatçı, kişiliksiz ve karaktersiz bir arkadaşı başbakan olarak göreve getireceğiz" demiş kısaca.
(bkz: yakışır)
bir gece yattık sabah kalktık o dil yok
-
dil ve alfabe arasındaki farkı bilmeyen, hadi onu geçtim harf devrimindeki geçiş döneminde gazetelerin hem arap alfabesiyle hem latin alfabesiyle çıktığını bilmeyen, insanların eğitilmesi için seferberlik ilan edildiğini bilmeyen...
kısacası hiçbir şeyi bilmeyen cahil bir adamın lafı.
türklere döve döve öğretilmesi gereken şeyler
-
önce dövme eylemi olmadan da öğretim yapılabileceği.
yılan
-
antik mitolojiden günümüze kadar olan dönemde hemen her din ve kültüre ait yaradılış efsanelerinde karşımıza çıkan hayvan figürü, serpent.
gerek yaşam süreci ve yaşamını sürdürdüğü elverişsiz koşullar, gerek yer altından yeryüzüne açılan deliklerden yüzeye çıkması*,gerek vücut dış yüzeyinden kansız bir şekilde sıyrılarak* kendini yenilemesi nedeniyle insanlar tarafından sıklıkla ölüm ve yeniden doğuşun* sırrına sahip bir hayvan olarak algılanmasına neden olmuş, zaman zaman da aynı nedenden ötürü tıp ile ilişkilendirilmiştir.
ayrıca yılanın besinin bütün olarak yutması ve karnında uzun süre saklaması "ana karnına dönüş" ile özdeşleştirilmiş ve bu nedenle yılan pek çok mitolojide ölümü takiben yeniden doğuşu sembolize eder olmuş ve "yaratıcı" görevi üstlenmiştir.
sümerlere ait gılgamış destanında, sonsuz yaşamın kaynağını arayan gılgamış ölümsüzlük otunun bir gölün dibinde yetiştiğini öğrenir, dalarak bu otu çıkarır. zorlu bir dalış sonrası otu yemeden önce biraz dinlenirken yaklaşan bir yılan ölümsüzlük otunu yer; gılgamış ölümlü olarak evine döner ve yılan ölümsüzlüğü kazanır.
erken sümer ve akkad eserlerinde dünya axis mundi denen bir direk tarafından taşınır halde resmedilir. bu direk etrafında sıklıkla iki yılan sarılıdır.
(bkz: caduceus)
babil mitolojisinde her şeyin var olmasından önce primordial okyanus olan apsu ve burada yüzen dev yılan tiamat vardır. marduk ebeveyni olan tiamat'ı öldürür, onun vücudundan yer ve gökü yaratır.
eski mısır'da yılan uraeus* şeklinde firavun'un tacını süsler. aynı zamanda güneşle de ilintili olan kobra, omurga sembolu olarak kullanılır. ayrıca dünyanın nehebu-kau isimli kanatlı bir yılanın üzerinde durduğuna inanılır.
kleopatra ölüler ülkesi'ne bir kobra yardımı ile gider.
eski yunan mitolojisinde dünyanın merkezinde büyük tufandan kalan çamurdan oluşmuş ve gaia'nın oğlu olan phyton isminde dev bir yılan yaşamaktadır. dev yılandan korkan halk apollo'dan yardım ister ve apollo olimpostan inerek phyton'u öldürür. persephone'nin oğlu olan şarap tanrısı dionysos doğduğunda yılan şeklindedir. athena kalkanının üzerinde bir yılan figürü taşır.
vikinglere göre dünya çevresinde kendi kuyruğunu ağzına almış dev bir yılan olan ouroboros dolanmaktadır.
ouroboros benzeri kendi kuyruğunu yiyen yılan fügürü pek çok antik kültürde mevcuttur ve yeniden doğuş ile sonsuzluk simgesidir.
gene viking mitolojisinde kozmik ağaç yggdrasil'in kökleri arasında nidhogg isimli yılan insanlar devlerle olan savaşta ölen insanların kemiklerini yemek üzere beklemektedir.
