hesabın var mı? giriş yap

  • bu kız büyüyünce manyak taş olucak. harry potter and the philosopher's stone filminde hermione granger'ı oynadı. yazar j. k. rowling açıkça söylemiş hayalindeki hermione'nin bu kadar güzel olmadığını. henüz 11 yaşında, 90 doğumlu yani.

  • cidden çok enteresan yıllardı.

    sonra turkcell telsim'e karşı bir kampanya yaptı. turkcell'den turkcell'e dakikası 4 kontör oldu, turkcell harici aramalar gene 10 kontör ücretle devam etti.

    sokaktaki adamın bu kampanyaya tepkisi ise şu oldu:

    - abi 1.5 dakikadır konuşuyorsun, girdi kol gibi.
    + abi turkcell kampanya yapmış, dakikası 4 kontör. girmiyor yani.
    - yürü git lan! nasıl 4 kontör oluyor?
    + vallaha bak!
    - vay amuğa goyyim.

    evet, beklentilerimiz buydu, düşüktü. sonra uzaklardan bir yerlerden aria ve aycell adlı iki kahraman çıktı.

    aria : "günde 10 kontör bedava" gibi akıl almaz bir kampanya yaptı. aklımızı başımızdan aldı.
    aycell : cüzi bir paraya öğretmen hattı sattı. sınırsız denen kavramı hayatımıza soktu.

    başlarda turkcell "zengin hattı" olduğundan, marka pantolon, ayakkabı giymek gibi bir şey olduğundan, bazıları kazık da olsa, hattını değiştirmeye kıyamadı ama o kitle de zaman içerisinde azalınca, turkcell pazarı kaptırmamak için kampanyalara başladı.

    o yüzden ne zaman avea ile ilgili sözlüğe kötü bir şey yazasım gelse, yazar, silerim. adamlar bizi nerelerden kurtardılar, ahde vefa denen bir şey var. turkcell'i ise geçmişten gelen kinle petrol milyarderi olsam kullanmam.

  • 148 çalışma yılını deviren tarihi pizzacı. napoli centrale tren garından çıkıp direk karşınızdaki cadde olan corso umberto'da yürürken sağınızda kalıyor. (google map) entry'lerde çeşitli yorumlar olsa da tabi ki lezzet kavramı daha genele hitap etmek ile birlikte kişisel yanları olan da bir kavram. şahsi fikrime göre hayatımda yediğim en lezzetli pizza olmakla birlikte bu pizzacının asıl olayı sahip olduğu ruhu. evet çok sıra oluyor önünde ama içeriye girdiğinizde hissettikleriniz seyahatinizin asıl amacı olan italyan ruhunu sonuna kadar size sunuyor.

    marinara ve margarita olmak üzere iki çeşit pizza sunuyorlar menüde. marinara sadece domates sosu, doğal zeytinyağı ve fesleğen yaprağı , margarita ise domates sosu , doğal zeytinyağı, fesleğen yaprakları ve bu pizzanın bu kadar lezzetli ve meşhur olmasını sağlayan , bırakın italyayı direk napoliye özgü olan mozarella di buffalo campana ile servis ediliyor. marketlerde günlük taze olarak salamura suyunun içinde satılan bir peynir ve saniye düşünmeksizin hayatımda yediğim en lezzetli peynir. merak edenler için tuzu az , hafif lastik kıvamında ve sulu . napoli içerisinde çok meşhur diğer pizzacılardan da tatma fırsatınız olursa michele'nin lezzet farkının bu peynir olduğunu da rahatça anlayabilirsiniz.

    dükkanın içerisinde yiyebilmek için genelde bir saati bulan bir sıra beklemeniz gerekiyor. kapıdaki görevli ile görüşüp kaç kişi olduğunuzu söyledikten sonra size bir sıra numarası veriyor ve sıra geldikçe sesleniliyor. ben erasmus vesilesi ile napoli'de yaşadığım dönemde ise kapıdaki görevliye take away istediğimi söyleyip 5 dakika içerisinde pizzamı alıp çıkıyordum. dükkanın çevresindeki mini büfeler herhangi bir içecek almanız karşılığında pizzanızı mekanlarında yemenize izin veriyorlar. pizzanın fiyatı da bu arada 5 euro ve biz genelde iki kişi doyuyorduk eğer inanılmaz aç değilsek. aç olduğumuz zamanlarda da tek kişi zor bitiyorduk öylesine büyük.

    sonuç olarak hem gezdiğiniz şehirlerin yöresel lezzetlerini tatma açısından hem de pizzanın ana vatanı napoli'nin aktif en eski pizzacısı görme ve deneme amaçlı kesinlikle gitmenizi öneriyorum.

