ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
serkan inci'nin ekşi sözlük satıldı iddiası
-
biz marabalar ile birlikte mi satıldı acaba diye akıllara soru getirir. ne bileyim lan kendimi bir garip hissettim ilk okuyunca. garip bir duygu.
maaşlarımızda bir değişiklik olacak mı acep?
edit: başlık başa..
fazıl say'ın maç izlerken canavara dönmesi
-
günümüzde fenerbahçelilik öyle zorlaşıyor ki, ülkenin en entelektüel adamını bile şu duruma sokuyor.
işyeri diyalogları
-
beş dakika önce;
-abi bana biraz avans ateşlesene.
+geç kaldın birader, dağıttım bütün parayı.
(sesini değiştirerek)
-kısa kuyruk bu avdan da evine aç dönüyor.
belgesel tadında şirket amk.
yayaya yol veren araca çarpan motorcunun ölmesi
-
arabanın durduğun an ile motorcunun çarptığı an arasındaki zaman boşluğuna bakılırsa motorcu çok hızlı gelmekte. ayrıca yaya geçidi olan bir yerde duran araç yanlış bir şey yapmamıştır.
vefat eden kişiye allah rahmet eylesin.
el laberinto del fauno
-
minik bir kızın hayalleri ile içinden çıkmaya çalıştığı yalnızlığı ve savaşın, faşizmin insanları sürüklediği acımasızlık, zaman zaman gözlerimizi kapatmaya zorlayan şiddet sahneleri; savaşları televizyondan aksiyon filmi gibi izleyen bir dünya için fazla gerçek bir film. budalaydı ofelia belki o gerçeklik içinde, belki de biz budalayız, kendi arındırılmış hayat akışımızda görmüyoruz gözümüzün önündeki gerçek dünyayı. ofelia kendini o ortamda bir yere koyamadı, yalnızlığından bir dünya yarattı; biz kendimizi filmde bir yere koyamadık çünkü ne savaş yaşadık ne de o denli yalnızlık..
giden günlerim oldu
-
dil bilmesem çok hüzünlü sözleri olduğunu zannedeceğim, ama neyse ki türkçe bildiğim için melodisindeki hüzne yabancılaştığım şarkıdır.
sözlerini irdelemek gerekirse, ki şart değil, ama irdeleyelim :
giden günlerim oldu (neye veya nereye gitti? hadi neyse..)
seni anmadım yola bakmadım hala (az sonra değinilecek..)
dile gelmeden düşlerim yanlızlığa (gizli yüklem(?) kullanılmış. ama çok gizli, bilemiyoruz)
susman da yeter ki son vermem için hayatıma (seni anmadım, gittiğin yola bakmadım, ama sussaydın hayatıma son verirdim mi, ne??)
tüm güllerim soldu (tamam, olabilir..)
sana atmadım taraf olmadım asla (neye taraf, hangi taraf? hangi taraf hangi durumda hangi tarafa solmuş gül atar?)
dile gelmeden düşlerim yanlızlığa (bir gizli yüklem daha.. ilkiyle aynı olduğundan şüpheleniyorum.)
gülmen de yeter ki geri gelmem için hayata (sus öleyim, gül geri geleyim.. hadi olabilir o ruh zannı terkedilende, neyse...)
beni alsalar ipe koysalar (ipe koymak? "benden boncuk yapsalar" anlamında mı?)
dayanamaz yine kadere salsalar (ne dayanamaz? kadere salmak ne demek? hadi bi anlamı var diyelim de, neyi salsalar?)
gönlüm arıyor titriyorum bak (akıl telim titredi, ne dediğimi bilmiyorum bak?)
sıra gelmeden gidemem ki ben (gitmek ölmek manasındaysa -ki bi manası varsa öyledir muhtemelen; 4.mısra ile bağdaştırırsak şöyle bir sonuç çıkıyor: susman da yeter ölmem için. ama allah sıralı ölüm versin. sen susunca önce büyükler başlasın gitmeye, ben gençliğime doyayım.)
tutmaz ellerim seni görmeden (neyi tutmaz dicem ama, hadi takatsizlik anlamında kabul edelim..)
zaman geçiyor bekliyorum bak (tek başına anlamlı, bütün içinde neyin beklendiği anlaşılamayan bir cümle.)
kısaca konu : galiba birisi birini terk etmiş. terk edilen çok üzülmüş, bilemiyor ne diyeceğini. ama terbiyeli bi kişi, kötü de konuşmak istemiyor, öyle ağzına geleni söylüyor.
milli takımın 3 saat değil 50 dakika beklemesi
-
iki ülke arasında krize neden olan, nota'nın falan havada uçuştuğu milli takımın izlanda'ya alınmaması olayı gerçek görünmüyor.
iniş saati: 22:37 (tsi)
burak yılmaz'ın yayın açıp 3 saattir bekliyoruz demesi: 23:30 gibi.
50 dakika sonra 3 saattir bekliyoruz diyor, çıkışın ardından yine aynı şeyi söylüyor, 3 saattir bekliyoruz.
ayıptır.
milyonlarca insan izlerken bile kendisini sürekli yere atarak hakemi aldatmaya yönelik hareketten sürekli ceza alan bir şahsın yine bir aldatma durumu söz konusu gibi görünüyor.
fallout shelter
-
olası bir nükleer savaş sırasında saklanmamız gereken yer. türkçe karşılığıyla nükleer serpinti sığınağı. nükleer bomba atıldığında meydana gelecek blast (basınç), ışık-ısı ve en önemlisi radyoaktif serpintiden korunmak için yapılan sığınaklardır.
