hesabın var mı? giriş yap

  • kar, kış, ayaz derken yüzüm biraz kurudu. ben de kremden falan çok hoşlanmadığımdan, zeytinyağı süreyim dedim. iki gündür köşe kapmaca oynuyoruz bizim sıpayla. manyak mıdır nedir, önüne yağ koysan dönüp bakmaz, yüzümdeki yağa taktı kafasını. yalamadan rahat duramıyor. mır mır gurr kır kır mırr mır diye kovalıyor beni. yakaladığında kucağıma atlayıp yalamaya başlıyor. pis sapık! ananım ben senin!!!

  • 1. odada bir adet tabanca bulunmuştur.
    2. teröristlerden bahtiyar daha ufak, çevik ve şafak'tan dört yaş büyüktür. silahı kullanan muhtemelen bahtiyar'dır.
    3. diğer terörist şafak uzun boyludur, daracık odada saklanacak pek bir yer olmadığından savcıyı kendine siper etmiştir.
    4. şehit savcının bedeninde 10 kurşun yarası vardır, bunların 3'ü kafaya isabet etmiştir.
    5. hangi kurşunun tabancadan, hangi kurşunun otomatik tüfekten çıktığı önemli değildir. önden ve arkadan açılan yaralar durumu ortaya koymuştur.
    6. özel harekat, savcıyı korumak için hiçbir şey yapmamıştır. başarılı olarak lanse edilen operasyon büyük bir fiyaskodur.

  • karşındakini en güzel aşağılayan tavsiye bu. gezi'de de kullanılmıştı bol bol. bir mihrak var. bu bizi oyunlara getiriyor. ama bizim kafamız basmıyor anlamıyoruz. bu tavsiyeyi veren abi biliyor bir tek bunları. tüm resme hakim. "kırmızılı kadın nerde?" yaaa. işte oyun. "beş günde oyun parkı yapılır mı?" aha oyunu çözdü. ama ah bu reşit ama yine de saf gençlik. ah be çocuk.

    bu muhteşem abiden ne yazık ki ülkemizde dört tane olduğundan kendisinden sürekli tavsiye alamıyoruz. mecburen kandırılıyoruz. mecburen ölüme gidiyoruz pisi pisine. "niye hdp milletvekili ölmedi?". işte komplo çözüldü. burada işin sırrı doğru soruları sormayı bilmekte. kimse kalkıp mantıklı cevap veremiyorsa haklı olduğunuz tescilleniyor. guiness'ten bir memur gelip alnınıza "aşmış" damgası basıp gidiyor. tebrikler.

    "madem evrim var niye maymunlar insan olmuyor?"

    işte komplo çözüldü. soruyu sormak yetiyor. gördüğün üzere sorunu mantıklı bir tabana oturtman gerektirmiyor soru sorman yeterli.

    alakalı olarak (bkz: dış mihrak/@ssg)

  • ya konuya tam hakim olamadım ama sanırım entry girmek yoluyla reklam yaptığına dair söylentiler var, hatta salçalı falan bir tanesini gördüm, okudum.

    bak sevgili ssg buradan sana sesleniyorum; sözlükten reklam yoluyla dünyanın parasını kazanıyorsun, başka yan gelirler de vardır tam olarak bilemiyorum. hayatın güzel, hayatın şekerli, hakkındır lafım yok kazan, ye, iç.

    ama arkadaşım bir şeyi de bize bırak, zaten şurada sıfır kazanç ile yazıp çiziyoruz bari bunlardan para kazanma imkanı varsa onu da bize bırak, bize pasla. teklif sana gelmiş olabilir, "hacım bir iki entry'de adımızı geçir, parası neyse verelim" denmiş olabilir ama güzel arkadaşım "ben yapmıyorum ama şu şu arkadaşlara ileteyim parayı da onlara verin siz" deme büyüklüğünü göster. 10 bin lira kazanırken bırak 500 lira da biz ekmek yiyelim, her şeye sen yetişme. senden çok rica ediyorum. hadi bize para falan verdiğin yok onu geçiyorum da bari böyle ufak reklam işlerini bize pasla hacım valla ayıp ediyorsun.

    sözlerimi nat nat nat çokonat diyerek bitiriyorum. selamlar, sevgiler.

