hesabın var mı? giriş yap

  • cinnet halinde dile getirilen bir cümle.
    bombalı saldırı sonrasında çoğusu genç onlarca insan katlediliyor ve yakınını bu patlamada kaybeden bir insanın cinnet halinde ağzından çıkanlarla kendisini yargılıyorsunuz.
    "bu saldırıyı emrediyorsa, dininiz yere batsın" demeye getirmiş o acıyla. artık hangisine inanıyorsan, sence senin dinin, böyle bir patlamayı mı emrediyor? neden rahat koltuğundan acılı birine hakaret ediyor ve suçluyorsun?

  • lahmacun siparişi verilirken,
    "hocam bu sefer 9 tane lahmacun söylüyorum bak, getirin artık bi ezme... var biliyorum."

  • tebrik ederiz, güzel bir performans. hapishanedeki yeni arkadaşlarının da beğeneceğine eminim.

    düzeltme: emin adımlarla müebbete gidiyor, 2. videosu da gelmiş. şimdi de at yarışına sarmış hahahhaha. yalnız sosyal medya fenomenliğine oynamak yerine rte'nin hoşuna gidecek şeyler söylese devletten güzel bir kadro kapmıştı bile, hayatının fırsatını kaçırıyor.

  • bu ev yanma hikayeleri de hiç böyle eğitimli, bürokrat, üst sınıf bir ailenin başına gelmez. ne hikmetse hep böyle hocalardan yardım isteyecek modellerin başına gelir.

    hocalara ihtiyacımız var adlı pr çalışması. sıkılmadınız yüz yıllardır masal hikaye peşinde gezmeye.

  • aniden veya yavaşça fark etmez motosikletçi şeridinde gitmiyor, yetmiyor emniyetten gidiyor yetmiyor araca sıfır gidiyor yetmiyor hızlı gidiyor bu sırada sağ şeritte duran adam efendi gibi kapıyı açıp iniyor. 10 da 9 motosiklet 10 da 1 inen suçlu o da inerken bir baksa iyi olurdu diye.

    edit: mesajla ulaşan arkadaşım "ulan salak, o yolda durmak bile yasak. adam durmuş, kapıyı açmış, arabadan inmiş. neyin kafasını yaşıyorsunuz ben anlamıyorum ki." demiş e5 te yolcu indirme bindirme serbest arkadaşlar. otobanlarda bu yasak var. sallamayalım.

    ek olarak: burada her ne kadar motosikletçi arkadaşı suçlu bulsam da trafikte motosikletlere pozitif ayrımcılık yapan bir insanım. yol veririm, asla sıkıştırmam, sağımdan solumdan iki araba arasından geçen görürsem her ne kadar kılda olsam yol açarım geçsin diye. ama bu adamın konuşulacak bir tarafı yok. he birde kaldırımdan giden motosikletlilere kafam girsin.

  • empati yoksunu geri kalmış 3. dünya ülkesi vatanımda bunun bir aşama olduğunu dahi anlamayanları açıkça gösteren karardır.

    kocasının soyadına kıl feministler o kullandığınız babanızın soyadı diyen zavallı cahiller;

    ben 1980 yılında doğdum. benim adım okumak için geldim. bu benim adım. hadi kolaylaştırmak için çok rastlanan bir isim seçelim. benim adım ayşe yılmaz. bu benim adım! babamın soyadı, yok kocamın soyadı diye sıfat tamlaması kurmuyorum. bu b e n i m a d ı m (caps lock on)

    diyorsunuz ki sen şimdiye kadar ayşe yılmaz'dın ama bundan sonra ya ayşe kocasıgil olacaksın ya da ayşe yılmaz kocasıgil. diyorum ki, arkadaşım ben bu ülkenin vatandaşı değil miyim? anayasada kadın erkek eşittir yazmıyor mu. benim adımı, kütüğümü, nufus cüzdanımı neden değiştiriyorsun? kusura bakma bu iş böyle, bundan böyle senin adın ayşe yılmaz kocasıgil.

    ben bireyim, bu ülkenin vatandaşıyım, sadece kadın değilim. benim cinsiyetim üzerinden kimlik oluşturamazsınız! hayır, hayır, hayır. sen bundan sonra ayşe yılmaz kocasıgil sin.

    sonra bir kadın avukat dava açıyor avrupa insan hakları mahkemesine, kazanıyor. aihm diyor ki medeni kanununuz anayasanıza aykırı. türkiyeyi hatırladığım kadarıla 3.000 euro tazminata mahkum ediyor. ama medeni kanun değiştirilmiyor. sonra bir başka kadın daha dava açıyor bu haberdeki gibi, kazanıyor ama kanun değişmiyor.

    düşünün ki ben bu ülkede kendi ismimi korumak, kendime ait olan ismi kullanabilmek için dava açmalıyım. bu bana verilmiş bir hak değil.

    altı yaşında çocuğa anlatır gibi anlattım ama anlayabiliyor musunuz emin değilim.

    bir de zaten bu kafadaki femenist evde kalır diyenlere de iki çift lafım var.

