hesabın var mı? giriş yap

  • başıma sıkça gelen bir durumdur. oldukça ilginizi çeken bir konu üzerinde okuma yapmaya başlamışsınızdır. bak ben hiç bu açıdan düşünmemiştim, hay allah ya, çok doğru yerlere değinmiş dersiniz ve birden olan olur. dahi anlamındaki da ayrı yazılmamış, soru eki olan "misin" kelime gövdesinden ayrılmamıştır. işte o zaman size değişik gelen şeyleri dile getiren yazar, sizin için sümüğünü balon yapan bir bebeye dönüşmüştür. bunu sık yaşıyorum. içimde uyanan merak, okumamı heyecanla istese de bir nevi hastalık olan diğer imlacı taraf; yeter lan daha de nerede birleşik ya da ayrı yazılır bilmiyor diyen taraf galip gelip merakımı öldürür. üzücü bir durum, bunu harflerin yerleri karıştığında veya yanlışlıkla eksik yazıldığında hissetmem ama o "da" ayrı olmalı, soru eki gövdeden ayrılmalı, yalnış diye yazılmamalı arkadaş. ayıp oluyor ama.

  • geçen hafta: "beşiktaş 100 gol barajına yaklaşır." (evet daha ilk haftadan)

    bu hafta: "beşiktaş erken havaya giriyor. yüksek egolu oyuncuları var. quaresma, mario gomez"

    ulan geçen hafta 100 gol atar bu takım demişsin, şimdi çıkıp erken havaya giriyorlar diyorsun. geçen sene de mi vardı quaresma ile gomez? aynı şeyleri geçen yıl da dedin, aynı şeyler geçen yıl da oldu.

    sonra da çıkıp "gomez'le başlayacaksın arkadaş, geçen hafta 3 gol attı diye olmaz cenk" dedi. %100 eminim ki, mario gomez başlasaydı ve beşiktaş yine kaybetseydi bu kez de "geçen hafta 3 gol atan cenk var. sırf yabancı diye gomez ile başlamak nedir!" diyecekti.

    rastgele konuşan cahil adam.

  • burda odaklanmamız gereken yangını kimin yaptığı değil bence. ben hayatımda bu kadar aciz bir devlet görmedim arkadaş. 1 tane yangın helikopteri göndermekten bile acizler. su zaten dibindeki denizde. 4 tur yapsa o yangını 1 saatte söndürürsün. allaha emanet ülke yönetiyorlar. bakın yangın uçağını falan geçtim, 45 tane helikopter varmış ya, nerede o helikopterler? gö*ünüze mi soktunuz?

    edit:
    bir yazar diyor ki: "teröristler insanların devlete olan güvenleri azalsın, korksun ve endişelensin diye üstlenebilecekleri her şeyi üstlenmeye çalışırlar. salak olmayın." (bkz: #126393549)

    evet, devlete olan güvenimiz tavandı, bu yangınlar sayesinde yerle yeksen oldu... ya sabır.

  • göbekli olup dar badi giymeleri bir de bu badiyi pantolon içine verip kalın kemer takmaları üstüne bir de bolero giydiyse lanet olsun.

  • 1873 rene doğumludur. arnavut kökenli bir bektaşidir. askeri okulu bitirdiği yıl, yani 24 yaşında, 1897'deki yunan savaşında büyük yararlılıklar gösterir ve bir yunan birliğini toptan esir alır. bu başarısı üzerine rütbesi yükseltilir ve esir aldığı birlikle birlikte istanbul'a davet edilir ve padişah 2. abdülhamit huzuruna çıkar. ancak esir aldığı yunan askerlerinin padişahın adamlarından birinin 13 yaşında albay rütbesi verilmiş oğluna teslim edilmesine ve bu veledin istanbul'da bu yunan askerlerini dolaştırıp hava atmasına şahit olur. sarayın ne menem bişi olduğunu anlayıp padişahın yeni rütbe önerilerini reddederek resne'ye geri döner.
    sonrasında bilinen 1908 devriminin kıvılcımını yakar.
    istanbul'a da gider devrimden sonra ama sevemez orayı ve kasabasına dönüp oraya hizmet etmeye çalışır. arada trablusgarp'a geçer ve mustafa kemal ve enver paşa'nın da aralarında bulunduğu osmanlı subaylarına katılır.
    balkan savaşında yenilgi sonucu memleketi işgal altında kalınca istanbul'a geçmekten başka çaresi kalmaz.
    ancak karadan gidemediği için gemiye binmek için indiği avalonya limanında, kendi koruması tarafından tek kurşun ile vurularak öldürülür. iddialardan biri, tetigi çekme emrini arnavut milliyetçilerinden esat toptani ve ismail kemal'in verdiğidir. ancak enver paşa ve ittihatçı ekibinin, fazlaca dürüst olan resneli'yi istanbul'da istemedikleri için onu öldürttüğü de güçlü bir iddaadır.
    geyiği ile de ünlüdür. resneli niyazi, dağlarda bulduğu bir geyiği yanında gezdirmeye başlayarak hayvana “rehber-i hürriyet” adını vermişti. 1908’de ikinci meşrutiyet’in ilanından sonra istanbul’a getirdiği geyiğin, sonradan yazdığı anılarında, tanrı tarafından gönderilen bir yol gösterici olduğunu öne sürer. ikinci meşrutiyet’i izleyen günlerde geyik istanbul’da büyük üne kavuşur. gülhane parkı’nda halka gösterilir. hatta veliaht abdülmecit (sonradan halife) çocuklarıyla geyiği görmeye gelir.
    geyiğin resneli niyazi ile birlikte çekilen fotoğrafı kartpostallara basılarak elden ele dolaşır.

  • e: çantanı bereni her şeyini aldın di mi? bir şey unutmadın?
    k: yok canım her şey tamam da... bir şey eksik.
    e: ne?
    k: kalbim... sana verdim ya. o eksik.
    e: .... (gülümser)
    k: ahaha nası koydum ama cevap bulamadın di mi. yaa böyle yaparlar adama. romantizmim de vardır benim.
    e: öf ama ya...