hesabın var mı? giriş yap

  • bazı gerçekleri ortaya çıkarmış kızlardır. "a, ne tatlı yaşlı amca. eski istanbullu" diye yer verdiğiniz adam bu resimdekilerden biri olabilir. sorsan "biz beyoğlu'nda takım elbisesiz gezmezdik" diyecek.

  • thomsen kolları sıvayıp, metni çözmeye kalkıştığında, yazıtlarda geçen metnin türklerle ilgili olduğunu biliyordu. yazıtta çözülmeyi bekleyen metnin yanı sıra, çince bölümler de vardır ki çince bölümler sayesinde içinde türk kağanlarının adları belirlenmişti.

    ilk olarak 38 harf sayıyor. ve harfler, tıpkı çince yazıtlar gibi üst kısımlarının sola, alt kısımlarının sağa yatırıldığını saptıyor. sözcükler birbirlerinden iki nokta (:) ile ayrılmış.

    ilk sorun yazının hangi yönde okunacağı ile ilgiliydi. sağdan sola mı, tersi mi, yoksa yukarıdan aşağıya mı? sözkonusu harfler, yenisey yazıtları'yla benzerlik gösterse de yenisey yazıtları'nda karşılatırma yapabileceği yeterince veri yoktu. karşılaştırmayı, orhun yazıtlarının 1. ve 2. anıtlarıyla yapabileceği kanısına vardı. ve satırları birbiriyle karşılaştırarak yazının doğrultusunu çıkardı. tıpkı çincede olduğu sözcükler yukarıdan aşağıya yazılmış, sütunlar sağdan sola dizilmekteydi.

    yazıtlarda iki dilin yer alması sayesinde bilinmeyen dil ile çince sözcükler karşılaştırılarak kolayca bulunabilirdi. ancak bilinmeyen alfabenin metin uzunluğu, çince yazılardan 4-5 kat fazlaydı. bu durum da karşılaştırma yolu ile çözümü geçersiz kılmaktaydı. (sonradan belirlenmiştir ki yazıtlardaki iki dilin üslup ve özgün biçimleri karşılaştırma yapılmasına olanak bırakmayacak biçimde birbirinden ayrı.)

    metnin türkçe olacağı sanısından yola çıkarak türkçenin yapısını göz önünde bulunurdu. türkçe sözcüklerde genel olarak iki sessiz yan yana gelmediği için ard arda dizili üç harfi, örneğin xyx gibi bir dizideki x harfinin ünsüz olması halinde y'nin ünlü ya da tam tersi şekilde olması gerekmesinden yola çıkarak hareket etti ve üç harfin ünlü olduğunu saptadı.

    bir harfin sık sık sözcük sonlarında yer aldığını gözlemledi. tükçede 3. kişi eki ve eylemlerin geçmiş zaman 3. kişi eki olarak ı-i ünlü harflerinin sözcük sonlarında çok kullanıldığından, thomsen bu işarete ı-i harflerini uygun buldu. (son dört cümlemin üçü, ı ve i harfleriyle bitiyor örneğin)

    artık bilinmeyen dilin türkçe olmadığı kuşkusu ortadan kalkmıştı. dil, türkçeydi. ve türkçedeki ünlü uyumundan yola çıkarak a-e, ı-i, u-ü ve o-ö seslilerinin hangi hecelerde yer alabileceğini göz önünde bulundurarak her biri ikiz değerli dört harf belirledi. ve buradan ünlünün şekline göre değişik şekilleri olan ünsüzlerin yer aldığını saptadı.

    belirli bazı sözcüklerin anlamını bulmak için çince metinlerden de yararlanarak özel adları araştırdı. yazıtlarda ilgisini iki sözcük çekti.

    ilk sözcüğün, başka sözcüklerin önüne de eklendiğini görerek bunun bir san olduğunu düşündü ve onu kağan (k ğ n) şeklinde okumak istedi. ancak sözcüğün ortasındaki ğ'nin başka sözcüklerde baş harf olarak yazıldığını görünce, türkçede ğ sesiyle başlayan sözcük olmadığından bir süre çalışmalarına ara verdi.

    ikinci sözcüğü ele alarak çalışmalara yeniden başladı. bu sözcükte tanrı değerini gördü. türkçe metinlerde sık sık kullanılan bir sözcüktü bu.

