hesabın var mı? giriş yap

  • ikili ilişkilerde düşman başına dediğim bir çeşit duygusal istismar, korkunç bir manipülasyon girişimi.

    hayatınıza giren kişinin en başta sevgi sözleriyle, muhteşem jestlerle ve iltifatlarla sizi ilgi manyağı yaparak bulutların üstüne çıkarması sonra da beklemediğiniz bir anda yere çakması durumu.

    başlangıçta her şey rüya gibidir, dünyanın en özel duygularını, anlarını, etrafınızdaki herkesin imrendiği bir aşkı yaşıyormuş gibi hissedersiniz kendinizi.

    karşı taraf deyim yerindeyse bu mutluluğa ve kendisine tıpkı bir yasaklı madde gibi bağımlı hale getirir sizi.

    sonra manipülatör kişimiz sizin ona yeterince bağlandığınıza, onun sizin için artık ne kadar vazgeçilmez olduğuna emin olduğu anda bu davranışlarını, ilgisini bıçak gibi keser.

    hasta zihniyetiyle, sizin tekrar ilgi görebilmek için ona mahkum olacağınızı düşünür.
    o davranışları ondan tekrar görebilmek için sizin her türlü tavizi vereceğinize ve sizi tıpkı bir kukla gibi yönetebileceğine inanır.

    ne yanlış yaptım da bana artık eskisi gibi davranmıyor diye kendinizde hata arar durursunuz.
    ama boşuna aramayınız, sizde hata filan yok.sadece ultra narsist bir karakterle karşı karşıyasınız.

    bu love bomberlarla ilgili diğer bir detay da bu kişilerin avlarını özellikle iddialı ya da çevre tarafından beğenilen ve kabul görmüş kişiler arasından seçmeleridir ki bunun sebebi de egolarını mümkün olduğunca fazla şişirebilmektir.

    oyuna gelmemek lazım a dostlar.
    karşınızdaki kişi başlangıçta ilginin b.kunu çıkarıyorsa, abartı davranışlarda bulunuyorsa tetikte olunuz.
    ya da muhteşem bir ilişkideyken karşı taraf ilgisini birden kesiyorsa üstelemeyiniz ve umursamayınız.
    bırakın bombesi elinde patlasın.

  • esasen tam adı "how i lost 24 desperate prison heroes in smallville: family guy chronicles theory" olan, lakin karakter sınırlaması sebebiyle kısaltılan dizi projesi. hapishaneden kaçıp ıssız bir adaya düşen süper güçlere sahip 24 dahinin, gelecekten gelen bir cyborg ile aralarında geçen aşk ve ihtiras içerikli hikayesini anlatan bu dizi esprili anlatım tarzıyla sizleri ekran başına kilitleyecek. hangi karakterin dünya dışı bir gezegenden geldiğini çözmeye çalışırken heyecanlanacak, dünyayı ele geçirmeye çalışan ev hanımının başarısız denemelerini izlerken gülümseyecek, kadın erkek dinlemeden adadaki herkesi ayartmaya çalışan kazanovayı gördükçe kahkahalarınıza hakim olamayacaksınız. aynı zamanda bütün karakterlerin özel güçlerini keşfetmeleri sırasında başlarından geçenler hikayeye ayrı bir derinlik kazandıracak. inanıyorum bu dizi tutacak ben de emmy ödülümü yalnız ve güzel ülkem adına alacağım. merak etmeyin kırmızı halıda "i love ekşi sözlük" falan diye birşeyler sıkıştırırım araya.

  • evet sevgili satranç tutkunları ben geldim.

    bensiz hayatının tadını çıkaran tüm işlemcisi düşük bireylere haber verin aptallık yasaklandı. yağmur sonrası toprak kokmak yasak. aheuahe.
    gelecek altı ay içinde hindistan'da yedi milyarıncı insan doğacak ve siz halen inatla bu yedi milyar insanı hayatta tutan mekanizmalar hakkında cahilsiniz. yedi milyar insanı besleyen iş gücünün hangi cinsin sırtından üretildiğinin farkındasınız ama egonuz kendi ürettiğiniz yahut size aralıklarla enjekte edilen sanal ayaklar üzerinde durduğundan bunu kabul edemiyorsunuz. dünya tarihine damgasını vurmuş tüm ressamların erkek olması bile sizdeki "erkekler renk körü ve mal" fonksiyonunu kıramıyorsa olaya bir de tekstil ve moda sektörü açısından bakmayı deneyin. her yıl beyin zarınıza hakaret ederek yeniden üretilen moda metası para ediyorsa hem sizin sorgulamaktan aciz bilincinizden, hem de renklerden bile habersiz erkeklerin başarısındandır.

    renk kavramı üzerine düşünebilecek fizik ve biyoloji kültürünüz de hiç bir zaman oluşmadığından. ışığın her dalga boyuna farklı bir isim vererek cehaletinizi kendi yarattığınız oyuncak bir kültürle gizliyorsunuz. renk hakkında konuşmak için hem temel fizik, hem göz denen organın işleyişi, hem de beyinde yaşananlar hakkında fikir sahibi olmak lazımdır. görmek ile neyin kast edildiği bilinmeli. herkesin kırmızı dediği rengin aynı olmayabileceği ile ilgili bilimsel görüşlere, yaklaşımlara en azından ucundan dokunmuş olmak lazım.

