hesabın var mı? giriş yap

  • bir dolu safın ekşi sözlük şikayet butonunu kullanmasına vesile olmuştur. hukuki yola başvuracağını söyleyenler, olayı ciddiye alanlar, aptal aptal konuşanlar. sizin keyfiniz için ben 80 adet mail okumak zorunda mıyım? başvuranların bir kısmının sözlük yazarı olduğu düşüncesindeyim ayrıca.

    şu ana kadar iki şikayetçi facebook hesabını deaktive ettiğini belirtti.
    ayrıca 25i üzerinde(bunu da saymayı bıraktım) şikayetçi, oltaya geldiklerini anladıktan sonra özür mektubu gönderdiler, kendilerini takdir ettim.
    bir şikayetçi internette başka bir sitede kendisini sapık dolandırıcı diye afişe edildiğinden bahisle, o siteyi de kapatın diye talepte bulundu.
    okuduğum kadarıyla(artık okumuyorum) üç şikayetçi ana avrat dümdüz gitmiş, bir adet ölüm tehdidi, bir adet "anasını göndersin" talebi bulunmakta.

    sayı 80' in epey üstüne çıkmış durumda. (400' ü çoktan geçti sanırım an itibariyle)

    bu yazıyı okuyabilecek kadar başlığı takip etmiş sayın şikayetçi okurlar. allah aşkına hemen atlamayın, herkes kendi profilini görüyor, kimsenin bir başkasını afişe ettiği filan yok. şikayetlerin bir kısmı o derece komik, hatta bazıları o kadar feci ki, kitap yazsam en çok satanlara girer eminim.

  • bizimki; 14 yıllık hayatı boyunca defalarca ishal oldu, coşkun arkadaşları tarafından kovalandı, eve kaçak giren kedilerle savaştı, bunun kanatları çok uzamış diyen psikopat dayı tarafından kanatları kesildi, yemi dışında fantazi olsun diye tadına bakmadığı yiyecek içecek bırakılmadı, kafesinden firar etti, evin içinde köşe bucak arandı yorganın altından çıktı, su sevdası yüzünden akan muslukların altına girdi, geniş ağızlı bardakların içinde boğulma tehlikesi atlattı, manevra kabiliyetini ölçmek için bir odadan diğerine uçarken üzerine kapı kapatıldı, kaleye geçirilip pinpon topuyla ters köşeye yatırıldı... ve daha birçok şey.

    ama eceliyle gitti, yakışmadı.

  • zamaninda (1905'e kadar) cin'de uygulanan bir idam yontemi, "death by a thousand cuts," "slow slicing," "lingchi" (cosmayalim, linc etmek'in koku degilmis deniliyor.., ve simdiden yardimlari icin wikipedia'ya tesekkurlerimi sunuyorum)

    neyse efendim mens rea, actus reus gibi seylere girmeden, insan haklari da konusmuyoruz 1200lu yillarin guney asyasinda, deterrent ve retributive hukuk arasindaki ince cizgide giden idamlardan biri olan "bin kesik ile olum", devleti satmak, devlet sirrini satmak, onemli insanlari oldurmek vs.. gibi olabilecek en agir suclara verilen cezalardan birisi imis.

    sen ki mesela bu tarz agir bir suc isledin. devlet baba seni buluyor, imparatora soyluyor, imparator da emrediyor, seni toplum gorsun diye bir meydanin ortasinda cirilciplak carmiha bagliyorlar. elde varsa biraz uyusturucu veriyorlar. sonra da vucudundan ufak ufak parcalar kesmeye basliyorlar. genellikle fazla kanama olmasin diye oncelikle kol ve bacaklardaki deri ve et parcalarindan kesiyorlar ufak ufak. boyle avuc ici kadar parcalar, sonucta koskoca cin, biliyor nerede damar var nerede antrekot.. sonra, her kesikten sonra hissettigin aci miktari azaliyor ya, adamlar dusunmus, acinin devami icin daha buyuk uzuvlar kesilmeye baslaniyor, yine kanama az olsun diye bu sefer de kafa derisi ve kikirdakli bolgeler, mesela kulak, burun, dirsek/diz kapagi falan kesiliyor. bu noktada bayilmissan iyi. bayilmadi isen parmaklar, kol, bacak, kalca parcalari falan sen bakarken gitmeye basliyor, en sonunda zaten kan kaybindan gidiyorsun ama, kafayi falan da ayiriyorlar. idamin gerceklestiginin kanidi olarak o kafa imparatora goturuluyor.

    zamanin yoresel inancina gore (tek tanrili dinler cikmadan once genel moda olan olum sonrasi hayat inanclarina paralel olarak) olumden once ayirilan vucut olumden sonra da tek parca olmayacagindan, parcalanarak olmus kisinin ruhunun da tek parca olmayacagi, acilar icinde olacagi, dolayisi ile hem bu dunyanin sonunda hem de oteki dunyada cezalandirilmis olmasi bu idamin getirdigi bir bonus ozellik. (bu arada, o zamanin dinlerine gore "ruhun yasam suresince degismesi" ne karsilik bugunun tek tanrili dinlerinin inanci olan "ruhun sabit kalmasi" farkini ilginc bulan oldu mu? super, sapmayalim devam edelim,) toplum icerisinde cirilciplak kesilerek ibret olma ve acilar icinde yavas bir olum olmasi tabii ki esas ceza.

