ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yazar nick'lerinin öbür dünya versiyonları
-
(bkz: daha 8 canım var)
peynir fiyatlarındaki artış
-
15. yüzyıldan beri lüks olmaktan çıkmış peynirin lüks olması durumudur.
önceden paramız yoksa peynir ekmek yerdik, çerez parası derdik artık bok yiyip beton kemiririz.
emeği geçen başta aktroll olmak üzere herkes belasını bulsun.
%50+1'in kaldırılması
-
bence mevzuat direkt şöyle olsun da kurtulalım. böyle adım adım olması biraz baydı:
- eğer rte en fazla oyu alırsa cumhurbaşkanı seçilir.
- eğer bir aday rte'den daha fazla oy alırsa seçim rte en fazla oyu alana kadar tekrarlanır.
zamanında atatürk'ün yaptığı da gerillalıktı
-
emperyalistlere karşı savaş açan ve bu savaşı kazanarak mazlum milletlerin umudu olan mustafa kemal atatürk ile emperyalist daşşağı yalamaktan vazgeçemeyip işi 'biji serok obama'ya kadar vardıran it sürüsünü aynı kefeye koymaya çalışan gerizekalıların ortaya attığı hezeyan cümlesidir.
bulgaristan'ın hiçbir şeyinin meşhur olmaması
-
(bkz: bulgaristan'dan gelen cevapsız çağrı)
yanlış tespit.
edit: miras degil alin terinin uyarısıyla "önerme" kelimesinin "tespit" ile değiştirilmesi.
(bkz: olması ile biten cümlenin önerme olmaması)
edit piaf: (bkz: başlık başıma kaldı)
magnit
-
rusya federasyonu genelinde binlerce şubesi olan market zinciri.
atatürk büstü önünde çelenk parçalayan teyze
-
“oy benim gözlemeci tonton teyzem”
“oy benim güzel taşra insanım” diye cehaleti, kapalılığı güzellenen kadındır.
edit: dağdaki çoban ile benim oyum bir değil
ak parti'li entelektüel kişiler
-
akış şemaları şu şekildedir;
https://pbs.twimg.com/…ia/crnr2qduaaendba.jpg:large
yurtdışında ev için genel gider faturaları
-
iskoçya-edinburgh
750£ kira
80£ belediye vergisi
24£ internet
33£ telefon hattı
50-100£ arası elektrik+doğalgaz
60£ sınırsız toplu taşım
bir padişaha sokulabilecek en iyi laf
-
"edepsizlik yapan ben değilim sayın başbakanım"
23 ocak 2023 ehliyet ceza puanlarının sıfırlanması
-
imar affı, ehliyet affı, genel af falan filan derken sokakta ölsek, suçlusu yine biz olacağız artık ülkede. öyle bir aflar cenneti.
annenin yeniden evlenmesi
-
kararını bana ilk söylediğinde, espri yapıyor sandım. böyle espriler yapılır çünkü, babasız büyünen evlerde. "yeter, bıktım kirlinizden, dağınıklığınızdan, bulucam zengin bir koca evlenip gidicem" li çok illallah duydu bu kulaklar. ancak o an ortada ne benim tarafımdan yaratılmış bir dağınıklık vardı, ne de serzeniş cümleleri. yemek yiyorduk, "salatadan da alsana. dünya kadar yapıyorum kalıyor. hadi tabağını sıyır da makarna koyayım" zamanlarıydı takriben. "evleniyorum ben" dedi. "iyi" dedim, "hayırlı olsun". "gerçekten, şaka yapmıyorum". "ben de şaka yapmıyorum" dedim. "hayırlı olsun". ardından tabağımı sıyırdım, odama çekilip, o masada söyleyemediklerimi, başka bir masada yazdım...
"evlen tabi. hayatı boyunca bizim için en iyiyi düşünen sen, kendin için kötüyü düşünecek değilsin ya. her günü bizim için yaşayan sen, en azından bir günü kendin ve yeniden sevmiş olduğun adam için yaşa. hem güneye yerleşirsiniz belki ? hani hayallerini kurduğun o ev, ekip dikebileceğin bir bahçe vardı ya, sonun da senin olur. aynen çocukluğunun geçtiği o köydeki gibi. şehre gelip acıyla, sancıyla, zorluklar ve ihanetle hiç tanışmadığın günlerde olduğu gibi..."
tanıştım, iyi adam, hoş adam. en önemlisi saf, temiz, mert adam. onun da var bir hikayesi, senden benden karışık. otuzlu yaşlarında bir beyin ameliyatı geçirip doktorların "çocuğunuz olmayacak" demesiyle sarsılmış. "evlenmem o zaman ben" diye küsmüş insanlara. bir yolcu teknesi alıp, denize sığınmış. babayiğit, cana yakın, delikanlı adam... böyleleri çok kalmadı istanbul'da. kalanlara rastlayınca insan seviniyor. elindeki bezi sağı sola sürerken "bak evlat" diyor; "bunlar teknenin motorları. suyu şuradan çekip soğumalarını sağlıyoruz. normalde yasak ama tuvaleti denize basıyoruz mecbur. gerçi sistemlerimiz arıtıyor kirli suyu...istersen başka bir gün yine gel de açılalım seninle. adaların ardından izlemen lazım istanbul'u." küçük ışıklar halinde öyle masum görünür ki bu şehir, onca suçu, onca yavşağı, onca ağlayış ve haksızlığı sınırlarında nasıl barındırdığına şaşar insan, der gibi dalıyoruz. bir süre sessiz...
kimisi çıkıyor işte yıllar sonra, öz babandan daha babacan yaklaşıyor. fırsatı olsa öz anan kadar sevecek o derece. benim sevilecek bir yanım kalmamıştır gerçi. annemi en son öpmek istediğimde epey uzanmam gerekmişti, annem tarafından en son öpülmek istendiğimde ise epey eğilmem...
şimdi merhaba gençliğim. selam, çocukluğumun son dönemleri. gel bakalım, bir türlü kurup yaşayamadığım hayat. yaklaş, bekar evi yalnızlıkları. bir tane bile temiz tişörtün, ütülü gömleğin kalmayışı... hoşçakal, babamın oyundan çıkmasıyla istemeden koluma geçirdiğim kaptanlık pozu bandı. arada uğrarım, gece kaç olursa olsun, dönmem gereken ev..
ve güle güle anne.
talih sizi, bir "yazlıkta" kocatsın..