  • günlerden bir gün, köylerden birinde bir çiftçinin eşeği kör kuyuya düşer.

    eşek saatlerce acı içinde kıvranır ve bağırır. sesini duyan sahibi gelip baktığında zavallı eşeği kuyunun dibinde görür.

    çaresiz çiftçi köylüleri yardıma çağırır. köylüler kör kuyudaki eşeği kurtarmak için ne yapacaklarını düşünürler ama sonuçta onu kurtarmanın imkânsız olduğuna ve bunun için çalışmaya değmeyeceğine karar verirler. tek çare, kuyuyu toprakla örtmektir. herkes ellerine aldığı küreklerle etraftan kuyunun içine toprak atar.

    zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkerek dibe döker. bir süre sonra ise ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an biraz daha yükselir ve sonunda yukarıya kadar çıkar. köylüler kuyudan dışarı çıkan eşeğe çok şaşırır. işte hayat da bazen bizim üzerimize yüklenir ve üzerimiz toz toprakla örtülüyormuş gibi olur.

    bunlarla baş etmenin tek yolu, yakınıp sızlanmak değil, düşünüp silkinmek ve kurtulmak, aydınlığa adım atmaktır. kör kuyuda olsak bile.

  • bunu anlamak için sokağa çıkmak, sahile inmek falan yeterliydi oysa!

    şok olmuş gibi tavırlara girmeye gerek yok kardeş. senin dükkan tabelaların arapça olurken birer birer,
    gençlerin bir mülteci tarafından öldürülürken,
    genç kızların, kadınların yine bunlar tarafından gizli gizli fotoğrafları, vidyoları çekilirken anlamalıydın gidişatı.

    dipçe-i istila: arkadaşlar, yukarıdaki açıklama doğrudur değildir. olay bu değil. avrupa birliği, " siz avrupa'da değilsiniz " dese ne, demese ne!
    mevzu başka. mevzu, ülkemizde yaşanan şu olaylardan biri bir avrupa ülkesinde yaşansa halkın tepkisi ne olurdu?
    mevzu, benim geçtiğimiz aylarda istanbul'da adres soracakken beşinci denememde bir türk'e denk gelebilmem.
    mevzu, bazı semtlerde sokak boyunca sadece arapça tabelalar olması!

    uzar gider bu liste. sen önce vatanına sahip çık; sonra bana çemkirirsin " hepsi mültecilerin suçu mu? " diye.
    senin ülkende zaten sürüsüne manyak varken bir de ithalatına girdin bu işin!

  • geçenlerde üniversite sınavına hazırlanan ufak kuzenlerimle bir araya gelince, meslek seçimi ile ilgili nasihatler verebilecek yaş ve kemâle erdiğimi hissettim. iyi kötü bir kariyeri, ne bileyim az bi uluslararası tecrübesi olan bir roket adam olarak gelen talepler üzerine bu konuda çok değerli olduğunu düşündüğüm birkaç tavsiye iletmek isterim. dünya vatandaşı olacaksanız, global geçerliliğe sahip bir meslek istiyorsanız bunu iyi araştırmanız lazım.

    biraz uzun oldu ancak zaten adam olacak çocuk okumayı sever, okumayı sevmeyen adamdan zaten hiç bir şey olmaz.