bir fallout shelter şu özelliklere sahiptir: sığınak bütünüyle yeraltındadır. gama ışını etkisini asgari düzeyde tutabilmesi için en az 60 cm beton, 20 cm çelik, 8 cm kurşundan veya üst kısmı 90 cm kalınlığında topraktan yapılmış olmalıdır. giriş kısmında birikebilecek radyasyon miktarını en aza indirmek için sığınağın girişi en az iki dik açılı dönüşle sağlanır. sığınak kapısı patlama etkisi ile bükülüp yeniden eski haline gelebilecek yapıdadır. sığınaktaki en önemli sistem havalandırmadır. yüzeye çıkan bir boru aracılığıyla çekilip filtrelenen hava içeriye verilir. bunun için sığınaklara hem elektrikle hem de elle çevrilerek çalışabilen hepa filtreli havalandırma sistemleri yerleştirilir. el yapımı olarak kearny hava pompası da kullanılabilir. bazı sığınaklarda havalandırma çıkışına açılan alternatif kaçış kapağı bulunur. sığınaklarda ek olarak jeneratör için egzoz çıkışı, dışarıyı bakabilmek için periskop ve tuvalet için de ayrı bir havalandırma borusu yerleştirilebilir. nükleer bomba atıldıktan en fazla iki hafta sonra radyasyonun dışarı çıkılabilir bir seviyeye düşeceği kabul edildiğinden sığınakta en az iki haftalık yiyecek ve su bulundurulur. yeterince konserve ve kişi başına günlük en az 4 litre su depolanır. kazma, kürek, çekiç, testere, çakı, mum, ilk yardım çantası, potasyum iyodür, yangın tüpü, el feneri, pille çalışan radyo ve radyoyu emp'den korumak için metal bir kap, düdük, ekstra piller, kibrit, portatif ocak, çamaşır suyu, geiger sayacı veya kearny serpintiölçer, portatif tuvalet ve sabun sığınakta mutlaka bulundurulması tavsiye edilen malzemelerdir. daha kötü post apokaliptik senaryolara hazırlanmak isteyenler silahlardan uydu telefonuna, telsizlerden nbc kıyafetlerine, gizlenmiş arazi araçlarına kadar türlü çeşit ekipman bulundurabilirler tabii.*
dünyada nüfusuna oranla en fazla fallout sheltera sahip ve olası bir nükleer kıyamete en hazırlıklı ülke isviçre'dir. 1970'lerden beri isviçre'de her evde 700 metre mesafede patlayan 12 megatonluk bir bombanın etkisine dayanabilecek fallout shelter yapılması zorunludur. ülkede yaklaşık 400 bin fallout shelter vardır. bu da nüfusun yüzde 114'ü kapasiteye tekabül eder. en yakın ülke isveç'te bu oran yüzde 81'dir. almanya'da ise sadece yüzde 3'tür. bu yüzden bir nükleer kıyametten sonra önemli ülke liderleri ve hamam böcekleri ile birlikte sadece isviçrelilerin sağ kalacağı şeklinde bir espri vardır. :)
mega holdings
-
yalandan bi web sitesi yapiyosun,ici bos,devamli az calisarak cok para kazanmayla motive ediliyorsun,e bisey urettigin de yok, bununla ilgili guzel bir insanin guzel bir sozu vardi ;
"çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar."
mustafa kemal atatürk
erkeğin ısıtma fonksiyonu
-
odun bazlı olmamızdan kaynaklanır.
sümeyye erdoğan'a suikast emri
-
hazır ortam kadın cinayetleri konusunda hassasken bunu nasıl kullanırım diye düşünen habercilerin olduğunu gösteren olay. tamam cahil toplumuz ama hiç mi ajanlı film izlemedik? direk seçim kazandıracak bir hamle lan bu. o değil de insanlar ciddi ciddi inanırlar şimdi buna.
canlı yayında komşu tarafından tehdit edilmek
-
nezaketinden ödün vermeyen ancak cesaretini de belli eden, oldukça ölçülü ve düzgün bir şekilde konuşan kel ve sakallı bir abi içeren video. karşısında ise çeşitli sesler çıkaran bir primat var.
kaldırım mühendisi
-
1986 yılında van'a tayin edilmiştim. daha doğrusu sürülmüştüm..1987 de siyasi yasaklıların (demirel,ecevit vs) yasaklarının kaldırılması için referandum yapılacaktı. turgut özal yasakların devamından yanaydı. bu nedenle anap yasaklar lehinde , muhalefet ve hüsamettin cindoruk aleyhte propaganda yapıyorlardı. hüsamettin cindoruk vanda miting yaparken özal için “kaldırım mühendisi”demişti.o dönemde de kraldan fazla kralcı savcılar vardı. hemen başbakana hakaret suçundan cindoruk hakkında dava açtılar.özal da müşteki müdahil oldu. bu davaya ben bakıyordum.
van başsavcısına uğramıştım. odasında otururken telefon çaldı. adalet bakanlığı
müsteşarı arıyormuş.bir süre konuştuktan sonra “davaya bakan hakim şimdi yanımda isterseniz ona sorun” dedi. telefonu aldım kendimi takdim ettim. “ bizim dava ne oldu” dedi. şaşırdım. “sizin davanızı anlayamadım”dedim. “canım sayın başbakanımızın davası “dedi. bu derece taraf tutan bir müsteşar olacağını tahmin etmezdim. ( sonradan neleri gördük). biraz atıştık. sonuçta dava sonuçlandı.savcı temyiz etti. yargıtay beraet kararını tasdik etti.
yani bu söz, yargı kararına göre hakaret değildir.
kitapçılarla girilen diyaloglar
-
-barthold'un moğol istilasına kadar türkistan kitabını arıyorum.
-yok.
-hadi ya...
-yani var da eski, otuz beş milyon.
çok mu fakir gözüküyorum lan?