hesabın var mı? giriş yap

  • kasimir malevich tarafından birinci dünya savaşı öncesinde ortaya atılmıştır.

    nesnenin yokluğu ve tek, nesnesiz bir dünyanın varlığı ileri sürülerek, resmin de doğanın bir yüzeye yansıması değil, kendisi olarak kabul edilmesi gerektiği savunulur.

    dolayısla resmin betimleyici ve taklit edici niteliği yadsınarak özgürlüğüne kavuşturulmuş hiçlik tezi ortaya atılmıştır.

  • gruptan lider çıkıp hırvatistan ile eşleşmeyelim diye japonya'ya bilerek yatıp, almanya'yı kupanın dışına iten ve kendini fas ile eşleştiren ileri zeka ispanyollara fas şoku. * o omurgasızlığı yaptığınız gün çok ileri gidemeyeceğiniz belli olmuştu, beter olun.

  • trt'de 20 küsür yıl evvel çalışırken röportaj için ekipçe evine gitmişliğimiz vardır. hatta şöyle bir anım da var: epeyce kalabalığız, ev baya karışık, kablolar, ışıklar falan. herkese kahve çay geldi, bana gelmedi. kayhan hoca dedi ki, sana gelmedi mi içecek bir şey. yok dedim hocam gerek yok sağolun. öyle olmaz dedi, ben sana bi kahve yapıp geliyorum. gitti yaptı geldi, elinden kahve içmişliğim vardır. allah gani gani rahmet eylesin. mekanı cennet olsun. :(

    debe editi: mekanın cennet olsun.

  • insanlarin cocuguna hic gofret alamamasinin ne demek oldugunu bilmeyen, tahmin edemeyenlerin; onlarin neden bim'den alisveris yaptigini(zorunda oldugunu) anlayamacagi asikar. bim reklam yapmaz; bim isikli, albenisi cok yuksel olan market raflari, urunler kullanmaz. bim sadece urettirir ve satar. bu yuzden de ucuz. ve bu yuzden de, gelir seviyesi dusuk insanlar tarafindan tercih edilir. kusura bakmayin ama, gucumuz buna yetiyor. midemiz de.

  • 'elit' sözlük anlamıyla seçkin, kullanım anlamıyla ayrıcalıklı demektir. kabaca iki temel kaynağı vardır; kişisel çaba veya içine doğulan konum. kişisel olarak, seçkin (elit) insanların çoğunun derdi 'elit' olmak bile değil, ilgi duyduğu alanda veya konuda iyi olmaktır; bu alan sanat olur, spor olur, bilim, sanayi, vs. herhangi bir alanda bir çabası, hırsı, hedefi vardır, koşullar da yardım etmiştir ve kişi kendisini seçkinler arasında bulur. bu tanım moderndir; kişisel çaba ile edinilen bir mevkiden bahseder ve anglosakson bir icattır "elite athlete" falan derler. bir de doğuştan, aileden, sınıftan gelen bir seçkinlik vardır ki bunun kişinin başarıları ile ilgisi yoktur, dünyaya gelir ve kendisini bir sınıfın, bir ailenin içinde buluverir, otomatik olarak 'seçkin' oluverir. burada seçkinlik payesi kişiye değil, sınıfının konumuna verilmiştir. elbette kişi bunun faydasını görür; en iyi okullara gider, en iyi özel dersleri alır, en güzide yerlerde tatil yapar, vs. seçkin mi seçkin. ingiltere'de kraliyet ve soyluluk mertebesinin hala etkin sayıldığı 19. yüzyılda para bulan yeni burjuvanın bu tür rütbeleri satın alarak bu seçkinler arasına katılma derdi vardı; çok para sahibi olarak en iyi ortamlara ve olanaklara sahiptiler, ama elit değillerdi.

