hesabın var mı? giriş yap

  • katil olmasının yanısıra yağmur ormanlarındaki popülasyonların dengelenmesinde hayati bir role sahiptir. haddinden fazla çoğalan türün bu mantarla karşılaşma ihtimali arttığından çoğalan türe haddini bildirmekte ve dengeyi sağlamaktadır. geleneksel çin tıbbında birçok hastalık için tedavi edici amaçlı kullanılmaktadır. antibiyotik etki içerdiğinden ötürü kesinlikle ve kesinlikle tarafsız, yansız bir doktor onayı alınmadan kullanılmamalıdır. bu işten rant sağlamayan hiçbir doktor da kullanımına destek vermeyecektir. unutmamak lazım ki birşey faydalıysa ve bilimsel olarak da tabanı varsa zaten ilaç olarak piyasaya sürülmektedir. farmakoloji bilimi boşa gelişmemiştir. ne olduğu belirsiz alternatif tedaviler kullanmak haybeyedir. işin ucunda dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak vardır. bakanlık onaylı aldatmacasına kanmayınız, onayı veren sağlık bakanlığı değil tarım bakanlığıdır.

  • dumura uğratan bir eylemdir. belki de canı sıkkındır, biraz hava almak istemiş olabilir. sevgilisiyle tartışmış da olabilir. bilemedim. böyle bir olayla karşılaşan kişi, olayı fizik ve mantık kuralları çerçevesi içerisinde değerlendirmeden ata seslenip komşuluk ilişkileri adına balkonda gece muhabbeti yapabilir.

    http://i.imgur.com/sxjhm.jpg

  • şu adamın asaletine, karizmasına, ûslubuna bak bir de şimdilerdeki devlet adamıyım diye geçinen tiplerin varoşluğuna bak. arada milyonlarca km fark var.

  • --- spoiler ---

    portakal'ın chp'li belediyelerin yardımlarının engellenmesine, diyanet işleri başkanlığı'nın siyasallaşmasına ve tüm devletlerin yoksullaştığına yönelik tespitleri 'ihlal' olarak değerlendirildi.
    --- spoiler ---

    halkın gerçekler hakkında bilgilendirilmesini ihlal olarak değerlendirmiş iktidar karşıtı yayınları engelleme üst kurulu. katıksız ihlaler konusunda kombo yapan yandaş basına tek bir ceza vermeyen kurum ışık hızıyla fox tv'ye ceza yağdırmış. ne desek gg.
    (bkz: keser döner sap döner gün gelir hesap döner)
    edit: bkz düzeltildi

  • medyum memis kimligimle soylemek isterim ki bu filmin muzigi acar televoleciler ve haberciler tarafindan aglamakli huzunlu sahnelerde kullanilacak.

    misal:sibel can in eski kocasi supper insan hakan ural bir mafya hesaplanmasinda kanlar icinde hastaneye falan goturulurken calacak bekgraund da.
    benzer bi uygulama schindlers list ve apocaliptikanin unforgiven versiyonunda yapilmisti hatirlatayim.

  • mba yok, düşünmüyorum da. aile şirketi yok, peder düşünmüyor da. zaten boğa burcuyum.

  • içine nişasta, pirinç unu, portakal veya limon kabuğu, vanilya vs. konulmayan, konulmaması gereken tatlıdır. basit ancak kıvam konusunda biraz problemli bir yapım şekli vardır.

    ne asfalt kıvamında olacak ne de de pirinç taneleri suyun içinde yüzecek. bunun için yapmanız gereken şey çok basit;

    paşabahçe'nin aida bardağıyla 1.5 bardak pirinci ayıklayıp tencereye koymak,
    üzerine 1 litre su ekleyip arada bir karıştırarak kaynamaya bırakmak,
    suyunu bayağı bir çektikten sonra 1 litre süt koyup istediğiniz kıvama gelene kadar arada bir karıştırmaya devam ederek kaynatmaya devam etmek,
    sonunda bir aida bardak toz şekeri de ekleyip 3-5 dakika da kaynattıktan sonra altını kapatıp kaselere koymak.

    bir gece dolapta beklerse daha da şahane süper olur.

  • çoğu zaman oldukça fantastiktir. en azından bizimkilerin öyle... efendim böyle '70'li yıllar... bizimkiler aynı iş yerinde çalışıyorlarmış. babam müdür, annem memur... ahahhah.... ulan baba.... neyse.... babam feci kesikmiş anneme... deli gibi hastaymış. annem de -gerçi şimdi de öyledir ama- tam monaco prensesi modunda... kimseye yüz vermiyor. babam annemin dikkatini çekmek için süper bir yöntem bulmuş. şimdi bunu yazınca bendeki tuhaflığın kökenini de anlayacaksınız.

    evet ne diyordum? ha babam annemin dikkatini çekmek için süper bir yöntem bulmuş. arabası olmasına rağmen annemlerin servisine binmeye başlamış. ama bulduğu süper yöntem bu değil tabii... lan bunu yazsam mı acaba? neyse lan yazıyorum. babamın annemin kalbine girmek, onun beyaz atlı prensi olmak için bulduğu yöntem şu hanımlar beyler:

    her gün servisi bir büfenin önünde durdurmak. evet, babam servise biniyor memurlarıyla... ondan sonra her gün ama her gün bir büfenin önünde "sigara alacağım" diyerek servisi durduruyor. inerken de servisin şöförüne "sen beni bekleme usta, ben koşarım... size ışıklarda yetişirim" diyor. şöför "aman efendim... abi olmaz" falan dese de ı-ıh. olmaz diyor babam. sigarasını alıyor ve servisin peşinden koşuyor. 8 ay boyunca her sabah... sebep: annemi atletikliğiyle etkilemek... ahahhaha....

    annem o dönemlerde "müdür müdür palyoço mudur?" diye bunu arkadaşlarıyla tartıştıklarını söylüyor. babama tüm çalışanları uyuz olmuş bu yüzden... sonuç ne peki? sonuç nesi var mı? ben olmuşum işte...

    babam bu hikayeyle ilgili bir de sır verdi bana: yanında sigarası da varmış aslında...

    - o da mı numaraydı baba?

    - numaraydı tabii oğlum... ama iyi koşardım ha...

    - usain bolt gibi mi?

    - kim???

  • buyrun bu da yeni bir haber.

    başka bir minibüsçü, başka bir genç kız, yine yoldan ayrılan bir dolmuş ve minibüsçünün inmek isteyen kıza söylediği cümle..

    sonuçta kız minibüsten inmeyi başarmış. yani tecavüze uğramamış, yaralanmamış, ölmemiş. ve bunlar başına gelmediği için mahkeme bu minibüsçüyü tutuksuz yargılanmak üzere bırakmış.

    kızın isyanı çok haklı değil mi?
    "şikayetçi oldum ve olay mahkemeye taşındı. ama tutuklanmadı bile. tutuklanması için illa benim ölmem mi gerekiyordu."

    unutulmaması için
    #özgecanyasası