ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yazarların linç edilme korkusuyla söyleyemedikleri
-
insanlarla, yalnız kalmamak, yalnızlığın ve konuşmamanın çok bunaltıcı olmasından ötürü konuşuyor ve ilişki kuruyorum. erkek arkadaşlarımın araba ve futbol sohbetlerinden, kız arkadaşlarımın dedikodusundan vesairesinden nefret ediyorum. sadece konuşma sırası bana da gelsin diyerek onların anlattıklarını merak ediyormuş gibi yapıyorum. günlük hayatta konuşulan hiçbir şey ilgimi çekmiyor.
insanlarla istediğim gibi konuşamadığım için, yüzde 99'unu salak, isterik veya cahil gördüğüm için, içten içe hepsini aşağılıyorum. kafamda onlarla alay ediyorum. baskıcı muhafazakar bir ailede yetişmiş olmaktan, sırf kendi çabamla bir yerlere gelmiş olmaktan, seneler önce bıraktığım inancımı; ne inançlısına ne de inançsızına gönlümce açıklayamamaktan, her şeyden bir sinir stres çıkmasından nefret ediyorum.
yaşadığım aşkları da yalan olarak düşünüyorum. kendimi ömür boyu rol yapmak zorunda olacak lanetlenmiş bir insan olarak görüyorum. bu rol bazen o kadar içime işliyor ki, aslında ne olduğumu şaşırıyorum. hiçbir şey benim için hiçbir şey ifade etmiyor. dünyanın böyle oluşuna kızıyorum. her şeyin dilediğince konuşulabildiği, değer yargılarının olmadığı, antik yunan'ın bile ötesine geçmiş, baskısız, yönetimsiz bir toplumun hayalini kuruyorum.
chp'li 15 milletvekilinin iyi parti'ye geçmesi
-
iyi parti'nin seçime girebilmesi için yapılmış anlaşmadır. haydi bakalım.
türkçede ışığı açtığımız şeyin karşılığı olmaması
-
vardır. (bkz: elektrik anahtarı)
başlık sahibinin editine edit: bilmiyordum demek ayıp değil. sen gündelik hayatta kullanmıyorsun diye kimse kullanmıyor da değil. biz bunu nalburdan böyle alıyoruz, koridorda zamanlayıcılı ışıklar sönünce şu anahtara basar mısın diyoruz kardeş, daha nasıl gündelik olsun? ha ağız alışkanlığı "lambaya/düğmeye basar mısın?" da diyoruz ingilizce'de "turn on the lights" şeklinde kullanıldığı gibi de sen onlarda da pek kullanılmayan switch'in karşılığını sordun diye onu yazdık. kaldı ki başlık, "türkçe'de karşılığı olmaması" diyor. var mıymış, varmış. bunun türkçe'de teknik adı da gündelik adı da budur. ha bu düpedüz karşılık yeterince gündelik gelmiyorsa, sırf "türkçe değil bu" dersin ve teknik kaçar diye yazmadığım adi anahtar, komitatör anahtar ve vaviyene ne derdin merak ediyorum. kendi adını geçtim, gördüğün gibi tekli, çoklu, aç kapa değişken kullanımlıların artık dile yerleşmiş adları bile var. projelere falan yazıyoruz bunu biz yani sen beğenmesen de.
başbakana canlı yayında kapa çeneni demek
-
az önce iş yerinde akpli bir vatandaşa okuduğum haber.
tepkisi; batının ahlâksızlığı demek oldu.
o yüzden türkiye'de olsa demeyin dostlar, türkiye'de olmaz, bizde kraldan çok kralcı soytarılar var.
aylak adam
-
"doğru, hep başkayız. ayak bastığımız her yer dünyanın merkezi oluyor. her şey bizim çevremizde dönüyor."
"düşünüyordu: çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. sinemadan çıkmış insan. gördüğü film ona bir şeyler yapmış. salt çıkarını düşünen kişi değil. insanlarla barışık. onun büyük işler yapacağı umurlur. ama beş-on dakikada ölüyor. sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu; asık yüzleri, kayıtsızlıklar, sinsi yürüyüşleriyle onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar."
"bir gün geleceğini, resimlerimi merak ettiğini, yalnız belki kötü bir huyu olduğunu, ikinci görüşünde konuştuğu kimselere 'siz' diyemediğini söyledi"
"bütün bu siz'ler, iz'ler, uz'lardan sıkılırım ben. yapmacık fazlalık gibi gelirler bana. ikinci konuşmamda 'sen' diyemeyeceğim biriyle bir daha konuşamam. ne dersin(iz)?"
"nasıl kolayca söyleyiveriyor bunu. sevmek! kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. bu değerler aynı olmadıkça iki kişi iki ayrı dil konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu?"
"acelem yok benim, biliyorsun. bir gün sana dünyada dayanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğretecem."
"belki de insanlar kendi kendilerine düşünmek, hayaller kurmak için yeteri kadar yalnız kalamadıklarından anlayışsız oluyorlardı."
