hesabın var mı? giriş yap

  • karşı apartmana yeni insanlar taşındı, içlerinden biri de 90+ yaşlarında, gri uzun ve gür saçları olan bir kadın. camda sigara içerken ilk karşılaştığımda, parmaklarıyla pervaza yapışıp, ağır ağır inip kalkarak bir çeşit saklambaç oynuyordu. kadın deli ve ben, delileri acayip severim. yine sigara içtiğim bir gün, gri kadın bana bir şey işaret etmeye çalışıyor gibi geldi, aramızda yaklaşık 10 mt olduğu için iyice odaklandım ve kadının bana hareket çektiğini gördüm. kolunda 2 kalın altın bilezik şıngırdarken hareket çekiyordu bana, şlak şlak ses geliyordu ve aşırı mutluydu. mutluluğunu bozmak istemedim ve sadece gülümsedim. bu yaklaşık 1 ay böyle devam etti, camdaki deli beni görünce buruşuk yüzünde güller açıyor, o gri saçları elidor çılgın bukleler şampuanla yıkanmışçasına kabarıyor, önce "hey karşıdaki kadın, ben buradayım" dercesine el sallayıp sonra başlıyordu şlak şlaaaaak hareket çekmeye. bazen sırtını dönüp omuz başından elini uzatarak nah işareti de yapıyordu. ben de sakince sigaramı içerken kah hafifçe gülümsüyor, kah aydınlatma direklerini sarsan kahkalar atıyor, deli komşumun kim bilir gençliğinde ne güzel olduğunu, ne canlar yaktığını, şimdiyse bertha mason gibi tıkıldığı balkonda onu hayata bağlayan tek şeyin bana hareket çekmek olduğunu düşünerek efkarlanıyordum. sonuçta hepimiz yaşlanacağız ve delireceğiz. şahsen sir anthony hopkins gibi delirmeyi isterim.
    neyse, cumartesi yine akşamüstü cama sigaraya çıkmıştım, kokumu aldı ya da zihnefendarlık yeteneğine mazhar olmuş, fıtı fıtı geldi. önce her zamanki reveransını yapıp el salladı ve hareket çekme seansına geçti fakat biraz durgundu. onu neşelendirmek için ilk kez ben de kendisine hareket çektim. şlak sesi onunki kadar yüksek ve pürüzsüz çıkmadı ama olsun. önce donakaldı, ulan dedim kadına felç indirdin terbiyesiz, ölmüş babaannen yaşında kadına neden hareket çekiyorsun. sonra aman allahım bir sevindi bir sevindi. kendi etrafında dönmeler, öpücük atmalar. bir süre neşe içinde şlaklaştık. 2 gündür görmüyorum ve aşırı endişeliyim. gidip sorsam ne diyeceğim, "pardon sizdeki gri gandalf'la her gün 3 vakit aşık atışması gibi birbirimize hareket çekiyorduk, afiyette mi acaba" desem mi, kararsızım ya.

    neredesin camdaki nene, nolur geri dön :(

    edit: sabah körü işe giderken, prensesimi gördüm iki kez. mutluyum, umarım cama çıkacak vakti de bulurum.

  • bakın belki koca'nın söylediği doğrudur, söz konusu miktarda aşı söz konusu zamanda gelecektir ama aşıların geldiğini görene kadar asla inanmıyorum. inanmıyor oluşumun da suçlusu ben değilim.

  • arkadaşın ablası hamile ve bebeğin erkek olacağı belli olmuş, isim düşünülüyor. ailenin aklında modern isimler var ama abla olacak olan 3 buçuk yaşındaki kızlarına da fikrini soruyorlar:

    + berencim ne olsun kardeşinin adı?
    - bilo olsun
    + başka bir şey mi olsa acaba?
    - erkek bilo olsun o zaman

    günlerce gülünmüş eğlenilmiş ama... bebeğin doğmasına günler var şimdi. arkadaş ablasıyla telefonda konuşurken bilo nasıl diyor, annesi bebek eşyası alırken bilo'ya aldım diyor vs. sanırım çocuğun adını kaan falan koyup aile içinde bilo diye çağıracaklar. pardon erkek bilo.

