hesabın var mı? giriş yap

  • hayatımı değiştiren insan kendisidir. 1991 yılında gitar çalmaya başladım. ilk gitarım beyaz renkli bir kore yapımı fender stratocaster'dı. o yaz gitar dersleri vs derken ilk seneyi geride bıraktım. 1992'nin yazında yine bodrum'a gittim her yaz olduğu gibi. bu sefer yaş 14 olduğu için ailem gece 1'e kadar bodrum'da arkadaşlarımızla dolanmamıza izin vermişti. o zamanlar bodrum başka bir alemdi bir ara anlatırım. tam merkezde, barların olduğu sokakta şimdinin kule bar'ın yanında beyaz ev vardı. işte onun önünden geçerken hayatımda hiç duymadığım kadar güzel bir ses duydum. yanımdaki arkadaşım da neyse ki benim gibi müzik tutkunu bir çocuktu ve beraberce beyaz ev'in kapısından girdik çekingen şekilde. yavuz vokal yapıyor ve gitar çalıyordu, bir arkadaşı da akustik gitar ve back vokallerle ile eşlik ediyordu. o akşam bize içki almamamız şartıyla konseri izlememize izin verdiler.

    bir ay boyunca yavuz'un çaldığı her akşam babamla ya da yalnız beyaz ev'deydim. neler dinliyor, neler çalışıyor, ne ekipman kullanıyor hepsini birinci elden hatmettim. hayatımda içtiğim ilk birayı da yanlış hatırlamıyorsam yavuz ile beraber içmiştik. ben içememiştim gerçi iki yudumdan sonra. *

    istanbul'daki o kış konserlerine yaş sebebiyle giremedim ama ertesi yaz yani 1993'te yine beyaz ev'in gediklisi olmuştuk. hem bu sefer yavuz da ekibi toplamış ve blue blues band ile çalmaya başlamıştı. biz de sadece iki kişi değil 7-8 kişi gidiyor ve resmen ders niteliğinde izliyorduk yavuz'u. keyifler yerindeydi yani.

    1995'te artık kapıda kimlik sorulmadığında istanbul'da da girebilmeye başlamıştım programlarına. piyasa küçük, gitar çalan az olduğu için yavuz ile sohbet etmeye ve görece tenha olan programlarında uygun olduğu zaman barda beraber bira içmeye de başlamıştık. yavuz, çekingen bir genç adamdı ve her çaldığı akşam modunda olmuyordu. bazen grup arkadaşlarıyla kulise geçiyordu programa ara verdiğinde. bazense barda yalnız takılıyordu. kimseyle muhabbet etmek istemediğini iki cümlede anlayabiliyordunuz. benim şansıma ben genelde keyifli zamanlarına denk gelmiştim. hatta bir defasında "yavuz sana bira ısmarlayabilir miyim" dediğimde, "sen niye ısmarlıyorsun ben zaten burada çalıyorum. ben sana ısmarlıyorum" demişti gülerek. 50'lik şişko bardak bir efes istemişti. o akşam, gördüğüm en keyifli yavuz çetin'di. 5-6 yıl sonra aramızdan ayrılacağını bilsem o bardağı saklardım.

    1996 yılında yavuz çok güzel bir amfi almıştı: daha türkiye'ye yeni gelen bir seriden seçmişti amfisini: peavey classic 30. aynı amfinin daha büyük olanı duman'ın gitarcısı batuhan mutlugil'de de var hatta. yanlış hatırlamıyorsam o seriden ülkemize o sene 5 6 adet gelmişti. biri batu'da, birini yavuz almıştı. amfilerden bir tanesini bir caz gitarcısı almıştı adını hatırlayamadığım. bir de aynı serinin farklı bir versiyonu gelmişti delta isimli. onu da bir başka gitarcı almıştı. o delta modeli amfi de piyasada baya bir barda kullanılmıştı. sürekli denk geliyordum. ama batu ve yavuz'un seçtikleri en güzel iki modeldi.

