hesabın var mı? giriş yap

  • farklı tipleri olabilen fakat yaygın olarak manyetik pusula ve cayro pusula olmak üzere iki ana tipi olan yön bulma gereci.

    bu iki ana tip pusulanın çalışma prensipleri haricindeki ana farkı cayro pusulanın gerçek kuzeyi gösterirken manyetik pusulanın manyetik kuzeyi göstermesidir. bunun sebebi ise cayro pusulanın çalışma mantığında gizlidir.

    cayro pusula aslında basitçe önceden belli bir yöne doğru (gerçek kuzey) ayarlanmış ve hareket verilmiş bir jiroskoptur. kurulum ve çalıştırma aşamasından sonra marka modeline göre değişmekte olsa da kabaca 1 gün çalışmasının ardından momentumunu maksimuma çıkartıp hatasını minimuma indirerek gerçek kuzeyi göstermeye başlar. cayro pusulalar çalışma prensipleri gereği kurulum aşamasında belli bir yöne doğru ayarlanmaları gerektiğinden dünyamızın sürekli değişen manyetik kuzeyi buna uygun değildir bu sebeple gerçek kuzeye doğru ayarlanmışlardır. cayro pusulalar manyetik pusulaların aksine geminin manyetik alanından, dünyanın manyetik alanından, güneş fırtınalarından, dünyanın çeşitli yerlerinde görülen manyetik anomalilerden etkilenmediklerinden ve mekanizmalarından dolayı çok düşük hata payına sahiptirler ( +- 1 derece) ki düzenli bakım görmelerine rağmen göksel seyir hesaplarıyla ulaşılabilinecek pruva değerinden +- 1 dereceden çok sapma gösteriyorlarsa servis çağrılılarak düzeltilmelidirler.

    manyetik pusulalar ise dünya denizcilerinin yüz yıllardır çok çok ufak modifikasyonlar ile neredeyse değişmeden günümüzde bile kullandıkları en basit pusulalardır. artı ve eksi düzeltmeler için yanlarında birer top bulunur ve bunlarla mümkün mertebe düzeltme yapmaya çalışılınır fakat manyetik pusulalar neredeyse havadan nem kapan nitelikte cihazlar olduğundan artık günümüz denizcisi için sadece ara sıra miyar güveretede bakımları yapılan ve külfet haline gelmiş cihazlardır. hemen bir örnekle ne demek istediğimi anlatayım fakat öncesinde manyetik pusuladan gerçek değere gidilen bir formülü anlatmam gerek; ''c d m v t''. burada c compass yani manyetik pusulada okuduğumuz değer, d deviation yani geminin manyetik sapma değeri, v variation yani bulunduğunuz pozisyona ve rotanıza bağlı olarak değişen sapma, m magnetic bu iki sapma değerinin toplamı ve t hakiki değeri temsil ediyor. variation değerini şimdilik bir kenara bırakalım, deviation yani geminin kendi manyetik alanından doğan sapma değeri manyetik pusulanın neden çok da güvenilmeyecek bir cihaz olduğunu bize anlatacak zaten. bu deviation denen arkadaş o kadar çok şeyden etkileniyor ki anlatamam; geminin tersanede yapım halindeyken omurgasının baktığı yön ve dünyadaki pozisyonu, geminin metal gövdesine vurulan çekiç darbeleri veya herhangi başka bir kuvvetli darbe, uzun süre demirde veya herhangi bir bakım için tersanede kalınırsa geminin pruvasının yönü ve dünyadaki pozisyonu, geminin genel metal kütlesi (sonradan eklenen veya çıkartılan herhangi bir parça bunu değiştirir) vs. deviation'ı hesaplamak için gemi 8 yöne de en az dörder dakika saldırır ve bir tablo oluşturulur. bu tablo gemilerin ticari yükümlülükleri sebebiyle çok sık hazırlanamaz ve geminin arızi sapmasındaki (deviation) değişiklikler göz ardı edilir. yani manyetik pusulaya neden çok güvenmememiz gerektiğinin ilk sebebi bu. ikincisi ise variation ve deviation kaynaklı yüksek manyetik sapmalar. örnek olarak atlantik'de 270 rotasında doğru 70 batı boylamı ve 40 kuzey enleminde seyreden bir geminin variation'ı yanlış hatırlamıyorsam -17 yani 17 batıdır. buna sizin geminizin arızi sapmasından kaynaklı 1 veya 2 derece batı daha eklersek toplam 19 batılık bir sapma elde ederiz. okyanus seyirlerinde değil 19 derece 1 derece bile önünüzde daha 2000 mil yol varken varış noktanızda onlarca mil sapmaya sebep olurken varın manyetik pusula sapmaları ile neler olabileceğini siz düşünün. tabii yukardaki ''c d m v t'' formülü ile bu sapmalar göz önüne alınıp minimuma indiriliyor fakat bu kadar çok değişken varken ne kadarını hesaplayabildiğimizi bilmiyoruz.

    toparlamak gerekirse siz siz olun biz gemilerde kullanılan devasa manyetik pusulalara bile güven(e)miyorken dağ yürüşü, orman gezileri vs outdoor aktivitelerde kıçı kırık ufak manyetik pusulalara güvenmeyin. en temizi ortalama bir gps cihazı alarak gps destekli pusula kullanmaktır.