    bir başka sözcüğü çince metinden yararlanarak okumaya çalıştı. çince metinde bu sözcük k'iueh-ti(k)k şeklinde yazılıydı. çincede hece sonlarında l bulunmadığı için kültigin şeklinde yazamamıştı çinliler, onun yerine t harfini kullanmışlardı. örneğin çinliler bilge sözcüğünü de pit-kia şeklinde yazmışlardı. bu harf thomsen'i uzun süre uğraştırdı.

    kültigin sözcüğünde geçen k ve ü(ö) harflerini, köktengri şeklinde okumak istediği sözcükte de görünce, gerisi çorap söküğü gibi geldi.

    bir başka sözcüğün türk olduğunu buldu ve türk sözcüğündeki harflerin yardımıyla tört(dört), kün(gün) sözcüklerini ortaya çıkardı.

    bir sözcüğe yigirmi(yirmi) değerini verdi ve y harfininin doğruluğunu yir(yer) şeklinde okuduğu bir başka sözcükteki y ile denetleti. sonra bir başka yerde geçen yigirmi sözcüğünün bitişiğinde bulunan sözü altı şeklinde okumak isterken ltı biçiminde yazılmış olduğunu gördü. önceden kağan sözcüğü şeklinde okuduğu sözdeki ğ harfinin başka sözcüklerde başladıkları için şaşırmıştı. ğ ve r(tıpkı ğ sesi gibi r ile başlayan türkçe kökenli sözcüğümüz yoktur) ile başlayan sözcüklerin türkçe ile olan uymazlığını anlamış ve orhun alfabesinin kendine özel bir kuralını bulmuş oldu: sözcük başlarındaki ünlüler sezilmeleri kolaysa yazılmayabilirdi. örneğin altı, erti, ağı sözcükleri anıtlarda ltı, rti, ğı olarak yazılmıştı. ilk olarak okuduğu ve çözüme ulaştıramadığı kağanı doğru okumuştu.

    ***

    bu giriyi vilhelm thomsen'in 15 aralık 1893 tarihli oturuma sunulan metninden ve agop dilaçar'ın türk dil kurumu tanıtma yayınları'ndan çıkan thomsen adlı kitapçığından yararlanarak (özellikle son bölümlerden fazlasıyla yararlanarak) tamamladım. tıpkı thomsen'e, nasıl yazıtlardaki çin metinleri bazı yerlerde yol gösterdiyse, bana da kimi yerlerde agop dilaçar, thomsen'in metnini daha iyi anlamama yardımcı olması gibi yol gösterdi.

    iki yüce kişi de sonsuzlukla var olsunlar.

  • şu da vardır :
    hakan şükür gol kralı olmuştur. kafasında sembolik bir taç vardır. yanındaki numune toplardan birini alıp tacın üstüne koyar ve kendisiyle roportaja gelen muhabire sorar.

    - (eliyle kafasındaki topu işaret ederek) şimdi n'oldu?
    * bilmem n'oldu ?
    - top taca çıktı...

  • herkes izlemistir malum videoyu ama yine de koyarak baslayayim. videoyu izledigimde cok etkilenmistim. aradan bir sure gecti. ben de bu testten yaptirmak istedim ve arastirip buldum sirketi.

    igenea adinda, isvicre'de faaliyet gosteren bir bilim kurumu imiş. aradim konustum. sadece anne tarafi, sadece baba tarafi ya da her ikisi komple vs seklinde paket paket sunuyorlar. 449 euro'ya kapsamli sekilde yaptiracagim pakette karar kildik. bir posta gonderdiler bana: http://i.hizliresim.com/d8a9gp.jpg
    (tabii benim aklima her seyi yapip gonderdikten sonra entry girmek geldigi icin deney tupunun sadece kabi falan kaldi ne yazik ki.)

    kutunun icinden cikan kulak temizleme çöpüne benzer, daha once filmlerde falan da gordugumuz o dna cubugunu agzimin icinde yanagima surtup geri gonderdim sirkete. su sekilde detayli anlatimi vardi zaten: http://i.hizliresim.com/vp1jmy.jpg

    1 aydan fazla surecek islemin sonuclanmasi. sonra posta ile bildirilecek tarafima. cok heyecanli hissediyorum kendimi. bakalim neler olacak.