    yavuz bir süre mojo, jazz stop ve jazz bar'da bu sarı peavey classic 30'u kullanmıştı. hatta blue belgeselinin açılışında amfiyi yavuz'un odasında görebilirsiniz. yanlış hatırlamıyorsam 1997'de yavuz fender twin reverb almak için amfiyi satışa çıkartmıştı. ben de o sene bilgi üniversitesi'nde okumaya başlamıştım ve yavuz'un izinden ben de istanbul barlarında çalmaya başlamıştım. bir yandan da pera jazz okulunda gitar bölümüne gidiyordum haftada 2 gün okul çıkışı. ama düzgün bir amfi bulamıyordum zevkime göre.

    tam da o sırada yavuz'un amfisini satacağını duydum. sarı peavey, benim kadıköy'de zamanında stajerlik yaptığım bir gitar dükkanına (şimdinin bira fabrikası olan dükkan) satılığa çıkmıştı. dükkan sahibi benim gitar hocam olduğu ve yavuz'u çok sevdiğimi bildiği için ilk ve sadece beni aramıştı. o dönem ev telefonu vardı bende sadece. şansıma dükkandan aradıklarında evdeydim ve haberi duyar duymaz resmen uçarak dükkana girdim. yavuz ile dükkanda da karşılaştık. selamlaştık. amfiyi almaya geldiğimi söyledim. o da fender twin aldığını o yüzden mecburen sattığını anlattı vs.

    neyse o gün aldığım peavey classic 30 halen daha yanımda ve aktif şekilde kullanıyorum.
    dile kolay 23 sene olmuş amfiyi alalı. uzun yıllar binden fazla işte kullanmışımdır. zamanla yoruldu ve eskidi bu sarı amfi. düğmeleri döküldü. ısparta'da bir konser sırasında voltajdan dolayı tüm devreleri yandı. normalde çöp olması gereken amfiyi iki amfi parası verip restore ettirdim amerika'dan orijinal parçalarını getirterek.

    uzun uzadıya yazdım. ama işim gereği richie kotzen, slash, joe satriani, andy timmons, steve vai vs kim varsa canlı izleyip tanıştım. hem yurt dışı hem yurt içinde vip workshop'lara vs katıldım. dünyadaki en iyilerin arasındaydı yavuz çetin. eğer yaşasaydı ülkemizin tim pierce'ı olacaktı net şekilde.

    benim için yavuz'u en iyi anlatan kayıtlı performansı, deniz arcak'ın bırakın beni şarkısının sonunda doğaçlama çaldığı solosudur. canlı performansı buradaki kayıtta çaldığı gibi inanılmaz akıcı ve muazzam bir dinamik içerirdi yavuz'un.
    şu karantina günlerinde kendisini anmış oldum. son 4 saattir o amfiyle gitar çalıyordum aklıma geldi. huzur içinde uyusun.

  • iki adamın delirmesinden ziyade bir adamın geçmişinden yüksek hızda kaçarken bulabileceği en kötü zeminde kaza yapıp tepetaplak oluşu. ve kendinizi özdeşleştireceğiniz karakter kesinlikle willem dafoe'nun karakteri thomas wake değil, winslow. daha fazlası da spoiler olacak ki o bölgeye girmek istemiyorum. filme tekrar göz atmaya çalışacağım zira dilini altyazı okuyamayacak kadar çat pat konuştuğum yabancı bir ülkede, şu ana kadar karşılaştığım en kötü ses sistemiyle izledim, ve ikilinin aksanları ve lehçeleri handikapı daha da coşturdu says ı. hakkındaki beklentilerimin yüksek olmadığı robert pattinson, ki kendisinin diğer performanslarına aşina değilim, sağlam oynamış, bıyığı da yakışmış maşallah. eğer kendisi sözlük okuyucuysa yüzünü gülümsetecek nadir entrylerden birine imza atıyorum.