    iki dünya savaşı sonrası medeniyetin yeniden tanımlanması ile birlikte bu iki temel elitlik kaynağının yanına bir üçüncüsü eklemlenmiştir; bu yöntem belki de hep varolmuş, ancak son zamanlarda daha bir ön plana çıkmıştır: diyelim hiçbir alanda çok iyi denecek bir başarınız yok, ayrıcalıklı bir aileden de gelmiyorsunuz, gelgelelim işgal ettiğiniz bürokratik makamdan, tanıdık kontenjanından, parayı bulmaktan ya da popüler bir medya karakteri olduğunuz için ortamlarda sıra atladınız, öne geçtiniz, size indirim yapıldı vs. yani bir şekilde size 'ayrıcalıklı' davranıldı. şimdi elit oldunuz mu? sözlük anlamı olarak değil, ama keliminin kullanım anlamı olarak artık siz bir elitsiniz. "ama olmaz, sayılmaz, sözlük..." neden? elitlik doğal ya da ilahi değil, ama sosyal veya kültürel bir rütbe ise, elitliğin ne anlama geldiği de geçmişten değil, o an varolan toplumun tavrı ile belirlenir. eğer bir toplum size olumlu anlamda bir ayrıcalık yapıyorsa pratik olarak seçkinsiniz, yani elitsiniz.

    bugünün toplumunda bir konuda ya da alanda en iyiler arasında olmak ya da aile bağlantılarınız tek başına kesmez; bugün artık bunun havasının atılması, göze sokulması ve farkedilebilir bir getirisi olması önemlidir. diyelim seçkin (elit) bir bilim adamı oldunuz, alanınızda ses getirecek araştırmalar yaptınız, literatüre katkılarınız üst düzeyde, disiplininizi bir noktadan bir noktaya taşıdınız. yeter mi? yetmez. bir açılışta, bir köfteci kuyruğunda vs. sıranın önüne geçebiliyor musunuz, size kıyak yapılıyor mu? evet diyorsanız işte o zaman elitsiniz. eğer bu yoksa, eğer elit (seçkin) sayıldığınız o kendi bilim alanınız dışında bir avanta veya bir ayrıcalık edinemiyorsanız sizin elitliğinizin bir kıymeti yoktur, yani sözlük anlamından bağımsız olarak, siz bir elit sayılmazsınız. "ne olduğun değil nasıl kabul edildiğin" prensibine göre işleyen bir mekanizmada klasik anlamda bir elit sayılabilmek için gerekenleri yapsanız bile eğer ayrıcalıklı konumunuzu gösteremiyorsanız hayal kırıklığı ve tatminsizlik yaşayabilirsiniz.

    hadise dönüp dolaşıp şuna dayanır: bu hayatta gerçekten önemli olan nedir? her ne pahasına elit mertebesine erişmek mi? o zaman milletin gözüne sokup ayrıcalıklı sayılacağınız aksiyonlara girmek gerek, altının nasıl doldurulduğunun bir önemi, daha doğrusu bir 'getirisi' yok. bir zamanlar lordluk satın alan ingiliz burjuvazisinin derdi tasası bu rütbeleri edinip daha çok para ve güç edinmekti; yani elitlik bir araçtı, amaç değil. amaç gerçekten soylu bir aileden gelmek olamaz, çünkü bu kişinin isteğinden bağımsız birşey, bir şans. peki amaç kişinin kendisini bir alanda, ya da genel olarak hayatta, bulunduğundan daha iyi bir mertebeye getirmesi mi? o zaman elit olmaya çalışmak, artık her ne demekse, boş ve gereksiz bir hedeftir; sen bir şekilde hayatını zenginleştirir, renklendirirsin, yepyeni çabalara girişir, kısaca hayatını doldurur ve bir çeşit keyif alırsın, ama derin ve 'seçkin' bir tatmindir bu, ondan sonra eğer ortam uygunsa bu keyfinin toplumsal getirileri de olabilir.

    8 milyar nüfusun olması yanıltmasın; hakkıyla farkına varılır ve değerlendirilirse insan olarak varolmak tek başına çok seçkin bir mertebe, bütün rütbelerden öte bir varoluş hali, gerçek bir ayrıcalık. dünya işte bu ayrıcalığın anlamını kavramaktansa yeni statüler yaratıp bunların etrafında birbirlerine secde etmeye çabalayan insanlarla dolu. bob marley'in dediği gibi:

    "oh, it's a disgrace
    to see the human-race
    in a rat race, rat race!"

  • kaç perdelikse bir türlü bitmiyor dedirten genelgedir..
    cumhuriyeti cumhuriyet yapan günlere bu kadar deger verilmedi be yazıklar olsun.