  • kendisi bence bir türk firmasına gelmiş geçmiş en başarılı yöneticilerden biri. ilk roportajlarının birini hatırlıyorum, amacının "turkcell'i salt bir cep telefonu operatörü olmaktan çıkarıp, bir servis şirketine dönüştürmek" olduğunu hatırlıyorum. bu o günlerde çok seyrek telaffuz edilen bir olgu idi. "servis" dediğin olay yalnızca büyük şirketlere yapılan kurumsal anlaşmaların yanında sunulan bazı ek detaylardan ibaretti. o dönemki gsm operatörü piyasası kontör, lira ve tarife üzerinde yapılan kampanyalar ile farklılaştırılan marketing operasyonları ile ilerleyen bir market imiş baktığında. ben hala hatırlıyorum 5 dakikası 1 kontör, 10 dakikası bilmemne tarzı olayları. ki telsim - vodafone'da da olay aynı, avea'da da aynı, türk telekom'da da aynı.

    bu herifin vizyonu, operatöre bir "servis şirketi" olma yeteneğini kazandırdı. nedir bu? küçük, büyük işletmelere, öğrenciye, çalışana, patrona, esnafa farklı kombine servis paketleri ile ilerlemek. eskiden turkcell ne yapardı, atıyorum 100 kişi için aylık "500 dk + 5000 sms + 4 gb internet" şeklinde gsm servis sağlayıcısı sözleşmesi yapar çıkardı. adam aldı datacenter'ları kurdu, hosted servisler için gerekli altyapıyı oluşturdu. superonline ile birleşmeyi gerçekleştirip telekom altyapısını yarattı. kurumsal birleşik çözümler için markalarla anlaşma yaptı, danışmanlar işe aldı, güzel takımlar kurdu. sonuç olarak olay "500 dk + 5000 sms"'ten bakın nereye geldi:

    bi kuruma gittin. 200 çalışan için 500 dk + 5000 sms anlaşması yaptın, okey, sonra adsl / vdsl anlaşması da yap. adamın 500 mağazası var her birinin ağ altyapısını sen kur. onun yanında merkeze switching altyapısı lazım olacak, onu al tarifenin içerisine göm, 24 ay taksitle ödesin. yanında kablosuz ağı gerekecek, alalım 500 adet ap her mağazasına ekleyelim. ip telefon altyapısı gerekli herkese artık, telefonlarla birlikte 36 ay taksitle ekleyelim. ip santral de turkcell'in kendi cloud'undan çalışsın. vpn gerekecek her farklı mağazaya, hepsini tarifeye ekleyelim, yine turkcell datacenter'ları üzerinden kiralama modeli ile ilerlesin. şirketin 4 farklı merkezi var, video konferans yapmak isteyecekler, bunu da tarifeye ekleyelim, tcell altyapısı ile çalışsın. ayrıca şirketin istediği farklı spesifik ihtiyaçlar da var fakat kaynak ayırmak istemiyorlar, biz girelim işin içine, %5 vade farklı ile yine tarifenin içine gömüp taksitlendirelim, hiç alakamız olmayan bir konuda bile sadece finansör olarak içeride bulunalım.

    bu strateji o kadar başarılı bir strateji ki, hem vendor lock-in sağlıyorsunuz (yani müşteriyi bi kere bağlamış oluyorsun), hem tek seferde çok ciddi boyutta işlere imza atabiliyorsun (sadece tarifeyi sağlıyorum demek var, tüm it altyapısını ben verdim demek var), hem ciddi danışmanlık ücretleri alabiliyorsun (ek bir gelir kolu oluyor bu sana) hem de vendor'dan bağımsız olarak krallar gibi oyunu kurabiliyorsun. artı olarak sana sadık onlarca alt bayii yaratıyorsun, zira adamlar senin finans gücünü ve ismini kullanıp, normalde giremeyecekleri projelere giriyorlar. artı, üretici firmalarla da kanka oluyorsun, her üreticinin fiyatlarını, özelliklerini biliyorsun. her yönden pazarın patronu oluyorsun özetle.

    ciliv'in kazandırdığı bu beceri daha sonrasında türk telekom - avea ile de birebir aynı şekilde gerçekleştirilmeye başlandı, şimdi yavaş yavaş vodafone da oyuna ısınmaya başladı. her halükarda adamın bu vizyonunu inanılmaz başarılı buluyorum. sadece çalıştığı şirkette değil, sektörde ciddi bir değişime, paradigma kaymasına sebep oldu, ki değişim iyidir, değişim candır. adam başlı başına dev bir sektörü değiştirdi. bu sebepten ülkeden gidişi, bence türkiye it camiası için ciddi bir kayıptır.

