hesabın var mı? giriş yap

  • facebook anasayfasının söz, nişan, düğün fotograflarıyla dolmasına neden olur. asıl şaşırtansa meslek, kariyer, aile uyumu da gözetmezler, yangından mal kaçırır gibi koştururlar, üniversite daha yeni bitmişken üstelik. bir de darısı başınalı samimiyetsiz sözler uçuşur etrafta. mutlu olsunlar tabi, bu durum tüm arkadaşların birer birer boşanmasına dönüşmemesi dileğimiz. yoksa adına günlerce status yazılan, albümler kasılan, eventler hazırlanan evlilik müessesesinin; bir gecede tüm bunların kaldırılmasıyla bitiverdiğini de görüyoruz.

  • press yapacağız sahada diri görüneceğiz pozisyonlara gireceğiz ama golü atamayacağız. atletico madrid duran top organizasyonuyla golü atacak atletico'nun 1-0 lık üstünlüğüyle ilk yarı sona erecek. 2. yarı baskıyı iyice arttıracağız burak'ın topu direkten dönecek akıl almaz goller kaçırcak. kaçırdığı goller sonunda sürekli burak'ın 2 eli kafasında objektiflere yansıyacak. 70. dakika civarında kontra ataktan gol yiyeceğiz durum 2-0 olacak. galatasaray yenilgiyi kabullenmiş vaziyette top çevirecek atletico geriye yaslanacak. atletico madrid kalecisi aut atışını kullanırken ağır hareket ediyor diye burak gidip artistliğine dışarı çıkan topu alıp getirip aut noktasına koyacak biran önce gol atmak istiyor gibi. son dakikalarda 1 gol daha yiyip 3-0 mağlubiyetle maçı bitiricez. maç sonu röportajında hamza hoca girdiğimiz pozisyonları değerlendirseydik bla bla bişiler geveleyecek. geçmiş olsun.

  • insanları gözünde fazla büyütmek.
    onlar zaten kendilerini o kadar büyük görüyorlar ki, bir de sen büyütünce, karşında tanrı pozisyonunda seni yargılayan biri oluveriyor.
    "hele bi' otur soluklan yeğenim" jokerinizi elinizden hiç bırakmayın.

  • 1- buğdayın ana yurdu, ekmeksiz, tatlısız yemek yenmeyen, pilav, bulgur, makarna, bakliyat yemeyince karnı doymayan insanlar ülkesinde yaşıyoruz. karbonhidratın çok çok çok ağır bastığı bir gıda geleneğimiz var. taş devri insanının sadece yazın bulup yiyebildiği, kanda şekeri arttırıp sürekli insülin salgılatan, şeker oranı azalırken hemen açlık hissi veren, dolayısıyla durmadan yememizi sağlayan, bu sayede taş devrinin olmazsa olmazı kışa hazırlık şişmanlatan şeyleri, yılın her mevsiminde bolca ve azimle yiyoruz.

    2- evlilik ertesi, mutfak marifetleri evdeki kuru erzakı masada iştah açıcı yemeklere çevirmek olarak yetiştirilmiş kızlarımızın, yeni gelin saadeti ve hevesiyle saldırmaları, sabah ve akşam ailece ev yemeği olayının yiyecek kısmını katlıyor.

    3- evlilik, artık her akşam erkenden eve gelmeyi, yemekten sonra gün boyu görüşmediğin eşinle birlikte olmayı gerektirir. yok artık yemeğin bitmesiyle "ben kaçtım!"lar, koşa koşa arkadaşlara, beraber karşı cins odaklı türlü türlü alengirli kas kullandıran, kalp çırptıran, enerji tüketen faaliyetler. sen de her yetişkin gibi evinde otur, propaganda haberlerini, dizini, abur cubur reklamlarını izle, çekirdeğini çitle, ağır yemeğini çay, kahve, kurabiye, çerezlerle katla ve hazmet, göbeğini bağla.

    4- ailece gezinti bile artık birlikte, ağırbaşlı, aşırı kas kullanmadan, nabzı fazla yükseltmeden, selamlaşma, durup bir iki laf, varsa arabayla fazla yürümeden, misafirlik, ikram, geri dönüp yatmak temelli olmak zorunda.

    5- şunlar hak getire, hatta yasak, ayıp, "olmaz öyle şey", "herkes ne der", "eski köye yeni adet", acizlik alameti, en azından "boş ver" dedirten türden: idman, spor, kas kullandıran oyun, nabzı ara ara aşırı yükselten faaliyetler, bir hayır işinde canla başla çalışma, bir hobi ya da sosyal faaliyetin haftada bir kaç akşam katılanları yoğun çalıştırması, uzun uzun tempolu yürüyüş gerektiren terleten gezmeler, neredeyse ikinci mesai gerektiren bir aile projesi. evde bakımı ihtiyaçları birinin beden yormasını gerektiren hayvan, bahçe tarzı şeyler.

    6- hayatın gündelik ritmi göbek eritmeyen tarzdan, yani mesela işin kapalı alanda oturarak, belki parmak ucunu hareket ettirenden fazla kas gerektirmeden yapılan türden, işe gidiş gelişin nerdeyse tümü motorlu araç ile, erzak eve giderken yol üstünde bir markete uğramak şeklinde emeksiz tedarik edilen, huzur yaklaşık yüz yıldır gündüzü işte, geceyi evde geçirdiğin sürece fazla çaba gerektirmeyip kendiliğinden oluveren bir şey olması ve evliliğin insanı bu yöne itmesi normal, zorluk dediğimiz şeyler daha çok zihinsel, politik, ve gelecek endişesi tarzından, suç işleyince hakimin verdiği ceza bile kas kullanımını nabız artışını en aza indirgeyecek türden, voltası kısıtlı hapis yatmak şeklinde olması.

