hesabın var mı? giriş yap

  • evet gerçekten rezalet. çünkü fotoğraftaki fare bir fındık faresidir. fındık paketinde çıkması gerekirken, fıstık paketinde çıkması gerçek bir rezalet.

    edit: ugandamilliegitimbakani'nin uyarisiyla" fındık ifadesidir" olarak yazdığım "fındık faresidir" olarak değiştirildi.

  • * arkadaşlar son durumu aktarmak boynumun borcu. :)
    amfi çıkışta beni işten aldığında, sevindirik olmuş gözümün içine bakıyorken, üstelik beni hala ekşide olan bitenden habersiz sanıyorken, (saat 17:30 civarı gördüm bu arada*) o heyecanla acele acele bir şeyler karalamak istemedim. (kendisini yarım saat kadar hiçbir şeyden haberim yokmuş gibi kıvrandırıp, beni ekşiye girmem için dolaylı yollardan yönlendirme çabalarıyla eğlenip, birazcık işkence ettikten sonra) o yanımdayken vereceğim cevap sözlükteki cevaptan daha önemliydi haliyle, ama sonucu merak edenleri de daha fazla bekletmek istemedim... gerçek cevabım odun gibi olmadı yani endişelenmeyin. :)

    tabii amfinin daha anneyi, babayı, iki tane abiyi ikna etme faslı da var.
    bizim birbirimizi her halimizle tanıyacak zamanımız oldu, kelimelere döküp soru-cevap beklemeye ihtiyacımız yok artık zaten, sorular da cevaplar da belli. bundan sonraki süreç tamamen kısfmet.

    diğer taraftan, ofiste cuma gününün sonuna doğru gelen muazzam mutlulukla, hadi artık çıkalım gidelim modunda ekşide oyalanayım derken; "abla evleniyonuz mu, evet dedin mi yenge, çocuğun adını ne koyacaksınız, çeyreğimi aldım bekliyorum" temalı mesajlarınızı görmesem ve "o_o noluyo len" dumuruyla linkleri takip etmesem, gerçekten de entryi açıp okumaya durumum olmazmış. başlığın taşınmasına rağmen up'layan, mesajlarıyla entryleriyle desteklerini ve sevgilerini ileten herkese teşekkür ediyorum.

    düğün hediyesi olarak bize harika bir anı bıraktınız zaten, çeyrekleri çocuğun sünnetine falan saklayın.
    entryleri tekrar tekrar okuyup kopuyorum, ve uzun zamandır bu kadar sandalyeden düşercesine güldüğümü hatırlamıyorum gerçekten. :)

    son olarak amficiğime hayatımın badisi olduğu için teşekkür ediyorum.
    iyi günde ve kötü günde beraber olmaya devam edeceğiz.
    so say we all.

  • 125) bir eve/odaya vb. girdiğiniz zaman en azından bir kez olsun ışığı açmaya çalışın.
    126) veya; bir eve/odaya vb. girdiğiniz zaman asla ve asla ışığı açmaya çalışmayın. baştan aşağı siyah giyin ve sessiz olun.
    127) mezuniyet balosu kraliçesinin mezarını ziyaret etmeyin, onu eskiden olduğu gibi hatırlamak daha iyidir.
    128) çocukların başlarında kimse olmadan televizyon izlemelerine, eski kitapları okumalarına, bulmaca kutuları veya ouija tahtasıyla oynamalarına izin vermeyin.
    129) eğer bill gates değilseniz, tamamen bilgisayar tarafından kontrol edilen bir eve taşınmayın.
    130) bir bilgisayara kapıları kilitleyebilme yetkisini sakın vermeyin.
    131) siyah giyen adamlardan kaçının.
    132) sivri dişleri olan adamlardan da kaçının.
    133) doğal olarak yüzü tüylerle kaplı birinden kaçınmanızda yarar var.
    134) soluk yüzlü inleyen salınarak yürüyen insanları da listeye dahil edebilirsiniz.
    135) büyük annenizin ağzı köpürüyorsa onu huzurevine göndermenin vakti gelmiştir.
    136) eğer sağlam görünen kalın bir sopa veya iyi bir silah bulursanız kullandıktan sonra sakın bir kenara atmayın. daha sonra kesinlikle ihtiyacınız olacak
    137) issız ve kırsal bölgelerdeki yollarda asla otostopçu almayın. özellikle’de teksas’ta.
    138) canavar veya kötü adam sizi köşeye sıkıştırdığında ağlayıp yalvarmakla zaman kaybetmeyin. sözkonusu zamanı canavarla/kötü adamla dövüşmek için kullanın. ağlayıp sızlanmanın size bir faydası dokunmaz çünkü sizi köşeye sıkıştıran şey her ne olursa olsun hayatınıza kuruş değer vermiyordur.
    139) bir vampiri asla akşam yemeğine davet etmeyin.
    140) garip bir müziğin çalmaya başladığını duyduğunuz anda tabanları yağlayın.
    141) telefonu açtığınızda karşı taraftan kesik kesik ve derin solumlara duyarsanız bunun erkek arkadaşınızın size oynadığı bir oyun olduğunu düşünmeyin. ve sakın “ailem şehir dışında, neden buraya gelmiyorsun” demeyin.