    1) meslek, para için yapılır. para kazanma kaygınız var mı?

    bir insanın ailesinin zengin olması kesinlikle kötü bir şey değil, aksine hayata bir çok noktada 20-0 önde başlamanızı sağlıyor. bankada miras kalmış birkaç milyon lira, ya da babanızın gel başla diyebileceği hazır bir dükkanı varsa, hayat size güzel. tutkularınızın peşinden koşabilir, gitar çalabilir, felsefe okuyabilir maddi getiri kaygısı olmadan tamamen keyif odaklı olarak istediğiniz mesleği seçebilirsiniz.

    eğer şanslı azınlıkta değilseniz, kendi hayatınızı kendiniz kuracaksanız ya da bağımsız olmak gibi idealleriniz varsa, para kazandığınız işten keyif almak zorunda olduğunuzu unutmayın. bunu iş hayatınızın ilk gününden kafanıza sokarsanız, bundan sonraki 40 yılda sabah 7'de uyanmak nispeten daha çekilir hale gelir.

    2) çarpıcı bir yeteneğiniz var mı? para ediyor mu?

    bazı insanlar doğuştan şanslı oluyor - ya da yetiştirilme tarzından ötürü daha çocukluktan bazı yetenekler kazanıyorlar. kimi acayip şarkı söylüyor, virtüöz gibi piyano çalıyor, ne bileyim çok hızlı koşabiliyor, hagi gibi şut atabiliyor, vesaire vesaire. bu tarz bir yeteceğiniz varsa ve paraya çevirme ihtimaliniz varsa bunun da peşinden gitmeniz bir ihtimal hem sizin, hem de dünyanın güzelliği açısından faydalı olabilir.

    benim yok. sizin de yoksa welcome to the club.

    3) en çok para getirecek sektörler hangileridir?

    gelelim üçüncü meseleye. size deli para lazım, özelliksiz düz bi insansınız ve amcamızın fabrikası da yok maalesef. o zaman size para getirecek işleri tespit etmeniz gerekli. bu konuyu 40 kişiye sorsanız hepsi ayrı yanıt verir, o yüzden amcanıza, dayınıza sormayın. bilgi danışacağınız insanların, ancak kendi çapı, bilgisi, görgüsü dahilinde yorum yapabileceğini unutmayın.

    ufak birkaç google araması yapalım. aramayı yaparken, "geleceğin mesleği" gibi abuk subuk bir tümce yerine, "highest paying companies in us" gibi bir şey aratmanız daha spesifik olur. neden amerika'dan başlıyoruz: çünkü amerika, bu zamanın tüm trendlerini belirleyen coğrafya.

    peki, çıkan sonuca tıklayalım: https://www.cnbc.com/…9-according-to-glassdoor.html

    10 - microsoft, bilişim (genel)
    9 - salesforce, bilişim (yazılım)
    8 - facebook, bilişim (sosyal medya)
    7 - linkedin, bilişim (sosyal medya)
    6 - vmware, bilişim (it altyapı)
    5 - google, bilişim (sosyal medya, yazılım)
    4 - gilead sciences, tıp
    3 - twitter, bilişim (sosyal medya)
    2 - nvidia, bilişim (donanım)
    1 - palo alto networks, bilişim (siber güvenlik)

    dolayısıyla, tablo ortada. bilişim sektöründe mühim olan bilgi ve bilgiyi toplayan ve değerlendirebilen altyapılar olduğu için, bu meslek dalında sermaye bahsi geçen altyapıları kurabilen "insan". bir inşaatçının sermayesi arsa ve beton, bir makinacının sermayesi makinasıdır, ama bilişim sektöründe sermaye yalnızca ve yalnızca insandır. o yüzden tüm yatırım insana yapılıyor.

    4) "bu firmalarda binlerce iş ilanı var, hangi alana yönelmeli?"

    peki sektör seçtik, alan olarak neye odaklanalım? bu firmaların her biri büyük birer dev, her türlü fonksiyon var. hangi alan daha mantıklı olur?

    bu konu çok tartışmalı olmakla birlikte benim şahsi düşüncem her zaman firmaların kalbinde, core business'ında yer alan kişiler olmaktır. örneğin nvidia, donanım ve yazılım üreticisi bir firma. bu firmanda bilgisayar ve elektronik mühendislerinin kolkola çalışarak bir ürün çıkarması beklenir. bu ürünü geliştirecek ve çıkaracak araştırmacı kişiler arasındaysanız, paraya para demezsiniz. ama atıyorum finansçı olarak bu firmada bulunuyorsanız, her zaman değiştirilebilir yan rollerden birinde takılmak durumunda kalırsınız.

