hesabın var mı? giriş yap

  • uzun uğraşlar sonucu sözlerdeki 3 öğeyi birleştirebildik.yazar ''aşk'' a bir mücevher gözüyle bakmış.ve onu bir ''müze''den çalmak istemiş.tabi yazar çok fazla aşk acısı çektiği için '' yaralı müzesi'' olmuş.yanlız bu girişiminde müzedeki kızılötesi güvenlik sistemine takılmış.e dolayısıyla hareket ederse güvenlik sistemini harekete geçireceği için '' hareket edemem '' demiş yazarımız.ve birleştiriyoruz :

    '' aşk bu kızılötesi yaralı müzesi hareket edemem ''
    serdar ortaç

  • dünyanın en özel, en eşsiz tatil beldesiymiş, ahh diğer her yer çok kötüymş gibi kaktırıla kaktırıla, türk esnafı açgözlülüğünün birinci mekanı olmuş yazlık yer. ayağımın parmağını göndermem.

    "bir daha bodrum'a gelir miyiz bilmiyoruz"

    londra'dan 10 günlük tatil için bodrum'a gelen üniversitede öğretim üyesi 56 yaşındaki andrew macton, eşi, 53 yaşındaki maggy macton ve 3 çocuğu liman kenarına oturup döner ekmek yediklerini belirtirken şunları anlattı:

    "iki gün önce yalıkavak'ta bir restoranda sadece birer balık yedik ve birer bira içtik 1850 tl hesap geldi. bir kafeteryaya oturup 5 kişi dondurma yedik 200 tl ödedik. eşim de öğretmen. burada yediğimiz yemeklerin fiyatı londra'nın en lüks semtlerine göre çok çok pahalı. karşılığını almadığımız bir hizmete yüksek ücret ödemek çok zorumuza gitti. 6 yıldır bodrum'a tatile geliyoruz, bu yıl fiyatlar gerçekten kabul edilemez hale gelmiş. bu nedenle otel dışına çıktığımızda küçük bir sandviç veya döner ekmek ile karnımızı doyurmaya çalışıyoruz. bir daha bodrum'a gelir miyiz bilmiyoruz ama bodrum'da harcadığımız paranın yarısı ile dünyanın en güzel yerlerinde rahatlıkla tatil yapabiliriz. bir bodrum aşığı aile olarak bunları yaşamaktan çok üzüntülüyüz."

    http://www.cumhuriyet.com.tr/…tl_ye_maden_suyu.html

  • görüntü yönetmenliği olsun, oyunculuk olsun çok yerinde ve üst düzey bir film olmuş. -- bıdı bıdı yapanlara bakmayın siz. amerikan iç savaşı (1861 – 1865) sonrası, kaotik ama gelişmeye yatkın, küllerinden doğmaya çalışan amerika imajını vermeye çalışmışlar. bence başarılı olmuşlar. hikâye insanın içini ısıtan cinsten. baş rolde tom hanks olur da başka türlüsü beklenir mi zaten diyerek izledim. johanna'yı oynayan helena zengel çok iyi oyuncu olmuş şimdiden. karakterdeki değişimi yansıtmak vasat oyuncu işi değildir.

  • kutu kola: son yudumu tenefüsün bitmesine denk getirilecek ki sınıfın içindeki çöpe atılabilsin. böylelikle herkes görürdü kutu kola içildiğini.

    lc waikiki poşeti: evet sadece poşet. beden eğitimi derslerinde eşofmanlar o poşete koyulup okula getirilirdi. kıymetliydi yani.

    nike total 90: gerçi bu ortaokul dönemine giriyor ama olsun yazayım dedim. ulan bu kramponu etekle giyip okula gelen kız gördü bu gözler.

  • okul bahçesinde bir gün geziyordum
    hoca çağırdı "albert buraya gel"
    "buyrun hocam"
    dedi "çıkar kalem"
    cebimden plütonyum-239 çıkardım
    dedi "çıkar defter"
    formul kağıtlarını çıkardım
    dedi "çıkar harita"
    işte güzelim orada senin
    benim vücudumda bıraktığın
    üç beş tane foton yarası varya
    işte onları çıkardım
    hoca dedi "bunlar ney"
    hocam üç beş foton yarası
    sanki sanırsınız ki piskopatın allahı
    ama bilmezsinizki o üçbeş foton yarası
    ela gözlü sevdiğimin hatırası

    sanirim sair ile filozof arasi biseymis einstein.

  • + neden şaktar?
    - çünkü okunduğu gibi yazılması lazım.
    + neden mönşengıladbah değil.
    - çünkü latin o.
    + peki neden latin olan okunduğu gibi yazılmamalı ya da sadece başka alfabelerden dönüşenler böyle yazılmalı?
    - çünkü biz de latin alfabesi kullanıyoruz.

  • sonunda tarkan'la kızın ayrılmasına sebep oldular. sonra aralarından bir ikisi kıza yazmış dediler. gücendim yar. deli gibi yürekten sevmeli.

  • bu yaratığın düşüncesi şuan tam olarak şöyledir

    bana yan bakan herifi iki kere yere vurdum adam hastanelik oldu yoğun bakımda ölümle cebelleşiyor ama devletimiz beni saldı demek ki haklıyım öyle abartıldığı gibi de bişi olmuyormuş karakola gittim geldim bu kadar, namımda yayıldı artık kimse bana yan bakamaz bakarsa hastanelik ederim problem yok bi karakola uğrar çay içer çıkarım.