  • 1993-94 eğitim öğretim döneminde ilkokula başlamıştım babam hergün 500 lira verirdi. simit ise 1000 liraydı. hacı abi diye bir adam vardı simit satardı ilk teneffüs okulumuz çok küçük kantini olmayan bir okul olduğu için sadece simit alabilirdik. hacı abi ilk zamanlar bana yarım simit verirdi. sonraları ise vermemiş, geri kalan yarısını satamıyorum kimse senden başka yarım simit almıyor demişti. bende bana göre fazla harçlık alan arkadaşlarımla ortak simit alır arkadaşa aldığım simitten yarısını verirdim. benim sayemde bir buçuk simit yiyen çok arkadaşım oldu. ikinci dönem 500 lira tedavülden kalkınca çok sevinmiştim. çünkü babam artık bana 1000 lira veriyordu. ama simit 2500 lira olmuştu. enflasyonu daha 7 yaşında tatmışım. şimdi ne zaman simitçi görsem fazla fazla alır etrafımdaki çocuklara veririm. belki ceplerinde sadece yarım simit parası vardır diye.

    edit; imla.

  • içilebilir nitelikteki herhangi bir suya karbondioksit * eklendiğinde soda yapmış oluruz. yani musluk suyuna da co2 eklersek bundan da soda elde etmiş oluruz. maden suyu ise yerin en derin katmanlarından çıkar ve çıktığı yerin jeolojik özelliklerini taşır ve magmadan aldıkları karbondioksit gazının basıncıyla yeryüzüne çıkarlar. yeryüzüne çıkarken geçtikleri yolda mineraller de alırlar yani mineralce yüksektir ama sodada mineral yoktur. ikisi de mideyi rahatlatma özelliği taşır ama sodanın bundan başka işlevi yoktur oysa maden suyu aynı zamanda doğal bir mineral deposudur.
    maden suyuna ruhsat sağlık bakanlığından alınır , sodanın ruhsatını ise tarım bakanlığı verir.
    bir de şöyle bir laf söylemişler ki aslında bu kısaca özetliyor: "maden suyu bir ihtiyaç , soda ise bir tercihtir"

  • adam gol atmış hala asker selamı diyen adam var amk. vallahi siz egitilmezsiniz. adam gölü atmasa soyunma odasında kendi kendimize verecektik asker selamını.

    atamın da dediği gibi "vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır"

  • üretimi 2009 da son bulan türkiye'nin ilk ve son tekel viskisidir.
    prof. dr. turgut yazıcıoğlu' nun başında bulunduğu bir ekip tarafından1956 yılında gaziantep'te özel bakır imbikler yaptırılıyor. fransa'dan meşe fıçılar getirtiliyor. ülkemizdeki fıçı ustalarına fıçılar yaptırılıp gerekli ekipman ve hammadde sağlanarak ilk damıtım 1957 yılında ankara bira fabrikasında yapılıyor.
    islendirilmiş ve özel üretilmiş fıçılarda 6 yıl dinlendirildikten sonra viski tadım kavramı dünyada yokken iskoçya'dan uzmanlar getirilip bir heyet kuruluyor. kör tadım yapılıp sonucunda bir rapor yayınlanıyor. avrupa viskileri arasında orta klasmanda kendine yer buluyor.
    (heyetteki iskoçların tadım sonrası bu ne ya çok güzel bir içki ancak viski değil cümlesi uydurulmuş bir şehir efsanesidir)
    hiçbir zaman hakettiği değer bu içkiye verilmemiştir.
    2000 ' li yıllarda ki entrylerde bahsedilen bu ne yeahh böyle viski mi olur. gibi cümleleri abartılı buluyorum.
    tadının konyak tadına benzediğini kabul etmiş olsamda bu kesinlikle bir malt viskidir.
    tekel' in özelleştirilmesinden sonra da üretime son verilip bu topraklarda üretilen bir değerin yok olması sağlanmıştır.
    edit: imla

  • la hatun balkon kapisini acik biraktim, adres su, oda numaram su, ciplak olacam diye davet cikariyor olayi yanlis anlamissiniz.

  • 3. dünya savaşı, şizofrenik bir kasımpaşalının kendini ortadoğunun padişahı sanmasıyla başladı