hesabın var mı? giriş yap

  • yuvarlak olmasına rağmen neden kare kutulara koyulduğunu kafayı takıp, internette hakkında biraz araştırma yaptığım yiyecek.

    neden yuvarlak pizzayı kare kutuya koyuyoruz?

    kare bir kutu yapmak, yuvarlak bir kutu yapmaktan çok daha basittir. bir kare kutu yapabilmek için tek bir karton parçası yeterli olabilir fakat yuvarlak kutuda böyle bir durum söz konusu değil. bir yuvarlak kutu en az dört bölümden meydana geliyor ve o yuvarlak kutuyu yapabilmek için özel ve pahalı makinalar gerekiyor.

    iki kutunun da iki ayrı parçadan meydana geldiğini biliyoruz: alt bölüm ve kapak. bu iki bölümü birbirine bağlayan şey ise menteşe. kare kutular, yuvarlak kutulara kıyasla zarar görmesi nispeten daha zor olan ve daha büyük menteşelere sahiptir. kutunun arka tarafı komple menteşe desek yeridir. ancak yuvarlak kutunun açılabilmesi için daha küçük bir menteşe üretmek gerekir. bu olay, kare kutuyu daha stabil kılan detaylardan biri.

    kare kutuları istiflemek, yuvarlak kutuları istiflemekten daha kolaydır. bir odaya yüzlerce, binlerce kare kutuyu istiflediğinizi düşünün. bir de aynı şeyi yuvarlak kutular için düşünün. yuvarlak kutuları yan yana dizdiğimizde aralarda gereksiz boşluklar oluşacak ve o boşluklar da bizim saklama maliyetimizi artıracaktır.

    son olarak, pizzayı kare kutuya koyduğumuzda kenarda boşluklar oluşur. bu boşluklar sayesinde pizza dilimlerini kare kutudan almak daha kolaydır. yuvarlak bir kutuya kalıp gibi yerleştirilmiş pizzayı almak pek de kolay bir eylem olmazdı. ayrıca pizza şirketleri bu boşlukları sos, baharat gibi ürünleri koyarak değerlendirirler.

  • insanları konuşmaları yada şekliyle değerlendirip ezik diyen ezik insanın açtığı ezik başlıktır bu başlık.

  • şimdi bir atölyemiz olduğunu düşünelim. metal parçalar üretiyoruz. 1 tezgahımız var, tek başımıza çalışıyoruz. 1 firmadan sipariş alıyoruz. 1 tedarikçiyle çalışıyoruz. normal sıradan metal doğrama atölyesiyiz yani.

    her dönemki sipariş miktarımız belli. atıyorum eylül ayı için 1000 parça sipariş aldık. 1000 parça üretecek kadar hammadde alırız ve 1 ay içinde 1000 parça üretiriz. ayda 20 gün çalışıyorsak günde 50 parça üretiriz. ay sonunda elimizde 1000 parça olur, firmaya göndeririz. girdiler, sipariş büyüklüğü, çıktılar, dönemler, işgücü, maliyet vs. her şey zaten belli ve çok basit. bakkal gibi deftere notlar alarak bile yönetilebilir. bu girdileri, işgücünü, çıktıları yönetmesi için bu işin eğitimini almış birini çalıştırmamıza gerek yok.

    şimdi bir de büyük bir ilaç fabrikamız olduğunu düşünelim. aylık 20 milyon kutu ilaç üretip satıyoruz. onlarca farklı firma için yüzlerce farklı ilaç üretiyoruz. hepsinin hammaddelerini farklı farklı tedarikçilerden alıyoruz. her gün 15-20 tane tır yanaşıyor depoya. her gün bir sürü farklı hammadde çeşidi geliyor ve bunların tam zamanında ürün haline getirilip firmalara gönderilmesi gerekiyor. ki bu yazılan birkaç cümle bir fabrikadaki süreçlerin özetinin özeti bile olamayacak kadar basitleştirilmiş halidir.

    işte bu noktada arkadaşlarım bu karmaşık olayların yönetimi üzerine eğitim almış birilerini işe almanız gerekir. endüstri kelimesinin sanayi kelimesiyle eş anlamlı olduğunu düşünürseniz daha iyi kavrayabilirsiniz.

    yani endüstri mühendisliği, sanayi üretiminin çok büyük ölçekli hale gelmesi ve artık bir uzman tarafından yönetilme ihtiyacı oluşması sonucu ortaya çıkan bir mühendisliktir. üretim mühendisliği ya da üretim yönetimi mühendisliği olsaydı daha uygun olurdu.

  • o köpek de doğanın kuralları gereğince özgür yaşayabilmek için sensiz yaşam alanları istiyor.

    rezalet değildir, güzelliktir. can harekettir.
    bir köpeğin denize girip eğlenmesini rezalet diye nitelendiren dangalaklarsız plaj alanları istiyorum artık ! !!

  • bir de o başlıkta orda oturan dayılara laf edenler vardı!! bu zamanda kimse kimseye yardım etmez bunlar yüzünden. biliyordum böyle olacağını.

  • blues'un ayakları yere basar, cazın ise kanatları vardır.
    bu nedenle boşluğa düşerken caza tutunur; yere düşen yorgun bedeninizi blues ile kendine getirirsiniz.