  • pekçok şirkette, pekçok olay ile gerçekliği kanıtlanmıştır.

    zira varolan müdürlerin, yöneticilerin yerine de kendilerinden daha yırtık, daha çalışkan, kafası çalışan alt kademe personeller geçecek kural bu. bunu istemeyen yöneticiler de potansiyele sahip personelleri şutluyor.

    kendi biriminde sırf sonradan şirkete girdi diye birim yöneticisi olmayan ama uzun vadede sağlam bir aday olan personeli saçma sapan bir şekilde işten çıkartmışlardı. sonrasında 3 kişi aldılar, meğerse adam 3 birimin işini yapıyormuş ciddi anlamda. tabi bu olayar genelde dedikodu ile dönen, yöneticilerin personeli sadece gelen dedikodular ile değerlendirdği şirketlerde yaşanıyordur.

    yönetici herşeyi bilir, yönetici bilmiyorsa senin bilmen mümkün değildir. biliyorsan da yanlış biliyorsundur. malesef bizdeki mantık bu.

  • "gaziantep'te 100 kişiye 'suriyelilerden memnun musunuz?' diye sorduk, 97'si suriyeli çıktı."

  • çocukluğuma dair hatırladığım en güzel anılarımdan. düşünüyorum da her şey çocukken güzel galiba.

    evin misafirlerle neşelendiği günlerde bir an önce akşam olmasını isterdim küçükken. ev misafirle dolup taşınca çocuklara yer yatağı serileceğini bilirdim çünkü. bütün çocuklarla birlikte yer yatağında yatacak olmak ayrı bir heyecandı benim için.

    düşünüyorum da meğer ne güzel günlerim olmuş çocukluğumda. ne güzel heyecanlarım, ne güzel telaşlarım olmuş sevinç ve hüzün dolu.

    insan çocuk kalamıyor tabii. zaman geçiyor. büyüyor. telaşlar değişiyor, sevinçler azalıyor, insan hüznün daha çok farkına varıyor.

    insan, artık yatakları serecek biri olmadığını anladığında büyüdüğünün farkına varıyor ve büyüdüğünün farkına vardıkça hissediyor hüznü.

    yatakları serecek biri olmadığında misafirler de gelmiyor artık. ev dolup taşmıyor. insanların neşeleri birbirine karışmıyor. ev hep sessiz.

    her şey çocukken güzel sözlük.
    çocukken sevinç dolu.
    çocukken masum.

  • belli ki marifettir. burada gururla anlatıldığına göre hırsızlar tarafından yönetiliyor olmamız şaşırtıcı değil. hırsızlar yönetici olarak kimi seçecek ya? tabii ki içlerinde en becerikli olanları. yazık benim annem çağ dışı kalmış, bize hırsızlık yapmamayı öğretti, sonra biz kopya bile çekmedik hırsızlıktır diye. meğer ahlak algısı değişeli çok olmuş, hırsızlık marifet olmuş. zavallı annem, zavallı ben. siz burada yediğiniz küçük (!) boku böyle keyifle anlatırsanız başka hırsızlar tabii övünür gemicikleriyle. aranızda hiçbir fark yok, biliyor musunuz? sizin çaldığınız küçük bir şey değil, onların imkanları sizde olsa aynı boku yiyeceksiniz. midem bulandı...

    edit: hiç gençlik aklı demeyin, ben de genç oldum. koca üniversiteyi bir tane kot pantolon, iki çift ayakkabı ile bitirdim. ama böyle şeyler yapmadım. ahlaksızsınız sadece.

  • vazo- :damar,
    pressör:büzücü baskılayacı

    vazopressör: damar büzücü
    vazopressin: damarları büzücü bir çeşit hormon.
    antidiüretik ( diürezi; idrara çıkmayı, önleme ) etki ile sıvı reabsorbsiyonu sağlar ve bu sayede damar volümünü artırır.