  • üniversite son sınıftayım, mezuniyete 5 ay kalmış. ameliyat gününü stajlara denk gelmesin diye dönem arasına aldım, hem dedim arkadaşlarım gelir refakatçi olur, hem de ikinci dönem daha sağlıklı olurum.

    neyse geldi ameliyat günü, gittim hastaneye, yatış yapılacak, yaptırdım neyse, refakatçi olmasını söylediğim arkadaşa mesaj attım nerdesin ben yatış yaptırdım diye, ya kusura bakma kanka ben onu unutmuşum dedi. bi' şey diyemedim tabi zaten az sonra da hasta bakıcı ameliyata gidiyoruz dedi, kimse yok mu yanınızda dedi, dedim gelmediler.

    anesteziye girdik, doktor sohbet ediyor hangi fakültedensin falan, dedim dişteyim, oo bizden o zaman sana başka bi şey yapalım uçuralım seni dedi, 3 saat sonunda odada uyandım, hemşire geldi, kimse yok mu dedi, yine aklıma geldi, yok dedim, doktor geldi, kimse yok mu dedi, yok dedim.

    sonra beni vip odaya aldılar, bölüm başkanı yanındaki vizit heyetiyle geldi, sohbet ettiler, 30 dk boyunca benimle ilgilendiler, herhalde diğer doktor hocalarına söylemiş.

    ondan sonra zaten kendi kendime yetmeyi öğrendim. kimseye minnet eylemeden yaşadım.

  • konusurken aksanlari* yuzunden insana bayginliklar gecirtip bir daha hic ingilizce konusmama istegi uyandirabilen bu insan turu genelde bagnaz ve cahildir. ufak kasabalarda yogunluklari artmakla beraber, bi cok sehirde de gorunebilmektedirler.

    bunlarin south boston, virginia'ya is yuzunden birkac gunlugune ziyarete giden bir amerikali gencin* bi bara gittiginde pembe gomlek giyiyor diye "evimden silahimi alip seni vurucam" diyip bardan ayrilanina, akabininde barin tedbir acisindan erken kapanmasina ve herkesi evine yollamasina sepebiyet verenine bile rastlanmistir.

    %99'a yakini, yok hatta %100'u, fakir olmalarina ragmen sadece tutucular diye cumhuriyetci parti'ye* oy verirler. uzak durulmasi gereken insanlardir.

    (bkz: white trash)

  • (bkz: pi)

    ilkokul öğretmenimiz bir gün önceden sıkı sıkı tembihledi "yarın herkes yarım metre ip getirmeyi unutmasın" diye.
    neyse uzatmayalım... evet yarım metre yeterli.

    ertesi gün heyecanla bekliyoruz ne olacak bu ip şimdi diye. matematik dersinde ; daha doğrusu aritmetik dersinde öğretmen beslenme çantalarımızdan ayran bardaklarımızı çıkarmamızı istedi. 7-8 yaşında olduğumuz için konu gitttikçe ilginç gelmeye başladı.

    öğretmen herkes o ipi bardağının çevresine bir sarsın, sonrada başlangıç noktasına gelen yeri sıkı sıkı tutsun dedi. e yaptık .. şimdi de cetvelle ölçün bakalım ne kadar uzunluktaymış onu da defterinize yazın dedi.

    len 7-8 yaşında sıralı komutlu el beceresine dayalı iş yapıyoruz hacı kolay değil o kadar. cetveli çıkarmak için ipi bırak, cetveli çıkar sonra gene ipi sar, yerini kaybetmeden ölç filan bi sürü iş. neyse sardık , ölçtük, yazdık.

    öğretmen; "şimdi de bardağınızın en geniş yerini iple ölçün onu da yazın" dedi. bak çap demiyor kereta bardağınızın en geniş yeri diyor. e hadi onu da yaptık, yazdık. "şimdi o deminki sayıyı ölçtüğünüz uzunluğa bölün bakalım kaç çıkacak" diye de sordu. uzun işlemlerden sonra sınıfın her yerinden 3 ... 3.... 3... sesleri yükselmeye başladı. sanırsın ay-yıldızlı formaları ile bizim aslanlar macaristan karşısında farka gidiyor.

    öğretmen " 3 ya tabi" dedi.. "3" ...

    şaştık kaldık. arka sıralardan birisi "kesin ip var amk" dedi belli belirsiz.

    öğretmen sınıfın üstünde kurduğu tam hakimiyetten memnun sordu.

    "herkesin bardağı birbirinden fark lı mı?
    - evvveeeeeeet..
    "bölme işlemini yaparken birbirinize baktınız mı?""
    - hayyıııııırrrrr

    "işte" dedi öğretmenimiz, "hayatta yuvarlak neyin çevresini en geniş yerine bölerseniz 3 çıkar. bizde buna -pi- deriz .

    bu muazzam tespitten sonra anladım ki hayatta birşeye hayret eden adam "piiiiiiii" derse benimle aynı eğitimden geçmiştir. yok len şaka yaptım. büyüdük, geliştik, serpildik mühendis olduk hala o "pi" yi unutmam.