  • starlink uydularının teknolojik yoğunluğuna da sonra değineceğim ama şu anten'i bir inceleyelim;

    starlink anteni

    efendim starlink alıcı anteni başlı başına kendi teknolojik alanının en üst ürünüdür.

    neden derseniz size "phased array antenna" demek isterim. türkçe'siyle "fazlı dizi anteni". (kabul ediyorum türkçe'ye çevirince ciddiyetini kaybediyor)

    peki phased array antenna nedir ?
    normalde siz yörüngedeki uydulara erişim için çanak anten kullanırsınız. hepinizin eline de geçmiştir. hatta kurtlar vadisi izlemiş olanlar diziyi sunan next&nextstar firmasının antenlerini filistin ve ırak havzasında da ürün yerleştirme ile görmüş olmalıdır.çanak anten

    çanak antenler ucuzdur. ama çok önemli bir handikapa sahiptir. sabittirler. keza yörüngedeki uydu da sabittir. yani dünya'nın dönüşüne göre. (bkz: geostationary orbit) (bkz: jeostatik yörünge)

    starlink gibi kafanızın üstünden sürekli bir o tarafa bir bu tarafa doğru gidip gelen uydular söz konusu olduğunda çanak anten kullanabilmeniz için çanak antenin sürekli uyduya doğru yönlenmesi gerekir. bunu da motorlarla sürekli mevlana gibi komple çanak anteni oynatarak yaparsınız anca...

    peki spacex ne yapmış ?
    "ya gardaş çanak anten mi kaldı, bi de onu oraya çevir buraya çevir mi yapıcaz başlarım öyle dünya'ya ben mars'a giderim valla" demiş. sanırım mars'a giderim diyince oturup bir ciddiye almışlar bunu diyeni. çanak anten kullanmaktansa sinyali başka bir şekilde yönlendiren bir anten çeşidi aramışlar. aslında çok da aramamışlar, amerikan savunma sanayisi sağolsun hemen imdatlarına yetişmiş orda da. (bkz: internet) (bkz: mems)

    alet bu.
    önü
    arkası
    yakın çekim

    merak edenler için teardown videosu da şu. yukardaki görseli ordan aldım.
    bu aletin üstündeki her küçük bakır daire bir anten(patch anten). evet spacex 632 tane anten koymuş buna, salaklık etmiş demi ? yoh gardaş değel. salaklık eder mi goskocaman elon beyefendi...

    bu aletin (ki kendisine dishy antenna deniyor. bildiğin tabak yani) en önemli özelliği yeteneğine göre ucuz olması. ucuz dediğim de bir bilgisayarın fiyatının 4'te biri kadar fiyata... entry'nin sonunda söyleyeceğim kullanım alanını duyunca bu paraya bunu yapmış olmalarına çok, hem de çok şaşıracaksınız.

    nedir bu 632 antenin hikmeti ?
    bu antenlerin her biri kendine göre bir tabanca *. her biri orijinal sinyalin belli belli bir fazında sinyal oluşturup sinyali uzaya gönderebiliyor. bu da şu resimde görülen etkiye neden oluyor. sinyali istenilen tarafa doğru, neredeyse çanak antenin tam yönlendiği durumdaki gibi göndermeyi sağlıyor. oynar parça olmadan hem de.
    amacımız da buydu zaten. kafamızın üzerinden geçen bir starlink uydusuna sinyalimizi yönlendirmek.

    bu phased array antenna'lar aesa radarlarının ana bileşeni. peki aesa radarı nedir ?
    aesa: active electronically scanned antenna demek. bu da işte bizim phased array antenna'nın aktif olanı aslında. yani sinyal sürekli olarak herhangi bir yöne doğru istenilen şiddette yönlendirilebiliyor. bir de küçük ufacık antenleri alıcı olarak kullanırsanız oluyor size radar(bu starlink anteni de aslında sadece yazılımı değiştirilerek aesa radarı olabilir) aselsan da bu sistemi f16'larda kullanmak için geliştirmelerini sürdürüyor. (onlarınki patch anten ile değil de vivaldi anteni ile yapılma. konuyla ilgisi olanlar aradaki farkı bilir)

    yani savaş uçağında da yeni yeni kullanılmaya başlayan bir teknolojiyi "eve sokmayı başarmaları" takdire şayan. gerçi eve sokmuyorlar yine, spacex bu antenleri açık bir alana koymanızı öneriyor ama hadi diyim ki "bahçeye sokmayı başarmaları" sizin gönlünüz olsun.

