hesabın var mı? giriş yap

  • ugandalı bir arkadaşımın "bombaleeeyo" diye okumasıyla çığırından çıkan olay.

  • hak arayan masum insanların, adil olmayan düzende kriminalize edilişi de var bu filmde.

    doğada toprak ve su bir bütündür, birbirinden ayrı düşünülemez. hatta filmde de bununla ilgili güzel bir benzetme var, "su, toprağın kanıdır!" diye. ama mülkiyet hırsına yenik düştüğümüzden beri, şahsi çıkarlarımıza göre alan parselleyip sınır dışı bıraktığımız toprakların yaşam kaynağını keserek, adeta bir uzvu sıkıca bağlar gibi kangren olmaya mahkum ediyoruz. sonuç? hem toprak ve dolayısıyla dengesini bozduğumuz tabiat; hem de yaşamlarını idame ettirmek için toprağa bağımlı köylüler mağdur...

    üstünlüğünü topraklarındaki sudan alan osman’a karşı köylüleri esas çaresiz kılan, dönemin, doğaya ve vicdana aykırı tutumdan yana tavır sergileyen hukuk düzeni. ama adaletin bittiği yerde anarşi başlar demişler. haliyle ekmek kavgası ve yaşam mücadelesi içindeki köylüler de çaresizlikten adım adım terörize ediliyorlar. ilk eylemlerinde gözdağı vermek için bir köpeği öldürerek masumiyetlerini yitiriyorlar. ardından pusu kurup saldırı düzenleyerek haklıyken haksız duruma düşüyorlar. ve son olarak kapağı dinamitle patlattıklarında, öldürülen köylü, ateş edende 3'te 2 ceza indirimine neden olacak kadar kanun önünde "suçlu" duruma düşüyor.

    ilginçtir ki evren, adaleti, kendi yasalarıyla birtakım kişi ve olaylar üzerinden her daim gerçekleştirir; hem de acımasızca. osman, uğruna cana kıydığı suda, hakkını gasp ettiği ve karısına göz koyduğu kardeşi elinden boğularak öldürülüyor. bu trajedi önlenemez miydi diye sorgulayınca kırılma noktasına ulaşıyorum: osman'ın, "şeriatın kestiği parmak acımaz" dedikten sonra karara ettiği itirazın sonucu.

    hasan'ın olan bitene karşı tutumu, onu dilsiz şeytan yapmasa da köylülerin umutlarını suya düşürecek kadar pasifti. üstelik çıkışları, kendini otorite gören osman'ı ürküttüğü halde, sesi yeterince gür çıkmadığından ona bir yaptırım uygulayamadı. ama hikayedeki hasan, ağabeyi karşısında ezilmeyen, bencil bir karakter olarak yazılsaydı da olaylar çok farklı gelişmezdi. aşikar olduğu üzere hakkaniyet, birilerinin insafına bırakılmayacak kadar kritik bir mesele.

    hikayeye temel oluşturan kanunda son durum nedir, bilmiyorum. ama yanlış olanı seçmeye zorlanan hatta başka seçenek bırakılmayan nice hayat, terazisinin hassasiyetine aykırı hukuki politikalarla ziyan oldu. filmle şunu fark ettim ki adaletin bir fonksiyonu da hak arayışındaki insanları suç işlemekten korumakmış.

  • 1- para avcısı olduğunuzu anlamıştır.
    2- sizden bi cacık olmayacağını anlamıştır.
    3- hiç bir zaman mutlu olmayacak bir karaktere sahip olduğunuzu anlamıştır.
    4- her buluşmada 1 saat ağaç edeceğinizi anlamıştır.
    5- kısaca başına büyük dert alacağını anlamıştır.

    en iyisini yapmıştır.

