ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
çamaşır asan cam silen ütü yapan evi süpüren erkek
-
annesi hasta olabilir. oturduğu yerden 'ılık' diyen yaratıkları siklemez.
avustralyalı karikatüristin rte karikatürü
-
malum sözler söylendiğinde bir çok kişinin verdiği tepkiyi yansıtmış efsane karikatürdür.
adliye diyalogları
-
bu diyalogu başkasından duydum.
mahkemede hüviyet tespiti yapılıyor :
-doğum tarihiz ?
-15 temmuz
-hangi yıl ?
-her yıl
lig tv'nin ilk kez ucuz olması
-
ekmek arası döneri tercih ederim
william wallace
-
william wallace hakkındaki ilk hikayeyi, yaşayıp ölümünden 169 yıl sonra, kör harry diye bir ozan yazmış. ancak bu hikayede pek tabii ki tarihi yanlışlıklar varmış.
william wallace, alan wallace adlı bir soylunun oğluymuş ve babası zenginmiş hacılar. zamanına göre eğitimli bir savaşçıymış. filmdeki gibi fakir bir çiftçi değilmiş yani. yalnız kendisinin şanssızlığı second son olması, yani bir abisi varmış ve ünvan ve toprak pek tabii ki abisine gidiyormuş. bu çocukçağız da hayatını kazanmak zorundaymış yani. tarihi belgelerde adına ilk olarak bir criminal raporda rastlanıyormuş. şarap çalan birinin yanında görülmüş. hırsızmış ya.
kör harry'nin şiirine göre, wallace karısının ingiliz şerifince öldürmesi üzerine başkaldırıyor. ancak bu şiirin ilk baskılarında karısından hiç bahsedilmiyor. hatta wallace'ın evli olduğuna dair hiç kanıt yok ve hiç çocuğu da yok. zamanında bi aile, para verip şiiri tahrip ettirerek kendisini onun soyundan göstertmek istemiş. ortaçağ yazmalarına göre, 1297 yılında, richard diye bir şövalye ve william wallace, ingiliz şerifini öldürmüş. wallace, lider değilmiş. şövalye richard'dan emir alıyormuş.
iskoç erkekleri, o zamanlar kilt giymezlermiş. onlar daha sonra icat edilmiş. aslında ingilizlerden farklı bir giyim tarzları yokmuş. yüzlerini maviye de boyamazlarmış. stirling savaşında da filmdeki gibi kıyafetler yokmuş. ve stirling'de de komuta aslında onda değil, andrew diye başka bir şövalyedeymiş. nehirde kıstırmışlar adamları. pusuya düşürmüşler. stirling kalesindeki kazılarda, dokuz savaşçı çıkarmışlar, beşi iskoçmuş. nehirleri geçerken, hançerli adamların atların altına girip atları öldürdüğü, üstündeki savaşçıyı aşağı çekip hançerleyip boğduğunu ortaya çıkarmışlar. çoğu iskelette, günümüzde ancak bir araba kazasında olabilecek kırıklar varmış. bu da savaşın şiddetini açıklıyordur herhalde. kıyım olmuş resmen. bu başarıdaki aslan payı andrew abimizin olmasına rağmen, kendisi savaşta ölümcül bir yara alıp ölmüş.
wallace bu zaferden sonra, şövalyelik nişanı ve iskoçyanın koruyucusu ünvanı almış. sonrasında ingilizlerin kasabalarına vs saldırmış. ancak öyle york'a morka girmemiş yani. ayrıca prenses isabelle ile ilişkisi falan da olmamış. o yıllarda prenses fransada ufak bi kızmış.
neyse, 1298 yılında uzun bacaklı edward kocaman bir ordu toplayıp falkirk denen yerde iskoç ordusunu savaşa zorlamış. savaşta 150-200 iskoç süvarisi, 2000 kişilik ingiliz süvarilerinin önünden kaçınca, ingilizler iskoçların ebesinin amını tersten göstermiş. savaşta sadece 2 ingiliz atlısı ölmüş ama iskoçlar perişan. wallace kıyımdan önce kaçmış. falkirk savaşını kaybedince, wallace'dan koruyucu ünvanını almışlar.
savaştan sonra wallace, fransa kralına elçi olarak gitmiş. 1302'de edward fransızlarla, iskoçlara yardım etmeyeceklerine ilişkin bir anlaşma imzalamış. 1304'te de tüm iskoçlar boyun eğmişler. william wallace hariç. kralın diğer soylularla buluşmasına gitmeyi istemiş ama, öldürüleceğinden korktuğundan gitmemiş. sonra iskoç soyluları bunu kumpasa getirip yakalamış. edward tarafından ihanetten yargılanıp suçlu bulunmuş. londrada asılarak öldürülmüş, cesedi dört parçaya ayrılarak çeşitli yerlerde sergilenmiş.
kör harry, wallace'ın hikayesini, iskoç-ingiliz savaşını körüklemek için yazmış. çünkü kral 3. james'in barış yapmasını istemiyorlarmış. zamanın iskoç soyluları, sınır ötesi bir savaştan çok kar ediyorlarmış. böylece savaş propagandası olarak wallace'ı kullanmışlar.
diğer bir şey, wallace'ın dev kılıcı olayı. sergilenen kılıç onun kılıcı değilmiş. üç farklı kılıcı birbirine ekleyip millete wallace'ın kılıcı diye yutturmuşlar.
bir babanın en mutlu olduğu an
-
gunu bok gibi gecmis binbir dert tasayla gunu bitirmis
gunu bitirirken de pili bitmis bir babanin
sizip kaldigi koltukta
boyu 90 santim olan 2 yasindaki oglunun
kendi boyundan buyuk yastik bir elinde
diger eliyle basini koydugu sert koltuk kolcagindan ayirmaya tum gucuyle israr ettigi
babanin o sersemlikle
n`oluyoruz lan
deyip gozunu actiginda ogluyla gozgoze gelip
baba yassik baba yassik
lafini duydugu andir.
ki omre bedeldir.
istanbul'da yaşamak
-
bu sehri terkedemeyisin asil nedeni "ihtimaller hastaligi" dir.
6 aydir denize inmemissinizdir ama denizin orda oldugunu bilmek, "gidebilme ihtimali"ne baglanirsiniz.
evci bi insansinizdir, ama gece hayati, bar vs gibi ortamlarin varligini bilme ve istegidiniz zaman "ulasabilme ihtimaline" baglanirsiniz.
butun konserler, muzeler, tiyatrolar etkinlikler ordadir ama gitme sikliginiz senede bire donusmustur bile hayat temponuzdan, fakat nasi olsa elinizin altindadir dimi "istediginiz zaman kacabilme" ihtimaline baglanirsiniz.
iste bu sehirde kaldikca nufuz eder bu hastalik, gittikce kronikleserek.
ihtimaller hastaligi.
batı'da sokağa işeyip sıçmıyorlar zanneden tip
-
biz hep hastaneye sıçtığımızdan, bizi bağlamayan tip.
sokakta öpüşmeye gelince iş, "uuuu batının ahlaksızlığı". ortalığa sıçmaya gelince "e orda da yapıyorlar." batının ahlaksızlığını alıyor muyuz almıyor muyuz gençler, bi karar versek artık?
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"instagram'da yarının programı: açılış - kahve - bulut - aynadan yansıma - kedi - yemek - ayak - konser bileti - batan güneş - kapanış"
deniz tarağı yengeç ıstakoz üçlüsü
-
spongebob squarepants'in kahveden okey arkadaşları.
.