hesabın var mı? giriş yap

  • trakya'yı ikiye bölmek isteyen çılgın projelerden sonra akla yatkın ve halka faydalı bir proje duymanın huzurunu yaşıyorum.

    haydi türkiye, kurtulacağız din ile uyutup halkı soyan arap kıçı yalayan haramilerden.

  • bilimadamlarının gronland da yaptığı çalışmalarda, inceledikleri 75 bin yıllık buz katmanlarında buldukları sülfürden yola çıkarak ortaya çıkardıkları faciadır. dünya nüfusu o güne kadar 60 milyonken, gerçekleşen patlama ve doğrudan getirisi olan kimi olayların neticesinde nüfus bi'kaç binlere kadar düşmüştür.

  • aynı zamanda 100 kontöre 25 sms atılan acı ve yokluk içindeki dönemleri yaşadığı için telsim'in 250 smslik paketlerine sevinmiş nesildir efendim.

  • büyük ev ablukada, son feci bisiklet, yüzyüzeyken konuşuruz ve benzeri gruplardan sonra enteresan isim sıkıntısı çeken yeni indie gruplarımız için açılmasını elzem bulduğum başlık. maksat vatana millete hizmet olsun, gençlerin önü açılsın.

    günün isim önerileri:

    olmadı onu öyle yapalım
    tavuk ye
    biberona oturak
    acayip sevimli yorgan mafyası
    kerbela disko
    g.ö.t.
    bükük tasolarını
    tam orası
    mervelerdeyiz
    son peygamber sosis köpek

    muhtelif günlerde güncellenecektir.

  • sadece nuri bilge ceylan filmlerini sikistirmaya yarayan bir codec cesidi. algoritmasi cok basittir sadece key frame'ler birakilir delta frame'lere gerek kalmaz. key frame'ler de jpeg olarak sikistirilsa olur. mesela bir nuri bilge ceylan filmi dort sahneden olusuyor diyelim. sikistirdigimizda elimizdeki veri su olacaktir:

    sahne 1 - 35dakika
    sahne 2 - 25 dakika
    sahne 3 - 45 dakika
    sahne 4 - 15 dakika

    boylece tum filmi toplam 4 tane jpeg + sure bilgisine indirebiliyoruz. sesleri de dusuk bitrate'le kaydetsen olur, 680mb'lik divx oluyor sana 30mb'lik nbm. (nuri bilge movie).

    en buyuk ozelligi kayipsiz bir sikistirma algoritmasi olmasidir.

  • trt spor spikerleri :

    x- almanya'nın sunumundan hiçbir şey anlamadım.
    y- ben de hiçbir şey anlamadım.
    z- ben de anlamadım.

    geri zekalısınız çünkü.

  • avustralyalı jeolog ve kaşif. aralık 1911'de başladığı antarktika keşif gezisi* ile tanınır. bu keşif gezisi sırasında öyle şeyler yaşamıştır ki insanlık tarihinin en zorlu hayatta kalma hikayelerinden birinin baş kahramanı olmuştur.

    tasmanya'nın başkenti hobart'tan 2 aralık 1911'de yola çıkan sy aurora isimli gemi 8 ocak 1912 günü commonwealth bay'deki cape denison'a ulaşır ve burada ilk iş olarak ana üs kurulur.

    ekipten mawson ve iki yol arkadaşı - isviçreli kaşif xavier mertz ve ingiliz üsteğmen belgrave ninnis - yani toplamda üç kişi* 10 kasım 1912 günü king george v land ismi verilen bölgeyi keşfetmek üzere kızak ile yola çıkarlar. sorunsuz bir şekilde kıyı şeridinin haritasının çıkarıldığı, jeolojik örneklerin toplandığı ilk beş haftanın ardından far eastern party ismi verilen bu üç kişilik ekip sonradan ninnis glacier* ismi verilecek olan ve ana üssün 480 km doğusunda bulunan buzulu geçmektedir. ekipten mertz kayakla yol alırken, mawson kızağının üzerinde, ninnis ise ikinci kızağın yanında tempolu bir şekilde koşmaktadır. bu sırada derin bir yarığı örten kar tabakasına basan ninnis, tabakanın kırılması sonucunda yarığa düşer. en iyi altı köpek, çadırları ve önemli ikmal malzemeleri de bu büyük yarığa düşer. yarığa bakan mawson ve mertz yaklaşık 50 metre aşağıda kayalık bir çıkıntı üzerinde biri ölü biri yaralı iki köpeği görürler sadece; ninnis ise kaybolmuştur, bir daha görülmez. 14 aralık 1912 tarihinde kaybolan ninnis 25 yaşındaydı sadece.

    yaşanan bu korkunç olay üzerine mertz ve mawson geri dönmeye karar verir. yanlarında iki adama bir hafta yetecek kadar yiyecek, bol miktarda yakıt ve bir adet primus marka ocak vardır. köpekler için ise yiyecek kalmamıştır. önceden geride bıraktıkları yedek bir çadırı almak amacıyla 27 saat boyunca durmadan kızakla yol alırlar. geri dönüş yolculuğu giderek zorlaşmış zira erzakları iyice azalmıştır. erzağın yetersizliğinden dolayı kalan köpeklerin bazıları ile hem kendilerini hem de diğer köpekleri beslemek zorunda kalırlar. sonraları the home of the blizzard isimli kitabında mawson bu durumu şu sözlerle anlatacaktı:

    "köpeklerin eti tel tel, sert ve çok yağsızdı. ara ara değişiklik olsun diye köpek etini ufak parçalara ayırıp az miktarda kalmış olan kurutulmuş et ile karıştırıp haşlayarak yemeyi denedik. aşırı derecede açtık, fakat iştahımızı doyurabilecek bir şey yoktu. kısıtlı miktarda köpek etine eklemek üzere normal yiyecek stoğumuzun sadece birkaç onsunu kullandık. köpeklerden çıkan et çok azdı, kullanabildiğimizi aldıktan sonra gerisini beslenmeleri için diğer köpeklere verdik. köpekler kemikleri ve derileri geriye hiçbir şey kalmayana dek yediler."

    bu yolculuk sırasında iki adamın fiziksel durumlarında hızlı bir bozulma görülür: baş dönmesi, mide bulantısı, karın ağrıları, irrasyonalite, deri, tırnak ve saç kaybı, derinin ve gözlerin sararması gibi. mawson bir süre sonra yol arkadaşında belirgin bir değişiklik fark eder: mertz devam etme isteğini kaybetmiş görünmektedir, tek isteği uyku tulumunda kalmaktır. ishal ve akli durumundaki bozulmalarla mertz'in durumu gittikçe kötüleşir. psikolojik dengesi öyle bir hal alır ki bir ara mertz soğuk ısırığından* mustarip olduğunu reddedip küçük parmağının ucunu ısırarak koparır. bunu şiddetli hiddetlenmeler takip eder ve bir noktada mawson çadırlarına ve kendine zarar vermemesi için arkadaşının göğsüne oturup kollarını yere yapıştırmak zorunda kalır. bir sonraki aşamada mertz nöbetler yaşar, komaya girer ve ninnis'in yarığa düşüp kaybolmasından 25 gün sonra, 8 ocak 1913 günü yaşamını yitirir.

    o zamanlar husky karaciğerinin aşırı miktarda a vitamini içerdiği bilinmemektedir. ayrıca o miktarda a vitaminin insan karaciğerine ciddi zarar verebileceği de bilinmemektedir o dönemlerde. her bir husky karaciğerinin ağırlığının yaklaşık 1 kilo ettiği ve yaklaşık 6 husky karaciğeri yendiği düşünüldüğünde ikilinin hypervitaminosis a yani a vitamini zehirlenmesi yaşamasına yetecek kadar karaciğer tükettiği tahmin edilmektedir. fakat köpek etini yemek için fazla sert bulan mertz mawson'a göre daha fazla karaciğer yemiştir; iki adam da a vitamini zehirlenmesinden mustariptir fakat mertz'inki kronik bir hal almıştır. bu arada inuit geleneklerinde köpeğin ciğerinin asla yenmediğini belirtmekte fayda var. inuitler muhtemelen köpek karaciğerinin fazla tüketilmesinin ölüme yol açabileceğini zamanla deneyimleyip öğrendikleri için böyle bir gelenek gelişmiştir.

    douglas mawson sonraki 100 mili* tek başına katetmek zorunda kalmıştır. bu ana üsse dönüş yolunda mawson da ninnis gibi bir buz yarığından düşmüş fakat kızağının yarığın ağzına sıkışması sonucunda ölümden dönmüştür. kızağın koşum takımına takılıp asılı kalan mawson tırmanarak kurtarır kendini.

    mawson sonunda cape denison'a vardığında sy aurora isimli gemi birkaç saat önce ayrılmıştır. mawson ve mawson için geride kalıp bekleyen 6 kişi aralık 1913'e dek bir sene daha kışlarlar orada. bu süre içerisinde mawson ve arkadaşları antarktik kıyılarını keşfe çıkar, manyetik güney kutbunun yerini daha yakın bir şekilde tespit ederler.

    antarktika'dan dönen douglas mawson, 31 mart 1914'te guillaume daniel delprat'in kızı francisca adriana delprat ile evlenir. mawson ve francisca'nın patricia ve jessica isimli iki kızları olur. 1914'te kendisine ayrıca şövalye ünvanı verilir.

    edit: bu üç adamın rotasına şuradan gözatabilirsiniz.

  • bence en iğrençleri salçalı (''salça kaynatıyorum, salçalandım, taze salça aldık'' vb) ve kan ağlamalı (''anavatan kan ağlıyor, kıbrıs kan ağlıyor, her yer kan ağlıyor'' vb) olanlardır.
    kusucam bi gün birisinin suratına. böyle iğrenç tabirler olur mu allah aşkına...

    vampirli bir fıkra vardı, biz lisedeyken çok anlatılırdı. hatırladığım kadarıyla şöyleydi;
    vampirlerin takıldığı bir bar var. her giren vampir, barmene diyor ''barmen bana koca bir bardak kan'' barmen veriyor. herkesin keyfi yerinde.
    sonra vampirin birisi, ''barmen bana bir bardak sıcak su'' diyor. herkes şaşırıyor. vampir dediğin kan içer sonuçta. ''hayırdır?'' diyorlar. bizim vampir cebinden kullanılmış bir ped çıkarıyor ve ''ben sallama içeceğim'' diyor.
    böyle tabirleri ne zaman duysam, aklıma bu iğrenç ötesi fıkra gelir.

    ya bence insanlar regl olduklarını söylemek zorunda değiller. gerçekten yani. kimse bilmek zorunda değil. saklanması gerekiyor demiyorum. ama bilinmesi de gerekmiyor. mutlaka söyleyeceksen ve regl oldum diyemiyorsan, ''hasta oldum'' falan de bari en azından. insanı vatandan, salçadan soğutmayın gözünüzü seveyim ya. içim kalktı yine.