hesabın var mı? giriş yap

  • alkole gösterilen toleransın cinsiyete ve kişiye göre değişmesi. bu sadece içme sıklığıyla ilgili değil, birden fazla sebebi var.

    cinsiyet:
    kadınlar, erkeklere nazaran çok daha kolay sarhoş olma eğilimindedir. bunun nedenlerinden biri erkeklere nazaran daha küçük bir bedene sahip olmalarıdır. dolayısıyla aynı miktarda alkol daha küçük bir vücuda girmiş olur. bir kadın bir erkekle aynı kiloda olsa, o erkekle aynı miktarda içse bile; erkeğe göre kanında daha yüksek bir alkol seviyesi olur. alkol vücut yağında değil vücut suyunda tutulur. kadınlar genellikle erkeklerden daha yüksek vücut- yağ oranına sahiptir. dolayısıyla bir erkeğe nazaran daha az vücut suyuna sahiptir. bu da alkol emilimini yavaşlatır.

    genetik:
    vücutta işlenen alkolün çoğu, başlangıçta 'alkol dehidrojenaz' enzimi tarafından 'asetaldehit' adı verilen bir bileşiğe metabolize edilir. asetaldehit bileşiği ise aldehit dehidrojenaz enzimi ile metabolize edilir. bazı insanlar, aldehit dehidrojenazda yetersizdir, bu da kanda asetaldehit birikmesine neden olur. kandaki asetaldehit oranının artmasının semptomları cildin kızarması ve sarhoşluktur. örnek olarak asya kökenli insanlar genellikle çok daha kolay sarhoş olurlar. çünkü çoğunlukla genetik olarak aldehit dehidrojenaz enzimleri düşüktür.

    içme hızı - metabolizma hızı:
    eğer alkol, karaciğerin metabolize edebileceği hızdan daha hızlı içilirse karaciğerde asetaldehit birikir ve sarhoşluk artmaya başlar. yani 30 dakikada içilen 2 bira ile 10 dakikada içilen iki biranın sarhoşluğa etkisi içme hızı - metabolizma hızı açısından birbirinden farklı olacaktır.

    vücuttaki su oranı:
    alkol toleransına bir diğer etki eden şey vücuttaki su oranıdır. alkol adeta bir idrar söktürücü gibi davranır çünkü vücuttaki suyu bir sünger gibi emer. metabolizma, vücuttaki alkolü enzimlerken kandaki suyu kullanır. bu da daha sık idrara çıkmaya ve vücuttaki su oranının düşmesine yani dehidrasyona neden olur. çünkü alkol yağ ile değil su ile çözülür. halihazırda az su tüketen biri, daha kolay sarhoş olur. akşamdan kalma teriminin nedeni de budur. alkolün vücuttan emdiği su tekrar yerine konmazsa, daha uzun süreli sarhoşluk etkisine ve baş ağrısına neden olur.

    vücut büyüklüğü:
    120 kilo bir insanın vücuduna giren alkolle, 60 kilo insanın vücuduna giren aynı miktardaki alkolün sarhoşluğa etkisi farklı olur. 60 kilo insanın vücudunda daha az su olduğu için daha kolay sarhoş olur.

    içme sıklığı:
    sık alkol tüketiminin beyindeki nörotransmisyon (nöronlar üzerinden taşınan sinir iletimi) üzerinde çeşitli etkileri vardır. ıçme sıklığına göre beyin, belli bir stimülasyon (uyarıcı – tepki) seviyesi izler. bu seviye arttıkça alkol eşiği yükselir, azaldıkça düşer.

  • almanya'dayken roportaj yapiyolar..

    - nasilsin hami, mutlu musun?
    - saaanki baska bır dünyadan geeelmis cibiyim.. macta yeniliyoruz, ben uzuluyorum kola iciyorum, onlar eglenip bira iciyorlar. ben boyle bir sey cörmedim..
    - almanca nasil?
    - bana dediler, almanca ogreneceksin. ben bu yastan sonra almanca ogrenip ne yapacagim?

    bi de unutulmaz

    - hami penalti kacirdin, ne diyosun?
    - canim sagolsun.

    diyalogu vardir..