  • ev telefonu hayli yüksek gelince, ev halkı toplanmış ;

    baba: 'yahu bu korkunç bir fatura. ben bu telefonu asla kullanmıyorum, hep çalıştığım şirketteki telefonu kullanıyorum.'
    anne: 'aynen ben de... akşama kadar çalıştığım bankada elimin altında telefon. ne yapayım bunu.'
    oglan : 'vallahi ben de şirketimin bana verdiği cep telefonu ile bütün görüşmelerimi yapıyorum.'
    kız: 'e benim de şirket hattim var. ev telefonunu hic kullanmam ki..'

    herkes aniden evdeki hizmetçiye döner ve cevap arar gözle bakarlar...

    hizmetçi : 'eee... problem ne o zaman? sanırım hepimiz iş telefonlarını kullanıyoruz...'

  • yine lince ugruyacagim lakin, turkiye de inanilmaz bir kedi, kopek yogunlugu var sokaklarda. bir cozum bulunmali. tamam ben de hayvan severim lakin. kardesim var 4 yasinda. boyle bir olay basina gelmesini istemiyorum. ya da rastgele birinin isirilip. haftalarca ıgne vurdurmaya gitmesi filan pek guzel isler degil.

    edit: oha adam evrimin anasini sikmis. genetiginde saldirmak yokmus. hele o kopekler 3-4 den fazla olsun.( gruplasmak genlerinde var, eskiden avlari daha rahat yakalamak icin gruplasirdilar) direk hircinlik katsayilari 3 katina cikar. tehlike ya da av gorurseler, sadece birinin saldirmasi bile degil, one atilmasi yeterli, suru psikolojisiyle hepsi saldirir. bunlar evcillestirilmeden once, doga da yaptiklari olaylardan gelir. ana!! insan bu demez, tehlike ya da av olman yeterli.

    edit 2: hic bir zaman tum kopekleri oldurun demedik. toplayin basibos kopekleri, barinaklara filan alin. kisirlastirmalarini dogru duzgun yapin. sayilarini boylece kontrol altina alin. bakabilen aileler zaten evine aliyor. disarida besleyenler ise, barinaga da yardim yapabilir. devletin ilk amaci insanlarin guvenligini saglamaktir. ınsanlari tehdit eden insan da olsa hayvan da olsa bir seyler yapilmalidir. polonya'da yasiyorum. sokak kopegi denen bir olgu yok. kedi yok. lakin evlerin yuzde 70'in de kedi ya da kopek var.

  • okurken ben utandım, bu nasıl bir sahtecilik? oha!! demekki adamlar her alanda.... diye başlayan ardı arkası tükenmeyen deli cümleler dönüyor kafamda.

    haberde şöyle bir detay var:

    --- spoiler ---

    "sanığın kullandığı diplomanın sahte olup, bu sahteliği yapanlarla dayanışma içine girdiğine, bu suça katıldığına dair herhangi bir delil yoktur."

    --- spoiler ---

    ya hu güzelim adam kendisinin lise okuyup okumadığını bilmiyor mu? okumadığı lisenin diplomasını kullandığına göre, ne demek "bö söçö kötöldöğönö döür hörhöngü bör dölül yök." daha ne yapsın suç teşkil etmesi için?

    edi büdü: bakın arkadaşlar; “hamza yerlikaya'nın, sahte diploma üretilmesi ile iglili süreçte işbirliği yok, buna dair delil yok. bunu üreten kişi kendisi değil” anlamışım değil mi? :) bu konuda mesaj atmayın artık , minnoş parmaklarınıza yazık.

  • bir simitçi "yemek için mi abi" diye cevaplamıştı. burdan ona sesleniyorum tekrar görüşebilir miyiz acaba??

  • tanıtımını izledim, tuba büyüküstün'ü at tepiklemek üzereyken kıvanç tatlışey gelip kurtarıyor. sonra tuba büyüküstün her zamanki piremsesliğiyle burkulan ayağını leğene sokmuşken bunun 2 çocuklu fitneci yengesi olduğunu tahmin ettiğim bir dış ses "hiçbir kadın hayatını kurtaran adama kayıtsız kalamaz" diyor.

    ahahsd tatlım, kıvanç tatlıtuğ'a kayıtsız kalmamak için hayatımızı kurtarmasına gerek yok, nefes alarak yanımızdan geçmesi yeterli.

    ayrıca, (bkz: içerdeçocukvar'a destek kampanyası)
    10 tl arkadaşlar, sadece 10 tl. boş geçmeyelim.

  • normalde ortaya çıkan yolsuzluklarından dolayı kodeste olması gereken adam twitter'da trolluk yapıp canlı yayınlara çıkıyor.

    ülkeden nefret etmek için daha iyi bı sebep olamaz.

  • 2. lig b kategorisinde başladıyıp uefa kupasında çeyrek finalle noktaladığım 4 yıllık başarılı adana demirspor macerasından sonra, artık kendimi fenerbahçe için hazır hissettiğimi anlayıp kovulan samet aybaba'nın yerine kanaryamın başına geçtikten sonra 3. senemde oynadığım şampiyonlar ligi finali sırasında kardeşimin şaşkın bakışları arasında maça takım elbise giyerek çıkmam, juventus karşısında son 10 dakkaya 3-1 önde girince bi puro yakıp koltuğa yayılmam, şampiyonluğun ardından evin içinde son ses marşlar çalmam, zafer turu için bayrak çıkartıp babamdan arabayı istemem. babamın saçmalama git üstünü değiş deyip beni rencide etmesi.. babama içimizdeki irlandalı demem. gülmekten bana fırça atamaması*

  • fıkra gibi bir olay değildir. zira korumalar cumhurbaşkanını gerçekten sevecek birileri olmadığını bildiklerinden gerekeni yapmışlardır.