ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
chp'de bir istifa depremi daha
-
gündem malum. iş yerinde sıkıldığımda herkes gibi benim de imdadıma değişik grupların yayın organları yetişiyor bu ara. tabi ki de bunların arasında açık ara lider yine habervaktim.com.
diğer gelişmelerde olduğu gibi erdoğan bayraktar'ın istifasını tüm gazeteler nasıl görmüş diye eğlenirken habervaktim'de karşıma bu manşet çıktı:
chp'de bir istifa depremi daha!*
antalya'nın merkez ilçelerinden kepez'de chp'nin belediye başkan aday adayı olan zeki başaran, eski ak partili erdal öner'in aday gösterilmesi üzerine partisinden istifa etti.
sanırım gündemin hızına yetişemeyip delirip inzivaya çekileceğim artık. chp kepez belediye başkan aday adayı da istifa ettiyse ülke gerçekten karışmış olmalı. bakalım taraf'ta bu haberi görücek yürek var mı?
muzo'yla yastık sohbetleri
-
iki kez telefonla katıldığım, iki kez de izmir’de gösterisine gittiği program.
sony walkman’im ve sadece 6 numaralı peograma kayıtlı 104 radyo d akla getirir.
ortaokul ya da lise yıllarımdayım. annem muzo’yu dinliyorum, at gibi kişniyorum gülmekten ve sabah okula kalkamıyorum diye yasaklamıştı yatarken walkman’ı. ilk icadımı o zaman yaptım.
yastık kılıfının altından kulaklıkları geçirip, tam kafamı yasladığımda denk gelecek şekilde koydum. kılıfın altına da walkman’ı. sesini o kadar hassas ayarladım ki, yastığa başını uygun pozisyonda koymadan radyonun sesini duyamazsınız. bu azmi lise yıllarımda gösterseydim bambaşka hayatım olurdu belki*
dışarıya çıkacağım akşamlar, anneme teybe kaydettirirdim programı. defalarca dinlediğim programları var. dalai lama’nın mutluluk sanatı kitabını da ondan duyup, keyifle okumuştum.
terbiyesizliğin aslında eğer iyi niyetliysen terbiyesizce bir şey olmadığını, arkadaşşarkısını, benden önceki neslin aşklarını, ilişkilerini, şarklarını hep muzo’dan öğrendim ergenliğimde.
sana gönül borcum çok muzaffer güsar.
çok güzel günler, çok değerli ufuklar açtırdın bana o iki oda bir salon evin küçük odasında.
eyvallah.
25 ocak 2018 benzin zammı
bittiğinde oha dedirten filmler
-
(bkz: sonu sürprizli filmler)
(bkz: sonunda şok eden filmler)
(bkz: bittiğinde oha dedirten filmler)
(bkz: sonu dağıtan filmler)
(bkz: sonu oha dedirten filmler)
siz insanı delirtirsiniz lan. valla sizinle baş edilmez.
billur kalkavan
-
kendisiyle şöyle bir anım var. yıllar önce arkadaşlarla bodrum'a gitmiştik marinada gezerken kıyıya demirlemiş bir yatta kendisini görmüştük.
uzanmış güneşleniyor. ama nasıl vamp bir kadın, nasıl bir aurası var anlatamam. o zamanlar ekranda en sık görüldüğü dönemler biz de sivilceli ergenleriz bunun da etkisiyle ona hayran hayran bakmaya başladık.
her halde öküzün trene baktığı gibi bakmış olmalıyız ki
-çocuklar hafızanıza yeteri kadar kaydettiyseniz bırakın da güneşin keyfini çıkarayım dönüşte tekrar bakarsınız demiş, ardından da o müthiş kahkahasını atmıştı. bunun üzerine biz kafalar önde jet hızıyla ortamdan uzamıştık. azarlamadan, hakaret etmeden, esprili bir dille rahatsız olduğunu belirtmesini takdir etmiştik.
bende her zaman dobra, eğlenmesini bilen, hayattan zevk alan, kafasına göre yaşayan bir insan imajı çizmişti. ışıklar içinde uyusun.
boşta pisuvar varken kabine giren erkek
-
pisuvara sıçmanın yanlış olduğunu düşünen erkektir.
5 yaşındaki kızına seni sevmiyorum diyen anne
-
aynı binada ikamet ettiğimiz bir hanımefendi.
zor bir hayatı var, eşi ile mahkemenin uzaklaştırma kararı nedeni ile ayrı.
maddi sıkıntıları da var.
az önce açık camdan 3 kat aşağıda olmasına rağmen duydum;
- neden babana gitmiyorsun ? seni sevmiyorum !
hırıltılı ama yüksek sesle yanıtladı dünya güzeli busecik ;
- ben de seni sevmiyorum...
5 yaşındaki miniği sevgi tehdidi ile terbiye etmek...
kız da inatçı ama...
yine de çok ama çok şeker.
seslerini duyunca içim içime sığmadı, bir yetişkin çocuğuna "seni sevmiyorum" diyordu !
bu nedenle komşu hakkı, mahremiyet, özel hayat demedim, yazma ihtiyacı duydum.
o çocuk büyüyünce sevmeyi öğrenebilecek mi ?
tashih : mahremiyet sınırlarını aşmak gibi bir gaflete düşmüşüm, paylaştığıma pişman oldum
ama bu kadar kişi yazınca da silmekten de imtina ettim. merhametin kendi sıfatım olmadığını unutmuşum.
boğaziçi üniversitesi 1995 yıllığı
-
yıllıktan anlaşılıyor ki o dönemlerde çağdaş üniversite öğrencileri siyasi baskılara sadece sözlü olarak ve başlangıç seviyesinde maruz kalıyorlar ve bu baskıları sadece tiye alıyorlarmış.
o insanları değil, tüm insanları kastederek söylüyorum ki; bu tiye alma tavrının bedelini çok ağır ödüyoruz ve ödemeye devam edeceğiz.
yapamazlar denilen her şeyi yaptılar ve yapılamaz denilen diğer tüm şeyleri de yapmaya devam edecekler.
yobazlar yıkmadan, yok etmeden pes etmezler. binlerce yıl kin güder ama yine de yakıp yıkmak için örgütlenir, geri gelir, kaldıkları yerden devam ederler.
tiye alıp eğlenirken unutulan şey de bu olsa gerek...
türk hava yolları
-
sabah radyoda bu kuırumdan bir yetkilinin açıklamasına denk geldim. aşağı yukarı şöyle bir şeydi:
"uçaklarımız artık suriye üzerinden uçmayacak. sağından veya solundan dolanacak"
sağ sol ne lan, amk doğu batı bile demeye kafası basmayan ilkokul çocuğu gibi düşünen adamlara açıklama yaptıran şirket. he yavrum camiiyi geçince sağda di mi?
ekleme: ahan da size kaynak
karateci mi döver kung fucu mu yoksa aikidocu mu
-
10 yıl karate, 8 yıl boks, 3 yıl okul öncesi öğretmenliği yaptım; milletvekili tanıdığı olan herkesi döver.