hesabın var mı? giriş yap

  • mesela bu dangalak kadının bilmediği şeyler var, 18 yaşındaki oğlunu bir yerde garson olarak çalıştırmak yerine acaba doğum gününde hangi arabayı alsam da üniversiteye öyle göndersem diye de düşünebilirdi ama düşünemiyor.

    öz oğlunu tehdit ediyor, kendini yaktın diyor, bunlara fakirlik falan müstehak ya, gerçekten umrumda değil, şu kadın daha da beter olsun diye oyumu akp'ye bile verebilirim yani.

  • - baba bak elalemin babasi 276 bin yapiyomus dx-ball*'da sen hala 100binlerde surunuyosun eki eki..
    - nerdeymis sen nerden biliyosun?
    - sozlukte yaziyo iste.
    - e git sen de yaz benim babam 500bin yapiyo o zaman.. ne ki. konsantrasyonumu bozma..
    - hmm

  • hakkında çok yanlış bilinen olduğu, kolay sanılan ama bir kedi köpek kadar belki daha fazla sorumluluk gerektiren balıkların bulunduğu su tankının adı.

    akvaryum benzeri diğer tanklar:
    (bkz: paludaryum)
    (bkz: riparyum)

    akvaryumculuk "hobisine" başlamadan önce neyin nasıl yapılacağını bilmek gerek.

    öncelikle söylemem gerek, ne kadar hobi dense de diğer evcil hayvanlar kadar değerli ve bakım gerektiriyor akvaryum canlıları. hepsi bir can. petshoptan köpek alıp 1 ay sonra sokağa salmakla balıklarınıza iyi bakmamak arasında vicdanı olarak bir fark yok.

    1. tank ve canlı seçimi

    öncelikle ya canlı seçeceksiniz ya da ne kadar alanınız varsa ona göre bir tank seçeceksiniz ve imkânınızın el verdiği canlılar arasından seçeceksiniz. tabi akvaryum tipinin ne olacağına da (soğuk su, sıcak su, tuzlu su, acı su, resif tankı) bu aşamada karar vermeniz gerek.

    istediğiniz canlının yaşayabileceği akvaryum boyutlarını araştırıp ona göre bir tank almanız gerek. nadiren de olsa bazı tanklar bazı canlılar için fazla büyük olabiliyor ve bundan dolayı stres oluşabiliyor. edit: nadir dediysem gerçekten nadiren oluyor bu durum. genelde derinlik sorun yaratıyor. 2 metre yüksekliği olan akvaryuma galaksi rasbora koymayın yani.

    25 litre altı tanklardan akvaryum olmaz, ama iwagumi denenebilir. 25-60 litre arasındaki tanklar nano tank olarak adlandırılır, bunlarda da belli bazı türler bakılabilir.

    kendi tankınızı yapmaya çalışmak genelde hüsranla sonuçlanır, düşünmeyin bile.

    2. bitki seçimi

    tankınızı ve canlılarınızı seçtiniz, şimdi sırada ne var? bu canlıların bitkileri yiyip yok edip etmeyeceğini öğrenmek. eğer yok etmiyorsa akvaryumunuza bitki etmek hem canlılar hem de görüntü olarak daha güzel olur. eğer ki bitkileri yiyen canlılar varsa yosun ve anubias dışında az seçeneğiniz var. bitkilerin en büyük faydası besinleri alarak alglerin gelişmesine müsaade etmemek. eğer bitki örtünüz seyrek kalmak durumundaysa alg yiyen canlılar edinmeniz faydalı olur, tabi bunların diğer balıklar tarafından öldürülmeyeceğine ya da strese sokulmayacağına emin olmanız gerek.

    eğer caridina dennerli gibi bir tür bakacaksınız, bitkileri toptan unutun, 7.5 8 ph arası bitkiler çok büyümez, 8 üstü de bazı yosunlar hariç canlı kalamaz. bitkiler için alkali ve yumuşak su her zaman daha iyidir.

    edit: alkali demişim, ekşi şeylere girmiş, kimse de dememiş alkali değil asidik olacak o diye. asidik su bitkiler için daha iyi.

