hesabın var mı? giriş yap

  • 35 yaşındayım ve şimdiye kadar güneş gözlüğü bile kullanmamış bir insan olarak ormanda 10 kaplan gücünde görüyorum. hiç kıskanmaya gerek yok, herkesin bir defosu vardır.

    geçen çarşamba uyandığımda sol kulağım tıkanmıştı, grip olduğumu sandım. perşembe günü tıkanıklığa çınlama ve uğultu eşlik ediyordu, su kaçtı zannedip çıkarmaya uğraştım. cuma günü sol kulağımdan kendi sesimi bile duyamadığımı fark edince hastaneye koştum. ani işitme kaybı adında bir hastalık geçiriyorum. kortizon, hiperbarik oksijen tedavisi, odyometri sonuçları, dengesizlik, halsizlik, baş dönmesi...

    bir günde sağır oldum. düzelir miyim? kimse bilmiyor.

    her gün 15-20 kişi ile beraber denizaltı görünümlü basınçlı bir odada, 2 saat boyunca oksijen maskesiyle oturup kulaklarımdaki basıncı eşitlemeye çalışıyorum. kemik hastaları da var, işitme yerine bir sabah kalkıp gözlerinin görmediğini fark edenler de, beyin tümörü nedeniyle tedaviye girenler de...

    bence gözlük havalı bir şey, işitme cihazı pek o kadar değil.

  • savarona'nın atatürk'ün şahsi malı değil cumhurbaşkanlığı yatı olduğunu, yani atatürk'ün ölümünden sonra devletin mülkiyetinde kaldığını; "gemicikler"in ise birilerinin şahsi malı olduğunu bilmeyen zavallıları bir an için bile olsa mutlu eden kemalisttir.

  • son derece zor bir eylem, tehlikeli bir girişim. fakat başarılırsa efsane olacağı da kesin gibi:

    - evet arkadaşlar 70 gün içinde bu lanet yerden kaçıyoruz. dışardan yardım aldım, kaçış planını ankara büyükşehir belediyesi imar işlerinde çalışan enişteme çizdirdim. işte plan, buyrun bakın.

    - ismail abi, çok güzel plan. fakat üst geçit yapmak yerine tünel kazsak daha doğru olmaz mıydı?

    - bak faruk bizimle geliyor musun, gelmiyor musun?

    - geliyorum da abi, yani üst geçit...

    - 70 gün sonra sabah namazımı kocatepe'de kılıyor olacağım ve beni kimse engelleyemeyecek... ver artık kararını.

    - geliyorum ama bu üstgeçitle ilgili içimde kötü bir his var yani, inşallah bir şeylik olmaz...

    - faruk, planı eniştem yaptı diyorum. 11 yıldır melih gökçek'in yanında çalışıyor. üst geçit diyorsa üst geçit.

    - yani tamam ismail abi ama inan içim rahat değil yani...

    - gönlünü ferah tut koçum, bu lanet yerden gidiyoruz.

    *

    75 gün sonra...

    *

    - ismail abi söylemeyeyim, susayım diyorum ama sana çok kızıyorum yeminle. yaktın bizim mahpusluğu...

    - sus lan it! üst geçidi yapmadık mı?

    - yaptık da abi... geçit yaptıktan sonra sibel can'la ferhat göçer'i açılış konseri için çağırmak neydi?

    - eniştemin gönderdiği plan neyse onu uyguladım ben oğlum. kağıtta "71. gün üst geçit açılışı: ücretsiz sibel can ve ferhat göçer konseri... tüm ankaralılar davetlidir" yazıyordu. her aşamayı uyguladık, o da son aşamaydı işte.

    - abi ne ankaralıları ya, bayrampaşa'dayız gözünü seveyim.

    - bence oradan uyandılar zaten mevzuya.

    - ismail abi allah belanı versin, gerçek bir gerizekalıymışsın...

