hesabın var mı? giriş yap

  • muhtaç büyütülmemiştir. gak deyince mama guk deyince mama gelmemiştir önüne.

    ek işler yapmıştır üniversitedeyken. yan gelip yatmamıştır hayatının hiç bir döneminde.

    annesinden hizmet beklememiştir. sabah uyandığında, annesi/her kiminle yaşıyor ise, erken kalkıp sofrayı kurmuşsa, ben neden uyanmadım pişmanlığı duyar içten içe, tüm kahvaltıyı bu düşünceyle geçirir.

    hayatı bilir, yarın öbür gün, başka insanlara bağımlı yaşayanlar, yalnız kaldıklarında kendilerni kaybedecekken, bu insan hiç zorlanmaz yalnız kalmaktan.

    kendi kendine yaşar. ne kimseye yük olur, ne kimseye ayak bağı olur.

    ama çok da güzel yardıma koşar.

  • rastgele harflerle gülmek diye bir şey var ya hani, ben bunu ara sıra yapıyorum. yok itiraf bu değil. itiraf şimdi gelecek olan: ama bunu pek de rastgele yapmıyorum. lkhlfkglkd yazıyorum mesela bakıyorum bi boka benzememiş. silip akjakjajgjf yazıyorum. yine beğenmiyorum, skjdsjdksjd yazıyorum. bakıyorum, hımmm, bu güzel olmuş diyorum ve skjdsjdksjd diye gülmeye karar veriyorum. rastgele harflerle niye gülüyor millet? zamandan tasarruf etmek için. oysa ben rastgele harflerle gülmeye çalışmak yerine ehe mehe falan yazsam daha pratik olacak. manyak mıyım neyim.. qoıwoqıw yok lan olmadı bu, skdjskdjsklsd

  • bu buton sayesinde içeride dönen muhabbetle melih gökçek'i meraktan çıldırtabiliriz.

  • ilk 2 bayramda kimse kapımı çalıp şeker istememişti. bu duruma istanbul’da geçirdiğim 4 yılın sonunda alışmak zorunda kalmıştım ama yeni taşındığım bu semtte diğer semtlere göre ‘eski bayramlar’ geleneğinin çok daha az olduğunu bilmek içimdeki heyecanın sönmesine yetmiyordu. tüm bayramı evde geçirdiğim halde kapıma kimse gelmemişti. gerçi önceki 8 bayramdan acı bir biçimde tecrübe edinmiştim alınan şekerlerin kullanılamayacağını. benim de şekerle aram pek yoktu. bu yüzden artık şeker almayı da bırakmıştım.

    sonraki bayram da aynı şekilde yalnız geçmişti. ist.da komşuluk ilişkisi gibi bir kavram yok. hele bekarları/öğrencileri kimse komşu olarak bile görmüyor. bu çok umrumda değildi aslında benim için önemli olan çocukluğumdaki bayramları hatırlatan ve bayramı bayram yapan şeker toplama ritüeliydi.

    bir sonraki bayram(oturduğum semtteki 3. bayram) kapı çalındı. diafonda “kim o?” soruma verilen “bayramınız kutlu olsun” cevabıyla içime neşe dolmuş ve tek basışta sorunsuz açılıyor olmasına rağmen garantiye almak için defalarca otomatiğin düğmesine basmış ve kapıya dikilmiştim. çocuk kapıya gelip “bayramınız kutlu olsun” deyince evde artık şeker almayı bıraktığım için şeker olmadığını hatırlamış ama bu fırsatı kaçırmamak için çocuğa para vermiştim. sanırım bu ikimize de mutlu etmeye yetmişti.
    bir sonraki bayram yine ve sadece o çocuk geldi. bu defa tedbirliydim, şeker almıştım. ondan başka kimsenin şeker toplamaya gelmeyeceğini bildiğim için tüm şekerleri ona verdim. çocuk 3. yıl yanında 6 yaşlarında (sanırım) kardeşini de getirmişti. bu, mutluluğumun iki katına çıkmasını sağlamıştı.

    şimdi oturduğum semtteki 7. yılıma giriyorum. bugün geleceğinden hiç şüphem yok. dün gece marketten şekerlerini aldım ve bekliyorum çocuk. bu defa adını da öğrenmek istiyorum. artık senden “çocuk” diye bahsetmek istemiyorum!

    edit: çocuk tekrar geldi mi diye soranlar oldu. evet! çocuk geldi. ama büyünün bozulmasından korktuğum için adını sormadım. sonraki yılda da yurtdışına taşındım. benim için o hep "çocuk" olarak kalacak.

  • iç burkan röportajdır. 11 yaşındaki çocuğa ailesinin nasıl geçineceğini, ekonomik durumu düşündürenler utansın diyeceğim de onlarda utanma olsa hala koltuklarında oturamazlardı zaten.

  • kaybolan kadınlar için aklımızda tecavüz edilip, bir köşeye öldürülüp atılması dışında başka bir şeyin gelemiyor olması bilinçli bir tutumun örneğidir. kadın cinayetleri politiktir, görmezden gelmeyin!

  • askere gidenler bilir ölüleri şafak sıkıştırmıştır.

    o savaştan sonra terhisi ertelemek mümkün değildir. geçtim yeni bir cepheye göndermek kışlada bir gün bile daha tutamazsınız. deneyimli bir asker olan aragorn da bu durumu bildiği için toplu terhise izin vermiştir.

    zaten iş de yaptıramazsın mazallah isyana kadar varabilirdi. adamlar direkt krala sözünü tut diye geliyor artık bu adamla ne konuşulabilir dile kolay isildur'un bir saçma laneti yüzünden 3000 yıldır tezkeresi imzalanmamış adamlar bunlar.

    bana şaka yapmışlardı bugün olmadı yarın gel diye gerçekten ölüye döndüm bir anda, sözünü tut diye astsubaya çıkışacaktım. bir günde bu hale geldim, 3000 yılda aragorn falan tanımam.

  • normalde laptop pilleri en az 4-5 yıl kadar dayanır, (performansı gittikçe düşerek tabii ki) kolay komple bozulmaz hemen panik yapmayın.
    çoğu yeni nesil laptoplarda pilin ömürünü uzatma amaçlı yazılım var, bu yazılımın bazen kafası karışıyor. özellikle cihazı her gün kullanıyorsanız ve neredeyse sürekli şarjda tutup, işiniz bitince uykuda bırakarak günlerce aylarca hiç kapatmadan kullanıyorsanız bu sorun sık sık oluşuyor.

    çözümü basit.
    -şarj kablosunu bilgisayardan çıkarın.
    -denetim masası > aygıt yöneticisi 'ni açın
    -listeden "piller"i bulup açılan alt listedeki zımbırtıları sağ tıklayıp "kaldır"ı seçin. (bu aygıtlar yeniden başlatınca otomatik geri yüklenir korkmayın)
    -bilgisayarı kapatın. (yeniden başlatmayın, kapatın)
    -bilgisayarı açın, açıldıktan sonra şarj kablosunu takın sorun düzelecektir.