    3. su kimyası

    bitkilerinizi de seçtiniz. canlılarınızın yaşayabileceği en uygun ph, kh, gh ve tds değerlerini öğrenmeniz gerekli. musluğunuzdan akan suyu test edin. eğer değerler gereken değerlere yakınsa su temizleyici, klorür bağlayıcı ((bkz: tetra aquasafe) (bkz: seachem prime) gibi)sıvılardan edinin. bu sıvı ile birlikte tds değeri nedir ona bakın. eğer ph/kh yükseltici ya da düşürücü kullanmanız gerekiyorsa suyu uygun değerlere çektikten sonra tds'ine bakın. bütün bunlar tds'i arttıracağı için fazla kullanımı sorun yaratır. eğer tds'i çok yükseltmeden uygun değerleri elde edemiyorsanız saf su ve akvaryum mineralleri kullanmanız gerek.

    4. toprak seçimi ve gübreleme

    eğer 7 ve üzeri ph ve 0 üzeri kh değerlerine ihtiyacınız varsa aktif akvaryum topraklarından uzak durun. bunlar bitkileriniz için çok faydalı olsa da kh değerini sıfırlayıp haliyle ph değerini (markasına bağlı olarak 6.8-5 civarına kadar) düşürür. ama bu demek değil ki bitki yetiştiremezsiniz. walstad metodu'nu deneyebilirsiniz ya da akvaryum kumu/çakılı altına gübre tabletler ekebilirsiniz. tropica ve dennerle çakıl/kum altına koymak için kil benzeri gübreli toprak satıyor, bunlar da yardımcı olabilir, hem ph, kh değerlerini de etkilemiyorlar. tabi özellikle durgun bir zemininiz varsa suya da bitkiler için besin eklemeniz gerek, nitrojen, fosfor, fosfat hesabı kafanızı başta karıştırabilir bu yüzden hazır karışımlara yönelmeniz ilk başta daha kolay olur. gübreleme için iki güzel yöntem var: (bkz: estimative index) ve (bkz: pmdd).

    kum/çakıl için tane boyutuna dikkat edin, bazı balıklar ince kum severken bazıları ince kumu yanlışlıkla yiyip hastalanabilir. büyük çakıl parçalarına bitki ekmek daha zordur ama ince kum fazla derin olursa anaerobik bakteri yetişmesine sebep olabilir, bu da akvaryum canlılarını zehirleyebilecek gazların oluşmasına sebep olabilir. edit: anaerobik bakteri yetişmesinin neredeyse imkansız olduğunu, yetişse bile gazları zarar verecek yoğunlukta üretemeyeceğini öğrendim. kısacası şehir efsanesiymiş, ilgilenen varsa bu konuyla ilgili bilimsel makaleleri atabilirim. görünürde derin kumun tek eksisi çürüme için daha fazla alan oluşturup herhangi bir şekilde zemin rahatsız edildiğinde pisliği suya salması. rahatsız edilmezse derin kum bitkiler için daha güzel bir zemin oluşturmaz mı diyeceksiniz, cevap evet, ama yine de dikkatli olun. derin kum anaerobik bakteriler ile no3 seviyenizi düşürmez, kumun cec'ine (bkz: caution exchange capacity) bağlı no3 zemine hapsedilebilir sadece.

    kum/çakıl rengi de farklılık yaratıyor. kırmızı karidesleriniz beyaz zemin üzerinde renklerini kaybeder örneğin. ya da balıklar kendini açık av gibi hissedip strese girebilir.

    yosun ve rizomlu bitkileri akvaryum yapıştırıcıları ile taşlara vs. yapıştırabilirsiniz ya da dry start metodu'nu uygulayabilirsiniz. rizomlu bitkileri taş, odun parçalarına misina ile bağlamak da işe yarar, ekmeye hiç uğraşmayın rizomu toprak altında kalırsa ölür.

