hesabın var mı? giriş yap

  • "1,5 hafta önce yaşanan doğaüstü olaylardan sağ kurtulmayı başaran tek erkek: itü makina mühendisliği bölümü öğrencisi e.g, kadınlardan yine yüz bulamadı"

  • yenikapı-hacıosman metro seferini yapan belirli bir makinistin (7.50 civarında yenikapı'dan yola çıkan treni kullanan kişi oluyor, artık sesinden tanıyoruz) her sabah hareket etmeden önce sevgi dolu bir sesle "sevgili yolcularım, hepinize çok güzel bir gün diliyorum" diye anons yapması, beş karış suratlı metro ahalisinde tebessüm oluşturması.

  • ''en pratik sucuk'' diye satılıyor bu garip ürün. pratik olmayan sucuk diye bir şey mi var? soyup doğruyorsun işte daha ne olacak.

    bunun bir adım ötesi ''sizin için yedik, pınar boketto'' olacak herhalde, alıp doğrudan klozete dökeceksin, çok pratik.

  • önce şunu söyleyeyim; şeker, yani bildiğiniz şeker pancarından veya şeker kamışından yapılan şeker ile glikoz şurubu arasında "sağlık" açısından bir fark bulunmaz.

    şeker, insanın beslenme diyetine "yaygın" olarak gireli şunun şurasında 100 yıl dahi olmadı. daha öncesinde şeker sadece zenginlerin ve şanslı bir azınlığın "lüks"ü idi. dolayısıyla insan vücudu şeker tabanlı bir beslenme için gerekli evrimsel altyapıya sahip değildir.

    daha açık ifade edersek, bilim insanlarının söylediği gibi; "eğer şeker bugün icad edilseydi (evet, şeker bir icattır), tıpkı sigara gibi zehir olduğu gerekçesiyle yasaklanırdı"...

    yani öyle glikoz şurubu içermeyen içecekler içtiğinizde sağlığınızı korumuyorsunuz. yediğiniz her şeker vücudunuzu zehirliyor. buna, bildiğiniz en doğal çiçek özlerinden üretilmiş olan "bal" da dahil... arı balı sağlıklıdır, doğaldır diye, her gün kaşık kaşık yemek dangalaklıktır. bal dahi az ve öz tüketilmelidir.

    gelelim glikoz şurubuna:

    şekerin formülü bellidir. evet, şeker kimyasal bir maddedir, fruktoz ve glukoz'un belli oranda karışımından oluşur. bildiğiniz kristal şeker de, glikoz şurubu da tümüyle aynıdır. sadece üretim şekilleri farklıdır fakat ortaya çıkan madde kimyasal olarak birebir aynı şeydir.

    tekrarlayayım: şeker pancarından elde edilen ve "doğal" sandığınız şeker ile glikoz şurubu arasında kimyasal açıdan hiç ama hiçbir fark yoktur.

    peki itiraz niye?

    glikoz şurubunun üretim prosesi sırasında "daha sağlıksız" bir ortamın kullanıldığını mı düşünüyorsunuz? yahut, glikoz şurubunun içine daha farklı "kanserojen" maddelerin karıştığını mı? hayır, böyle bir şey de yok, bu işin standartları bellidir... kaldı ki, sıradan şeker de aynı üretim proseslerinden geçip "katkı" maddeleriyle üretilir.

    sadede geleyim:

    şeker yemeyin olm. şekerli şey tüketmeyin. doğal şekermiş! doğal şeker diye bir şey yok, hepsi şeker pancarı üreticilerin yalanları. şekeri ha mısırdan yapmışsın, ha pancardan. aynı bok... hepsi kimyasal bunların...

    not:
    meyve yiyin. ihtiyacının olan tüm şeker herhangi bir elmanın veya üzümün içinde mevcut. fazlasına insanın ihtiyacı yok...

  • fabrika yapılsa, 63.000 kişi iş sahibi olabilirdi. madem atıl duruyor, sokakta kalanlara açsınlar camiyi, boşuna sıcak ve ışıklar yanıyor. israf olmasın hiç yoktan.

  • noktalama işaretlerinin hayatımızdaki önemini bir kez daha gözler önüne sermiştir. gramer naziler olarak kalp krizinin eşiğinden döndük, öyle büyük dram.

  • özür dileriz seni yorduğumuz için, biz linke tıklar kararı okuruz.

    edit: 15 eylül 2021 tarihi itibarı ile aşı olmayanların işine son vereceklerini duyurdukları karardır.

  • - elektrikli süpürge, hortumu olan ve bagiran korkunç bir canavar degildir. siradan bir temizlik aletidir.
    - ekmek kizartma makinesine çok yaklasirsam, kizaran ekmekler firladiginda korkudan tezgahtan düsebilirim. bunun için sahibe miyavlamaya hakkim yoktur.
    - televizyonun üstüne çikip, kuyrugumu ekrana sarkitarak bir o yana, bir bu yana savurursam, sahibimin televizyon izlemesini engellerim.
    - mamayı begenmiyorsam, ona bok muamelesi yaparak, üstünü kapatmaya çalismam, hiçbir ise yaramaz. bir süre sonra o mamayi yerim.
    - sahip uyumaya giderken aniden cinlesip oyun oynamamak lazimdir. saat gecenin körü olmussa, oyun oynanmaz. sahip sabah erken kalkip, ise gidecektir. birakayim da uyusundur.
    - içi sivi dolu olan her kapta su yoktur. öyle her bardaga lap lap lap diye dilimi sokarsam, canim aciyabilir. dikkat etmek lazimdir.
    - evin içinden, pencereye gelen kediye dayilanmak ayiptir. o kedi bir gün açik pencereden içeri girebilir ve kafama güzel bir pati patlatabilir.
    - sahibimin tirmalamam için türlü maymunluklar yaptigi sey, tirmalama tahtasidir. koltuklar yerine, onu tirmalasam hos olur.
    - koltukta oturan sahibi, patilerimle çaktirmadan iterek, koltuktan düsürebilirim.
    - buzdolabinin altina kaçan oyuncak, miyavlayinca geri gelmez.
    - su akan bir muslugun altina kafami sokarsam, kafam islanir. bunun için sahibe küsmeye gerek yoktur.
    - perdeye tirmanmak kolaydir ama inmek zordur. perdenin tepesine çikip sonra "beni indir burdan!" diye sahibe bagirirsam, o da bana bagirabilir.
    - yeni bosaltilmis bir valizin içine girersem, sahip orada oldugumu fark etmeyebilir. sonra o valizi kapatip, dolaba kaldirir. bütün gün orada miyavlasam da duyulmaz.
    - kablo isirmanin hiçbir bahanesi yoktur.
    - açik olan her dolabin, özellikle buzdolabinin içine girmek, tehlikeli ve yasaktir. dolap kapanabilir, kiçim donabilir.