hesabın var mı? giriş yap

  • yapısında minik çekirdek bölümü vardır. bu çekirdek
    kuyrukluyıldızın olduğu yerde çekirdek on kat bölümünü oluşturur. güneşe yakın olduğunda buzdan oluşan çekirdek su buharı olmak üzere gazlaşır ve buharı püskürtür ve bu çekirdek bir kuyruk oluşturur.
    kuyrukluyıldız karbon içerir. yani organik bir meloküldür fakat bu organiklik aynı molekül yapıya sahip molekülle çarpışınca istikrarı kaybeder.
    bazı kuyrukluyıldızlarda cn yani nitril ya da siyanür molekülü bulunur.

  • dedem bana kontör yollamaya çalışırken mesajı turkcell yerine benim numarama atar:

    "0537**** kontur 50"

    bir şeylerin yanlış olduğunu farkeder ve 5 dakika sonra ikinci mesajı atar:

    "0537*** kontur yollama 50"

  • birleşik krallık parlamentosunun en üst kamarası. öyle de kadim bir tarihe sahip.

    düşünün daha osmanlı devleti resmen kurulmadan önce, orta çağ'da kurulmuş bir yapı. şövalyeler ve zengin kimseler oluşturuyordu bu kamarayı. günümüzde bu kamaranın bütün üyeleri lord ünvanını taşır.

    bu aralar çokça gündeme gelen bu mahkemenin bir zamanlar cadı oldukları gerekçesiyle insanları idam ettirdiklerini, bizlerin şimdi karayip korsanları'nda gördüğümüz o efsanevî yaratıkların vaktiyle gerçek olduklarına inanıp yüzlerce korsanı sürgüne, o yaratıklarla mücadeleye gönderdiklerini düşünün. ingiltere'nin iyi kötü tarihini bir şekilde belki temsili bile olsa koruyor olması çok güzel bence.

    14. yüzyıldan sonra ise lordlar kamarası ve avamlar kamarası olarak ikiye ayrılmışlardır. din adamlarının yanı sıra kral tarafından çağrılan soylular oluşturuyordu lordlar kamarasını.
    o zamanlar günümüzdeki gibi 1000 civarı üyesi yoktu tabii. harbi asil insanlardı üyeleri ve sayıları 50 civarı idi.

    osmanlı imparatorluğu'nun buraya da etkisi oldu tabii. istanbul'un fethi ile birlikte avrupalılar o koca duvarların toplarla yıkılabileceğini görünce feodal sistem gittikçe zayıfladı ve soylular üzerindeki baskılar arttı. avam kamarası daha da güçlenmeye başladı.

    günümüzde 26 lord, ruhanî üye diye adlandırılır. işte bu adamlar harbi soyludur. bu kişilerin 12. yüzyılda yaşamış dedelerinin bile kim olduğu bilgisi mevcuttur ellerinde.

    çoğunun dedesi 15. yüzyılda gerçekleşen meşhur köylü ayaklanmasında öldürülmüştür muhtemelen ya da zar zor kurtulmuştur.

    günümüzde pek bir işe yaramasa da bir zamanlar birleşik krallık'ın krallıktan sonraki en yetkili kurumu idi burası.
    hâlâ kibirlidirler. bunu 2007 yılında avam kamarası tarafından oy çokluğuyla kabul edilen ve lordlar kamarası üyelerinin seçimle belirlenmesine yönelik yasa tasarısını reddedip kraliyet tarafından atanma usulüne devam etmelerinden de anlayabilirsiniz.

  • bakın tekrar söylüyorum;
    (bkz: insan ırkı yok edilmeli)

    bilmem kaç milyarlık gezegen. ne canlı türleri geldi geçti hala geçmeye devam ediyor ama bu dünya bu evren insan ırkı kadar şerefsiz, adi ve vahşi bir tür daha görmedi görmeyecek. el birliğiyle linç ettiğiniz domuz bile insandan daha merhametli daha vicdanlı.

  • son 7 haftada ibb ile maçı da olmadığına göre artık rahatlıkla şampiyon diyebiliriz onlar için.

  • - seni rüyamda gördüm cansu.
    - sahi mi? nasıl gördün?
    - nasıl desem? böyle bazı şeylerden arınmış, saf, yalın bir şekilde diyeyim.
    - ay gerçekten mi? hadi, inşallah.
    - aynı şeyi ben de sabah kalkınca dedim biliyor musun?
    - ne dedin?
    - hadi, inşallah dedim. akşam bize geliyorsun değil mi? film izleyecektik?

  • beş milyon suriyeli ülkede yeni bir demografik sorun oluşturacak dediğimizde bir şey olmaz abartmayın, diyen karaktersizler neredesiniz.

    onlar bizden bir, biz onlardan bir can alsak ne olacak.

    türk çocukları, suriyeli düşmanı; suriyeli çocuklar, türk düşmanı olarak yetişecek.

    yatacak yerin yok recep.
    bu 40 milyon insanın ahı öbür tarafta seni ne duruma sokacak acaba.