  • ismi kepler-452 olan güneş gibi bir g-type yıldızın çevresinde, bir yıllık dönüşünü 385 günde tamamlayan gezegen. ayrıca habitable zone'da bulunuyormuş.

    düzeltme *: şuan kepler teleskobuna gezegenin 1400 yıl öncesine ait yansımaları geliyor.

    ekleme: birkaç yazar arkadaştan mesaj aldığım için aşağıdaki bilgileri ekleme ihtiyacı duydum;

    bu gezegeni keşfeden araç bir uzay teleskobu. ismi kepler. diğer fırlatılan uydular gibi. şuan güneş sistemimiz içinde kendi yörüngesinde dönüyor o da.

    kepler teleskobu tarafından keşfedilen kepler-452b gezegeni dünyamızdan 1400 ışık yılı uzaklıkta. bu da en kolay haliyle şu demek; bilinen en hızlı şey ışığın uzay boşluğunda ilerlerken gerçekleştirdiği hızdır. ışık sadece 1 saniyede 300 bin km yol alır. bu da 1 yıl için 9.460.800.000.000 km yapar. yani kepler-452b dünyadan 1400 ışık yılı uzaklıkta denirken; 1400 x 9.460.800.000.000 km uzaklıkta olduğu ifade ediliyor.

    uzaydaki tüm cisimler (gezegenler, meteorlar, uydular, vs..) yıldızlardan aldıkları ışıkları uzay boşluğuna iletirler (yansıtırlar). teleskoplardan gördüğümüz görüntüler ise bu yansımaların teleskoplara ulaştıkları anki görüntüleridir. yani 1 ışık yılı uzaklıktaki bir gezegeni izliyorsak eldeki veriler, gözlemimiz sırasında onun 1 yıl önceki yansımasıdır.

    farzedelimki aynı dünyada ki gibi insalar orda da var olsalar ve şuan bize teleskopla baksalar onlar da bizim 1400 yıl önceki (ms. 600'lü yıllar) yansımamızı görürler.

    tabi sırf teleskoplar için geçerli bir durum değil bu. mesela sabah kafayı kaldırıp doğrudan güneşe bakarsak, (direk bakamıyor olsak da) biz onun 8 dk. önceki görüntüsünü görürüz.

    basitçe anlatmaya çalıştım.

    ek: kepler teleskobunun gözlem methodu daha farklı. kepler'in nasıl gözlem ve tarama yaptığını @dopermen #53445557 nolu entrysinde bahsetmiş.

  • iki trafik polisi arabası yanyana ilerlemektedir.
    sivil herhangi bir arabaya "34 ..... kenara çekermisiniz" diyerek hayatının hatasını yapar polis. diger arabadan cevap yetistirmekte zorlanmaz polisler.
    "kenara çekermisiniz diyen dillerini yesinler senin."

  • bu durum bir süre sonra adamı iyice bezgin bekir yapar. her şey cep telefonunu açmaya üşenmekle başlar.

    - cep telefonun çalıyo açmıycak mısın?
    - annemdir, kalkınca bi ara ararım.

    - mesaj geldi sana galiba...
    - bankadandır boşver.

    - *telefon çalıyo, bakayım mı?
    - uğraşma yanlış numaradır.

    - kalk kalk, evde ayak sesleri var
    - sittiret kedidir

    - kapıyı yumrukluyolar duymuyo musun?
    - amaan kapıcıdır

    - baltalı bi adam var kapıda!!
    - boşver ev sahibidir...