  • bundan beş ay kadar önce sputnik v hakkında ekşi sözlük yazarları atıp tutarken, rusları hafife almamak gerektiğini, bu adamların kalaşnikof'u üretmiş millet olduğunu, üstelik yayınlanan faz 1-2 çalışmasının son derece olumlu gözüktüğünü yazmıştım.

    o zamanlar adı da yoktu sanırım, rus aşısı denip geçiyordu. ne espriler, ne komiklikler gidip geliyordu.

    sadece bizde de değil, tüm dünyada durum benzer bir şekildeydi.

    söz gelişi, new yorker gazetesinde yayınlanan ve o dönemde rus aşısına karşı yaklaşımı özetleyen şu anekdot, batı medyasının sputnik v'e nasıl yaklaştığını özetler nitelikte:

    "eylül ayında "the daily show" da yayınlanan bir bölümde, abartılı bir rus aksanıyla bir anlatıcı seyirciye sordu: "covıd-19'un putin'in şansı olmadan seni öldüreceğinden korkuyor musun? o halde rusya’nın yeni covid-19 aşısını deneyin. "

    "devam ediyor, “bu aşının güvenli ve etkin olması garantilidir. nasıl mı biliyoruz? çünkü bir ayı üzerinde, aynı zamanda bir ayı olan bir bilim insanı tarafından test edildi. "

    ***

    yine beş ay kadar önce sayın cumhurbaşkanının putin ile yakın ilişkilerinden yararlanarak bu aşının türkiye'de üretilmesinin son derece mantıklı bir seçenek olacağını tahmin ettiğimi yazmıştım. şu aşamada bu yönde bir gelişme var ve umuyorum yakın gelecekte sputnik v türkiye'de de üretilecek.

    neden rus aşısına ihtiyacımız var?

    çünkü alman/amerikan biontech, ingiliz astra zeneca ve amerikan moderna aşılarının neredeyse tüm üretim taahhütleri daha 2020 yılının ortalarında satılmış, bitmiş durumda. bize gelmiş olan coronavac (çin aşısı) ise, atenue bir aşı olduğu için üretim hızı yavaş bir aşı. ilk aşamada üretilmiş olan coronavac stokları sayesinde ulusal aşı kampanyamıza hızlı bir başlangıç yapabildik, fakat 2021'in ilerleyen dönemlerinde çin tüm türkiye'yi aşılamaya yetecek kadar aşı üretmeye muvaffak olamayacak gibi görünüyor.

    işte tam bu aşamada, faz 3 çalışma sonuçları son derece olumlu (beklenenden bile çok daha iyi) gelen sputnik v'in türkiye'de üretilmesinin önemi net bir biçimde ortaya çıktı.

    işin hoş tarafı, başlarda çok ciddi biçimde karalanan bu aşı, maliyet, etkinlik, güvenlik, kullanılan bilindik teknoloji, saklama ve taşıma şartlarının olumlu olması gibi tüm faktörler hesaba katıldığında, mevcut aşılar arasında en iyi profile sahip aşı gibi görülüyor.

    bu sebeple sadece doğu bloğu ülkeleri değil, biontech ve oxford aşılarının avrupa birliği üyelerine zamanında ve yeterli miktarlarda temin edilememesi üzerine birçok avrupa birliği üyesi ülke de sputnik v tedariki için sıraya girmiş durumda.

    ***

    yukarıda soruluyor, e bu aşı iyi bir aşı işe, neden rusya'da bugüne kadar sadece bir milyon kişiye uygulanabildi?

    çünkü rusya da, bizim gibi bir ülke. halk ne yazık ki şaşırtıcı bir biçimde cahil, aşının güvenliğine inanmıyor. rus devleti de bu açıdan hatalı. geçmişte olduğu gibi, günümüzde şeffaf olmayan devlet uygulamaları ve zorlamaları, devletin sıklıkla vatandaşa yanlış bilgi vermiş olması, kapalı kapılar ardında yürütülen işler, rus vatandaşın güvenini kendi ürettikleri ve son derece başarılı olduğu klinik çalışmalarla teyit edilmiş bir aşıya karşı kırmış durumda.

    eylül ayında rus halkının sadece yüzde 14'ü, aralık ayında ise sadece yüzde 42'si sputnik v'e güveniyordu. aşının bedavaya uygulandığı klinikler bomboş. bir klinik, günde 10-15 kişiye aşı yapılabilirse, kendini şanslı sayıyor.

    ve bu dönemde rusya'da insanlar coronavirüse yakalanmaya ve hatta ölmeye büyük bir hızla devam ediyor. üstelik daha çok da aşı yaptırma şansı olan ve aşı yaptırması gereken yaşlılar ölüyor.

    gençler, internette gördükleri saçma sapan aşı karşıtı karalamalara inanıyor ve yaşlıları bu zihin virüsleri ile zehirliyor. asıl acı olan, gençlerin oynadığı bu acımasız oyunun kurbanlarının yaşlılar olması.

    vatandaş ile devlet arasındaki bağların zedelenmesi durumunda ortaya çıkan sonuçlara çok acı bir örnek.