  • poor things, türkçe adıyla "zavallılar", yunan yönetmen yorgos lanthimos'un 2023 yılında sinemaya damga vuran olağanüstü filmi. yazının hemen başında belirtelim, poor things şimdiden sinema tarihine altın harflerle yazılan bir klasiğe dönüşmüş durumda. film, sinemaya aşk seviyesinde tutkun her izleyiciyi sonuna kadar doyuran, 7. sanattan insanın ruhuna akan her türlü estetik unsuru içinde barındıran ve sinemadan beklediğiniz her şeyi eksiksiz karşılayan, muazzam ötesi bir yapım.
    şimdi bir tür bilim kurgu/fantastik/kara komedi olan poor things'in bu sıra dışı başarıyı yakalamasına neden olan parametreleri bir bir inceleyelim;
    (istemeden de olsa, okurların keyfini kaçırmamak adına yazıda spoiler bulunmayacaktır.)

    a.) tony mcnamara tarafından yazılan uyarlama senaryo
    filmin senaryosu, iskoç yazar alasdair gray'ın aynı adlı romanından uyarlama. avustralyalı yazar mcnamara ve yönetmen lanthimos, daha önceden yönetmenin çok başarı elde eden 2018 tarihli the favourite filminde de beraber çalışmışlardı. mcnamara bu filmde de lanthimos'un eline mükemmel işleyen bir metin vermiş. bir tür modern frankenstein uyarlaması da olan senaryonun, toplamda 5 adet felsefi katmana sahip olduğunu ve her katmanın seviyeyi yükselterek, içerdiği alegorilerle seyircinin beynini ziyadesiyle çalıştırdığını da belirtmek gerek. (feminizm, absürdizm, sürrealizm, postmodernizm, sembolizm)

    b.) emma stone tarafından mükemmel yorumlanan sıra dışı karakter
    kariyeri özellikle 2010'lu yıllardan sonra çok büyük yükselişe geçen stone'un bella baxter performansı, hiç unutulmayacak türden ve bu performansın şimdiden sinemaya damga vurduğunu söylemek yanlış olmaz. böylesi bir meydan okumaya şahit olmanın verdiği hazzı kelimelerle tarif etmek çok zor. üç kelimeyle; "anlatılamaz, görmeniz lazım."
    (stone'un bu meydan okuması toplamda 6 fazı kapsıyor. bunlar; bebeklik, ergenlik, gençlik, olgunluk, dönüşüm ve kendini gerçekleştirme)

    c.) yorgos lanthimos'un yönetmen dokunuşu
    "böylesi bir post modern romanın beyaz perde uyarlamasını hangi yönetmen çekmelidir?" diye sorsanız, cevap elbette ki lanthimos olurdu. çünkü yönetmen 15 sene önce tamamı yunanca ve yunan oyuncularla çektiği dogtooth'tan beri, yakından izlenen ve her filmiyle sanatını ilerleten çok başarılı bir yönetmen. poor things ile kariyer zirvesine ulaşan yönetmenin, burada pik yapıp, inişe geçmesini elbette istemem. 50 yaşında ve şu an elleri alev alev yanan yorgos'un, vizyonunun tükenmediğine inanmak istiyorum. çünkü bu sanatın, o'nun gibi direktörlere şiddetle ihtiyacı var.

    d.) yardımcı oyunculardan alınan toplam performans
    emma stone dışında, willem dafoe, mark ruffalo ve ramy youssef de inanılmaz başarılı. diğer oyunculardan hiçbiri gözünüze batmıyor ve hepsinden tek tek kuvvetli performanslar alınmış. elbette yönetmenin vizyonu, bunun nedenlerinden bir tanesi. ancak emma stone'un bu aşırı dominant karakteri altında ezilmemek ve güçlü bir sinerji yaratacak kadar, oyuncuların başarıyla sergilediği bu teatral yetenekleri sebebiyle, bir ara kendimi broadway'de sahnelenen bir oyundaymışım gibi hissettim.