    5. co2

    tankınıza co2 vermenizin artısı: bitkilerinizin daha hızlı büyümesini sağlar haliyle alglerin büyümesini engeller. eksisi eğer fazla kaçırırsanız balıklar için bir gaz odasına dönüşür tank. sadece bitki varsa tankta 30-40mg/l'ye kadar co2 basabilirsiniz. balıklar varken 20mg/l'yi aşmayın. hatta 20mg/l'yi aşamasanız bile bir hava pompasıyla suda yeteri miktarda oksijen çözündüğüne emin olun. bazı canlılar düşük co2'yi bile tolere edemez, araştırmadan kafanıza göre co2 basmayın.

    co2 ph'yi düşürür panik yapmayın. akvaryum içine konan kullan at co2ler ph'yi etkileyecek kadar co2 çözdüremiyor, anca ph-kh ilişkisinin el verdiği kadarı çözünüyor.
    ph kh co2 ilişkisi tablosu burdan ph kh değerlerinize bakıp tankınızda ne kadar co2 çözünebileceğini görebilirsiniz. daha fazla co2 çözünmesi için difüzörlü ve barometreli bir sisteme ihtiyacınız var, bu sistemlere tekrar doldurulabilir co2 tüpü takılabiliyor. akvaryum içi silindirli kullan at co2leri tekrar dolduramazsınız.

    tekrar doldurulabilir co2 tüpü alacaksanız da restoranlara ekipman satan yerlere sormanızı tavsiye ederim, daha ucuza geliyor. tabi tüp hariç kalan ekipmanı (difüzör, basınç düşürücü, barometre vs.) yine akvaryumcudan almanız gerek.

    6. aquascaping

    bundan sonra aquascaping için araştırma yapıp taşlar, odun parçaları alabilirsiniz. bunları doğadan toplarsanız kaynatarak dezenfekte edebilirsiniz ama kaynarken bu taşların patlama ihtimali var, o yüzden önermiyorum, hiçbir sorumluluk kabul etmiyorum.

    7. filtre

    akvaryum hacminizi (en az) 2.7 ile çarpın, bu filtrenin akvaryumunuz için gerekli saatte yapması gereken dolaşım miktarıdır. 50 litre akvaryumunuz var ise en az saatte 135 litre akıntı sağlayan bir filtreniz olmalı örneğin. 60 litreden küçük akvaryumlara iç filtreler yeterli oluyor ama daha büyük tanklar için dış filtrelere yönelmenizi şiddetle tavsiye ederim.

    tabi sadece pompa kuvveti değil, filtrenin yüzey boyutu da önemli. ne kadar yüksek hacim o kadar çok temizleyici bakteri kültürü demek.

    8. ışık

    filtre ve ısıtınıcızı tank boyutunuza yetecek olanlardan aldınız geriye ışık kaldı. kolay yetişen bitkileriniz varsa litre başına 10-20 lumen, büyüme hızı ortalama bitkileriniz için litre başına 20-40 lumen, yavaş büyüyen bitkiler için litre başına 40 lumen üzeri ışığa ihtiyacınız olacak. artık 2020 yılında olduğumuz için led ışıkların watt-lumen ilişkisini şöyle bırakıyorum (tamamen doğru tabi ki değil ama yaklaşık değerler bunlar):

    4w 375 lum
    6w 450 lum
    12w 800 lum
    15w 1100 lum
    20w 1600 lum
    30w 2600 lum
    38w 3000 lum

    9. bakteri kültürü

    her şeyden önemli olan bir şey var: (bkz: akvaryumda nitrojen döngüsü). bu olmadan canlılarınızın sadece ölecektir. başlıkta açıkladım, dikkatli okuyun, uygulayın.
    ben şahsen bitkilerinizi ekmeden önce bunu yapmanızı tavsiye ediyorum çünkü bitkiler de sudaki amonyağı besin olarak kullanabiliyor ama uzun vadede ve yüksek oranda bitkilere zarar verebiliyor. tabi bitkilerle beraber döngüyü uygulayın diyen de çok insan var, tercih sizin. bitkileri sonra ekerseniz gözle görülür bir büyüme görmeden diğer canlıları eklemeyin, kökler zayıf olduğu için kolayca topraktan ayrılabiliyorlar.

    10. canlıları ekleme, su değişimi, besleme

    şimdi sıra balıklara geldi. balıkların olduğu poşedi akvaryum suyu üzerinde yüzdürmek bazı balıklar için yeterli olsa da bazı balıklar ve özellikle karidesler için ayrı bir kapta akvaryum suyunu bir hortumla damla damla vererek 2 saat kadar suya alıştırmak gerek.