    ***

    yukarıda alman biontech ile rus sputnik v aşılarının, atenue aşılardan (coronavac) farklı olarak vücuda bağışıklık yanıtı vermeyi öğrettiklerini, bu yüzden benzer bir etki mekanizmasına sahip oldukları yazılmış.

    aslında tüm aşıların amacı bu. sadece kullandıkları yöntemler farklı. sputnik v kullandığı teknoloji açısından ingiliz (oxford) aşısına daha çok benziyor. etkisiz hale getirilmiş bir adenovirus vektörü aracılığıyla, vücuda covid ana proteini sokuluyor ve vücudun bu proteine bağışıklık yanıtı vermesi öğretiliyor. (sputnik v diğer tüm aşılardan farklı olarak ikili farklı vektör aşıları uyguluyor, ilk doz ile booster doz birbirinden farklı. oxford işe tekli, şempanze adenovirüsü chadox1'den yararlanıyor).

    moderna ve biontech ise gelecekte kanser tedavisinde de yaygın olarak kullanılacağını tahmin ettiğim, tıp açısından büyük umutlar içeren yeni bir teknoloji olan ve hakkında çok spekülasyon yapılan mrna teknolojisinden yararlanıyor.

    gerek mrna teknolojisinin, gerekse şempanze adenovirüs teknolojisinin geçmişte yaygın kullanımda olan aşılarda mevcut bir örnekleri yok.

    rus ve çin aşıları ile aynı teknolojide üretilmiş geçmiş örnekler mevcut ve uzun dönemde endişe edilecek bir yan etki ortaya çıkarmayacakları tahmin ediliyor

    bunu daha yeni teknoloji kullanan aşılara güveni sarsmak için söylemiyorum, hatta şahsi fikrim, şu aşamada on milyonlarca kişiye uygulanan bu aşıların da uzun vadede güvenli olduklarının ortaya konulacağı yönünde.

    tek şahsi, sübjektif şüphem mevcut, o da moderna aşısı. çünkü bu şirket tam bir kapalı kutu ve kaynağı nereden geldiği belirsiz bir para ile bir anda kurulmuş ve büyümüş bir firma. aşı çalışma sonuçları halka yakın zamana kadar açık değildi ve nedense pfizer'in her sonuç açıklamasından sonra, bir basın bülteni ile kendi aşılarının bir oran daha iyi sonuç verdiğini duyuruyorlardı. bu bende ciddi şüphe uyandırıyor. heyhat o aşının da ciddi halk kitlelerine uygulanması sırasında herhangi bir ciddi sorun şu aşamaya kadar bildirilmedi. bekleyip göreceğiz.

    ***

    son olarak, sputnik v'in taşınması ve depolanmasında soğuk zincire ihtiyacı var. fakat bu soğuk zincir, biontech aşısının eksi 70 derece ihtiyacı gibi ulaşılması güç bir değer değil. aşının iki formu var:

    1) eksi 18 dereceye ihtiyaç duyulan dondurulmuş (frozen) form

    2) eksi 2-8 dereceye ihtiyaç duyulan liyofilize (freeze dried) form. bu, nescafe üretiminde uygulanan teknoloji ile, aşının soğuk zincir kurulması zor olan ücra yerlere taşınması planlanıyor.

  • evet şimdi "bonco yopolmomoolı yatıyoolar" ergenlerini sırayla izleyelim.

    bak düşük zekalı, anlayacağın gibi anlatayım; üniversitedeki bir profesör hocadan doçentine, hastanede muayeneye gittiğin doktorundan, ameliyat için kendini emanet ettiğin cerrahına, kolluk güçlerinden itfaiyesine herkesi ilgilendiriyor bu mesele, paşam memuru ptt'de memuriyetle sınırlayan bir dünyası var çünkü, tabi gel gör ki o adamlar da ne kafa patlatıyor senin imza ve okuma yazma bilmeyen dede ve ninelerinin işlerine, yüz yüze günde 25 dakika konuşmadığı çocuğuna 6 saat emanet ettiği öğretmene de ne yapıyor diyor bu adam sonuçta.

    sen sanıyor musun bu ülkede 500-600 dolara profesör-doçent akademisyenleri, cerrahları, diş doktorlarını tutabileceksin? ama yok paşam masa başı memuruna kinlendiği için bu adamlar da mutsuz edilmeli.

    memur ekibi bu zammı haketmiyor görüşünü sadece "memursen" üyelikleri sebebi ile savunursanız hak veririm o kadar, bu sarı sendika yetkili olduğu müddetçe kimse gün yüzü göremeyecek.

    bir akademisyen olarak söylüyorum, bu sene 2 makalem yayınlandı, 2 sunumum var fakat gel gör ki polonya'daki bir garson kadar maaş alamıyoruz, daha önce de yazdım; makale, dergi bunlar karın doyurmuyor artık kur, coin, endeks takip eder olduk "yok olan" maaşlarımız yüzünden.