    küçükten büyüğe yönetilebilir turkcell servislerini incelemek isteyenlere link: http://www.turkcell.com.tr/kurumsal/bulut

    son bir ekleme olarak şunu da belirtmek isterim, ik tarafında kazandırdığı vizyon nasıldır bilmiyorum ama gerçekten çok başarılı ve vizyoner isimlerle çalışıyorlar. birlikte çalışma imkanı bulduğumuz arkadaşlar hem alanlarında uzman, hem de sektördeki gelişmeleri direkt yakından takip ediyorlar. bir san francisco'da ne oluyorsa, turkcell'de de bu konuşuluyor ve çalışmaları anında başlatılıyor. mesela atıyorum mobil marketing tarafında yapılan ya da planlanan projelere bakıyorum, türkiye'de daha m'si yokken, adamlar bir şeylere başlamış oluyorlar. ha onlar şirket içi bürokrasiyi aşana kadar atı alan üsküdarı geçmiş oluyor ama o ayrı :)

  • yola cikmadan 3-4 saat once alinan kolayi termosa doldurup buzdolabina koymak, yola cikma vakti geldiginde kolanin neden sogumamis olduguna hayret etmek.

  • bayan lan orman çocuğu arabayla dikkatsizce umursamadan motorsikletliyi öldürmeye hakkı var. neden? bayan lan bayan anlamıyor musun?

    keşke iş sadece tutanak tutmak olsa. bir şekilde halledilir ama kadın resmen adamın canına kast etti. muhtemelen çarptığını bile anlamadı.

  • pilota "sanane be, sen işine bak" diyen arkadaşlar, siz daha otobüs içerisinde nefes almak için zıplamak zorunda kaldığınızda hala arkalara ilerleyin diyen otobüs şoförüne gıkınızı çıkartamıyorsunuz, o uçaktaki her açıdan tek yetkili adama mı akıl vereceksiniz?

    bunu türkiye'de değil de bir amerikan havalimanında yapsan, anında tutuklanırsın. bak uçaktan indirilirsin falan demiyorum, tutuklanırsın. amerikan vatandaşıysan 5 yıl uçuş yasağı yersin, vatandaşı değilsen sınırdışı edilirsin ve vizen iptal edilir.

    uçak lan bu uçak, dingonun ahırı değil. deplasman uçağı falan da değil, bildiğin tarifeli uçak. ne hostes senin bağırmanı dinlemek zorunda ne de diğer yolcular. ben uçakta tezahurat yapmak istiyorum diyorsan kiralarsın kendi özel uçağını, istersen uçakta halay çekersin.

  • 250 insanın ölmesi ve tbmm'nin bombalanması ne kendisinin ne de kendisi gibi düşünenlerin problemidir. 15 sene evvel televizyona çıkmaya çekinen bir oluşumu tbmm bombalayacak seviyeye getirenlerin problemidir bu olsa olsa.

    akp'liler belki de ömürleri boyunca ilk defa bedel ödedikleri için bu olaylarda kendilerinden taraf olmayanları görünce deliye dönebiliyorlar fakat söyleyelim; sadece ankara'da 103 tane insan öldü, üstelik bu olay da yine egm'ye mit'e metrelerce yakında oldu. sizin verdiğiniz tepkileri de biliyoruz bu olaya!!

    siz 15 temmuz'da bedel ödediniz, sizin gibi olmayanlar ise on yıllardır her alanda ödüyor ve ödeyecek.

    e tabi tek kişinin aday olduğu kurultaylara demokrasi şöleni diyen tiplerin demokrasi tanımı da bu oluyor zaaar!

  • al işte bitiyor. şimdi git, yeni biriyle tanışmaya çalış, olmasın, çok çalış ve bir şekilde tanış. ona daha önce anlattığın komik anıları bir daha anlat, çok sevdiğin anıları bir daha anlat. kendini çok düzgün onun hayatına saygılı biri gibi göster, samimiyet duvarı yıkılana kadar sofra adabına uygun yemek yemeye dikkat et. "dur fazla arayıp sormayayım da eskisinde olduğu gibi yüz göz olmayayım" diye düşün, sonra çok ara, hep ara, cebi kapalıysa kıllanıp evden ara. ilişkinin başında kıllandığın adam isimlerini, ilk kavgada yüzüne çarp, onu bütün arkadaşlarından soğutmaya çalış, kendi arkadaşlarının ne kadar süper insanlar olduğunu anlat. dayanamasın, ayrılmak istesin, debelen dur, yeniden süper bir ilişkiniz olacağını anlatarak bir sürü söz ver. insan olduğun için tutama, yeniden kavga çıksın. ayrılmaya karar versin. kim uğraşacak. yok artık valla ben gelemem bu kadar külfete.

    (bkz: bilemem ilgilenmem de)
    (bkz: umut sarıkaya)