    bundan sonra 3 ay boyunca her hafta en az çeyrek (estimative index gübrelemesinde yarım) su değişimi iyi olur. sonra iki haftada bire indirebilirsiniz, ya da haftalık %10-15 civarına indirebilirsiniz. balıklarınızı da sadece balık yemi ile beslerseniz kısa yaşarlar. canlı ya da dondurulmuş besinler her zaman daha besleyicidir, (bkz: balık yemi) başlığında yazdığım girdide verebileceğiniz yemleri sıralamaya çalıştım. su değerlerini test etmeyi ve ph, kh, gh değerlerini mümkün olduğunca sabit tutmaya çalışın. en büyük sorun değerlerin çok yüksek ya da düşük olmasından çok bu değerlerin çok hızlı dalgalanmasıdır.

    hangi bitkiyi alsam, ne kadar gübre eklesem, ne kadar toprak lazım, ışık nasıl olmalı, hangi canlı hangi koşullarda yaşar sorularınız varsa birkaç site önereceğim:

    flowgrow
    bitkiler dahil neredeyse her tank canlısı hakkında bilgiyi edinebilirsiniz. bazı tercüme edilmemiş sayfaları almanca. ayrıca ışık, toprak, gübre vs. için de hesaplayıcılar falan var.

    seriouslyfish
    bu sitede ise özellikle balıklar üzerine epey detaylı bilgiler mevcut.

    jbl online hospital
    burada hastalıklar ile ilgili arama yapıp uygun çözümü bulabilirsiniz.

    aqadvisor
    burada hangi filtre uygun olur hangi canlı akvaryumunuz için uygun arayabilirsiniz.

    edit: balıkların bir tankta mapusta gibi yaşamaz. süs balıklarının çoğu doğada belli bir bölgeyi sahiplenip oradan çok uzaklaşmaz. uygun boyutlarda tanklarda da aynı davranışları sergilerler. hatta akvaryumdan bir taşı çıkarın aman da nereye geldik der strese girer balıklar. her balık alabalık gibi göç etmez. ayrıca akvaryumda bakılan balıkların ömrü doğadakine kıyasla daha uzundur. hatta doğada başka bir canlı tarafından avlanmazsa 2 3 yıl yaşayabilen amano karidesleri tanklarda 10 yıl kadar yaşayabiliyor.

    tabi burada vahşi ortamından koparılan balıklardan bahsetmiyorum. 1000 yıldır bir şekilde akvaryumculuk denen şey var ve haliyle yeterince tür balık var. akvaryumlarda bakılmayan bir balığı sadece göz zevki için doğal ortamından koparmak kesinlikle canice. şimdi halihazırda var olan türleri doğaya saldığınızda da yaşayamıyorlar. doğadan sadece örnek olarak popülasyonunu etkilemeyecek toplama yapılıp akvaryumlarda üremesi sağlanabiliyor. ama işin ucunda çıkar için hunharca üretilen balıklar da var. o yüzden petshoptan balık almaktansa birinden sahiplenmek en güzeli. hem bu balıkların çıkar için üretilmesine engel oluyorsunuz hem daha iyi bir yuva veriyorsunuz.

    tatlı su süs balıklarının %10'u doğadan toplanıyor, alırken tankta yetişmiş bir jenerasyondan geldiğine emin olun. tuzlu su akvaryumlarına kimsenin bulaşmamasını öneriyorum çünkü canlıların %90 kadarı doğadan toplanıyor. ama insanlar balıkları besin için avlayıp büyük alanlara zarar vermek yerine akvaryum için bunları satarak daha çok para elde edebildiğinden artık avcılar da bir balık için onlarca ayrı türe zarar veren yöntemlerden (siyanür gibi) uzaklaşıyor, süs balıklarının popülasyonuna zarar vermemeye çalışıyor ki daha yüksek kar sağladığı işinden olmasın. ne kadar karşı olsam da insanın doğaya verdiği zararı azaltan bir etkisi olduğu da kesin.

    koruma amacıyla az sayıda doğadan koparılan ve akvaristler dışında kimsenin çabalamadığı çok tür var. rasbora (rasbora yanlış, türü hatırlayabilirsem editleyeceğim) mesela, şu an akvaryumlardaki rasboraların tamamı sadece birkaç çiftin torunları. doğada neslinin tükendiği düşünülüyor. illa ki nufuslarına zarar vermek gerekmiyor, nemo faciasında olduğu gibi.

