ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
türkçenin yeni kelime türetmeye müsait olmaması
-
afedersiniz elifi görse mertek sanacak dilden anlamaz cehl-i mürekkeb sahiplerinin yeni iddiası.
bir halk şiirini başlıkta tartışılan bağlama uygun hale getirerek şöyle seslenmek istiyorum:
dağda bayırda gezen bir yörük,
kimi tımarlı sipahi kimi bir bölük,
bir elife dili dönmeyen hödük,
şehristana gelir lisan beğenmez.
araştırma görevlisi olunca dağcı ayakkabısı giymek
-
araştırma görevlisi olduğu andan itibaren;
a) danışman hocasının kadrolu kölesidir. bina içi, binalar arası hatta kampüs dışı, araştırma görevlisi oluşuyla ilgili/ilgisiz her tür ayak işine koşturmakla mükelleftir.
b) tez izleme komitesindeki diğer hocaların da emir eridir. danışman hocasının yüklediği kadar olmasa da, onların "rica ettiği" her tür işi seve isteye yapmak, sağa sola gitmek zorundadır.
c) bölümdeki diğer hocalar da denk getirebildikleri anlarda ona iş yüklemekte beis görmeyeceklerdir. zira ülkedeki en güçlü dokunulmazlık profesörlere verilmiştir ve zavallı genç akademisyenimizin tüm kariyeri bu hocaların çoğunluğunu oluşturacağı veya etki altına alacağı jürilere bağlıdır.
d) hocalar genelde bilirkişilik, ödenekli projeler, danışmanlıklar gibi, asli görevleri olan eğitim/öğretimden çok daha mühim(!) işler peşinde olduklarından, derslere girmekte pek de istekli olmayacaklar ve araştırma görevlimize "hadi sen gir de bugün bir uygulama yapın" falan diyeceklerdir. sınav zamanları gelince de hocalar sınıfa, amfiye 5-10 dakika uğrar, kalan 1 hatta bazen 2 saat boyunca ise araştırma görevlileri ayakta sınavı takip ederler.
ezcümle; akademik hayatında, iç mekan - dış mekan ayrımı olmaksızın, yaya olarak en fazla kilometreyi araştırma görevlisi olduğu süre boyunca kat edeceği, en çok ayakta kalacağı süre de bu döneme denk geleceği için dayanıklı ve rahat bir ayakkabı seçmek zorundadırlar.
ne yapaydı? makosen mi giyeydi?
bir başkadır
-
hadi itiraf edin ilk bölümde hocayı duyunca cin çıkartan sahtekar hocalardan sandınız değil mi?
yiğit özgür
-
bu adamın her beğendiğim karikatürünü yazmaktan sakınıyorum; ama bazılarını da yazmadan olmuyor. milliyet gazetesinin 23 temmuz günkü ilavesinde yer alan karikatür de pek yarıcı ("yarıcı" diyerek spoiler yaptım):
- maaşım yetmiyor müdür bey...
- ne kadar alıyodun sen?...
- iki buçuk milyar.. ama bahşişlerle bi buçuk oluyo..
- nasıl bahşişlerle bi buçuk oluyo?
- bahşiş bırakmayı çok seviyorum.. bol bol bahşiş bırakıyorum her yere...
- çıkar mısın dışarı...
- olur..
- o masaya bıraktığını da alır mısın?...
- kendine bişeyler alırsın..
farah zeynep abdullah'ın ibrahim tatlıses yorumu
-
haklı. dağılabiliriz.
bikinili kızıyla yüzen slip mayolu laik baba
-
kızıyla beraber yüzemeyen gavatlara dert olmuştur.
sana küllük bıraktım
-
yakşıklıyım.swf'den sonra aklıma düşen, üst üste dinleten şarkı. o ne biçim bir aşk hikayesi öyle gözüm yandı izlerken.*
16 yaşındaki kızın katilinin iq'sünün 68 çıkması
-
az ceza almak için sorulan sorulara bilinçli cevaplamamistir. ınstagramda yazısarak tanismislar. okuma yazma bilen adam şempanze ile aynı zeka seviyesinde olamaz.
getir bana test yap, 10-15 alırım istesem.
zarf-fiil eklerinden sonra virgül kullanılmaz
-
bütün kalbimle desteklediğim kural.
bu kuralı öğrenmeden önce yaptığım yazım yanlışlarına bir örnek vermek isterim:
"edip, akbayram"