  • sosyal ve kamusal ortak yaşama kurallarının kadını kollayacak şekilde yapılandırılması.

    bunu sadece feminizmle açıklamak sığ bir bakış açısı çünkü feminizmin tarihi ancak 150 yıl, halbuki gynocentric dünya düzeni binlerce yıllık bir birikim. dünya düzeninin erkeklerin harcanabilirliği, kadının korunması üzerine kurulu olduğunu görmeniz zor değil.

    ms. clinton "savaşların asıl mağduru kadınlardır çünkü erkeklerini kaybediyorlar, evlerini kaybediyorlar, çocuk yetiştirme sorumluluğunda bir başlarına kalıyorlar" demişti. sanırım bundan güzel örnek olmaz.

    "insan medeniyeti neden bu şekilde gynocentrism eğilimine girmiş" sorusunu sormazsanız; cevabını canlı evriminin biyolojik, psikolojik ve sosyolojik evriminde aramazsanız mağdur dili ve edebiyatında master yaparsınız. kendinize bunu reva görmeyin.

    sosyal hayatımız gynocentrik bir düzen üzerine kurulu çünkü b şıkkı insanlığı bulunduğumuz noktaya getirmezdi, toplumun evrimini göz ardı edemeyeceğiniz bir oluşumdan bahsediyoruz yani gynocentrism medeniyetin bir ürünü.

    özellikle son 70 yıldır; insan medeniyetinin bu yapısal kabulünün sarsıldığı, medeniyet döneminde hiç yaşanmamış bir çağdan geçerken kadın-erkek birlikte yaşama kurallarının çok hızlı değişmesi sonucu çatışmaların artması normal. zamanla her şey yerli yerine oturacak. hiç test etmediğimiz bir deney yaşıyoruz. deneyin sonuçlarını tüm insanlık birlikte göğüsleyeceğiz. hem karnım doysun hem pastam dursun sürdürülebilir bir süreç değil, şimdilik kesin olan tek şey, sittin sene böyle ikilemli bir yönetim, medya, adalet, sosyal yapı ile devam edilemeyeceği. ikilemli çünkü hem gynocentrik gibi ama hem de bazı işlerde öyle olmasın gibi kendi içinde ihtilaflar yaratan bozuk bir düzenden bahsediyoruz.

    buradan sonraki sürdürülebilir gelecek için ancak spekülasyon yapılabilir. benim tahminim mevcut ikilemli dünyanın orta yolu ve sağduyuyu mecburen ortaya çıkaracağı yönünde. çünkü dünyamız ve kendi doğamız aşırılıkları köreltip düzeltme hareketleri ile gelişen bir yapıyı zorluyor.

    ayrıca (bkz: women are wonderful effect)

  • geç? kime göre neye göre geç sen bana onu söyle hele.

    haftanın 2 günü hastanede nöbetçi olan bir sağlıkçıyım belki. belki gece çalışan bir özel güvenlik işçisiyim. barmenim, ikinci öğretim okuyan bir öğrenciyim belki.
    gecenin bir saatinde rahatsızlanan akrabamın, arkadaşımın yanına sırf cebimde taksi parası olmadığı için gidemedim belki hatta.
    hepsini geçtim, sikimin keyfine göre barlarda demleniyorum, sürtüyorum sana ne lan?
    kamu hizmetlerini senin mesai saatlerine, komşu/akraba gezmelerine göre mi ayarlamak zorundayız? normal olmanın kıstası senin uyku düzenine göre mi belirleniyor a benim kınalı cahilim?

    işini gücünü yahut keyfini geceye göre düzenlemiş bir insan elbet otobüs seferi isteyecek o ''geç'' saatlerde.