ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
coca-cola içenlere fırça atan türbanlı ofis kızı
-
(bkz: türbanlıya pedinin markasını sormak)
(bkz: türbanlıdan pedinin markasını öğrenebilmek)
(bkz: bravo)
(bkz: kız sana aşık olm)
beyaz futbol
-
deniz çoban canlı yayındayken abdülkerim durmaz'ın yine farkını konuşturduğu program. diğer katılımcılardan soyunma odasına giren başkan oldu mu, arayan siyasetçi oldu mu, bu hakemlerle lig biter mi, hakem hatalarının sebebi ne gibi sorular gelmektedir.
a.d : benim de bir sorum var.
e.ş : abdülkerim hocanın sorusu varmış.
d.ç : buyrun.
a.d : hakemlikten önce amatörde, süper amatörde falan hiç futbol oynadınız mı ?
d.ç : evet uzun yıllar amatörde oynadım.
a.d : tamam teşekkür ederim, buydu benim sorum.
marty mercury
-
şimdi sen kendince dün geceden beri bunca insanın mesajlarla, entryilerle senin hayata tutunman için çabalamasını keyifle izledin ya, bir mesaj ve bir entryle bu işe müdahil olan insanlardan biri olarak söyleyebilirim ki; hiç gocunmadım. kendimi aptal yerine konulmuş gibi de hissetmedim.
tüm o çabayı gösterenlerin her biri, senin şaka yapmış olmanı gönülden diliyorlardı zaten. diledikleri bir şeyle karşılaşmaları neden onları komik kılsın ki, değil mi?
sana bir sır da vereyim; bunun şaka olduğunu sadece dilemiyorlardı, %99 şaka olduğunu biliyorlardı da zaten. aptal yerine konulmayı da göze alıp, bir hayatın %1' lik ihtimalle bile olsa yokolmasına gönülleri elvermedi sadece. bunca çaba ondandı yavrucuğum.
sevan nişanyan
-
herkes bu adamı çılgın dahi, huysuz ihtiyar vb. diye güzelliyor ama katıldığı programda fatih altaylı'nın fransızca bildiğini hesaba katmayacak kadar aptal bir adamdır gerçekte.
bilmeyenler için hatırlatayım, fatih altaylı'nın programında yusuf halacoğlu ile tartışırken, fransızca bir kaynaktan çeviri yaparken, o metinde yazmayan şeyleri uydurmuş ve kendi argümanlarını bu şekilde desteklemişti. daha sonra fatih altaylı metni görmek istemiş, burada böyle bir şey yazmıyor diye düzeltmiş ve sevan nişanyan da gak guk diye kıvırmıştı.
herhangi bir tartışmada haklı gözükmek için muhatabının bilmediği dilde hikayeler uyduracak kadar ahlaksız ve moderatörün kim olduğunu bilmeyecek kadar da aptal bir adam bu. gözünüzde çok büyütmeyin.
ekleme: @trulli, @amat ve @haberk2002'ye teşekkür ederim, videonun linkini bulup göndermişler:
https://www.youtube.com/…atch?v=0xkrrysu9og&t=2824s
hırdavattan anlamayan bir nesil yetişiyor
-
endişe ile gözlemlediğim durum.
farkında mısınız? her geçen günle birlikte değerlerimizi biraz da yitiriyoruz. çivi çakmasını bilmeyen insanlar türk genciyim diye dolaşıyor ortada.
övünmekten hoşlanmam, ancak ben her zaman hırdavata yatkın olmuşumdur. menteşesi çıkmış bir kapıyı üç dakika içinde onarabilirim. izolasyondan anlarım. birkaç gram cam macunu ve tek kutu silikonla harikalar yaratırım.
benim gibilerin sayısının git gide azaldığını üzülerek görüyorum. zira, testere, çekiç tutması gereken körpe eller kıyasıya tinder kaydırıyor. çivi tutması gereken ağızlar beğeni geldiğinde kıvrılıyor. bu böyle olmaz!
misal, geçenlerde birine "tut şu boruyu. ben de bu arada penseyle kenarlarını bükeyim ki yerine rahat girsin" diyorum. ürkekçe tutuyor. penseyle sert bir hamle yaptığımda boru hemen kayıveriyor elinden. "neden böyle oldu?" diye soruyorum. "abi ben anlamam bu işlerden .kitap okurum. tiyatroyu severim" diyor. " evladım ben de kitap okurum" diyorum ." sor bir edgar allan poe ,bir frank herbert anlatayım saatlerce" diyorum. "bu bir bahane olmamalı bence. kitabını okuyacaksın , tiyatrona operana gideceksin. ama hırdavatını da ihmal etmeyeceksin. atatürk geleceği sizlere emanet etmiş. akıllı olun biraz" diyorum.