kuzey amerika yerlileri çıngıraklı yılanları kutsal bulur ve öldürmezler. çıngıraklı yılanların öldürdükleri bufallo'nun derisini ulu ruh'a vermeyi reddettikleri için ulu ruh tarafından yılana çevrilen üç kabile üyesi olduğuna inanırlar.
karayip halkına göre dünya yılan şekline giren dambala isimli tanrı tarafından yaratılmıştır.
aztek kültüründeki ana tanrılardan biri tüylü bir yılan olan quetzalcoatl'dır, denizden çıkmış ve azteklere bildikleri herşeyi öğretmiştir. maya'lar kendilerini tarım yapmayı öğreten ve uygarlıklarını geliştiren gucumatz isimli yılan tanrı'ya taparlar.
çin mitolojisinde yılan, biraz değişerek doğu ejderi formunu alır. güç, hırs ve bereket sembolüdür.
hindistan'da kobralar kutsal sayılır, nehir ve göllerin koruyucuları olduğuna inanılır.
hindu mitolojisindeki en başta gelen tanrılardan biri olan vishnu oturur halde ve başının etrafında dokuz yılan ile sembolize edilir.
krishna kozmik yılanı öldürerek yedi nehirin akmasını sağlamıştır.
eski ahit'te yılan cennette bilgelik ağacını bekler. musa'nın asası yere atınca yılana dönüşür.
gene eski ahit'te, tanrının en yüce meleksi yaratıklarının ismi seraphim olarak geçer. seraphim kelimesinin tekili olan seraph ateşli* yılan anlamına gelir.
islama göre iblis, yılanın ağzında cennete sızmış ve havva'yı doğruyu ve yanlışı bilmesini sağlayacak ağacın meyvesini yemeye ikna etmiştir.
kadının tek kariyeri annelik olmalı
-
sağlık bakanı müezzinoğlu: "anneler dünyada, bir başkasının sahip olamayacağı annelik kariyerine sahip oluyorlar. anneler, annelik kariyerinin dışında bir başka kariyeri merkeze almamaları gerekir. merkeze iyi nesiller yetiştirmeye almalılar. her annenin doğal yapısı, normal doğum üzerine yaratılmış. normal doğumu merkeze almak lazım."
http://haber.sol.org.tr/…yeri-annelik-olmali-104342
cevap olarak ne verilir.
türk cerrahi derneği; yani türkiyedeki genel cerrahların ve yan dal derneklerinin (endoskopi laparoskopi derneği, türk kolon ve rektum cerrahisi derneği vb vb) merkezi organizasyonunu da yürüten en üst mesleki derneğinin başında iki yıldır bir kadın cerrah (ve ikinci iki yıl içinde seçimle seçildi) bulunuyor. başka söz istemiyorum.
avrupa'da akaryakıt 1 euro bizde de 1 euro
-
dur bakalım daha ne kadar düşecekler. yazık.
22 kasım 2016 japonya depremi
-
tsunami yok 1 metreymiş yok 3 metreymiş, arkadaşlar bilmem farkında mısınız ama fukuşima nükleer tesisi 2011 yılında depremde hasar aldığından beri olaylar hala kontrol altına alınmış değil. durumun ciddiyetinden bir haber gelip "caponlara koymaz yea" diyerek olayı sulandırmaya çalışanları gördükçe gerçekten çok şaşırıyorum. geçen kazada az da olsa durumu kontrol almaya çalışıyorlardı şimdi elde kalan radyoaktif maddeleri soğutan sistem de bozulmuş. 2011'de ne olmuş, hala neler oluyor bir okuyun gözünüzü seveyim;
- 2011 yılından beri günde 300 ton radyoaktif atıklı su (soğutma suyu) okyanusa salınıyor.
- fukuşimadaki radyoaktivite o kadar yüksek ki, bunu durdurmak için kullanılan robotlar daha merkeze yaklaşamadan bozulup eriyorlar. tepco denen sik kafalılar "bu sorunu çözecek teknolojiye şu an sahip değiliz" deyip kenara çekildiler.
- daha sonra tepco'daki mallar buzdan bir duvar yapalım bari bu sızmayı önleyelim dediler, "olay kontrol altına alınacak" diye vızıklıyorlardı şimdi de okyanusa salınan suyu durdurabilmek için 4 seneye daha ihtiyacımız var diyorlar. sik anasını sik 4 sene ne ki, okyanusa pompalamaya devam...