  • bakın açık söylüyorum.
    doktoram bitti.
    ikinci master bitmek üzere.
    işime de tapıyorum.
    ama hiçbiri beni "kod yazan kadın" olmak kadar havalı yapmıyor.
    yeni başladım, keyifle devam ediyorum.
    resmen "girl talk"tan sıyrılıp "man talk" olayına giriyorsunuz.
    masaya onlarla birlikte oturuyorsunuz.
    "man the maker"a kafa tutuyorsunuz.
    "solu birleştirecek kodu buldum:
    <div style="text-align:left;">"
    gibi salak geyikler bile yapabiliyorsunuz.
    buradan tüm hemcinslerime sesleniyorum:
    yo kızlar bunu hak etmiyoruz!
    yo kızlar bunu kabul etmeyelim.
    yıllarca "teknolojiyi getiren erkek" miti ile uyutulduk. persil yeşil adam ve mr. muscle bile bu fikri ekti beyinlerimize.
    inanın kolay!
    inanın salak diziler izlemek, popüler edebiyat okumak yerine buna zaman ayırsanız dünyayı değiştiririz.
    avm tipi aile kadını olmayın nolur!
    tüketen değil, üreten biz olmalıyız.
    hepimize güveniyorum.

    edit: hepiniz çok tatlısınız! ayrı ayrı mesaj atacağım akşama.
    (bkz: minik ilayda'ya yardım kampanyası)

  • üst edit: minik bir duyuru için yazmaktayım dostlar. nisan 2023'te kitabım çıktı dostlar. bu link üzerinden kitabım ödülsüz'e ulaşabilirsiniz. toplu taşımada okunmaya uygun oldukça ince bir kitaptır kendileri.

    günde 3-4 saatim toplu taşımada geçiyor, bunun büyük kısmını da oturarak geçirme fırsatım oluyor. giderken yaklaşık 40 dakika minibüste, 1 saat de metrobüste vakit geçiriyorum, dönerken de aynısı tersten. zaman zaman bu süreler artabiliyor. şimdi ben bu vaktimde yolu izleyebilirim, telefonda oyun oynayabilirim, müzik dinleyebilirim, instagram ve çeşitli sosyal medyada gezinebilirim, mesajlaşabilirim. bir de kitap okuma eylemini gerçekleştirebilirim tabii.

    şimdi bu seçeneklerden hangisini neden seçtiğimi anlatayım. yolda uzun uzun sosyal medya ile uğraşamıyorum. çok sıkıcı oluyor bir süre sonra. yani bakın zaten boş vakitlerimde biraz bakmışım sosyal medyaya ve yolda harcayacağım 3-4 saat söz konusu. 3-4 saatimi sürekli olarak sosyal medyada harcayamam. müzik dinlemek güzel tabii, ama nedense içimden çok dinleyesim gelmiyor, hem zaten kitap okurken de müzik dinlemek mümkün oluyor. oyuna gelirsek, oyunlar ne kadar sararsa sarsın en güzeli bile 2-3 gün içinde bıktırıyor beni kendinden. o sebeple ayda 1-2 gün en fazla mobil oyunları oynuyorum. mesajlaşmaya gelince, toplu taşımada yanındaki amca/teyze saygısızca konuşmaları okumaya çalışırken pek de güzel bir şey değil açıkçası. hem zaten her zaman yapabileceğim bir eylem, toplu taşımada zorunda kalmadıkça nadir mesajlaşıyorum. geriye ne kaldı? okumak.

    nadiren sözlükte ya da internette çeşitli yerlerde okuyacak bir şey bulup onu okuyorum, onun dışında ise bu 3-4 saatimi kitapla renklendiriyorum. eğer elinizde kitap varsa bir film ya da tiyatro izlemek kadar keyifli bir aktiviteye sahipsiniz demektir. hatta belki daha bile fazla keyifli. motor sesi mi? duymuyorum bile. başka insanların sesi ya da minibüsteki müziğin sesi de öyle. duymuyorum. yok rahatsız edecek boyutta gürültü mü oluyor? takıyorum kulaklığımı açıyorum müziği ve yine kitabı okuyorum. şimdi gürültü de rahatsız edemez.

    şov mu peşinde koşuyorum? kardeşim, iki kere spor salonuna gidip tanışabileceğim kızlara başlığı açan yazarın ifadesiyle şov yapmak dururken, neden kitapla metrobüste amcalara teyzelere filan şov yapayım? hadi diyelim metrobüs güzel kızlarla dolu olsun. yahu hiç tanışamayacağım kıza niye şov yapayım? günün sonunda yine tanışmayacağız.

    neden kitap okuyorum? çünkü okumayı, yazmayı, edebiyatı seviyorum. fularım yok. sahte değil, gerçeğim. entelektüel değilim, iyi bir okurum altı üstü.

    bir de not edeyim şunu, başlık ve entry sıçarken okuyan ile okumayan arasındaki fark hemen belli oluyor.

    özetle; kitap okumak okuyanı içine çeken ve her an her yerde yapılabilecek eylemdir. okumayı istemek yeterlidir. kimsenin de şov için birden fazla kitap okuyabileceğini düşünmüyorum, çünkü harcadığı emeğin karşılığını alacak şovu elde edemeyecektir.

  • yanlis yone yurudugumu farkettigimde cep telefonunu cikarip, sanki yeni mesaj gelmis gibi okuyup sonra yeni bulusma noktasina gider gibi davranirim...