hesabın var mı? giriş yap

  • 1 liralık ürüne 3 lira fiyat belirten, fiş istediğinde kavga çıkaran, ürünü iade etmek istediğinde kabul etmeyen, müşterisine bayat, tarihi geçmiş ürün satmaya çalışan, dükkanına işine bir gram yatırım yapmayan küçük esnafa verilen zarardır. hemen hemen her ilde a101 ve bimler açıldıktan sonra küçük bakkal olarak işe başlayıp onlarca şubeyle devam eden marketler var.

    işini düzgün yapamayan insanların para kazanamaması serbest piyasaya aykırı bir durum değil.

    edit: imla. hatamı düzelttiği için @collision course'a teşekkür ederim.

  • 80 tl'lik aylık ücreti bu ekonomide 50 tl'ye indiren adama karşı yaptıkları protesto. belediye akp'deyken yapabilirler miydi peki?

    ülkede sol en az sağ kadar kanser.

  • eşim için yapmış olduğumuz durum.
    kazası boyası yok diyen adamların araçlarında pert kayıtları, km düşürmeler olunca mecburen bunu yaptık.
    daha henüz 70. km'de arabayı otoparka sokarken evin duvarına çarptı.
    tüm mal varlığımız olan arabamızla evimize vurdu, bunu başardı, evet.

    (bkz: canı sağolsun)

  • gemicikleri yürüttük karadan
    verdikçe veriyor güzel yaradan
    demokrasiyi de çıkarırsak aradan
    bana ne lan çıkmam saraydan

  • iran şahı rıza pehlevi'nin ikinci karısı, yeşil gözlü iran kraliçesi. çocuğu olmadığı gerekçesiyle hükümet kararıyla zorunlu olarak eşinden boşanmış ve ülkesine bir daha da dönmemişti. sürgündeki prenses olarak bilinir. ayrıca sürgündeki prenses süreyya adıyla anılarını yazdığı bir kitabı da vardır.

    hayatında iki defa aşık olduğunu ve ikisinin de sonunun kötü bittiğini söyleyen prenses süreyya, gazetelerde yazılanların aksine boşandıktan sonra farah diba ile evlenen eşiyle hiç konuşup görüşmediğini; ama başlarda bir gün arayacağı umuduyla yaşadığını söylemiştir ki bu sözleri içime oturmuştu. ayrıca üstüne eş gelmesi durumunu kabul etmeyerek avrupa'ya gitmiş ve sonrasında telefonla hükümet kararını öğrenmiş.

    çocuğu olmadığı iddialarına ise ailesindeki tüm kadınların geç yaşta anne olduğu yanıtını vererek biraz daha zamana ihtiyacı olduğunu söylüyor, kitabında.

    doğulu erkeklerin gösterişli sevip sonra da terk ettiğine, batılı erkeklerin ise uğrunuza ölmeyeceklerini ama kolay kolay da sizden vazgeçmeyeceklerine inandığını açıklamıştı.

    69 yaşındayken paris'te vefat eden prenses süreyya; hayatında iki aşk yaşamış ve iki aşkının da ölümü kendisinden önce olmasına rağmen, onlar ölürken yanında olamadığı için yalnızlıkla lanetlendiğine inanmıştı.

  • "ince bir insan olmak benim için çok önemliydi fakat artık takatim kalmadı, başa çıkmakta zayıf kalmışım ve kendimi toparlamakta zorlanıyorum...o konudaki ışığı kaybettim açıkçası." kısmıyla beni benden almış duvara çarpmıştır. umarım rahat uyur.