    doğada nesli tükenen balıkları koruma konusu ilginizi çekiyorsa cares balık koruma programı

    edit 2: hiçbir akvaryuma sebepsiz ilaç eklemeyin. 1. bu bakteri kolonilerinizi öldürebilir. 2. tds'inizi yükseltir. 3. hasta olmayan canlıya ilaç vermek faydadan çok zarar getirir.

    aynı şey ph/kh değiştiren ya da nitrit seviyelerini düşüren kimyasallar için de geçerli. suda bir problem varsa ilk yapılması gereken su değişimidir, ilaç, kimyasal vs. vermek değil.

    edit 3: ekipman için hangi marka iyidir diye soranlar için:
    (bkz: ada) (bkz: dooa) (bkz: eheim) (bkz: juwel) (bkz: fluval) (bkz: chihiros) (bkz: seachem) (bkz: aqua rebell) (bkz: nilocq) (bkz: glasgarten) (bkz: ista) (bkz: oase) (bkz: saltyshrimp) (bkz: twinstar)

    bütün ürünleri iyi olmasa da kötü diyemeceğim:
    (bkz: jbl) (bkz: dennerle) (bkz: tetra) (bkz: sera) (bkz: hygger) (bkz: hobby) (bkz: nicrew) (bkz: tropica) (bkz: easylife)

    son yazdığım markalar genelde her şeyi üretmeye çalıştığından sabit bir kalite yakalayamıyor, kötü değiller işin aslında.

    edit 4: çeşme suyu kullanacaksanız her zaman ama her zaman soğuk su kullanın. sıcak su kullanmanız borulardaki diğer metallerin suda daha fazla çözünmesine neden olabilir, özellikle bakır karışırsa her canlı için öldürücü hale gelir. bunun yanısıra sıcak suda oksijen ve karbondioksit daha az çözünür, haliyle bitkileriniz ve diğer canlılar sorun yaşar.

  • nöbetçi astsubay hafifçe kapınızı tıklatır. iki kolunun altında iki güzel kız, birini seçmenizi ister. ikisininde elinde birer kahvaltı tepsisi, seçtiğinizi odaya bırakır ve diğer kızla gider. mango aromalı o ferahlatıcı içeceğinizi bitirdikten sonra da hem onu tazelemek, hem de biraz daha serinlemek için havuz başına, diğer komutanların yanına geçilir. fonda da jazz havalarında ya da big band formatında yaylalar coverı dönmektedir.

    her seferinde ısrarla sormama rağmen sonrasını anlatamadan düşüncelere dalıp gittiler, bana anlatılan bu.

  • bazı gelinlerin bu masraftan kurtulmak için berbere gelin olduğunu söylemeyip ancak çokta sıradan yapmasın diye gelinin kardeşiyim deyip gelinliğini evde giyerek damatın ayaklarını yerden kestiğini bilirim.

  • hep mümkün olmayan. vefat ettikten sonra onun telefonundan beni annem aramıştı. bir an gülümsemiş ve "neden olmasın" demiştim, hatta o saniye "kimseye söylemem" diye hesap bile yaptım. neyse ki deli olduğumu gizleyecek kadar akıllıyım.

  • kim bunlar gerçekten. saat 8'den sonra ınstagram'da mesaileri başlıyor. önce bara oradan gece kulübüne oradan başka gece kulübüne geçiyorlar. ayakta durmaktan sıkıldıkları günler rakıya düşüp yeni nesil meyhanelere gidiyorlar. mekandaki ikonik yerlerde ve tuvalette ayna karşısında fotoğraf çekmeye bayılıyorlar. hikayelerine bakıldığında kendilerini tek başına çekerken ya da pahalı içkilerini gösterirlerken görüyoruz. arada kadeh tutan bir erkek eli de girebiliyor kadraja ama sanki onlar yok gibi görüyoruz. loca kapatmazlarsa mutlu olamıyorlar sanırım.
    iyi de kim bu kızlar kardeşim. neden bu kadar çok varlar. ne iş tutarlar. mekanlardaki içki fiyatları everest zirvesinde gezerken nasıl böyle gezerler. bir mont almak için kredi mi çeksem diye düşünenler varken nasıl o kadar çok kıyafete sahip olabilirler.

    iş bu entry gözlemlere dayanarak girilmiş olup herkesin kafasında bu soruların cevabı az buçuk mevcuttur. erişilebilir olsa da herkes gönlünce gezse içse eğlense keşke. nereye gidiyor bu olaylar bilemiyorum altan.