    evde kalmak ne demek? bu nasıl bir hitap!? siz bu ülkede yaşayan tüm kadınların koca delisi olduğunu mu düşüyorsunuz. bu ülke benim haklarımı, birey olarak varlığımı kabul etmiyor diye 13 sene direndim evliliğe. beraber yaşadık ve evlenmedik. nihayetinde eş olarak kanun önünde sahip olacağımız haklar yüzünden evlenmek durumunda kaldık. bunu da memurun odasında imza atarak gerçekleştirdik. o günden beri de takip ediyorum aihm kararının medeni kanuna yansıtılıp yansıtılmayacağını. ama benim ülkem hala bana diyor ki sahip olduğun ismi geri alman için dava açman gerekiyor.

    bu ülkede kadınlar için hiçbir şey kolay değil. bunu anlamalısınız önce. birey olduğunu bilen kadınlar içinse bu ülke bir işkence. yönetici arıyor, görüşmemiz lazım diyor, gidiyorum, ben eşinizle görüşecektim diyor! evin reisi benim bana anlatın diyorum bakakalıyor. güvenlikle konuşuyorum, malik olarak bir talebim var, olmuyor, olmuyor, araya eşimi sokup oldurtmam gerekiyor. iş yerinde, yolda, dışarda, orada, burada daima ve daima önce kadın olarak kabul ediliyorum. hep kendimi anlatmam, kendimi ispatlamam gerekiyor.

    ben bir insanım. önce bunu kabul edin. sonra konuşalım.

    edit: (bkz: 28 şubat 2016 ekşisözlük direnişi)

  • daha dun basima gelen bir olayi anlatayim efenim.

    antalya havaalanina giriyoruz. guvenlik kontrolu vs. esim onde ben arkada kemer, saat vs cikartiyoruz. laptop falan. kutuya koyarken esimle arama birisi daldi elinde kutu ile. ne oluyor demeye kalmadan tahmin ettigim gibi siraya girmekten aciz bir turbanli. dedim hanimefendi hayirdir. dedi ben seni beklemek zorunda miyim? dedim ki evet. beklemek zorundasin zira burasi sıra.

    karima abuk sabuk seyler soylemeye basladi. guvenlikten rica ettim. neyse mudehale ettiler. megerse kari iki arkdaymis. arkamdaki kadinin da onune geçmiş.
    neyse gectik guvenlikten, arkadan sesi geliyor hala. aynen soyle dedi: biz cicili bicili olmadigimiz icin boyle davraniyorsunuz. hem arkamdaki kadina bagiriyor hem de guvenlige. sonra bize geldi ayni igrenc cumleyi kurdu.

    kadin sunu anlayamiyor: basit bir siraya girecek kadar akli melekeleri gelismedigi icin mudehale edildigini anlamiyor. turbani yuzunden engellendigini zannediyor. cicili bicili insanlar onu turbanli diye sevmiyor. kafaya bak.

    bu zihniyet nasil duzelir bilmem.

  • elindeki reçeteyi yavaşça yere bırak ve sakin ol. bu ne kibir. hem bankacı hem psikolog hem doktor her şeymiş meğer eczacılar ama bizim haberimiz yokmuş. yahu günümüz eczacılarının bakkaldan ne farkı var. içinizde manuel ilaç yapabilen kaç kişi var bunun cevabını verin lütfen. bir metropolde bunu yapabilen eczacı sayısı bir elin parmaklarını geçmez geçen doktorun yazdığı manuel bir ilacı hanginize geldi isem yapamayız diye geri çevirdiniz. en sonunda yaşça büyük eski bir eczacı yapabildi. susun ve oturun. kapatacaklarmış kapatın ulan ne işe yarıyorsunuz.

    zorunlu edit: manuel ilacın adı “majistral”miş sağolsun bir çok eczacı arkadaş yazdıklarımı haklı çıkarırcasına nezaketten yoksun bir üslupla dalga geçerek mesaj atmışlar. bir kısmı da bunun ücretinin devletten tahsilinde problem yaşadıklarını ifade etmişler ki bu eğer böyle ise yapamadıklarını söylemek suretiyle vatandaşı aldatma durumu var. yazık valla ben böyle bilmezdim sizi.

    şiirli edit: bütün nezaketsizlere bir şiirle cevap vereceğim.

    mey biter saki kalır.
    her renk solar haki kalır.
    ilim insanın cehlini alsa da,
    hamurunda varsa eşeklik; baki kalır.
    saygılarımla.

  • bu isyan ateşinin tek bir çatı altında toplanarak yangına dönüşmesini dilediğimdir.

    madem ki bir isyanı başlattın sevgili serkan o halde topla tüm eskileri ve yahut ateşli yenileri '' her şeye rağmen her şekilde '' diyerek yeni bir çatı altında, bu sefer '' yine '' eskisi gibi kendiniz gibi davranarak çizmeye devam edin.

    emin olun ki sizleri asla yalnız bırakmayız...

    bizleri sizsiz bırakmayın...