hesabın var mı? giriş yap

  • gece 4 gibi çıkıp sokakta pokemon avladığım oyun. işin garibi bir araba durdu, kolay gelsin o pokemon mu dedi içindeki 4 genç, evet diyince buralarda var mı pokemon diye sordular. asdfasdf. var diyince 4'ü de indi, telefonlar çıktı, aramaya koyuldular. ya güzel bir olay, ya da toptan kafayı yedik.

    ankara çayyolu'ndan selamlar.

  • evladım, etkisiz hale getir, getirme demiyoruz.

    tabi polis de canını düşünecek, üzerine bıçakla gelen adamı elindeki teçhizat ile etkisiz hale getirecek.

    evet o polisin de canı var, ailesi çoluğu çocuğu var.

    iyi de, adamin elinde görüyorsun ki bıçak var, rambo mu lan bu attı mı alnının ortasına saplasın, o kadar kolay mı o iş?

    çek vur bacaklarından, adam yerde zaten. herifin üstüne 12 kurşun sıkmak da ne?

    ha elinde silah vardır, polise doğrultur falan o zaman iş değişir, orada bile 12 kurşun sıkılmaz, alien mi lan bu adam? ne 12 kurşunu, bu davranışın makul bir açıklaması yok.

    polis ırkçı mıdır, adamla geçmişten gelen bir husumeti mi vardır? orasını bilmem, ayrı ülke, ayrı kültür.

    şu bir gerçek ki; elinde sadece yakın dövüş silahı olan adamı bacağından vurup işi halletmek varken, 12 kurşunla kevgire çevirmek nefsi müdafaa değil keyfi müdafaadır.

  • 10 yıldır ekşi sözlüğü takip ediyorum, beni bu kadar dumura uğratan başka bir olay daha olmamıştı. aşk kelebeklerine bak sen ya. sinek öldürür gibi yazar uçuruyorlar, bir de üzerine dalga geçiyorlar.

    yazıklar olsun ya gerçekten yazıklar olsun. pişkinlikte akp'yi geçtiniz kanzuk ve saz arkadaşları

  • e kardeşine verin o parayı o baksın o zaman?

    edit: şu kısım silinmiş: "kardeşim ileri seviye ingilizcesi olan mühendis, bu paraya her sabah 6 da kalkıp 2 saatte işe gidiyor, akşam 8 de dönüyor, cumartesi yeri gelince ücretsiz mesai yapıyor."

  • şimdi size mühendis bir arkadaşımın eski karısı ve yasalar tarafından nasıl acı sikildiğini anlatıcam hazır olun,

    bu arkadaşım odtü'den mezun ailesi varlıklı bir çocuk. benden 2 yıl önce evlendi. kerizciğim 2 de çocuk yaptı.

    evlenmeden önce ailesinin üstüne yaptığı 1 evi vardı birde arabası.

    evlendiği kız özel bir okulda öğretmen. evlenince hamile kaldı. kendi isteğiyle bir daha da çalışmadı. zaten kocası çok iyi kazanıyor.

    evlendiğinde ilk iş çocuğa arabayı yeniletti ikinci işte evi sattırıp yeni bir ev aldı.

    ikinci çocuğu da doğurdu. evlendikten 7 yıl sonra herife boşanma davası açtı.
    hakim ev ve araba evlilikten sonra alındığı için ortak mal saydı. bankadaki parayı da ortak saydı.

    herif ayda ortalama 8-10 bin arası alıyor. kız 5 kuruş kazanmadı.

    ama ev satıldı 550 bine kız 275 bin tl aldı.

    araba satıldı 60 bine kız 30 binde ordan aldı.

    bankada 50 bin varmış kız 25 de ordan aldı

    hakim kıza 2000 tl yoksulluk nafakası çocuklara da aylık 1800 tl iştirak nafakası bağladı. yani kız ayda 3800 tl alıyor. nakit cebine de 330 bin nakit koydu.

    kız şu an işe başlamıyor çalışsam 1500 anca alırım nasılsa hakim bana 2000 tl nafaka bağladı diyor.

    evlenin keriz erkek kardeşlerim siz hala. akıllanmadan evlenin olur mu? sizi gidi mallar sizi.