    7- eşlerin de işi olması, bu yüzden inceden inceye hayatımıza giren fabrika ürünü hazır, ya da yarı hazır yiyecekler, bunların içindeki raf ömrü uzatıcı kimyasallar, kimya temelli tatlandırıcılar, kimya olmasa hayatımıza giremeyecek ama pırıltılı ambalajlarda gıda diye satılan envai tohum yağları, ağızda çiğnemeyi bile saf dışı eden paketleme kolaylaştırıcı öğütülmüş veya sıvı malzemeler, bunların sürekli reklamlarla, dizilere ürün yerleştirmeyle gözümüze gözümüze sokulması, genç nesillere imrenilecek bir şey olarak kafalarına sokulması, hiç yemeyecek iken gereğinden fazla tüketir olmamız.

    8- evliliğin eşlerin iş ve yaşanacak yer seçimini birbirine uydurmaya zorlaması, seçenekleri kısıtlaması, bu yüzden daha çok gıdayı satın alma temelli şehir hayatı, kimsenin kendi yiyeceğini üretmemesi. bunun sonucu olarak yediğimiz gıdalara üretici veya aracı tarafından hile karıştırılması, tüketiciyi türlü yollardan riske sokması (gıdada hile ve risk çeşitleri için bkz. #102376151) bu risklerin çoğunluğunun da metbolizma bozukluğu ve şişmanlama sebebi türünden olması.

    daha da var ama.. bitirelim.

  • dün neredeyse tüm günü annemle beraber hastanede geçirdik. artık eve dönüş zamanı geldiğinde annemi hastanenin açık otoparkına çıkardım ve birlikte ağabeyimin arabayı getirmesi için beklemeye başladık. ikimiz de çok yorgunduk. tüm enerjimizin tükendiğini düşündüğümüz sırada, kar beyaz tüylü, bal rengi gözlü güzeller güzeli dişi bir sokak köpeği belirdi on metre kadar önümüzde. tam da o sırada hastaneden çıkan, kendine insan diyen bir çift, onlara hiç sokulmadığı halde, bu güzeller güzeline tekme attılar. gördüğüme inanamadım. tam ikinci tekmeyi atmaya yeltenirlerken, tüm enerjisinin bittiğini düşünen ben kendimi bunu yapan insan müsveddesine bir güzel haddini bildirirken buldum.

    hayvanların, özellikle de sokak hayvanlarının ne kadar akıllı varlıklar olduklarını gözlemleyenler iyi bilir. bu gördüğümüz güzel varlık da elbette öyleydi. hiçbir zarar vermediği halde, ona tekme atılmıştı ama o şiddet gördükten sonra dahi saldırmayı ya da havlamayı seçmeyerek bir asalet sergiliyordu adeta. üstelik benim onu savunduğumun da farkındaydı. bahsini ettiğim yaratık çift oradan uzaklaştıktan sonra hafif öne doğru eğilip, sağ elimle, sağ dizime vurarak yanıma çağırdım. koşarak yanıma geldi. usulca başını uzattı. araba gelene dek elimi üzerinden hiç çekmedim. o esnada tesadüfen kuzenim yanımıza geldi. o da hiç iğrenmeden, elini uzatıp bu tatlı kızı sevdi. gün boyu kaybettiğim tüm enerjim yerine gelmişti. onu severken, ona kötü davranan herkes adına, ondan özür diledim. tabii bana kendimi iyi hissettirdiği, annemi gülümsetebildiği için de bolca teşekkür ettim.

    sokak hayvanlarının tümünü ayırt etmeksizin çok seviyorum ve asla onlardan iğrenmiyorum. iğrendiklerime gelince, onlar yukarıda satır aralarında açıkça yazıyor zaten.

    edit: imla takıntısı

  • bir sanatçı olarak 20 yıldır yaptığı açıklamalatla akp politikalarına tam destek vererek ülkenin gittikçe iranlaşmasına dolaylı olsa da katkısı olan bir kullanışlı aptalın açıklaması. kendi ülkesinde eylem yaptığı için direk devlet başkanı tarafından kadınlara "sürtük" denilirken, islam'a aykırı diye 10 larca festival ve konser yasaklanırken, kadın sanatçılar dini hassasiyetlere karşı tutum sergilediği bahanesiyle hukuksuz hapse atılırken neredeydi acaba. iran halk isyanıyla dini prangadan kurtulmaya başlarken ülkenin iranlaşmasına sessiz kalıyor bu şark kurnazı hala. yarın baskıyla kadınların sokakta baş örtüsü takması zorunlu hale gelsin. korkudan tesettürü takacak ilk kişilerden biridir bu. içerde neler oluyor ona odaklan önce, ayranının dökulmeyeceğini bildiğin bir konuda maval okumak kolay geliyor tabi kağıttan serçeye.

  • sözlükteki âdet şudur; bir yapım hangi ülkeden çıkmışsa, orijinal adıyla başlık açılır ve o başlık üzerinden yürütülür. bu dizinin orijinal adı hakan: muhafız'dır. mesela la casa de papel de money heist diye başlıkla yürütülmüyor. dolayısıyla bu başlığın hakan muhafız başlığına yönlendirilmesi gerekiyor bence.