"kalktılar. aynı odada uyumuyorlardı. iki kişilik toplumda sevgiyi dipdiri tutacak çareyi bulduklarını sanıyordu. evlenen iki kişinin gitgide sevgilerini yitirmelerinin baş sebebini aynı yatakta uyumalarında görürdü. uykuda başına buyruk yaşayan insan bedeninin kendini koyvermişliği; horlaması, yellenmesi, hepsinden çok o biteviye uyku soluması, kişinin bu bedende aramaktan hoşlanacağı gizlerin değerini düşürürdü."
atatürk olmasa da kurtuluş savaşı olacağı gerçeği
-
tarihi fesliden öğrenenlerinin gerçeği.
eski sevgilinin durduk yere araması
-
"neden ?"
aklımda sadece bu sorunun dönüp dolaşmasını sağlayan bir işkencedir bu...
"neden ?"
hala içimde bir yerlerde dağınık bir şekilde duran tüm o özlem, sevgi, aşk kırıntılarını kalbime gelişi güzel tekrar saçan bu telefon neden ?
işte yine o ses...tüm "hayır"’ların "evet" gibi geldiği, telefonun bir yanından girip öteki yanından çıkarak sımsıkı, ama sımsıkı sarılma isteği uyandıran o ses.
nedendir bu aramak ? herşeyi mahveden sen.. aldatan ve çekip giden sen...bir türlü sana yetemeyen “beni” tekrar aramayı düşünmen neden ?
yıllar sonra, bir kez daha, herşeye rağmen tekrar deneyelim dediğim zaman arkanı dönüp de “bu eleman kenarda dursun...şööle bi etrafa bakalım..daha iyisi var mı acaba ? ” diye başkalarıyla denemeyi isteyen sen; herşeyi ikinci kez elinin tersi ile ittikten sonra bu ağlamaklı ses neden ?
yine denedin ve yine mi olmadı ?
kimseler sevmedi mi seni ya da sen umduğun gibi sevemedin mi ?
seni sadece “sen” olduğun için seven,
gözlerinin en içine “ben” gibi bakan biri daha çıkmadı mı ?
umutsuz musun ?
ya da ;
mutsuz musun ?
artık hiçbirşey eskisi gibi olamayacak karamsarlığı içinde yorgun musun ?
eğer öyleyse ,
“ben” gibi olmuşsun.
ne üzücü ki neler hissettiğimi anlar olmuşsun.
“ne olurdu sanki yok etmeseydin herşeyi, ve ben en çok sevdiğim kadınla mutlu olsaydım” diyen ben gibi zamana mağlup olmuşsun.
gördün mü bak ne kadar zor geçen zamanı geri döndürmek..
ve o zamanla gidenleri tekrar yerine getirmek..
ne kadar zor tekrar güvenmek..
ve aslında ne kadar acı ilk fırsatta yine çekip gideceğini bilmek..
ama daha kötüsü..
belki de en kötüsü..
ne kadar yazık seni bu kadar çok sevmiş olmak ve ilk görüşte seni seçmek.
bir daha kimseyi bu kadar sevemeyeceğimi bilerek..
kevin durant
-
vay arkadaş, nasıl bir yüzdeyle atıyor anlamadım gitti. ben o kadar yüksek yüzdeyle akbil basamıyorum.
şişli etfal'de ayaküstü sıçan teyze
son öpüşmenin üzerinden geçen zaman
-
0 sn
hiç öpüşmeyince en son öpüşmenin üzerinden hiç zaman geçmemiş oluyor.
geç gelen debedit: ya arkadaş ders çalışmak için seçtiğim güne lanet olsun, insan ilk debe'sini böyle kaçırır mı ya la?! aylardır sözlüğe girmediğim tek günü mü seçtiniz beni debe'ye sokmak için bre allahsızlar? neyse bi arkadaş rica etmiş, geç de olsa yerine getirmek gerekir: (bkz: güvendik ilk-orta okulu yardım kampanyası)
amerika'da benzin bedava algısı
-
kafalarına vura vura anlattik gene anlayamadilar aq. ordaki benzin fiyatini tl ye çevireceksen oranin asgari ucretinide tl ye çevireceksin. evet adamlarin benzini turkiyeden yuzde 10 daha ucuz ama asgari ucretinide tl ye cevirince 8100 lira yapıyor 1604 lira değil. ayrica evet benzin neredeyse bedava algisi da doğru. bide doğru bi tespit yapmis gibi arastirmak bu kadar zor olmamali demezmi aq
edit: bide bana cevap yazmis sen fakirsin tr de az kazanıyorsun diye.tr de yasadigimi veya az kazandığımı hangi cümleden cikardin. bide hala ısrar ediyo adam yok ona geliri az denirmis 1000 dolarlik urunun 1000 lira olmasinmis. gerci neye uzatiyosam akp ye oy veren bi insansın aq
13 mayıs 2014 soma maden ocağı patlaması
-
soma'da gerçekleşen olay. soma kaymakamı maden ocağında patlama sırasında 300 işçinin bulunduğunu açıklamış.
http://www.posta.com.tr/…ngin-.htm?articleid=227836
edit:
an itibariyle, işletme sahibi ve sonrasında çıkan mühendislerin açıklamasına göre patlamadan önce yeraltına giren işçi sayısı 787.
11 ay sonra gelen edit:
(bkz: soma faciasının ilk kez yayımlanan görüntüleri)
http://www.bbc.co.uk/…2015/04/150413_vid_soma_maden
akıllı ile zeki arasındaki fark
-
zeka ile okulda, akıl ile hayatta başarılı olunur.