  • bundan iki bin beşyüz sene önce sokrates nam bir feylesof demiş ki :

    eğer bir toplumda doktorlar ve hukukçular değer görüyorsa o toplum yozlaşmıştır, doktorlar değerlidir çünkü toplumda hastalıklar baş göstermiştir, hukukçular değerlidir çünkü toplumda adalet yoktur.

    varın gerisini siz düşünün.

  • il, tamamen idari-resmi bir tanımlamadır. örnek verecek olursak, osmanlı döneminde rumeli (trakya bölgesi+batı trakya) tek bir ildi, sonrasında türkiye cumhuriyetinin resmi il tanımı değişti ve şu an eski rumeli ilinin olduğu bölgenin türk kesiminde kırklareli, edirne, tekirdağ, çanakkale, istanbul gibi iller var. il kavramı çok karmaşık değil. sorun il merkezi kavramında.

    il merkezi de tamamen idari-resmi bir tanımlamadır. il merkezini kavrayabilmek için ilçe kavramını anlamak gerekir. il gibi benzer şekilde ilçe de tamamen idari-resmi bir tanımlama olup, türkiye cumhuriyeti resmi ilçe tanımına göre nüfusu 20.000 üzerideki (20.000- olanlar otomatik olarak düşmezler, idari karar gerekir) şehirlere ilçe denir. il merkezi ise, sınırları belirlenmiş il bölgesinin merkez ilçesidir, valinin bulunduğu ilçedir. bir ilin n tane ilçesi olabilir, ama 1 tane merkez ilçesi olur (büyükşehirler istisna). ayrıca merkez ilçe ile ilin adının aynı olması gibi bir zorunluluk yoktur, örneğin içel adlı ilin merkezi olarak seçilmiş ilçenin adı mersindir.

    şehir kavramı ise kısmen idari-resmi bir kavramdır. evet, mevzuatta şehir diye bir tanım var. hatta çoğu resmi kullanımda şehir ve ilçe aynı anlamda kullanılıyor. dikkatinizi çekerim şehir ve il merkezi (merkez ilçe) değil, şehir ve ilçe aynı anlamda kullanılıyor. bu bağlamda, idari-resmi açıdan her ilçe bir şehir olarak kabul edilir diyebiliriz.

    ama bir de şehrin genel anlamı var. tarihi, sosyal, kültürel, askeri, vs bir çok açıdan şehir, belli bir büyüklükte insan topluluğunun belli bir düzen içerisinde bir arada yaşadığı, kırsalın içerisinden sıyrılmış, belli karakteristik özelliklere sahip yerleşim yeridir. genel geçer bir tanımı henüz mevcut olmasa da, yüzyıllardır hatta binyıllardır kabul edilmiş şehir kavramı budur. mesela cadde sistemi olmayan yerleşim birimi şehir olarak kabul edilmez. rejimi ne olursa olsun merkezi yönetim şarttır. sınırlarında kırsal ya da köyler başlar, yani iç içe ya da dip dibe şehirler olmaz, doğal sınırlarla ayrılmaları gerekir, yoksa tek şehir olurlar. vs.

    genel anlamda şehir ve idari-resmi anlamda şehir (türkiye için ilçe) arasındaki fark için bariz örnekler, istanbul, ankara vb şehirlerin ilçeleridir. örneğin istanbulda genel anlamda 1 adet şehir vardır: istanbul, şehri istanbul, constantinopolis, byzantium vs hepsi aynı şehrin tarih boyunca aldığı isimlerdir. ama bu şehrin içerisinde bir sürü idari-resmi anlamda şehir (ilçe) vardır: fatih, beşiktaş, beyoğlu, bakırköy, vs gibi. örneğin beyoğlu, eskiden pera adlı genel anlamdaki şehrin modern adıdır. pera şehri, constantinopolis şehrinden doğal sınırlarla ayrılmış başlı başına bir şehir iken, osmanlı döneminde constantinopolis şehrinin adı istanbul olmuş, zamanla istanbul çok büyümüş ve pera şehrini yutmuştur. bugün beyoğlu'na şehir denilemez, ama resmi tanımda nüfusu 20.000'den fazla olduğu için şehir ve ilçedir. hatta aynı zamanda merkez ilçedir. bunlardan farklı olarak, silivri adlı idari-resmi olarak istanbul iline bağlı şehir (ilçe) ve hatta merkez ilçe olan yerleşim birimi, aynı zamanda istanbuldan aynı başlı başına bir şehirdir, eski adı selymbria olan bu şehir ile istanbul şehri arasında bulunan kırsal alan-doğal sınırlar yüzünden beyoğlu olmasa bile silivri hala şehir özelliğini korumaktadır.