(not: bununla ilgili haberler ve makaleler internetten kaldırıldı. konu ile ilgili bilgiye ulaşmanız artık biraz zor.)
- kazadan kısa süre sonra kanada ve amerika kıyılarında sudaki radyasyon oranı %300 olarak ölçüldü ve bu oran her sene katlanarak artıyor. kazaya yakın olan bölgelerdeki deniz canlılarının çoğu öldü, ya "hastalandı" ya da acaip değişimlerden geçiyorlar. kısaca şu an okyanus tümörlü balık kaynıyor. radyasyondan etkilenenler sadece deniz canlıları değil tabii ki.
http://i1.mirror.co.uk/…ukushima-mutant-flowers.jpg
http://www.themarysue.com/…tbutterflies-580x278.gif
http://www.dw.com/image/16166163_303.jpg
http://namarashhs2015.weebly.com/…/2136834_orig.jpg
http://s3.india.com/…tent/uploads/2015/07/bunny.jpg
http://www.secretsofthefed.com/…ut-article-size.jpg
- bütün bunlar sonucunda çoğu avrupa ülkesi, amerika ve japonya'dan gelen deniz ürünlerini ülkeye sokmama kararı aldı. ton balığı falan zaten hayal, unutun artık.
- 2011 yılındaki kaza nedeniyle kaliforniya'da yeni doğan bebeklerin kansere yakalanma riski 29 kat fazla. yetişkinlerde de kanser vakalarında artış gözlenmiş.
- olayı örtbas etmek için hükümetler ölçümleri normale yakın göstermeye çalıştığı da yazılanlar arasında.
kısaca dünyanın içine ettiler, 2-3 metrelik dalgaları değil bunları konuşmak gerekiyor. "aman inşallah kimse ölmemiştir" diyorsunuz iyi hoş da fukuşima'ya yakın yaşayanlar bugün depremde ölmese bile belki 10 sene sonra kanserden zaten ölecek. anlatabiliyor muyum sevgili arkadaşlar?
daha fazla bilgi almak isteyenler şu linklerden devam edebilir;
http://www.reuters.com/…ma-pm-idusbre97601k20130807
http://www.storyleak.com/…-prompts-fukushima-fears/
http://oregonstate.edu/…-local-extinctions-expected
http://time.com/…43/fukushima-disaster-food-safety/
http://www.globalresearch.ca/…rom-fukushima/5355280
http://www.integrativecanceranswers.com/…er-in-u-s/
https://www.rt.com/…na-radiation-tripled-fukushima/
(not: bilgilerde bir yanlışlık varsa lütfen uyarın, olayın üzüntüsü ve siniriyle hızlı bir şekilde yazdım.)
ikinci yeni şiiri gırtlağına kadar arabesktir
-
yaşayan en büyük ikinci sanat eleştirmeni ertuğrul özkök'ün - en büyüğü için (bkz: hıncal uluç) - hürriyet'in pazar eki'nde yer alan söyleşisinde yaptığı açıklama. rec by saatchi'den çıkan "arta kalan zamanda" albümünde sevdiği 15 aryayı derleyen özkök'ün kendisiyle bu vesileyle yapılan söyleşideki açıklaması gerçekten düşündürücü:
"ikinci yeni şiiri gırtlağına kadar arabesktir. alın ikinci yeni ’den bir şiir, doğuş ’un şarkı sözlerinin yanına koyun, fark görebilecek misiniz bakalım. sezen aksu’nun şarkı sözlerinde de aynı tat vardır."