    az sonra anlatacağım şeyi ilk kez duyacak olmanız sizi rahatsız etmeyecektir sanıyorum ama aslında çarpıcı bir cehalet kriteri benim için. biz insanlar her an milyarlarca elektriksel sinyali işleyen bir beyin ile yaşıyoruz. işlenen bu verilerin değerlendirilmesine yarayan veri deposu doğuştan değil sonradan oluşuyor. yani insan doğduğunda yeşil gibi sarı gibi renklerden bihaber. güneşten gelen ışık ışınları bir cisimden yansıdıklarında maddenin yapısına göre farklı dalga boylarına ayrılıyor ve biz ona baktığımızda gözün arka tarafında bulunan bu iş için özelleşmiş hücrelerce elektriksel sinyallere dönüştürülüyor. işte tam burada bilim felsefe ile el ele verip şu temel sorunun cevabını arıyor. ışık gerçek haliyle beyne hiç ulaşmıyorsa;

    1) hepimiz aynı renkleri mi görüyoruz?
    2) gerçek ışık nasıl bir şey? dünya gerçekten gördüğümüz gibi bir yer mi?

    bu soruları soran bilim insanları çeşitli deneylerle cevabı araya dursunlar halen benim kırmızı dediğim renk ile senin kırmızı dediğin rengin aynı renk olup olmadığı bilinmiyor. yani hepimiz aynı elektriksel sinyale aynı adı veriyoruz ama o rengin gerçek hali bilinmediğinden belki de hepimizin kırmızısı farklı. bunu anlamak biraz zor geliyor olabilir şu aşamada. ama anlatmayı başaracağımı düşünüyorum.

    insan beyni şu şekilde çalışıyor

    1) duyu organları vasıtasıyla bilgiyi topla ve elektriksel sinyale dönüştür
    2) bu elektriksel sinyalleri iletişimde kullanacağın şekilde isimlendir ve sınıflandır.
    3)gerektiğinde bilgiyi sınıflandırdığın isimle çağır.

    şimdi bu kod üzerinden bir örnekle renk öğrenelim;

    ışık bir maddeden yansır ve mesela gözümüze dalga boyu "~ 625-740 nm" olacak şekilde gelir.
    biz insanlık olarak bu dalgaboyundaki ışığın (eğer frekansı da doğru ise) gözümüzde oluşturduğu elektriksel sinyale kırmızı diyoruz.
    çocukken annemize bu ne renk diyerek bu dalga boyundaki ışığın gözümüzde oluşturduğu elektriksel sinyalin ne renk olduğunu öğreniyoruz.
    hayatımızın devamında aynı elektriksel sinyal beyne ulaştıkça kırmızı demeye devam ediyoruz.

    yani kapkaranlık bir odada beynimize kablolarla istenilen elektriksel sinyali verseler tüm renkleri görebiliriz. çünkü aslında bizim beynimiz ışığı bilmiyor. renklerden habersiz. bunun ne derece insan ufkunu genişleten bir bilimsel gerçek olduğunu algıladığınızda, şurada tartıştığınız konunun sığlığına da vakıf olacaksınızdır. bilinç, beynin bilgi arşivinde var olan bir olgu. o arşivin kısıtlı olması bilincin bir hapishanede kısılıp kalması gibi bir şey. o yüzden cehalet önce insanın kendisi için kötüdür.

    "ben cahil insana kendine yaptığı şeyden ötürü katlanamıyorum."

    (bkz: gerçekten ışığı görebildiğini sanan insan/@limon kimyon zorro)
    (bkz: öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler/@limon kimyon zorro)
    (bkz: suyun renginin mavi olması/@limon kimyon zorro)
    (bkz: topuklu ayakkabı/@limon kimyon zorro)

  • işlenmiş etler ağır işlenmemiş etler yoğun ateşte pişer.

    örneğin köfte ve kebap türü et ürünleri işlenmiştir ve mümkün olduğunca ağır ateşte pişmelidir, et sote yaparken yada bir antrikot pişirirken yoğun ateş kullanmalıyız

  • 11 ay milletin gözüne soka soka lüks yaşantısıyla canlı yayın yapıp açı toku g.tune sallamayıp,

    1 ay edebiyle tutması gereken oruç için gereksiz duyar kasan kadın kendisi.

    zevksizliği ve pahalı parçalar giyse bile bir türlü üzerine oturmayan varoşluğu ile bilinir.

  • edit: yazdıklarımın yalan ve asılsız olduğunu söyleyenler var buyurun size kaynak
    ayrıca asılsız olduğunu söyleyen arkadaşlara da hodri meydan buyursunlar neye göre asılsız diyorlar kaynağını göstersinler.

    devlet tarafından hariri ailesine peşkeş çekilmiş milletin hakkıdır.
    1.kıyak:6.5 milyar dolara satıldı ama parası ödenmedi vade yapıldı.
    2.kıyak: satıldığında kasasında 2 milyar dolar vardı bu para hortumlandı. göz yumuldu
    3. kıyak: devlete özelleştirme bedelini ödemesi için özel bankalardan kredi kullandırıldı. devlet kefil oldu.
    4. kıyak: aldığı kredi ile devlete olan borcunu ödemedi parayı hortumladı göz yumuldu.
    5. kıyak. danıştay taşınmazların satışına yasak koymasına rağmen satılmasına göz yumuldu
    6.kıyak: 10 yılda 7 milyar dolar kar elde etti bu paradan borcu ödenmedi devlet göz yumdu.

    işte size telekomun kısa bir özeti.
    padişah'ım çok yaşa