hesabın var mı? giriş yap

  • şimdi sen kendince dün geceden beri bunca insanın mesajlarla, entryilerle senin hayata tutunman için çabalamasını keyifle izledin ya, bir mesaj ve bir entryle bu işe müdahil olan insanlardan biri olarak söyleyebilirim ki; hiç gocunmadım. kendimi aptal yerine konulmuş gibi de hissetmedim.

    tüm o çabayı gösterenlerin her biri, senin şaka yapmış olmanı gönülden diliyorlardı zaten. diledikleri bir şeyle karşılaşmaları neden onları komik kılsın ki, değil mi?

    sana bir sır da vereyim; bunun şaka olduğunu sadece dilemiyorlardı, %99 şaka olduğunu biliyorlardı da zaten. aptal yerine konulmayı da göze alıp, bir hayatın %1' lik ihtimalle bile olsa yokolmasına gönülleri elvermedi sadece. bunca çaba ondandı yavrucuğum.

  • "soytarılık etmeden güldürebilmek seni
    ekmek çalmadan doyurabilmek
    ve haksızlık etmeden doğan güneşe
    bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi
    mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun"

  • kendisine dair şöyle bir gözlemim var. bugün sabah ofise gelen gazeteleri okurken hürriyet gazetesi çılgın makinist faciası diye bir başlık atıp olayı doğrudan makiniste bağlamıştır. wall street journal ise demiryolu müfettişleri ile röportaj yapıp olasılıkları sıralamış ve sorumlunun trendeki karakutunun incelenmesinden sonra belirleneceğini söylemiştir. görünen o ki türk medyasındaki sorumluyu atama mekanizması yurtiçi, yurtdışı ayırt etmiyor. buradan kendilerine sesleniyorum ispanyadaki haberi bari tarafsız, infazsız verin de gazeteye benzeyin.

  • batı'da üç gelişim insanların davranış, bireyi ve bireyin gündelik yaşamdaki rollerini değiştirmek açısından önemlidir.
    birincisi 15. yy. sonrasında devletin rolünün ve adalet sisteminin sürekli olarak değişimi; ikinci olarak tek başına okuyabilmek ve fikir üretebilmek, ampirik bilgi edinebilmek bağlamında okuryazarlığın ve kitap yayınının artışı; üçüncüsü ise, içe dönük dindarlığın ama daha kolektif cematler, bireyleriyle başbaşa kalma anlamında 16 ve 17. yüzyıllardaki dinsel reformların etkisi
    bu gelişmeler ışığında kişisel bakımının yukardakilerle ilk bakışta alakası yokmuş gibi dursa da başlangıç olarak ortaçağ şövalyece geleneklerin yerini etiket ve saraylı davranışa bırakması, insanların 15 ve 19 yüzyıllar arasında vücutlarıyla ilgilenmesi sürecini tetiklemiş yine aynı insanların oturma, kalkma, yemek yeme gibi vücut hareketlerinin değişmesi de gittikçe düşünüş ve hissedişlerinde değişimi getirmiş bunun sonucunda da hatırat, mektuplar,itiraflar, otobiyografiler kaleme alınmaya başlanmıştır.
    cansıkıntısı ile eşitlenen yalnızlık ilk zamanlarda istenilmeyen hatta insan oluşa karşıt bir durum iken 17. yy. sonunda aranılır bir durum olmuş; hemen ardından da yalnızlık bir dost, arkadaş, hoca, hizmetkar ile paylaşılmak istenmiştir.
    bu yeni kavrayış gündelik hayatın yeniden düzenlenmesine yol açmış; örneğin yemek yapmak bir sanata, evleri süslemek ciddi bir hobiye, mekan düzenlemeleri ise işlevsel bir işe dönüşmüştür.

    sonra dokunmadan daha ziyade bakışa değer yükleyen modernlikle beraber insan derisi dahil yüzey bakımı ve bilgisi önem kazanmış; herşey seyirlik hale gelmeye, vitrin malzemesi olmaya başlayınca, iç ile dışın hatta psişeyle beden arasındaki arayüz olarak bakılan, seyredilen tenin, derinin, yüzeyin önemi artmış, bu yüzden tenin, derinin kırılganlığını hatırlatan yaşlılık kozmetik sektörünün yardımıyla olabildiğince kontrol altına alınmaya başlanmıştır.
    20 yy. başlarında da eğer yanlış hatırlamıyorsam ilk olarak cilt bakımı kremini nivea üretmiş, sonra ilk prototip olarak tarzan` : johnny weismüller` vasıtasıyla erkek bedenini ince, sportif, kılsız olması makbuldür anlayışı yerleşmeye başlamış ve en nihayetinde yüzyıl sonunda ince bedenin gençliği ve bedeni ölümsüz kılmayı` : roland barthes` imlediğini belirtilmiştir.
    bütün bunlar olurken oluşturulmuş bilinçdışımızın` : jung` bir oyunu veya başka başlangıç cümleleri yokmuşcasına uzun süre karşılaşmadığımız insanları beden olarak alımlamaya şartlandırıldığımızdan ya "kilo almışsın" ya da "zayıflamışsın" diyoruz.

    oysa ki herşeyin herşeyle ilgisi vardır; tenimizdeki her türlü iz ve kırışıklıklar ile bir kaç kilo fazlası bizim kişisel biyografimizin bir parçasıdırlar.