  • anlatacağım olayların başlangıcı 1993 yılına dayanıyor. kızımın babasıyla evliyim o zamanlar ve evlilik kötü gidiyor ayrılmanın eşiğine gelip, evliliğe bir şans daha vermişiz ama o şansı pek de iyi kullanamıyor eşim. bir gece yattım ve bir rüya gördüm.
    rüyamda ben iki tane hintli gibi beyazlar giymiş adamın arasındayım. adamların ağzı açılmıyor ama ben söylediklerini duyuyorum. yemyeşil bir vadinin ortasındayız ama yeşilin güzelliği inanılmaz, ilerde bir grup genç insan var uçuk renkli pembeli- eflatunlu- mavili uçuşan kıyafetler var üzerlerinde. hintli gibi adamlar bana o grubun öğretmeni olduğumu söylüyorlar, şaşırıp soruyorum "ne öğreteceğim onlara?" diye. diyorlarki, " anlatsınlar dinle, fikir ver, yeterli bu kadarı" sonra o grubun içinde ve çok mutlu yürüyorum , hep birlikte gidip geliyoruz o vadide. dönerken beni getiren adamların arasında o'nu görüyorum. aman tanrım "o" gelmiş diye başlıyorum koşmaya , böyle filmlerdeki ağır çekim koşmalar gibi o da bana doğru koşuyor ve kucaklaşıyoruz. sarılıyorum büyük bir özlem ve hasret var aramızda. tenini, kokusunu, sıcaklığını hissediyorum. hiç bir tensellik yok sadece çok iyi bildiğim ve hasret kaldığım birine özlemle sarılma. kokusunu çekiyorum içime ve diyorumki;

    - "nerede kaldın, hep seni bekledim."
    o da cevap veriyor ama yine sessiz ve ben duyuyorum,

    -" görevim ancak bitti, ancak gelebildim."

    birden uyanıyorum, o kadar eminimki yanımda onun yattığından, dönüp bakıyorum yanıma, aaa başka bir adam var. hani" ah belinda diye bir film vardı müjde ar'lı filan o film gibiyim. bu adam da kim , öylesine yabancı, öylesine tanımadık bir adam. bu adam doğruysa ben yanlış yerdeyim diye panik halindeyim. bu duygu ve nerede olduğumu, gördüğümün rüya olduğunu algılamam ne kadar sürdü hatırlamıyorum şimdi, ama gerçek bir üzüntüydü yaşadığım. kendime gelemedim birkaç gün. sonraki günlerde ise hep "o" bir yerlerden çıkıp gelecek diye bekledim. yolda yürürken, otobüste giderken biri omuzuma dokunacak diye bekledim durdum. göremedim ama...
    evliliğim yürümedi ve uzatmalarda işe yaramadı, ayrıldık. sonra ben yurtışına görevli gittim 5 sene kadar, döndüm. istanbul'a yerleştim. görev gereği seyahatler yapıyorum, ankara-istanbul gidip geliyorum. ve yalnızım, yani hayatımda birisi yok. ayrılalı yedi yıl olmuş ve birgün artık birisi olmalı diye düşündüm. benim için doğru bir adam olmalı, bekar olmalı ve istanbul'da yaşıyor olmalı diye bir talepte bulundum içsel olarak. aynı hafta ankara'ya gittim yine ve bir arkadaşım beni kenara çekerek eşinin bir arkadaşından bahsetti. onların evine gelmiş o haftasonu, yalnız bir adammış, istanbul'da yaşıyormuş, bu da benden bahsetmiş adam telefonunu vermesini söyleyip, eğer istersem görüşmek istemiş. biraz düşüneyim dedim ama heyecanlandım. içimde bir sevinç oldu ve bu benim için önemli bir işarettir. iç sesim daima doğruyu söyler. neyse birkaç saat sonra tamam dedim, arasın beni. adam aradı, sesini duyunca da heyecanım arttı. tamam dedim, istanbul'a döndüğümde görüşelim. dönene kadar hergün telefonla konuşuyoruz, adam beni istanbul'da karşılamak istedi. tamam dedim ve otobüsle gelene kadar heyecandan yerimde zor oturdum. terminale geldik, ataşehir'e, saat sabahın beşi, beş altı erkek var arabalarının başında bekleyen. şöyle bir baktım ve beni karşılayacak olanı gördüm. doğruca ona doğru yürüdüm ve ben elimi uzatmışken o sarıldı ve şöyle söylediğini duydum;

    -"nerede kaldın, hep seni bekledim"
    ve ben de ona şu cevabı verdim,

    -"görevim ancak bitti, ancak gelebildim"

    kokusunu , tenini, sıcaklığını hiç unutmadığım adam tam yedi yıl sonra gelmişti karşıma.
    ve evrene verdiğim talepteki gibi istanbul'da yaşıyordu, bekardı, ve benim için doğru adamdı....

    edit: hikayenin sonu eksik kalmış, sonra ne oldu ? diye soranlar için gelsin. o adamla 11 yıldır birlikteyiz.

    edit: efendim merak edenler için yazayim, biz hala beraberiz :)

  • "sustu. konusmak luzumsuzdu. bundan sonra kimseye ondan bahsetmeyecekti. biliyordu anlamazlardi."
    okudukca suruklenilen , surundukce de okunmasi gereken bir kitap.

  • gerekli samimiyeti kimsede bulamamıştır. yapmacık tavırlardan çok ne istediğini bilen biriyle beraber olmak istemektedir.

    bir de artık sıkılmıştır. geçmişte çok uğraşmıştır.