    bu kadar yazının üzerine hala karıştıran olursa;
    (bkz: şehir ve ili aynı gibi kullananları dövme isteği)

    editus: bu arada içel diye bir şehir yok, içel tamamen idari bir kavram. bu bakımdan içelin tarihi 1933-2002 yılları arasında kalır (2002 yılında ilin adı tekrar mersin olmuştur). ama mersin gerçek bir şehirdir, binlerce yıllık tarihi vardır.

  • habertürk'ün haberine göre eve gelecek kadınlarda iyi bir izlenim bırakmaları için şunlara dikkat etmesi lazımmış bu erkeğin;

    ben de kendimce realiteye bağlı kalarak yorumladım buyrun,

    büyük ikiz yatak (ulan adam kanepede yatıyor)
    kaliteli bir kahve makinesi (sallama çayı bulsa şükreder)
    buzdolabında sağlıklı yiyecekler (öldürmeyecek kadar bayat yiyecekleri yer)
    banyoda temiz ve toplu havlular (beyaz aldığı havlular artık gridir)
    kaliteli tuvalet kağıdı (bim'den aldığı zımparadan farksız kağıdı kullanır)
    canlı bir çiçek (hazır çiçek bile solar o evde)
    büyük camlar (normal pencere camı vardır)
    banyoda temiz lavabo (lavabonun sarılığını domestos bile sökemez)
    ev arkadaşınızın olmaması (minimum 2 tane vardır)
    evinizin bir köşesinde gitar olması (belki ama genelde flüt bile yoktur)
    güzel ve çok sayıda filmden oluşan dvd koleksiyonu (varsa bilgisayarda vardır)
    yatağınızın yanındaki komidinde duran kitap (koltuğun kolunda duran market broşürü)
    yatağınızın temiz ve mis gibi kokan çarşaflarla örtünmesi(ağız suyu kokan nevresimler)
    etkileyici bir spor ayakkabı koleksiyonu (etkileyici 1 tane halı saha ayakkabısı)
    kaliteli mutfak araç gereçleri (kaliteli bir meyve bıçağı takımı)
    sezen aksu cd'si ( bu nerden çıktı lan?)
    duvarlarda ünlü ressamlara ait veya yağlı boya ile yapılmış resimler(eiffel kulesi posteri olur mu? hani behlül'ün duvarında vardı ya)
    aile ile birlikte olan fotoğraflar (belki)

  • yine akp'nin bu kadar alması mümkün değil diyenler gelecektir ama bence normal sonuçlar.

    bu düzenden nemalananları, akp sayesinde torpille işe girenleri, iş alanları, zır cahil çomarları toplayınca bu çıkıyor.

  • pırıl pırıl, muhteşem görüntüler.
    görüntülerin en önemli detayı şu:
    taksim meydanı 50 yıl önce bugünkünden herhalde 50 kat filan daha güzel. neredeyse uygar bir şehir meydanına benziyor.

    edit: ayrıca gerçekten de ortalıkta tek bir türbanlının olmadığı, ülkenin balkan ülkesi havasında olduğu görüntüler. o günden bugüne bakınca dubai'ye dönmüşüz hissi geliyor insana.

    edit2: bunun nesi gg yahu? şaşırdınız iyice. ülkenin geldiği hali sevmek zorunda mıyız lan?