  • bugün tanıştığımdır. bir baktım ön tarafa oturmuş bir yaşlı teyzeyle tartışıyor. arkada birkaç genciz. kulak kabarttım. "biz keyfimizden direksiyon sallamıyoruz, hakkım olan 1 tl'yi vereceksin!" diyor şoför bağırarak. kadın da "engelliye bedava dediler kartımı gösterdim sana!" diye bağırıyor. adam çekti kenara açtı kapıyı "ya 1 tl ver ya da in arabamdan!" diye bağırdı. ben kalktım, bir lira verdim şoföre. "senin parana ihtiyacım yok. ben hakkımı istiyorum!" dedi. "sorun çıkmasın diye veriyorum abi al şunu devam et" dedim. yine bağırıp direksiyonun ön tarafını yumruklayınca arkadan bir delikanlı gelip "hooop birader noluyo" diye çıkıştı. adam sürmeye devam etti. sonraki durakta inecektim. sonra tuttum teyzenin kolundan "gel annem aşağı inelim arkadakine bineriz" dedim. kadın beddua ede ede gözleri dolu dolu indi arabadan. "şikayet edicem seni, 20.000 ceza kesecekler sana!" diye bağırdı şoföre. şoför çıkışan gencin etkisiyle sanırım sessiz kaldı. teyzeyle indik. "oğlum vallahi engelliyim bak göstereyim kartımı sana" diyerek itirazıma rağmen kartını çıkarıp gösterdi. "verdin mi sen ona para?" diye sordu. verdim, deyince, "niye veriyorsun, alsaydın geri" dedi ve ağlamaya başladı. "verecek param olsa 1 değil 1,5 veririm ama yok işte" dedi. arkadan diğer araç gelene kadar birbirimize sarıldık, helalleştik, sonraki arabaya bindi teyze, şoför "bedava, sorun yok" dedi ve gitti.

    öyle işte.

    peşin not: engelli kartı sadece bedensel engele verilmiyor. örneğin şizofreniye de engelli veriliyor. teyzenin dediği gibi "15 doktordan alıyorlar onu". tanıdığım var şizoaktif bozukluk sebebiyle %40 engelli diye geçiyor. teyzenin ne sorunu vardı bilinmez...

  • bu hafta uykusuz dergisindeki "gelen kutusu" bölümünde servet turan imzalı müthiş bir karikatüre konu olmuştur.

    - ayrılalım ama arkadaş kalalım samet.
    - o zaman evlenelim!! evlilikte de bir süre sonra aşk bitiyomuş, arkadaş oluyomuşsun eşinle öyle diyolar.
    - ...
    - kabul et. kafan karıştı teklifime...

  • fotoğraf makinesi flaşı çok kısa bir süre içinde çok kuvvetli bir ışık verir, normalde göz bebeği çok kuvetli ışık karşısında küçülüp göz içine fazla ışık girmesini engellemekle görevlidir ama bu kadar kısa sürede çakan ışığa tepki veremez.
    flaş aniden patladığında gözün içine çokça ışık girer ve bu ışık göz merceği aracılığıyla retina denilen, kılcal damarlarla dolu tabakanın üzerine düşer. bilindiği gibi maddeler bazı renklerdeki ışığı yansıtır ve bazı renklerdeki ışığı soğurur. cisimlere rengini veren olay da budur zaten. flaştan her renkte yayılan ışık, retina üzerine düştüğünde, kılcal damarlarla dolu olan bu kısım sadece kırmızı ışığı yansıtır ve bu ışık merceklerden tekrar kırılarak fotoğraf makinesine geri dönüp gözlerin kırmızı çıkmasına sebep olur. yani gözlerdeki kırmızılık aslında damar tabaknın ve kanın görüntüsüdür. hatta fotoğraf uygun bir şekilde çekildiğinde bu kırmızılık sayesinde damarların şekli bile seçilebilir.

  • artık kimse rte iyi de çevresi kötü demesin.

    adam yüzde yüz şuurlu ve sorumlu. tarihe not düşülsün.

    yarın öbür gün "aa haberim yoktu," diyemez. kimse olmasa bile temel bey 2,5 saat dil dökmüş "vaziyet bu gel vazgeç bu yoldan," diye.

  • ahmetin midesinde rahatsizlik olduğunu doktordan değil de ada konseyinde acundan öğrendiği program.