  • herkes şirin mirin bir şeyler yazmış ancak nasıl çalıştığını doğru düzgün anlatan olmamış. bir makale bulup çevirdim, buyrun:

    lav lambası, şeffaf bir sıvı içinde asılı duran renkli balmumu damlalarının büyüleyici bir görüntüsünü oluşturan dekoratif bir lamba. lamba, ısı taşınımı prensibine göre çalışır ve çalışması üç temel unsur içerir: bir ısı kaynağı, şeffaf bir sıvı ve bir balmumu (wax) damlası.

    lav lambasının üçte ikilik kısmında şeffaf bir sıvı var. bu sıvı genellikle su ve mineral yağ gibi bir yağın karışımından oluşuyor. geri kalan üçte birlik kısımda ise balmumu var.

    lav lambasının tabanında genellikle ısıtma işlevi gören bir ampul bulunuyor. ampul kabın altını ısıtır ve şeffaf kısmın altındaki sıvının genleşmesine ve üstteki sıvıdan (yağ+su) daha az yoğun olmasına neden olur. daha hafif olan sıvı, balmumu kütlesini de beraberinde taşıyarak tepeye çıkar.

    balmumu damlası tepeye ulaştıkça soğur ve sıvıdan daha yoğun hale gelerek, kendisinin kabın dibine geri batmasına neden olur. ısı kaynağı kabın altını ısıtmaya devam ettikçe döngü kendini tekrar eder.

    balmumu damlalarının hareketi ilginç şekiller ve desenler oluşturuyor ve lambada kullanılan renklerin kombinasyonu görsel etkiye katkıda bulunuyor. lav lambası, herhangi bir ev veya ofis dekoruna benzersiz ve büyüleyici bir ek her zaman.

    kaynak

  • şöyle demiş bir üye ;

    "kızlar o sitedeki kişiler hakkında şikayette bulunuyoruz içiniz rahatlasın. avukat kuzenim var durumu biliyordu anlattım ve ayrıntıları öğrendiğimde bilgilendiririm sizi. ıp numaralarından kişiler tespit edilebiliyormuş. öyle kolay değilmiş ismim nasıl olsa yazmıyor diye gizli gizli hakaret etmek.psikolojimizi de bozdukları için ekstra ceza alıyorlarmış."

    benim isim soyisim bilgilerim yazıyor öncelikle bunu belirteyim.

    psikolojilerinin normal olduğunu zanneden üyelerin olduğunu gördüğümüz dava.

    vajinusmussun,bunu amını mevsim salatası yerine koyup üzerine zeytinyağı döküp,kocana parmaklatarak yenmeye çalışıyosun ve psikolojin normal öyle mi?

    kararı hakime bırakmak en güzeli bence de.

    edit:

    dayanamadım,avukat kuzenine durumu nasıl açıkladı acaba?

    -alo cnm napıosun?
    +iyi kuzen ağır ceza davaları falan koşturuyoruz sen?
    -yha ben de iyi..ne dicem şimdi ben vajinusmusum ya hani?
    +nesin nesin anlamadım?
    -ay vajinusmus ya söylettirme işte utanıorum :s
    +ee evet noolmuş?
    -heh işte şimdi eniştenle biz bunu yenmek için eniştenin p'sine ve benim "vaji"'ye sızma zeytinyağı döküyoruz tamam mı?
    +hmmm...ee nasıl yardımcı olabilirim zeytinyağında problem mi var? kaydırmadı da üretici firmayı mı dava etmek istiyosunuz?
    -yok cnm ya...ben bu olayı bizim sitede paylaştım başka bi site de dalga geçtiler,onları tutuklatmak istiyoruz biz,evlerinden alsınlar çok sinirliyim...
    +phhhh...phhhıhıh...puhahahahhah!
    -üff gülme be slk :s ip ni buldurucam senin mahkemelerde süründürücem !?
    +ok kuzen sonra konuşuruz uğrarım ben

  • ilahiyat- gül suyu
    eczacılık- ecza (ilaç)
    tıp- kadavra
    hukuk- eski kağıt
    güzel sanatlar- alçı&boya
    besyo- ter
    mimarlık- yapıştırıcı
    iktisat&işletme- çay&kahve
    reklam&halkla ilişkiler- parfüm