hesabın var mı? giriş yap

  • kilolu biriyle sırf kilosundan ötürü dalga geçme aşağılık bir davranıştır lakiiin;

    bu kişi insanları tiplerinden ötürü itin gtüne sokuyorsa müstehaktır.

  • bu basliga gelip 50tl`lik su aliyorum yazmayin. komik degil. artik kimse gulmuyor.

    debe editi: beğenen arkadaşlara teşekkürler . gönül isterdi ki yalnız kızlar mesaj atsın falan yazayım ama daha önemli şeyler var.

    benim son zamanlarda en çok değer verdiğim şey (bkz: be my eyes) . olay kısaca şöyle görme engelli kişiler bu uygulama ile biz gönüllülere bağlanıyor ve 1-2 dakikalığına onun gözleri oluyoruz. düşünün ki dolapta bulduğu sütün son kullanma tarihinin geçip geçmediğini , kaybettiği televizyon kumandasını o an çevrimiçi olan gönüllülerden birisine soruyor video görüşmesi ile. bir okuyun derim.

    bir diğer önemli olay ise (bkz: karanliga kufretmek yerine bir mum yakiyoruz) . bir göz atın buna da zaten kayıtsız kalmayacaksınızdır :)

  • genel olarak; kendinize basarabileceginiz hedefler koyun.

    3000 lira maas alip, x6'ya binme hayali kuran kuzenim gibi olmayin.

  • el cerrahisinin hassas bir ihtisas olduğunu vakti zamanında bir arkadaşımın iş kazası geçirmesi sonucu anlamıştım. tabi şimdi gelde bunu videodaki arkadaşa anlat.

    hepimiz kabul edelim adamın cüretkarlığı cehaletinden çok "elitlerin iktidarını yıkıyoruz" ayağına fetöcülerin doluştuğu harbiyeyi, "monşer bunlar" diyerek mülkiyeyi, şimdide "giderlerse gitsinler" diyen tıbbiyeyi ayağa düşüren zihniyetten geliyor. 20 yıldır iktidarda olan sadece bir siyasi parti değil bu zihniyet. işte anketlerde şaşırdığınız aç açık olmasına rağmen oy veren %30'un 29'uda bunlar, geri kalan %1'ide iktardan rantlananlar.

  • yorgancı ya da yüncü olmak. müşteri yok ama akşama kadar yumuşak yumuşak yünlerin içinde huzur bulurum.

  • zengin ülkelere yapılan tavsiyedir. en fakir 80 ülke bunu gerçekleştiremez demiş zaten. üstelik çok da temel bi noktaya parmak basmış. çuvaldızı kendi ülkesine de batırmış ama haberi okumadan başlığa tespit kasan aşırı zeki ekşi yazarları olayı nerelerinden anlamışlar belli.

  • havacilik sektorunu dolmus ile karistiranlar tarafindan elestirilmektedir.

    senin biletinin barkodunu sisteme giremeyecek, nasil alsin seni ucaga? bos koltuk var hadi gec yine iyisin ;) mi diyecek. ucak dusse yolcu listesinde adin yok. ucagi kaciracak teror eylemi yapacak olsan orada oldugunu bilen yok.

  • -napıyosun?
    +çalışıyorum sen?
    -ben de yazlıktayım, balık tutuyorum.

    (yazlığım var.)

    -napıyosun?
    +çalışıyorum sen?
    -spordan geldim, çok yoruldum. :s

    (spor yapıyorum.)

    -napıyosun?
    +çalışıyorum sen?
    -çok sıcak, evde oturuyorum serin serin.

    (evim klimalı.)

    -napıyosun?
    +çalışıyorum sen?

    bu arada ben niye hep çalışıyom lan???

  • 90'ların başı, bir yaz gecesi. arkadaş evinde toplanılır. güzel vakit geçirilir, kafalar da çeşitli yollarla güzelleşmiştir. geyik yapmaktan bıkıldığı noktada tv açılır, sesi kısılır, karanlıkta çıt çıkarmadan seyredilir. derken yukarı kattan* bir cam kırılma sesi gelir. burada atlanmaması gereken nokta, ev sahibinin imitasyon katana koleksiyonu olduğudur. ve hepsi de aşağı katta, bulunduğumuz salonun duvarlarında asılıdır. cam kırılma sesinin ardından sanki telepatik uzaylılarmışız, sanki yıllardır bunun için eğitilmişiz, sanki biri bir düğmeye basmış gibi hepimiz sessizce kalkar ve duvardaki kılıçları alırız. gerçek kılıç olmadıklarından keskin değillerdir ama elde çok ürkütücü durdukları da bilinmelidir. psikopat ninjalar gibi karanlığın içinde kılıçları havaya kaldırır, gözümüzü merdivene dikeriz. saniyeler sonra tvnin ışığında şüphelinin ayaklarını görürüz. merdivenden yavaş yavaş iner. başı gözüktüğü anda ev sahibi ışıkları yakar. göz göze gelinir. karşılıklı çok kısa bir donmanın ardından topluca haykırmaya ve adama doğru koşmaya başlarız. adam ışık hızıyla yukarı fırlar ama durmayız. kovalamaya sokak boyunca devam ederiz. ama hırsız akıl almaz bir hızla kaçar. hoş, yakalamak istiyor muyuz, yakalasak ne yapacağımızı biliyor muyuz belli değildir. adamın o an ne hissettiğini canlandırmaya çalışıyorum gözümde. dört adam. dördü de entel kuntel tipler. şortlu, gözlüklü, keçi sakallı, 20'li yaşlarda gençler. ellerinde japon işi kılıçlarla pozisyon almış seni bekliyorlar. hatta içlerinden biri yeniçeri taarruzundaymış gibi allah allah allah diye bağırıyor. "ne kadar postmodern" diyecek zamanı olmuş mudur?

    edit: http://www.hurriyet.com.tr/dunya/12497984.asp