    5) "üniversite o kadar da önemli mi?"

    dandik bir üniversitenin dandik bir bölümünden mezun olarak bilişim sektörüne atıldım. benim ve benim gibi alaylıların bu sektörden para kazanabiliyor olması, herkese bir umut ışığı olmalı kesinlikle. demek ki herkes yapabilir. anncaaaaaaaaaak:

    -ki bu çok uzun bir ancak-

    "önce bi okuyayım da sonra toparlarım" diye düşünüyorsanız size kötü haberim var. boğaziçi bilgisayar mezunu bir adam, her zaman birkaç adım önde olacak. siz 30 çalışırken, o 10 çalışarak aynı imkanlara ulaşabilecek. boğaziçi'li arkadaşları ile şirket içinde lobi yapabilecek, ciddi bir etki alanına sahip olacak.

    üniversite bir nevi çarpan oluyor bu durumda. sizin yeteneğiniz 5 üzerinden 5 ve üniversiteniz de 3/5 bi yer diyelim, 15'lik para kazanırsınız. sizinle aynı yetenekteki biri odtü mezunu ise 5x5'ten 25'lik para kazanabilir, hem de daha az çalışarak. önüne daha çok kapı açılır ve daha az başı ağrır.

    o yüzden okul kesinlikle önemli. dandik bi yerde okuyorsanız bilin ki 5 kat daha fazla kastıracaksınız kendinizi. onun yerine öss'ye çalışın daha iyi.

    6) "ben kendi işimi kurmak istiyorum"

    girişimcilik ruhu iyidir, güzel bir şeydir. ancak güzide ülkemizde cebinizde sermaye olmadan yapılacak bir iş yok. acayip bi cihaz tasarımınız da olsa, dükkan fikriniz de olsa, beşyüz milyon dolar edecek bir lokanta düşünceniz de olsa sermayeniz, dolayısıyla da babanız, dayınız ya da amcanız olacak.

    eğer yoksa, girişimcilik açısından yine en kısa yol bilişim sektörü. 1000 dolarlık bir bilgisayarla dünyayı değiştiren insanlar var. zor, ama imkansız değil. 1000 dolarla bina dikemez, daire alıp satamaz, makina yapamaz, dükkan açamazsınız. ama dandik bir bilgisayar ve internet bağlantısıyla yapabileceklerinizin sınırı yok.

    7) "neden bu kadar para odaklı olmak zorundayız? ben kafama göre takılacağım"

    son maddemiz bu olsun. tabii ki para odaklı olmak zorunda değilsiniz. barlarda gitar çalabilir, günü birlik yaşayabilir, üç kuruşa tamah edebilirsiniz. bu da gerçekten çok saygı duyduğum bir yaşam biçimi olmakla beraber, parasızlığı iyi kötü tatmış birinin bu tarz hobilere odaklanması zor. çünkü biliyoruz ki istanbul gibi bir cangılda düşene bir tekme de sokaktakiler vuruyor. ortadoğu'nun bu acımasız coğrafyasında, depremini, darbesini, savaşını, kavgasını, cinayetini düşünerek yaşamak zorundayız. bu noktada ben böyle naif bir hayat planlamakta güçlük çekiyorum. belki siz becerebilirsiniz.

    neyse, aklıma gelenler bunlardı. çocuklara da 100 defa anlattım artık çıktısını alır bunun veririm. yine de burada yazılanlar yanlış olabilir, ne bileyim arkeoloji falan okuyup kendini aşırı geliştirmiş bi arkeolog olarak güneş altında kazı yaparken acayip mutlu olabilirsiniz. bilemiyorum bu kişiden kişiye değişir, ben kendime, kendi gördüğüme göre anlattım. bir abimiz demiş ki, "it is the career of careers" - yazının özeti de bu olsun.