hesabın var mı? giriş yap

  • ürünlerin türkiye’de çıkanı ile yurtdışındaki çıkanı arasında fark olmasından kaynaklanabilecek durum. gıda dedektifi instagram hesabında bahsi geçmişti bu konunun bir kaç kez. ingiltere’de bol sütlü, bol vitaminli, az şekerli ürünün türkiye’de piyasaya sürülen versiyonu az sütlü, vitamini azalmış ve glikoz şekeri ve diğer sakat içerikleri dayadıkları ürün oluyor.

  • ek gıdaya geçiş süreci o kadar şukela, o kadar rahat oldu ki bu yöntem sayesinde, anlatamam. resmen hiç zorlanmadan, pıt diye kendiliğimizden geçiverdik. onu yiycek mi, bunu yer mi yok, ne verelim endişesi yok. üstelik de seyretmesi çok komik.

    5.5 ay civarı ufaktan başladık, 6 ay civarı tam gaz blw'ye geçtik. şimdi adam 7.5 aylık, brokoliden kuşkonmaza, dolmadan köfteye, omletten gözlemeye her şeyi yiyor. evet etraf batıyor, ona yapacak bir şey yok ama hem biz eğleniyoruz, hem kendisi çok zevk alıyor. bu yöntemi deneyip başarıyla uygulanışını gözlemledikten sonra püre niye hala var diye soruyor insan.

    ek gıdaya geçecek bebiş sahiplerine kesinlikle öneririm. altındaki mantığı okuduğunuzda çok da doğru geliyor üstelik.

    boğaza kaçma endişesi doğal elbet ama kaçmıyor. öksürüyor, öğürüyor ama boğazına kaçmıyor gerçekten de. istatistikler de bu yöntemle boğaza kaçma riskinin püreyle aynı olduğunu söylüyor zaten. biraz güvenmek gerek bebişlere!

    "o tabak bitecek mi" diye türkçeye çevrilmiş başucu kitabı da var.

    hastası olduğum ek gıda yöntemi, evet, kesinlikle!

  • ikinci tura bırakmak istemesinin sebebi belli oldu. ülke yangın yerine dönmüşken kendi çıkarlarını ülkesinin çıkarlarından üstün gören “ milliyetçi “ cb adayının açıklamaları.

  • ayak kokusunun veya ayak kokusu sinmiş çorabın karakteristiğini veren uçucu molekül olan isovaleric acid'in aynı zamanda sert peynirlerin (eski kaşar, parmeggianno, emmental, pecorino vb) doğal formülünün koku profilinde de belirleyici olmasından kaynaklanır. sadece peynir değil, bazen içtiğiniz bira'da da bu kokuyu hissedebilirsiniz çünkü mayanın enfeksiyonu sırasında isovaleric acid açığa çıkabilir.

    sonuçta doğadaki kokulu malzemeye eş sayıda molekül mevcut değil ve bir şekilde pek çoğu zıt malzeme içinde kesişiyor. misal; yasemin/dışkı (indole kesişmesi), bal/idrar (phenylacetic acid kesişmesi) vs vs.

    bizler kokuları bağlamları ile değerlendirdiğimizden, nasıl sunulduysa öyle kabul ederiz. merak edenler bu konuda brown üniversitesi/rachel herz'ün yaptığı deneye bakabilirler.

    yani, takmayın kafanızı. sonuçta "iğrenç" tanımı da, aynı iyi-kötü, güzel-çirkin gibi sizin taktığınız bir etiket.

  • takımım.

    sene 1996-1997, yer: kireçburnu-evde babannem, amcamlar ve halam var.

    babamlar 4 kardeş,

    babam ve halam: beşiktaş'ı
    büyük amcam: fenerbahçe'yi
    küçük amcam:galatasaray'ı

    tutuyorlar.

    büyük amcam soruyor "hangi takımlısın?" diye, "en büyük fener" diyorum, para veriyor.

    halam soruyor, "hangi takımlısın?" diyor, "en büyük amokaçi" diyorum, aferim diyor. amokaçi o zamanlarda benim için her şey, beşiktaş'ta bir tek amokaçi var sanıyorum, diğer 21 topçu diğer takımda. beşiktaş yenince adam tek başına kazandı diye düşünüyorum...

    küçük amcam en sevdiğim amcamdı, o soruyor "hangi takımlısın lan eşek sıpası?" diyor, "rerere rarara gassay gassay cimbombom" diyorum. sanırım soru sorarkenki samimiyetinden olsa gerek galatasaraylı kalıyorum...

    o yüzden belki de, fenerbahçe parayı, beşiktaş özveriyi, galatasaray ise samimiyeti temsil ediyor aklımda.

    o gün bugündür galatasaraylıyım, küçük amcam şu anda şizofren, herkesin ona komplo kurduğunu sanıyor, farkında olmadan gerçekte olmayan kişilerle konuşuyor. üç yıl boyunca kayıptı geçen gün babanneme gitmiş bir hafta sonra yine yok olmuş... üç yıl önce kaybolmadan önce beni görmüştü, maça gidiyordum galatasaray formam vardı, sarıldı, "sen birtanesin" dedi. iyi ki galatasaraylıyım dedim, iyi ki.

  • yazar arkadaşın bahse konu ettiği daha çok gece yayın yapan radyo programları sanıyorum. yoksa kendi adıma konuşursam uyanır uyanmaz powerapp i açarım. hazırlanma,kahvaltı, işe gidiş dahil radyo dinleyen biriyim. power fmler, kafa radyo, pal fmler hariç istanbulda hep arap radyoları var sanki bu da benim keyfimi kaçırıyor.
    powerapp demişken bu tip canlı yayın yapan youtube ve başka bir çok uygulama varken radyonun unuttulacağını sanmıyorum. sadece herşeyde olduğu gibi dijitalleşmeye uyum sağlamak lazım .umarım yeni yayıncılar yetişiyordur.

    bu arada cem ceminay instagram hesabından geri döndüğünü paylaşmış. hangi radyo olduğu yazmıyor. sevenlerine duyurulur

  • bu gece tanıştığım taksicidir efendim. arka koltuğa oturdum, ağlak bir gitar tınısı geliyor radyodan, kulak kabarttım bb. king eric clapton düetlerinden thrill is gone çalıyor. şaşırdım biraz, fekat şarkı çok piyasa olduğu için pek de dikkat etmedim. ardından muddy waters mississippi delta blues çalınca duramadım, 'hep mi blues dinlersiniz' dedim, 'azer de var usb'de, ludacris de, ama şu an kölelikten kurtulma mücadelesi veren insanların hüzünlü ve yanık tonlarını hissetmek istiyorum' dedi. 40lı yaşlarda bir herif. 4 adet kitap okuyormuş aynı anda. hayatın durağanlığını hazmedemiyormuş, her şey olabildiğince hızlı akmalıymış, sabit kalan her şey canını acıtıyormuş, bu sebepten ötürü sürücülük yapıyormuş. yolda olmak onun ilacı imiş. ben araçtan inerken sonny boy - bye bye bird çalıyordu. düşünsenize. bir daha ne zaman yaşarım böylesini hiç bilmiyorum.