    cok fantastik bir isme sahip oldugunu kabul ediyorum, ama zaten cin imparatorunun kalkip "uc bes kesik atin vucuduna kanasin gebersin pic" demesini beklemiyordum. onu kosedeki kasap zhang her gun tavuk oldururken yapiyor zaten, sonra "imparator zhang" diye milletin arasinda adi cikar.. esas imparator sensin, cay icmeye giderken bile "elli bes bin kaplan kiliyla suzulmus lipton iciyorum ben" diyorsan, boyle bir ceza icin de psikopat boyutlarda bir guc gostermelisin, "bin kere kesin ulan" demelisin, ibret olmali, boylece babasini oldurmeye yeltenen elemana arkadasi "olm adamin gotunu bin kere keserler" demeli ki eleman iki kere dusunsun. yoksa bunun kisas amacli yapildigini sanmiyorum, cin cok bayilmiyor olmali her gun sokaklari mezbahaya cevirmeye..

    bati dunyasi 17-18. yuzyillardan sonra cin ortamini kesfedince bu olayi "vahset" olarak nitelendiriyor, ve 1905'te bu bin yillik idam uygulamasi kaldiriliyor. olay tamamen japonya'nin 100 yil sonra basina geldigi gibi, "biz size yatirim yapacaksak bu tarz olaylar olmayacak" yaklasimi..

    olayi geyige baglarsak, bizim askeri kulturumuz de orta asya'dan geliyor, askerde "cezali agac/tank/tabure" olaylari var ya, kesin o zamanlarin cin'inde de kadrolu bir eleman vardir coktan olmus suclunun uzerine "imparator bin adet kesik istedi" diye bin tane bicak darbesi indirmek zorunda olan. 1000 yerine 999 kesik olursa da 17 yil ceza alan bir ceset, ve bunun basina nobet diktikleri askerler de olmustur...

  • yeni nesil pek bilmez ama çocukluğumuzun unutulmazlarından biridir la linea. bu kadar basit bir ürün bizi ailecek tüplü televizyonumuzun başına kitlerdi. hadi şimdi hayal dünyamızı kullanarak bir çizgiyle bu kadar sevilen ve bu basit neler yapabileceğimizi bir düşünelim. düşündüğünüzü varsayarak, o kadar basit olmadığını göreceksiziniz diyorum.

    ünlü tasarımcı (bkz: paul rand) da dediği gibi “tasarım sanatsal olabilir. tasarım estetik olabilir. tasarım o kadar basittir ki bu yüzden çok karmaşıktır.” animatör ve karikatürist olan osvaldo cavandoli tarafından yaratılan la linea; 1972'de ilk olarak popüler bir pişirme kabı markasının sahibi olan massimo lagostina'nın reklam kampanyası için yaratılmıştı. italyan televizyonunda gösterilen ve ilk 8 bölüme eşlik eden reklam, daha sonraları çok beğeni alınca bizde dahil birçok avrupa ülkesinde benimsenen bir dizi kısa çizgi filmin kahramanı oluvermişti.

    dizi, döneminde hızla beğenileri toplarken artık abd, ingiltere, kanada, afrika, avustralya gibi farklı kıtalara doğru genişlemişti.

    peki işin sırrı neydi ?
    bence büyük ölçüde minimalist bir çizgi sanatı ile oluşturması ve bizi yani hayatı anlatmasıydı. çünkü la linea her bölümünde çizgisel hayatında, hayatın getirileri karşısında hem yaratıcısına, hem de hayata her çeşit duygusal yakınmayı basitçe sergilemişti. işte bu inanç, sevinç, kırgınlık ve kızgınlık kah yaratıcısına , kah hayata bakan insanoğlunun bir yansımasıydı aslında

    bundan dolayıdır ki (bkz: dr. phill stutz) da “yaşam nedir?”, sorusuna “yaşam, işte tam da bu belirsizliği, acıyı ve sürekli çabayı gerektiren bir yer’’ tezini öne sürmüştür. belkide bu tezi ve çizgisel öğretilerini la linea'dan ilham alarak yaratmıştır. kim bile bilir.

    la line izlemek isteyenler için tık

  • yalnız bu adam tam bir yazılımcı ekşici profiline sahip.

    hani deseler ki hem ekşici olacak hem de yazılımcı olacak bir insan çiz böyle birini çizerim net.

    maaş başlıklarında para birimi olarak k kullanan yazılımcılar bunlar işte.

  • aynı zamanda gaz yiyen çocuklar kendilerine maske yapsınlar diye başlarındaki tülbentleri camlardan aşağı atan halktır. en başından beri başörtüsü ile türban arasındaki fark buydu.