    e.) güzel görselliğin gözlerinizi mest etmesi
    ilk defa bir lanthimos filmi, bu derece üst düzey bir görselliğe sahip. elbette ki bunda filmin bütçesinin, yönetmenin önceki filmlerinden daha büyük olmasının da payı var. ileri derece estetik kaygılarla çekilmiş karelerle ve adeta rönesans tabloları kalibresinde resimlerle süslü olan film, sadece sinema sanatı değil, tüm güzel sanatların hayranlarını mest edecek düzeyde bir sanat eseri. (çekimler, filmde belirtilen ülkeler dışında yapıldıysa da, londra, lizbon, iskenderiye, marsilya ve paris'ten en çok, lizbon sahnelerini içeren görsellik iddialıydı.)

    f.) prodüksiyon kalitesinin mükemmelliği
    poor things sadece metin yazarlığı, yönetmenlik ve oyuncu yorumları olarak değil, prodüksiyon tasarımı, tema müzikleri (jerskin fendrix'in bestelerine bayıldım), makyaj, görsel efekt ve kostüm anlamında da kusursuz bir film. lanthimos filmini adeta mükemmeliyetçi bir kuyumcu gibi işlemiş ve bizlerin beğenisine sunmuş. bu film, hiçbir parametrede aksamayan, sinir bozucu bir mükemmelliğe sahip.

    g.) filmi modern klasik yapan yenilikçi/bağımsız ruh
    zavallılar'ın şimdiden klasik hale gelmesindeki en önemli parametre. poor things, çok düşük bütçeli bir film değil. ancak aynı zamanda avangart, yenilikçi ve bağımsız sinema sanatı ruhuna da sahip. işte filmin bu 4 yapraklı yonca olma durumu, filmi 2023'ün en ileri seviye sinema eseri olmasına yol açıyor ve geçen senenin diğer büyük yapımlarından pozitif anlamda ayrışmasını ve o'nun sıra dışı bir klasik haline gelmesini sağlıyor.

    işte lanthimos'un filmini modern klasik yapan parametreler böyleydi. film 9 şubat'ta ülkemizde de gösterime girecek. 2023 yılının yıldızı en kuvvetli parlayan bu olağanüstü filmini, "kesinlikle kaçırmayın" diyerek yazıyı noktalayalım.
    (letterboxd puanı : 5/5 link)

    not : poor things'i izlemeden önce, eğer hala izlemediyseniz, 2015 tarihinde görsel efekt dalında oscar da kazanmış olan, son yılların en iyi bilim kurgu yapımlarından olan "ex machina" yı da, mutlaka izleyin derim.
    ex machina (2014/imdb)

  • herkes eğlenebildiğim kızla evlenirim demiş de, burada başlığın asıl anlamının ne olduğunu herkes biliyor ve yine erkeklerin yüzde 95'i evlenmeyi düşündüğü kızın geçmişte "eğlendiğini" sorgulayıp kafayı yiyerek karşısındaki kıza da çileyi çektiriyor. burada yazılanlar o yüzden hiç samimi gelmiyor ne yazık ki. eğlenebildiğim kızla evlenirim diyen erkeklerin hepsi eğlenemediği kızlarla evlenip sonrasında da çileler içinde "evlenmeyin abi rezil kepaze çok iğrenç bir yaşam keşke evlenmeseydim hayatımı yaşamaya devam etseydim" diyor.

  • türk yemeklerini değil nusret, czn burak, çirkin bıyıklı pilavcı gibi yemek sektöründeki şov maymunlarını ve bazı sağlıksız beslenme alışkanlıklarımızı iğnelemiştir. güzel reklamdır. her buluttan da nem kapmayıverin.

    edit: yine de siz ton balığı yemeyin. taşıdığı civa ve diğer ağır metallerle sağlıklı sandığınız bu yiyecek aslında sizi yavaş yavaş zehirlemekten başka bir sey yapmıyor. ayrıntısı şurada

    canınız balık mi çekti? alın bir kilo hamsi, palamut, lüfer. afiyet olsun.