bu açıklamadan sonra hafif bir içim geçmiş, uyumuşum. rüyamda sezai karakoç, ece ayhan ve cemal süreya'yı gördüm. aralarında doğuş ve hilal cebeci ayrılığı hakkında tartışıyorlardı. daha sonra turgut uyar geldi ve "size genç şair doğuş'un şiirlerini getirdim, haydi birlikte okuyalım" dedi. okumaya başladılar:
eserin adı: uyan (doğuş adlı albümünden)
zordu bu anı beni yordu
yokluğun beni vurdu
zordu bu anı beni yordu
ayrılık beni vurdu
düşünmeden uğra bana
kapım açık hala sana
ayrılığın vurdu aya
yansıdı odamın duvarına
uyan uyan uyan
gönlüm uyan
dayan dayan dayan
ruhum dayan
seni de bir gün severler
sevda yüklü trenler
boş raylarda ilerler
sevenleri üzenler
hep o yolda giderler
eserin son bölümünde sezai karakoç ağlamaya başlamıştı. "ben neden böyle yazamadım hiç?" dedi. turgut uyar, diğer esere geçti:
eserinin adı: bebişim (hadi hızlandır albümünden)
dayanir mı bedenim bu acıya
alısır mı ruhum sensizlige
yüreğimde gözlerimde nefesimde
kaderimsin duam yeminimsin
kalbim kalbini görmediği zaman
atar mı sence bir daha
bebişim bebişim teninin kokusunu özlemişim
bebişim bebişim bebişim
canımdan bile sevdigim herşeyimsin...
"bebişim" kısmında ece ayhan sigarasından derin bir nefes aldı... "hiçbir zaman doğuş gibi yazamayacağız, hiçbir zaman..." dedi. turgut uyar devam ediyordu okumaya:
eserinin adı: uh uh (denge albümünden)
şimdi sana söylüyorum
içimdeki aşkı çıkar onu
çıkar onu çıkar onu bebeğim
vazgeçilmez terkedilmez
içimdeki tutku
al al al al al al
uva uva oh oh
kaldır üstündeki kara bulutları
serbest bırak alev alsın
özellikle "al al al al uva uva oh oh" bölümünden sonra, şairler "olmaz böyle şey" nidalarıyla "doğuş şiirlerindeki imgelem zenginliği" hakkında hararetli bir tartışmaya giriştiler. hatta sezai karakoç ile ece ayhan neredeyse birbirine girecekti. o sırada ertuğrul özkök geldi ve "ikinci yeni şiiri gırtlağına kadar arabesktir. alın ikinci yeni ’den bir şiir, doğuş ’un şarkı sözlerinin yanına koyun, fark görebilecek misiniz bakalım. sezen aksu’nun şarkı sözlerinde de aynı tat vardır." dedi. sezai karakoç "ne demek fark görebilecek misiniz? doğuş bizden milyon kat iyi...dalga mı geçiyorsun bre?" dedikten sonra koşup irice bir budaklı meşe odunu kaptı. .. tam o anda uyandım. bilgisayarımı açıp, doğuş’un resmi sitesinden fan clup bölümüne girdim ve hemen üye oldum. çok mutluydum. üstelik nickim de uvercinka ‘ydı.
http://www.hurriyet.com.tr/…791.asp?gid=59&sz=15434
nihal yalçın'ın tamer karadağlı taklidi
-
sjw'lerin kraliçesinin hem haksız hem de üste çıkmaya çalışması olayıdır.
sabri sarıoğlu
-
penaltıda kaleyi tutturmuştur. kaleciyi hesap edemedi.
stada girişte yemyeşil çimlerin görüldüğü ilk an
-
dakikalarca süren turnike sırası, turnikeye yaklaştıkça içeriden gelen tezahurat seslerinin de etkisiyle iyice artan heyecan; turnikeyi geçtikten hemen sonra sıkışıklıktan kurtulmanın verdiği güvenle, beraber gelinen babayı arkada bırakıp hızlıca çıkılan merdivenler; son basamaklarda artık yerinden çıkmak üzere olan bir kalbin güm güm sesleri ve işte o asla unutulamayacak manzara...
dört koca ışık kaynağının gün ışığını aratmayacak derecede aydınlattığı yemyeşil çimler; o zamanki çocuk hal ile devasa gelen, uçsuz bucaksız insan topluluğunun içini doldurduğu tribünler; 5-10 metre öteden gelen dum dum dıdı dum vuruşlarıyla taraftarı ateşleyen davul sesleri, kolkola girmiş bir tribün insanın müthiş bir senkronla zıplamalarıyla oluşan olağanüstü manzara ve tüm bunlardan hangisine bakacağını şaşırmış, gözleri parıl parıl bir çocuk. birisi mutluluğun resmini mi istemişti?