kolları da incecik oluyor bunların. babalarımıza, dayılarımıza bakalım. hepsinin bilekleri kalın.
hırdavat sanatına vakıf olabilmek için çaba göstermeliyiz. çalışalım çocuklar! tamir etmek için bir şeylerin bozulmasını beklemeyelim! ben ,şahsen, canım sıkıldığında yatak odamdaki gardrobumu söküp tekrar monte ediyorum. mutfağın musluğundaki contayı çıkarıp banyonunkine takıyorum. banyonunkini de mutfağınkine...havalandırmak için pencereyi açtığımda kendimi tutamıyor, beyaz plastik boya ile köşelerinden güzelce geçiyorum. herkes uğraşsın! tekrar eskisi gibi olalım! hem mutlu bir evlilik sürdürmek için de böyle işlerde biraz maharetli olmak şart kanımca.
milletçe doğalgaza geçtik .tüpçü kabusumuz sona erdi. ama tesisatçılar, tamirciler; bunlar hala birer tehdit olma özelliklerini sürdürüyor. ben korkarım arkadaşım! filmlerden hepimiz görüyoruz kadın milletinin tamircilere, ustalara ne kadar meraklı olduğunu. gün geçmiyor ki bunun bir yeni örneğini ekranlarımızda görmeyelim. kısa bir tamir faslının ardından, hanımlar ustanın maharetleri karşısındaki zaaflarını gizleyemiyor ve şimdi burada yazmamın yakışıksız olacağı pek çok hadise cereyan ediyor. bunun böyle olmasına izin vermeyelim! hanımlarımıza sahip çıkalım! eve usta çağıracaklarına "bizim bey halleder" diye düşünüp akşamı beklesinler.
delik çok genişse kibrit çöpü tıkayıp çiviyi öyle çakabiliriz. yıldız vidayı düz tornavidalarla açamayız diye düşünmeyelim. bazıları açıyor. keserin arkasıyla çivi çakarken ürkek olmayalım. galiptir bu yolda mağlup! haydi çocuklar!
koltuğunu 180 derece yatırmaya çalışan yolcu tipi
-
kucağınıza yattıktan sonra alnından öpüp namusumsun denilmesi gereken yolcu.
nihal yalçın
-
kendisini tanımıyorum ancak ödül aldığı konuşması hayatımda izlediğim en kötü konuşmaydı. rakiplerim güçsüzdü mü? hönk!!!
adaylara teşekkür etmek yerine belediye başkanına teşekkür etmek mi? teşekkür yetmeyip, iltifat etmek hönk!.
izmirli kızların avrupalı kızlardan açık giyinmesi
-
fatih avrupa yakasi'nda oldugu icin dogru olabilir.
evde hiç sıkılmadan vakit geçirebilen insanlar
-
kafa şişirmekten başka işe yaramayan sahte samimiyet akan kalabalık içinde olmaktansa, evindeki yalnızlık ve sessizlik içeren huzuru tercih eden akıllı kişidir. hiç pişman olmaz.
leonard cohen tom waits ve nick cave'le eve çıkmak
-
temel sıvı tüketim maddesi su yerine viski olacaktır bu çıkım olayı sonucunda.
yaran diyaloglar
-
bir örneğiyle bir an kendimi kaybettim forum sitelerinden birinde;
€-''arkadaşlar ebay üzerinden amerikada ki bir laptopu satın almak istiyorum
sizce kargo ücreti ne kadar tutar?
kaç günde elime ulaşır?
gümrüğe takılma ihtimali nedir?
daha önce yurtdışından alışveriş yapmış arkadaşlarımın yardımını bekliyorum şimdiden sağ-olun''
$-''laptop oldursen sokamassin''
€- ''neden girdiremem ve ben yeşil pasaportlu yum acaba gümrüğe gidip kendim alabilir miyim?''
$- ''laptop sokamazsin dediysem sokamazsin bilader.kac dolar ama soyle hadi yinede daha ebay da kac kargo kac tutar ona bakmayi bilmiyorsun laptopmu sokcaksin?''
€- ''sakin ol laptopu ülkeye sokucam sen her halde üzerine alındın?''
(bkz: aga sen ne yaptın ya)