  • amerika kıtasına columbus'tan önce ayak basmış olan nors kâşiftir. 10. yüzyılda dünyaya gözlerini açmış olan eriksson, amerika kıtasına 11. yüzyılda seyahat etmiştir, bilahare columbus ve vespucci'nin seyahatleri 15. yüzyılın sonlarında ve 16. yüzyılın başlarında gerçekleşmiştir. arada yaklaşık yarım milenyum vardır.

    eriksson izlanda doğumludur, erik the red'in ikinci çocuğudur. erik the red, grönland'da ilk viking kolonisini kurmuş olan adamdır. kendisi cinayet suçundan ötürü izlanda'dan sürülmüştür.

    eriksson'a dair bilgiler için graenlendinga saga, eiriks saga rauda gibi el yazmaları kaynak gösterilir lakin kral olaf trygvasson'a odaklanan olafs saga tryggvasonar gibi el yazmalarında da eriksson ile ilişkili bilgilere rastlanabilir. olafs saga'nın 1100'lü yılların sonlarına doğru latince versiyonları yazılmıştır. diğer efsanelerin orijinalleri ise 13. yüzyılda kaleme alınmıştır.

    efsaneye göre eriksson, daha batıda yeni bir yerleşim yeri olduğunu bjarni adındaki bir izlandalıdan işitmiştir. bunun üzerine, grönland'dan denize açılmıştır. buzlu, taşlı bir yer karşılaşmış ve bu yere helluland adını vermiştir.

    eriksson'ın bir sonraki durağı, beyaz kumlu plajları olan, düz ve ağaçlık bir alan olarak tasvir edilir. nors kaşif bu bölgeyi ise markland şeklinde isimlendirmiştir.

    descriptio insularum aquilonis adlı latince manüskri ise biraz daha güneyde yer alan bir bölgeye ilişkin anlatımlar içermektedir. bu bölgenin de viking lisanındaki karşılığı vinlanddir.

    continental ambitions : roman catholics in north america : the colonial experience'da der ki:

    "adam described vinland as an island on the frozen and fogbound edge of the world, where wild grapes and self sown wheat grew."

    "adam (kevin starr'ın burada adam dediği kişi descriptio insularum aquilonis'in yazarıdır, aslında bremenli adam olarak bilinir) vinland'i yabani üzümlerin ve kendi kendine ekilen buğdayın yetiştiği, dünyanın donmuş ve sisli bir ucunda bulunan bir ada olarak nitelendirdi."

    vinland isminin etimolojik kökeni ile ilgili olarak, çeşitli olasılıklar vardır:

    1) üzümler şarap yapımı ile bağlantılı olduğundan, latincede vinum olan şarap sözcüğü

    2) eski nors lisanında çayır, mera gibi anlamlara gelen vin sözcüğü,

    3) izlandacada vaha mânâsındaki vin sözcüğü

    velhasılıkelam, vikingler kuzey amerika'ya çoğu avrupa medeniyetinden daha önce ayak basmışlardır. peki yazılı efsaneler dışında somut kanıtlar var mıdır? vardır, l'anse aux meadows arkeoloji sitesi gibi. unesco siteyi dünya kültür miras listesine çoktan sokmuştur. radyokarbon tarihleme yöntemleri de, norsların, kuzey amerika bölgelerinde bulunmalarının günümüzden yaklaşık 1000 yıl önce olduğu savını desteklemiştir. günümüzde markland'in labrador, vinland'in ise newfoundland olduğu düşünülmektedir.

    eriksson'ın, reykjavik'teki hallgrimskirkja kilisesinin hemen önünde bulunan heykelinin epik bir fotoğrafı:

    leif eriksson heykeli

    peki neden eriksson, bir columbus veya bir vespucci kadar tanınmamaktadır?

    çünkü columbus ve vespucci'yi avrupa tarihi için önemli kılan, onların yeni bir kıtaya ayak basmış olmaları değil kolomblar borsasıdır. 15. yüzyıldaki yolculuklar pek çok hastalığın, bitkinin, hayvanın ve teknolojinin daha önce gitmedikleri diyarlara ulaşmalarına vesile olmuş ve dünya tarihini derinden etkilemiştir. eriksson dünyada bu tür bir etki yaratmamıştır.